https://islamansiklopedisi.org.tr/harabat--ziya-pasa
Ziyâ Paşa, yıllar boyunca seçip topladığı İslâmî edebiyatın üç büyük diliyle yazılmış şiirleri kendisine bütün ikbal kapılarının kapandığı, üzüntü ve hastalıkları ile bir köşeye çekilmiş bulunduğu bir zamanda düzene sokarak üç cilt halinde yayımlamıştır (İstanbul 1291-1292). Eserin başına ayrıca edebî görüşlerini belirten mesnevi şeklinde 795 beyitlik bir manzum mukaddime ilâve etmiştir.
Bu geniş kapsamlı antolojide metinler nazım şekillerine göre tertip edildiğinden I. cilt sadece kasidelere ayrılmıştır. Burada yirmi iki şairin Türkçe, otuz sekiz şairin Farsça, otuz yedi şairin Arapça kasideleri bulunmaktadır. Eserde şiirlerine yer verilen şairler mahlaslarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Bir şairin birden fazla kasidesi alınmışsa birkaç istisna hariç bunların kafiyelerine göre tertip edilmesi yoluna gidilmiştir. Arap şairlerinden bir kısmı isimleri, bir kısmı da künyeleriyle şöhret bulduğundan bunların sıralanmasında bazan kaçınılmaz tertipsizliklere düşülmüştür. I. ciltte Ziyâ Paşa’nın kendisiyle beraber Hakkı, Nevres ve Kâzım Paşa’dan başka çağdaşı diğer Türk şairlerinden örnek vermeyişi dikkat çekmektedir. II. cilt, kaside ve mesnevi dışında kalan çeşitli nazım türlerindeki şiirlerden oluşmaktadır. Türkçe ve Farsça şiirler “terkîbât, tercîât, tesdîsât, tahmîsât, kıtaât, rubâiyyât, gazeliyyât, ebyât” olmak üzere sıralanmış, Arapça şiirler de “mukattaât, gazeliyyât, ebyât” başlıkları altında toplanmıştır. Burada 393’ü Türkçe, 374’ü Farsça, 345’i Arapça toplam 1112 şiir seçilmiş bulunmaktadır. Arapça şiirlerdeki istisnalar dışında bu ciltte de şair adına göre alfabetik sıralamaya uyulmuştur. Bu kısımda Ziyâ Paşa’nın kendilerinden örnekler aldığı çağdaşı şairler Şeyhülislâm Ârif Hikmet, Cevdet Paşa, Hersekli Ârif Hikmet, Yenişehirli Avni Bey, Leskofçalı Galib, Kâzım Paşa, Mahmud Nedim Paşa, Yûsuf Kâmil Paşa ve Osman Nevres Efendi’dir. Nâmık Kemal’den ise sadece heveskârlık çağında yazdığı üç beyitle bir gazele yer verilmiştir. Antolojinin III. cildi, yine mahlaslara göre bir tertiple mesnevilerden yapılmış seçmeleri ihtiva etmektedir. Bu ciltte on yedisi Türkçe, otuz altısı Farsça olmak üzere toplam elli üç eserden örnekler bulunmaktadır.
Harâbât çift sütuna dizilmiş, büyük ebattaki toplam 1227 sayfalık hacmi ve Türk, Fars, Arap edebiyatlarından bir araya getirdiği seçkin örneklerle Tanzimat’tan sonraki yılların en geniş kapsamlı antolojisidir. Ziyâ Paşa, yerine getirdiği bu hizmetle isminin ebedîleşeceğine ve eserinin şiir heveslilerine yol göstereceğine inanır. Harâbât’ın en önemli yönünü, bir bakıma edebiyat tarihi mahiyetini taşıyan, küçük bir eser kabul edilebilecek kadar uzun mukaddimesi teşkil eder. Bu mukaddime şiir sanatı ve Türk edebiyatı hakkında devrine göre çok önemli ve dikkate değer görüşler taşımaktadır. Dokuz bölüme ayrılan mukaddimede tevhid, münâcât ve na‘ttan sonra “Sebeb-i Tertîb-i Harâbât” bölümünde Ziyâ Paşa eserini hazırlamaktaki gayesini, kendisinin şiire nasıl başlayıp bu yolda nasıl yetiştiğini, antolojisinde nasıl bir usul takip ettiğini ve eserine neden Harâbât adını verdiğini anlatır. “Meşrût u Ahvâl-i Şâirî” bölümünde şiir ve şairlik hakkındaki düşüncelerini belirttikten sonra, “Ahvâl-i Eş‘âr-ı Türkî” ve “Ahvâl-i Şuarâ-yı Rûm” bölümlerinde Osmanlı şiirinin zaman içinde geçirdiği merhaleler ve gelişme safhalarına dair görüşleriyle edebî zümreler ve zihniyetleri temsil eden çeşitli şairler hakkındaki tesbit ve değerlendirmelerini ortaya koyar. Osmanlı Türkçesi ve edebiyatının Çağatay Türkçesi ile olan münasebetine işaret etmesi yanında Çağatay edebiyatından şiir örneklerine yer vermesi Harâbât’ın ayrıca dikkat çeken bir tarafıdır. Ziyâ Paşa, divan şiirindeki tekâmülü anlatırken Ahmed Paşa, Necâtî Bey, Zâtî, Bâkî, Fuzûlî, Nâbî, Nef‘î, Şeyhülislâm Yahyâ, Şeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi, Nedîm, Şeyh Galib, Râgıb Paşa ve Keçecizâde İzzet Molla’ya kadar uzanan çizgi üzerindeki şairleri överek yüceltir. Ayrıca divan şiirinin edebî dil, nazım tekniği, geçirdiği tekâmül devreleri ve edebî zümreler bakımından özet şeklinde bir tarihçesini yapar. Ziyâ Paşa’nın buradaki görüş ve değerlendirmeleri kendinden sonraki müellifler tarafından uzun süre tekrarlanagelmiştir.
Ziyâ Paşa, 1860’lardan sonra Türk şiirinde kendini gösteren yenileşme hareketinden mukaddimede hiç bahsetmediği gibi antoloji kısmında bununla ilgili örneklere de yer vermemiştir. Bu sebeple Harâbât’ın gayesi eski şiirin diriltilmesi olarak görülmüş ve Nâmık Kemal tarafından hem mukaddimesi hem de seçip aldığı örnekler yönünden şiddetle tenkide uğramıştır. Nâmık Kemal, Tahrîb-i Harâbât (1291/1874) ve Tâkîb (1292/1875) adlı iki risâlesiyle esere ardarda hücum eder (bu iki risâlenin yazılış safhaları hakkında geniş bilgi için bk. Nâmık Kemal’in Mektubları, tür.yer.). Büsbütün haksız olmamakla beraber yeni nesilden şairlerin şiirlerinden ve kendi eserlerinden çocukluk çağında yazıp değer vermediğini belirttiği bir gazel dışında hiçbir örneğe yer verilmemesi gibi hissî sebeplerle yazılan, tesir ve yankıları günümüze kadar gelmiş olan bu tenkitlerin büyük ölçüde sübjektif nitelikte olduğu göz ardı edilemez. Ziyâ Paşa, Nâmık Kemal’in bu suçlamalarına yetmiş dört beyitlik bir manzume ile cevap vermişse de bu manzume yayımlanmamıştır (Bilgegil, Ziya Paşa, s. 204-205).
“Harâbât Mukaddimesi” ile Ziyâ Paşa’nın bundan altı yıl önce yazdığı “Şiir ve İnşâ” adlı makalesini (Hürriyet, nr. 11, 20 Cemâziyelevvel 1285) mukayese eden Ahmed Hamdi Tanpınar, mukaddimeyi acele ile yazılmış sakat bir eser olarak görür, içindeki hükümlerin mühim bir kısmını da yanlış bulur ve bunu, Tanzimat’la birlikte başlayan yeni şiir cereyanı karşısında eskinin diriltilmesi gayreti şeklinde yorumlar. Buna karşılık M. Kaya Bilgegil, Harâbât Karşısında Nâmık Kemâl (İstanbul 1972) adlı kapsamlı araştırması ile, Nâmık Kemal’in Harâbât’a yönelttiği tenkitleri inceleyerek haklı olduğu taraflar yanında çok haksız ve hatalı bulduğu yönleri tesbit etmiş, esasen son demlerini yaşayan divan edebiyatını yıkma amacı ile yazdığı yazılarda, bu edebiyata kuvvetli bir vukufu olduğu sanılan Nâmık Kemal’in bu alandaki bilgi yetersizliklerini ve düştüğü yanlışları göstermiştir. Bilgegil’in tesbitlerinden hareketle, Ziyâ Paşa’nın mukaddimede ileri sürdüğü devrine göre önemli ve dikkate değer fikirler üzerinde Nâmık Kemal’in lâyıkıyla durmadan tenkitlerde bulunduğu söylenebilir.
Harâbât mukaddimesi, “Kitâbhâne-i Ebüzziyâ” serisi içinde Mukaddime-i Harâbât adı altında müstakil olarak basılmıştır (İstanbul 1311). Yeni harflerle yapılan yayınında ise pek çok okuma hatası bulunmaktadır (Göçgün, s. 53-105). Ziyâ Paşa hakkındaki eserlerin yanı sıra çeşitli antolojilerde de mukaddimeden yeni harflerle verilmiş bazı kısımlar yer almaktadır. Çaylak Tevfik, Harâbât’ta mevcut Osmanlı şairlerine ait şiirlerden seçtiği beyitleri kafiye sırasına göre düzenleyerek Tahrîc-i Harâbât adıyla bir antoloji oluşturmuştur (İstanbul 1300).
BİBLİYOGRAFYA
Ziyâ Paşa, Harâbât, I-III, İstanbul 1291-92.
Nâmık Kemal, Tahrîb-i Harâbât, İstanbul 1303.
a.mlf., Ta‘kīb, İstanbul 1303.
Ahmet Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1949), İstanbul 1985, s. 336-341.
Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 644-647.
Namık Kemal’in Husûsî Mektupları (haz. Fevziye Abdullah Tansel), Ankara 1967-86, bk. İndeks.
M. Kaya Bilgegil, Ziyâ Paşa Üzerinde Bir Araştırma, Erzurum 1970, s. 202-205, 501.
a.mlf., Harâbât Karşısında Nâmık Kemâl, İstanbul 1972, s. 125-174.
Nâmık Kemal’in Mektubları (haz. Ömer Faruk Akün), İstanbul 1972, tür.yer.
a.mlf., “Nâmık Kemâl”, İA, IX, 69.
Önder Göçgün, Ziya Paşa’nın Hayatı, Eserleri, Edebi Şahsiyeti ve Bütün Şiirleri, Ankara 1987, s. 33-41, 53-105.
Tevfik Fikret, “Musâhabe-i Edebiyye: Harâbât’tan Bir Sahife”, SF, sy. 395 (1314), s. 67 (aynı makale: Tevfik Fikret: Dil ve Edebiyat Yazıları [haz. İsmail Parlatır], Ankara 1993, s. 84-92).
Abdullah Uçman, “Harâbât”, TDEA, IV, 100-101.