HALKÂRÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

HALKÂRÎ

HALKÂRÎ
Müellif: FATMA ÇİÇEK DERMAN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1997
Erişim Tarihi: 14.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/halkari
FATMA ÇİÇEK DERMAN, "HALKÂRÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/halkari (14.11.2024).
Kopyalama metni

Kelime, sözlükte “süslemek” anlamına gelen Arapça haly kelimesiyle “iş” anlamındaki Farsça kâr ve nisbet ekinden meydana gelmiştir (haly-i kâr > halkârî). Varak altının ezilip jelatin eriyiğiyle karıştırılması ile hazırlanan zermürekkebin yoğunluğunun dereceli olarak kullanılması sonucunda elde edilen gölgeli tezyinata halkârî adı verilir. Gölgelendirme işlemi iki şekilde yapılır. En çok uygulanan ve sadece halkârî adıyla anılan teknik şudur: Jelatin eriyiğiyle sulandırılmış olarak fırçaya yeterli miktarda alınan altının yaprak uçlarına doğru sürülmesiyle altın zerrelerinin ağırlığı uçlarda toplanarak farklı tonlar elde edilir. Motiflerin iç kısmından uç noktasına doğru fırça sürülürken yavaş yavaş altın zerrelerinin yoğunluğu arttırılır. En uç kısımlar altının en koyu olarak bulunduğu yerlerdir. Altının sulandırılma miktarı ve sürülüşü, el mahareti ve fırça tecrübesi isteyen bir iş olduğundan bu meleke uzun zaman içinde kazanılır. Tashih kabul etmeyen bir çalışma olması yanında verilen gölgenin derecesini desenin her tarafında aynen koruma mecburiyeti işin en zor tarafıdır.

Gölgelendirmenin fırça ile tarama suretiyle gerçekleştirildiği ikinci tarz “tarama (taramalı) halkârî” veya “perdahlı halkârî” olarak adlandırılır. Tarama halkârî, yaprak uçlarına damla halinde bırakılan koyuca altının ince fırça yardımıyla taranarak yaprağın diğer kısımlarına dağıtılması ile yapılır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, altın zerrelerinin uçtan uzaklaştıkça azaltılarak dağıtılmasıdır. Uzun emek gerektiren bu tarz diğerine göre daha güçtür. Aynı işlem motiflerin her parçası için tekrarlanır. Tarama sonunda fırça izlerinin belli olmamasına dikkat edilir.

Halkârîye önce işlenecek olan desenin çizilmesi ve kenarlarından iğnelenerek kalıp çıkarılmasıyla başlanır. İğneleme işleminde şimşir ağacından yapılmış bir altlık kullanılır. Kalem biçiminde vidalı bir saatçi mengenesine sıkıştırılan ince iğneyle çizgiler takip edilerek iğneleme işlemi tamamlanır. Bu işlem sırasında iğnenin kâğıt yüzüne dik olarak tutulması, eşit aralıklarla ve aynı kuvvette vurulması gerekir. Deseni çoğaltmak için kâğıdın altına birkaç kat kâğıt daha konulur ve iğneleme sırasında kâğıtların oynamaması sağlanır. Desenin çizildiği kâğıda üst kalıp, sadece iğne delikleri olan alttaki kâğıtlara da alt kalıp denir. Üst kalıp kirlenmemesi için silkeleme işinde kullanılmaz; örnek olarak saklanır ve halkârî altınla işlenirken doğruluğu bu kalıptan kontrol edilir. İğneleme sırasında kalıbı çevirmemek ve iğneleri aynı yönde batırmak lâzımdır. Halkârî yapılacak zemin açık renkte ise bir bez çıkın içine konulan söğüt kömürü tozu, zemin koyu renkte ise tebeşir sürülmüş bir çuha, tezyinatın yapılacağı kâğıda kaymayacak şekilde tesbit edilen halkârî kalıbı üstünde hafifçe vurularak dolaştırılır. “Kalıp silkeleme” denilen bu işlem sırasında kalıbın deliklerinden geçen tozlar alttaki zemine deseni aktarmış olur. Kalıp, silkildikten ve çalışılacak zemin üzerindeki kömür izleri kurşun kalemle hafifçe çizildikten sonra temizlenir. Bu temizleme yapılmadan altın sürülürse kömür tozu yüzünden siyah lekeler meydana gelir. Tebeşirle silkeleme yapılmışsa motifin ayrıca çizilmesine lüzum yoktur.

Halkârînin âharlı iyi cins kâğıda işlenmesi, altın zerreleri kâğıdın dokusuna nüfuz etmeyerek satıhta kaldığı için daha iyi netice vermektedir. Gölgelendirme işlemi sona erince motiflerin kenarlarına koyu altınla tahrir çekilir. Fırçanın ince çizgisinin yer yer kalınlaştırılarak hareketlendirilmesi suretiyle yapılan tahrirleme ile halkârî tamamlanmış olur. Tahrir çekilirken altının koyu olması ve tahrirlerin düzgün çekilmesi icap eder. Tahririn başarı derecesi ancak altın kuruduktan sonra görülebildiğinden bu tarz, boya ile yapılan tahrirden çok daha zordur.

