https://islamansiklopedisi.org.tr/hamidi--divan-sairi
843’te (1439) İsfahan’da doğdu. Kaynaklarda Hâmidî-i İsfahânî, Molla Hâmidî, Mevlânâ Hâmidî ve Hâmidî-i Acem diye anılır. Öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra bir müddet Bakü’de Şirvanşahlar sarayında bulundu.
Divanında yer alan iki kasideden, Hâmidî’nin 865 (1461) yılı kışında Kastamonu’da İsfendiyaroğlu İsmâil Bey ve aynı yılın baharında Bursa’da Fâtih Sultan Mehmed’in sadrazamı Mahmud Paşa ile karşılaştığı anlaşılmaktadır. Mahmud Paşa için yazdığı kasidenin başlığında bunun Anadolu’da yazdığı ilk kaside olduğunu belirten Hâmidî (Külliyyāt, s. 283-286), Receb ayının onundan (21 Nisan) beri kendisiyle görüşmek için beklediğini ifade eder. Bu durumda Hâmidî’nin Anadolu’ya yirmi iki yaşında geldiği kesinlik kazanmaktadır. Anadolu’ya geldiği tarihteki yaşı hakkında İsmail Hikmet Ertaylan (Külliyyāt, nâşirin girişi, s. 11) ve Fevziye Abdullah Tansel’in (TA, XVII, 440) tahminleri ise doğru değildir.
Mahmud Paşa vasıtasıyla Fâtih Sultan Mehmed’e ulaşabilen ve başlangıçta Fâtih’in yakınları arasına giren Hâmidî, kendisine yapılan bir ihsan üzerine ağzından kaçırdığı bir sözün padişahı kızdırması sebebiyle 881 (1476-77) yılında Murâd-ı Hudâvendigâr türbedarlığı göreviyle Bursa’ya gönderildi. Ertesi yıl İstanbul’a giderek padişahtan af dilediyse de tekrar Bursa’ya dönmesi emredildi (Külliyyāt, s. 47 vd.). Küçük oğlu Celîlî’nin 893’te (1488) Bursa’da doğduğu ve babasını genç yaşta kaybettiği bilindiğine göre Hâmidî’nin XVI. yüzyıl başlarında Bursa’da öldüğü söylenebilir.
Şiirlerinin büyük bir kısmı Farsça olan Hâmidî’nin Türkçe şiirleri dil ve üslûp bakımından dönemin Doğu Türkçesi özelliklerini taşımaktadır. Bazı gazellerinin Bursalı Ahmed Paşa’nın gazelleriyle benzeşmesi, sarayda veya Bursa’da karşılaşmış olmaları gereken bu iki şairin birbirinden etkilendiğini göstermektedir.
Eserleri. 1. Külliyyât. Ḥasbiḥâlnâme ile divanını ihtiva eden eserin biri Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde (nr. 68), diğeri İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde (nr. 1184) olmak üzere iki nüshası bilinmektedir. İsmail Hikmet Ertaylan, Türk Tarih Kurumu nüshasının tıpkıbasımını bir incelemeyle birlikte Külliyyāt-ı Dīvān-ı Mevlānā Ḥāmidī adıyla yayımlamıştır (İstanbul 1949). Külliyyât’ın ilk bölümünde yer alan Farsça Ḥasbiḥâlnâme mesnevi tarzında yazılmıştır. Hâmidî bu eserde kendi hayatıyla ilgili bilgiler vermektedir. Büyük bir bölümü Farsça olan divanda Türkçe dört kaside, yirmi sekiz gazel ve iki matla‘ bulunmaktadır. Bu neşir, varlığı çok önceden bilinen (Köprülü, TM, I, 16) ve diğerine göre daha tam olan ikinci nüsha dikkate alınmadan hazırlandığı için Ahmet Ateş tarafından tenkit edilmiştir (TTK Belleten, XIV/53, s. 116-117).
2. Vasiyyetnâme. Âşık Çelebi, Hâmidî’nin bu eseri ölümünden kısa bir süre önce oğlu Celîlî için yazdığını bildirir ve örnek olarak iki beyit zikreder (Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 65b). Eser hakkında kaynaklarda başka bilgi bulunmamaktadır.
3. Câm-ı Süḫan-gûy. İsmail Hikmet Ertaylan, eserin Fâtih Sultan Mehmed adına yazılmış müellif nüshasının Raif Yelkenci’de olduğunu, Hâmidî’nin eseri Arapça iki falnâmeden faydalanıp Farsça olarak yazdığını söyler.
4. Târîh-i Âl-i Osmân. Hâmidî’nin II. Bayezid’e takdim ettiği Türkçe manzum bir eserdir. İsmail Hikmet Ertaylan Külliyyāt’ta buna rivayet olarak yer verirken Mükrimin Halil Yinanç eserin tek nüshasının kendisinde bulunduğunu söyleyip iki beyit de örnek vermiştir (İA, IV, 330).
BİBLİYOGRAFYA
Külliyyāt-ı Dīvān-ı Mevlānā Ḥāmidī (nşr. İsmail Hikmet Ertaylan), İstanbul 1949, nâşirin girişi, s. 11, 47, ayrıca bk. s. 283-286.
Falnâme (nşr. İsmail Hikmet Ertaylan), İstanbul 1951, s. 66-79.
Celîlî, Hüsrev ü Şîrîn, DTCF Ktp., nr. 44.923, vr. 159b.
Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 65b.
Latîfî, Tezkire, s. 119.
İsmail Belîğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân, Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 264, vr. 167b-168a.
Atâ Bey, Târih, s. 160.
Köprülü, Edebiyat Araştırmaları I, s. 139.
a.mlf., “Meddahlar”, TM, I (1925), s. 16.
Ahmed Ateş, “Külliyāt-ı Dīvān-ı Mevlānā Ḥāmidī”, TTK Belleten, XIV/53 (1950), s. 116-126.
a.mlf., “Fetihten Az Sonra Bir İstanbul Tasviri”, Fâtih ve İstanbul, I/1, İstanbul 1953, s. 17-18.
İsmail Ünver, “Hâmidî’nin Türkçe Şiirleri”, TDe., VI (1974), s. 197-233.
Orhan Şaik Gökyay, “Divan Edebiyatında Şehirler I”, TT, XVIII/105 (1992), s. 137-140.
Mükrimin Halil Yinanç, “Ertuğrul Gâzî”, İA, IV, 330.
Fevziye Abdullah Tansel, “Hâmidî”, TA, XVII, 440-441.
Abdülkadir Karahan, “Ḥāmidī”, EI2 (İng.), III, 133-134.
“Hâmîdî”, TDEA, IV, 87.
Hasan Aksoy, “Celîlî, Hâmidîzâde”, DİA, VII, 269.