https://islamansiklopedisi.org.tr/hahambasilik
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Devleti içindeki gayri müslim tebaa “millet sistemi” adı verilen bir hukukî düzenleme çerçevesinde yönetilmeye başlanmıştır. Buna göre her dinî topluluğun yüksek rütbeli din adamlarından biri kendi cemaati tarafından lider olarak seçilir ve o cemaatin yönetimiyle görevlendirilirdi. Yahudi cemaatiyle ilgili dinî işlerin en yüksek mercii olan hahambaşı da bütün hahamların ve cemaat liderlerinin yöneticisi konumundadır. Osmanlılar’da ilk hahambaşı, Fâtih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinin ardından tayin ettiği, Bizans’ta da İstanbul yahudilerinin hahambaşısı olan Rav Moşe Kapsali’dir (1453-1496). Kapsali’den sonra Eliyahu Mizrahi (1496-1526) İstanbul yahudilerinin hahambaşısı olarak görev yapmıştır. Bu ilk iki hahambaşının ardından XIX. yüzyıla kadar devlet tarafından tanınan ve Osmanlı’daki bütün yahudileri temsil eden resmî bir hahambaşı olmamıştır.
Kurumun 1835’te resmen tanınmasından önce İstanbul yahudileri hahambaşılarını aralarında seçerek hükümete bildirirlerdi. Fâtih Sultan Mehmed’den itibaren, seçilmiş olan liderin hükümetin onayına sunulması mecburiyeti getirildi. Ancak yahudilerin, Rum ve Ermeniler gibi padişah beratı ile resmen tanınıp tayin edilmiş bir lideri bulunmuyordu. Yahudi cemaatinin bu yöndeki talebi devlet tarafından kabul edilmiş, hahambaşılık kurumu 23 Şevval 1250 (22 Şubat 1835) tarihli Takvîm-i Vekāyi‘de yayımlanan kararla resmen tanınmış ve Avraham Levi’ye berat verilerek hahambaşılık makamına getirilmiştir (1835-1836). Resmî tayin beratlarından anlaşıldığına göre bu tarihten itibaren hahambaşılık makamı başşehir ve eyaletlerde bulunan bütün yahudiler üzerinde tek yetkili mercidir. Diğer bütün bölge hahambaşıları bu makama bağlı olup onların tayin ve azillerinde hahambaşı söz sahibidir; hükümete başvuru konusunda da yegâne aracı hahambaşıdır.
Hahambaşılık kurumu, İstanbul’da başlangıcından bir süre sonra diğer şehirlerdeki yahudi cemaatlerinde de oluşturulmuştur. 1835’te İzmir, Selânik ve Bursa’ya, 1836’da Edirne ve Sofya’ya, 1840’ta Saraybosna’ya, 1841’de Kudüs’e, 1849’da Bağdat’a, 1874’te de Trablusgarp’a hahambaşı tayin edilmiştir. Hahambaşıların yetki ve sorumlulukları tayin beratlarında açıklanmıştır. Osmanlı yahudileri sekiz yönetim bölgesine ayrılmış; İstanbul, Bursa, Selânik, İzmir ve Kudüs birinci dereceden; Sofya, Bosna ve Edirne ise ikinci dereceden hahambaşılarca yönetilmiştir. Bu merkezler barındırdıkları yahudi halkın nüfus ve önemine göre belirlenmiştir. Birinci derecedeki şehir merkezlerinde hahambaşılar şehrin asilleri tarafından seçilirken ikinci derecedeki şehirlerde yahudiler hahambaşı yardımcısı tarafından yönetilmiş, bunlar o yerleşim biriminin bağlı olduğu hahambaşılar tarafından göreve getirilmiştir. Hahambaşı tayin edilmeyen daha küçük topluluklarda “rav ha-kahal” adı verilen bölge hahamları cemaate başkanlık etmiştir. İstanbul’da hahambaşılığın 1835’te ihdasından itibaren otuz yıl kadar bir süre iki ayrı hahambaşılık kurumu görüntüsü ortaya çıkmıştır. Rav ha-kahal cemaatin dinî ve mânevî lideri kabul edilmiş, hahambaşı ise bir dış temsilci ve sorumlu makam olarak tanınmıştır. Zaman içinde hahambaşılık makamının önemi ve saygınlığı artmış, 1864’te hahambaşı tamamen rav ha-kahalin yerini almış ve imparatorluğun bütün yahudi tebaasının idarî temsilcisi iken bu tarihten itibaren yalnız İstanbul cemaati tarafından mânevî lider kabul edilmiştir. Hahambaşılar hükümet temsilcisi olarak vergilerin toplanmasından da sorumlu tutulmuşlardır.
