https://islamansiklopedisi.org.tr/harc-i-hassa-emini
Sarayın ve bazı önemli kurumların ihtiyaçlarını karşılamak üzere bazı şehirlerde bulunan Harc-ı Hâssa Eminliği Osmanlı maliye teşkilâtında ayrı bir faaliyet alanını oluşturur. Hâssa kelimesi padişah ve hânedan mensupları ile bazı devlet görevlileri ve devlete ait kimi kurumlardan oluşan geniş bir çerçeveyi tanımlar. Harc-ı hâssa da (hâssa harç) bu anılan kişi ve kurumların ihtiyaçları için yapılan masrafları ifade eder. Merkezden tayin edilen görevlilerce yönetilen harc-ı hâssa eminlikleri merkezî hazineden, padişah haslarından veya merkezî hazineye bağlı gelir kaynaklarından elde ettikleri meblağlarla o şehirde mevcut sarayın, İstanbul’daki sarayın ve bazı askerî kuruluşların ihtiyaçlarını karşılayan, bölgesindeki mukātaalar üzerinde olan nüfuzları dolayısıyla da şehir ekonomisinin biçimlenmesinde önemli rol oynayan fonksiyonel bir özelliğe sahiptir. İstanbul, Galata, Gelibolu, Edirne, Bursa, Manisa, Rodos, Kefe, Mısır, Sakız, Azak, Trabzon ve Samako’da bulunduğu tesbit edilen harc-ı hâssa eminleri hakkında kurum için tutulan muhasebe kayıtlarından ayrıntılı bilgilere ulaşmak mümkündür.
Harc-ı Hâssa Eminliği’nin ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Abdurrahman Vefik’in Târîh-i Mâlî adlı eserinde I. Bayezid dönemi olayları anlatılırken adı geçen padişah tarafından yazılan bir fermandan bahsedilir. 14 Şâban 791 (8 Ağustos 1389) tarihli bu ferman Bursa kadısına ve Bursa harc-ı hâssa eminine hitaben yazılmıştır. Buradan hareketle bu eminliğin söz konusu dönemde mevcut olduğu anlaşılır. Öte yandan Harc-ı Hâssa Eminliği kurulurken başka bir örnekten esinlenip esinlenilmediği de açık değildir. Osmanlı öncesindeki devletlerde bu görevi yerine getiren bir yetkilinin varlığı henüz tesbit edilmemekle birlikte kurumun teşekkülünde önceki müslüman Türk devletlerinin tecrübesinden yararlanılmış olması mümkündür. Bursa Harc-ı Hâssa Eminliği, Edirne’nin başşehir yapılmasına kadar büyük ihtimalle Bursa sarayının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüydü. Fakat XV. yüzyıldan itibaren emanet, İstanbul’daki saray seçkinlerinin ve bazı resmî kurumların Bursa’dan talep ettikleri başta buğday ve kumaş olmak üzere meyve, turşu, sade yağ, tuz, kömür, buz, çıra, meyve fidanı gibi malları tedarik eder hale gelmişti.
İstanbul’un fethinden hemen sonra kurulduğu anlaşılan İstanbul Harc-ı Hâssa Eminliği, devletteki bütün eminlikler içinde en yüksek bütçeye sahip kurum olmasıyla dikkat çeker. Fâtih Sultan Mehmed’in Teşkilât Kanunnâmesi’nde yer alacak bir statüye sahip olduğu (reîsülküttâbın üzerinde) anlaşılan bu eminlerin en önemli görevi başşehir saraylarının ihtiyaçlarını karşılamaktı. Kuruma ait muhasebe kayıtlarında belirtildiğine göre İstanbul harc-ı hâssa eminleri Eski Saray, Yeni Saray (Topkapı Sarayı) ve İbrâhim Paşa Sarayı’nda ikamet edenlerin (iç oğlanları, şehzadeler, sultanlar, câriyeler) ve bir kısım görevlilerle saray dışında yaşayan bazı kamu hizmetlilerinin maaşını vermek, giyeceklerini temin etmek, Topkapı Sarayı dışındakilerin gıda masrafını karşılamak, saraylarda günlük işlerde kullanılan malzemenin alımını sağlamak, gerekli görüldüğünde mevcut binalarda tamirat yapmak veya yeni bina yaptırmak, su yollarının bakım ve onarımını gerçekleştirmek, nihayet donanma, Tersane ve cephane gibi önemli kurumların bazı harcamalarını karşılamakla yükümlüydü. İstanbul harc-ı hâssa eminlerine bazı kayıtlarda şehremini de denilmektedir. Ancak eminliğin 1855’te kurulan şehremanetiyle doğrudan bir ilgisi yoktur. Bununla birlikte her iki kurumun sorumluluk alanlarında kısmî örtüşmeler mevcuttur. İstanbul harc-ı hâssa eminleri, devlete ait bazı binaların tamiri ve inşası gibi belediyelerin sorumluluk alanına giren konularla alâkadar olmakla birlikte imar faaliyetlerinin tamamının denetlenmesi, pazarların kontrolü gibi modern belediye hizmetlerinin büyük bir kısmıyla ilgilenmiyordu.