Halkârînin asıl güzelliği, sürüldüğünde sarı boya görünümünde olan altının zermühre denilen küçük cilâlama taşının yardımıyla parlatıldığı zaman ortaya çıkar. Açık renkli zemin üzerine yapılan halkârî parlatılırken mühre doğrudan desenin üzerinde gezdirilir. Koyu zeminli halkârîde bu parlatma, araya saman kâğıdı veya karamela kâğıdı denilen ince bir kâğıt konularak yapılır. Bu kaygan kâğıt desenin üzerine konulup mührelendiğinde mat bir parlaklık elde edilir. Halkârîye daha zengin ve gösterişli bir hava vermek için farklı renkte altın kullanılır. Gölgelendirme sarı, tahrirler yeşil altınla yapılabildiği gibi yapraklar yeşil, çiçekler sarı altınla çalışılabilir.

Halkârî çeşitleri arasında yukarıda bahsedilen tekniklerden başka “tahrirli halkâri, zerşikâf (renkli halkârî), foyalı halkârî, motif zemini boyalı halkârî” de bulunmaktadır. Tahrirli halkârî, açık renk zemin üzerine işlenen çalışmalarda desenin daha iyi görünmesini temin için uygulanır. Umumiyetle siyah renkle yapılan tahrirleme altın tahrirle birlikte uygulanırsa fırça nüansı altınla verildiği için siyah tahrir dış kısma nüanssız olarak çekilir. Sadece siyah renkle tahrirlenecekse motif nüans verilerek işlenir. Gölgelendirme ve tahrirleme safhasında altınla birlikte bir veya birkaç renk kullanılırsa renkli halkârî ortaya çıkar. Renkli halkârînin Beyazıt Devlet (nr. 4969) ve Topkapı Sarayı Müzesi (Hazine, nr. 1365, III. Ahmed, nr. 3653) kütüphanelerinde mevcut eserlerde güzel örnekleri vardır. Foyalı halkârî yarı şeffaf la‘l mürekkebiyle yapılır. Altınlama işleminden sonra motiflerin sadece uç tarafında altının kesif bulunduğu kısımlara fırça ile la‘l mürekkebi sürülür. Kırmızı bir parıltı meydana getiren bu çeşit halkârî bilhassa Fâtih devri eserlerinde görülmektedir. Motif zemini boyalı halkârîde desen iki defa silkelendiğinden iki kat zamana ihtiyaç vardır. İlk silkelemede motiflerin içi tamamen boyanır; ikinci silkelemede gölge ve tahrirler altınla yapılır. Çift tahrir tarzında hazırlanmış halkârî örnekleri daha çok Ali Üsküdârî’nin eserlerinde görülmektedir. Tarama ile verilen gölge tahrirsizdir. Bunların dışında tamamen veya kısmen sıvama altınla yapılmış, halkârî görünümü veren işlere de rastlanır.

Halkârî deseni uygulanacak yerin ölçüsü göz önüne alınarak hazırlanır. Meselâ bir kitap sayfası için çiziliyorsa yazının okunduğu yakın mesafeden seyredileceği düşünülerek ufak motifler kullanılır. Celî yazı etrafı için daha iri ve detaylı motifler tercih edilir. Halkârî, kitabın yanı sıra günlük hayatta kullanılan çeşitli eşyalara da uygulanmıştır. Halkârînin kâğıt dışında ahşap veya deri üzerine işlenmesi desenden başlayan bazı işçilik farklılıkları gösterir.

İslâmî bezemede kullanılan bütün motiflere halkârî desenlerinde de yer verilmiştir. Birinci sırayı hatâyî grubunun aldığı bu motifler içinde sırasıyla rûmî, bulut ve bilhassa hayvan motiflerine sıkça rastlanmaktadır. Daha ziyade Herat ve İran (özellikle Safevî devri) halkârî örneklerinde hem efsanevî hayvan motifleri hem de aslan, tavşan, ceylan, leylek gibi hayvanların üslûplaştırılmış örnekleri bol miktarda yer almaktadır. Bu gruptaki motifler tarama ile gölgelendirilmiştir.

Halkârînin kâğıt üzerinde (yazı ve minyatür kenarlarında, murakka‘larda, yazı zemininde, kitap boğazlarında vb.), ahşap üzerinde (çekmece, yay, kubur vb.), deri üzerinde, yazı altlığında, eski tarz ciltlerin iç ve dış yüzlerinde, lake (ruganî) işlerde uygulanan örnekleri müze ve kütüphanelerde yer almaktadır. Tarihi tahminen altı asır öncesine kadar uzanan bu sanat XX. yüzyıl tezyinatında da mevkiini korumuştur.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 563.

O. F. Akimushkin – A. A. Ivanov, “The Art of Illumination”, The Arts of the Book in Central Asia: 14th-16th Centuries (ed. B. Gray), Boulder 1979, s. 35-57.

F. Çiçek Derman, Osmanlılarda Halkârî (lisans tezi, 1982), İÜ Ed.Fak.

a.mlf., “Tezyinâtımızda Halkârî”, Sanatsal Mozaik, I/5, İstanbul 1996, s. 34-35.

Süheyl Ünver, “Türk Tezyînatında Halkârîye Dâir”, Arkitekt, XI/2, İstanbul 1939, s. 6-7.

, I, 711-712.

M. Uğur Derman, “Halkârî”, , XVIII, 409-411.

[Maddenin yazımında Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt’un ders notlarından da faydalanılmıştır].

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 15. cildinde, 365-367 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER