https://islamansiklopedisi.org.tr/hubase
Sözlükte “kazanmak, biriktirmek, cemetmek” anlamına gelen habş kökünden türetilen hubâşe kelimesi “aynı cinsten olmayan insan topluluğu” demektir. Panayıra çeşitli Arap kabilelerine mensup kişilerin ticaret yapmak üzere toplanması sebebiyle bu ad verilmiş olmalıdır. Yâkūt el-Hamevî, coğrafyaya dair eseri Muʿcemü’l-büldân’ı Hubâşe kelimesinin telaffuzu hususunda bir hadisçiyle girdiği tartışma sonucunda yazmaya karar verdiğini söyler (I, 10). Kaynaklarda Hubâşe panayırının, Serât sıradağlarının Tihâme’deki uzantısında yer alan Bârık dağı vadisinin Diyârülevsâm denilen kısmında ve Mekke’ye güney yönünden altı günlük mesafede kurulduğu bildirilmektedir. Hamîdullah 1946’da Aden, Taiz, San‘a, Hudeyde ve Beytülfakīh’te yaptığı araştırmalar sırasında bölge halkının adını dahi bilmediğini tesbit ettiği bu panayırın muhtemelen Kızıldeniz kıyısında Hudeyde’ye yakın bir yerde kurulduğunu belirtir.
Bölgedeki Arap kabilelerinin katılımıyla sınırlı kaldığı için mahallî bir özellik taşıyan Hubâşe ikinci derecede bir panayırdı. Hicaz-Yemen yolu üzerinde olması dolayısıyla her iki bölge tüccarının katılabildiği panayırdan yakınlığı sebebiyle özellikle Mekke halkı istifade ederdi. Hz. Peygamber’in de nübüvvetten önce ticaret yapmak üzere Hatice’nin kervanıyla buraya gittiği rivayet edilir. Receb ayının başında kurulan Hubâşe Ebü’l-Velîd el-Ezrakī’ye göre üç, Ebû Ubeyd el-Bekrî’ye göre ise sekiz gün sürerdi.
Hubâşe’nin diğer panayırlarda bulunmayan bazı özellikleri vardı. Esirler burada yakınları tarafından fidye ödenerek kurtarılır, katiller kısas talep edilerek öldürülürdü. Babasının katili Harâm b. Câbir’i öldüren Câhiliye şairlerinden Şenferâ, maktulün kardeşi Esed b. Câbir tarafından Hubâşe’de yakalanarak öldürülmüştü.
Panayırın güvenliği Mekke valilerinin görevlendirdiği bir müfreze tarafından sağlanırdı. Abbâsî Halifesi Emîn’in (809-813) Mekke valisi Dâvûd b. Îsâ devrinde buraya tayin edilen müfreze kumandanı Ezd kabilesi mensuplarınca öldürülmüş, güvenliğin sağlanamaması üzerine Mekke fakihleri panayırın bir daha kurulmaması yönünde görüş bildirmişler, bunun üzerine panayır 197 (813) yılında vali tarafından kapatılmıştır. Devlet merkezinin Emevîler devrinde Suriye’ye, Abbâsîler döneminde Irak’a intikal etmesi ve ticaret trafiğinin değişmesi sonucu Ukâz, Mecenne ve Zülmecâz gibi hac mevsiminde kurulan diğer meşhur panayırlar daha önce ortadan kalkmış, Hubâşe’nin de pek önemi kalmamıştı.
Kaynaklarda, eski Tihâme pazarıyla Benî Kaynukā‘ yahudilerinin yine receb ayında kurdukları pazara da Hubâşe adı verildiği kaydedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Tâcü’l-ʿarûs, “ḥbş” md.
Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Muṣannef, V, 320.
Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), s. 191-192.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 281-282.
Bekrî, Muʿcem, II, 418.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, I, 10; II, 210-211.
Kastallânî, İrşâdü’s-sârî, Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), III, 259.
Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Bulûġu’l-ereb, I, 267, 270.
Saîd el-Efgānî, Esvâḳu’l-ʿArab, Dımaşk 1379/1960, s. 70, 132, 209, 258-260, 262, 263.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, VII, 375-376.
Abdülazîz b. İbrâhim el-Ömerî, el-Ḫiref ve’ṣ-ṣınâʿât fi’l-Ḥicâz fî ʿaṣri’r-Resûl, Riyad 1405/1985, s. 165.
Hamîdullah, İslâm Peygamberi (Tuğ), I, 30, 57; II, 952.
a.mlf., “Hz. Peygamber’in İslâm Öncesi Seyahatleri” (trc. Abdullah Aydınlı), İİFD, sy. 4 (1980), s. 332.