Galata ve Gelibolu harc-ı hâssa eminleri tersane giderlerine de bakardı. Esas sorumluluğu donanmanın ihtiyaçlarını karşılamak olan Galata harc-ı hâssa emini aynı zamanda Tersane eminiydi ve derya beylerinin sâlyânelerini ödemekle de yükümlüydü. Gelibolu Harc-ı Hâssa Eminliği donanmanın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde örgütlenmişti, fakat Kal‘a-i Sultâniyye (Çanakkale) ve Kilitbahir’deki topçuların ulûfelerini ödemek gibi yükümlülükleri de vardı. Şehrin başkent olmasıyla birlikte kurulduğu tahmin edilen Edirne Harc-ı Hâssa Eminliği’nin XV, XVI ve XVII. yüzyıllardaki sorumluluk alanı İstanbul’dakiyle benzerlik gösteriyordu. Çok sayıda görevlinin yaşadığı, hatta bazı yıllarda padişahların kışı geçirdiği, henüz canlılığını yitirmemiş olan Edirne Sarayı’nın ihtiyaçlarının karşılanması bu eminliğin göreviydi. Öte yandan zaman zaman İstanbul’da Topkapı Sarayı ile diğer bazı önemli kurumların taleplerine de cevap veriyordu. XVI. yüzyıla ait kayıtlarda şehzade divanında tutulan defterlerde rastlanan Manisa Harc-ı Hâssa Eminliği şehzade sarayının masraflarını görmekteydi ve yüzyılın sonunda sancağa çıkma uygulamasının terkedilmesiyle birlikte ortadan kalkmıştı. Kurumun şehzade sarayının bulunduğu şehirlerde mevcut olması mümkündü. Fakat belgelerde Amasya, Konya ve Kütahya gibi şehzade şehirlerinde bu eminliğin mevcudiyetine dair şimdilik herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
Aslen İstanbul’daki hassa ihtiyaçlarını karşılamak üzere örgütlenen Kefe Harc-ı Hâssa Eminliği’nin bölgedeki cami, kale ve devlete ait dükkânların tamirini yapmak, ayrıca Kırım’daki bazı askerî personelin maaşlarını ödemek gibi sorumluluklarının bulunduğu bilinmektedir. Sadece XVI. yüzyıla ait bir ruûs kaydında rastlanan Mısır Harc-ı Hâssa Eminliği’nin görevlerinin belirlenmesi mümkün olmamakla birlikte bu görevlinin Mısır vekilharcı olduğu tahmin edilmektedir. Mısır’la ilgili muğlaklık Rodos için de geçerlidir; ulaşılan belgeler kurumun varlığını ortaya koymakla birlikte eminin fonksiyonlarına değinilmez.
Az sayıda bulunmasına rağmen Osmanlı ülkesinin çok farklı noktalarına dağılmış olan harc-ı hâssa eminliklerinin sözü edilen işleri yürütebilmek için belli miktarda gelire sahip olması gerekiyordu. Neredeyse tamamen merkezî hazinece desteklenen İstanbul Harc-ı Hâssa Eminliği ve gelirinin bir kısmını hazineden elde eden Galata Harc-ı Hâssa Eminliği dışındaki eminliklerin gelirleri, bulundukları bölgedeki padişah hasları ve merkezî hazineye bağlı kaynaklara (özellikle mukātaalar) dayanmaktaydı. Eminler sözü edilen gelir kaynaklarının üst düzey yöneticisi/nâzırı konumundaydı. Bu sebeple kendilerine nâzır-ı mukātaât da denilirdi. Bunlar, mukātaaların iltizamla satılması, personel harcamaları ve malzeme tedariki, mukātaanın düzgün işletilmesinin sağlanması gibi alanlarda sorumluluk ve yetki sahibiydi. Haslar, mukātaalar ve diğer üretim ve ticarete dayanan vergi kaynakları üzerinde denetim ve yönlendirme fonksiyonlarının bulunması eminlerin şehir ekonomisinde önemli bir işlev üstlenmelerini sağlamıştır. Eminliklerin özellikle sefer dönemlerinde geçici yükümlülükleri de vardı. Devlet bu dönemlerde eminlerden para yardımı talep edebildiği gibi yolların tamiri, nakliye araçlarının temini, sefer sırasında gerekli olacak malzemenin tedariki, esirlerin iâşelerinin karşılanması gibi isteklerde bulunabiliyordu. Bu kurumlar zaman içerisinde değişen şartlar çerçevesinde ortadan kalkmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
BA, KK, nr. 63, 67.
BA, MAD, nr. 337, 2775.
BA, D.EVM, nr. 26278.
Abdurrahman Vefik, Târîh-i Mâlî, İstanbul 1330, s. 44.
Feridun Emecen, “Taşra Bürokrasisinin Kaynakları: Şehzade Dîvânı Defterleri”, Tarih Boyunca Türk Tarihinin Kaynakları Semineri, Bildiriler, İstanbul 1997, s. 93.
Arif Bilgin, Osmanlı Taşrasında Bir Maliye Kurumu: Bursa Hassa Harç Eminliği, İstanbul 2006.