Edirne Hahambaşısı Yakir Geron’un 1863’te hahambaşı kaymakamı sıfatıyla İstanbul’a gelerek bir nizamnâme hazırlaması ve Bâbıâli’ye sunması istenmiştir. Geron’un geçici bir konsey oluşturup kaleme aldığı nizamnâme Sultan Abdülaziz tarafından onaylanarak 5 Mayıs 1865 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Nizamnâme beş bölümden ve toplam kırk sekiz maddeden meydana gelmektedir. Birinci bölümde hahambaşının nitelikleri ve seçimine ilişkin maddeler, ikinci bölümde hahambaşının görevleri, üçüncü bölümde meclis-i umûmî (Müşavirler Kurulu [Laik Konsey]) üyelerinin seçimi ve görevleri, dördüncü bölümde meclis-i rûhânî (Hahamlar Kurulu) üyeleri ve görevleri, beşinci bölümde meclis-i cismânî üyeleri ve görevleri konusundaki düzenlemeler yer alıyordu. Ancak söz konusu nizamnâme cemaat içerisindeki reform ve gelenek taraftarı olanların çekişmeleriyle, cemaatin organizasyonunu sağlayacak etkili liderlerin bulunmayışı yüzünden uygulanamayıp uzun süre beklemiş, hükümet de hahambaşılığa geçici olarak görev üstlenecek hahambaşı kaymakamı (vekili) tayin etme yoluna gitmiştir. Bu sebeple 1909 yılına kadar hahambaşılık makamı vekil hahambaşılarca doldurulmaya çalışılmıştır.
İstanbul’un fethinden itibaren Osmanlılar’ın son dönemine kadar otuza yakın hahambaşı veya hahambaşı vekili (kaymakamı) görev yapmıştır. Osmanlılar’ın son hahambaşısı Haim Nahum (1908-1920), bu makamın her bakımdan etkili olan, yetkisi geniş tek ve sonuncu hahambaşısı olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hahambaşısı, Bakanlar Kurulu’nun 29 Mayıs 1952 tarihli kararına göre bu makama 25 Ocak 1953’te seçilen Rafael David Saban’dır. Onun 1960’ta ölümünden sonra Rav David Asseo hahambaşı seçilmiş, 2002’de Asseo’nun ölümü üzerine Rav İzak Haleva hahambaşı olmuştur ve halen görevine devam etmektedir.
Hahambaşılıkta bulunan üç konsey hahambaşına yardımcı olmaktadır. 1. Dinî Konsey: Dinî mahkeme işlevini görmekte olup hahambaşı ve en az üç hahamdan meydana gelmektedir. Bu konsey doğum, ölüm, evlilik, boşanma ve din değiştirme gibi olayların tescil ve takibiyle ilgilenmektedir. 2. Laik Konsey (Fahrî Danışmanlar Kurulu). Hahambaşının tayin ettiği otuz beş kişiden oluşur. 3. İcra Kurulu. Laik Konsey üyeleri arasından seçilen on dört başkandan meydana gelir. Bütün sinagoglar, cemaat kuruluşları ve etkinlikleri bu konseyler tarafından denetlenir. 1865 tarihli Nizamnâmede adı geçen üç kuruldan bugün meclis-i umûmî karşılığında Temsilciler Kurulu (İcra Kurulu), meclis-i cismânî karşılığında Müşavirler Kurulu (Laik Konsey) ve meclis-i rûhânî karşılığında dinî mahkeme üyelerinin bulunduğu hahamlar kurulu (Bet-Din) hahambaşına yardım etmektedir. Bir cemaat olarak Türkiye Mûsevîleri 19 Mart 1865 tarihli Hahamhane Nizamnâmesi’ne göre hahambaşı tarafından temsil edilmektedir. Hahambaşılar kaydıhayat şartıyla seçilir. Türkiye’de hahambaşılık binası Beyoğlu Yemenici sokakta bulunmaktadır. İstanbul’da yaşayan Karaylar’ın da (Karâîler) kendilerine özgü haham ve cemaatbaşısı vardı. XIX. yüzyıl itibariyle Karay cemaatbaşına da resmî statü kazandırılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
BA, G.M.D., nr. 17/99.
M. Franco, Essai sur l’histoire des israélites de l’Empire ottoman depuis les origines jusqu’à nos jours, Paris 1897, s. 151-152.
P. Baudin, Les israélites de Constantinople, İstanbul 1989, s. 50-51.
Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, London 1991, s. 60.
A. Levy, The Sephardim in the Ottoman Empire, Princeton 1992, s. 55, 106-107.
I. Karmi, The Jewish Community of Istanbul in the Nineteen Century, İstanbul 1996, s. 34-35.
Hatice Doğan, Osmanlı Devletinde Hahambaşılık Müessesesi, İstanbul 2003, s. 77, 79, 83-90, 112-113.
Takvîm-i Vekāyi‘, İstanbul 23 Şevval 1250 (22 Şubat 1835).
H. Revel, “Rabbi and Rabbinate”, UJE, s. 48-52.
H. Z. Hirschberg, “Chief Rabbinate”, EJd., IV, 613.
a.mlf., “Hakham Bashi”, a.e., VII, 1146-1148.
L. Borenstein, “Rabbi, Rabbinate”, a.e., XIII, 1445-1448.
Naim Güleryüz, “Hahambaşılık”, DBİst.A, III, 494-495.