https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-cezle
Bağdat’ın Kerh bölgesinde yaşayan hıristiyan bir aileye mensuptur. Batı’da Ben Gesla veya Buhahylyla Byngezla diye bilinir. Daha çok Kerh’teki hıristiyan tabiplerinden okuyan İbn Cezle’nin (İbnü’l-Kıftî, s. 239; Ebü’l-Ferec, s. 195) hocaları arasında Bîmâristân-ı Adudî’nin başhekimlerinden Ebü’l-Hasan Saîd b. Hibetullah el-Bağdâdî de bulunmaktadır (İbn Ebû Usaybia, s. 343; İbn Hallikân, VI, 267). Mantık okumak için dindaşı bir hoca bulamayınca dostlarının tavsiyesiyle Mu‘tezile âlimi Ebû Ali İbnü’l-Velîd el-Kerhî’nin evine devam ederek ondan kelâm ve mantık dersleri aldı. Bu arada kendisine aklî metotlarla İslâm’ı tanıtan hocasının daveti sonunda otuz yaşlarında iken müslüman oldu. Tıp konusunda hizmetinde bulunduğu zamanın Bağdat başkadısı Ebû Abdullah Muhammed b. Ali ed-Dâmegānî ihtidâsına çok sevinerek onu himayesine aldı ve mahkemeye sicil kâtibi tayin etti. Edebiyata hâkim olan ve güzel yazı yazan İbn Cezle muhtemelen bu memuriyeti Dâmegānî’nin vefatına kadar yürütmüş, aynı zamanda onun geniş nüfuzundan faydalanarak Halife Muktedî-Biemrillâh’ın sarayında hekimlik yapmıştır. Yine Dâmegānî’nin ilminden istifade ederek İslâmî bilgilerini kuvvetlendirip eserlerinde tıbbın İslâm hukukuyla ilgili meselelerine yer verdiği görülür. İbn Cezle’nin hocası ve akranı Ebü’l-Hasan Saîd b. Hibetullah ile tanışması da bu memuriyeti sırasında gerçekleşmiştir.
İslâmiyet’ten aldığı yeni ruhu ilimle birleştiren İbn Cezle’nin yaşadığı bölgedeki fakir insanları ücretsiz tedavi ettiği, hatta ilâçlarını da kendisinin sağladığı yolundaki haberlerden onun meslekî ve insanî duyguları yüksek bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Mücadeleci bir karaktere sahip olan İbn Cezle 493 Şâbanının sonlarında (Temmuz 1100 başları) vefat etti. Ölümünden kısa bir süre önce, çoğu kendi hattıyla yazılmış eserlerini ve öteki kitaplarını İmâm-ı Âzam Medresesi’nin kütüphanesine bağışladığı bilinmektedir. İlmî kişiliğinde tabiplik ve eczacılığı ön plana çıkan İbn Cezle kelâm, tarih ve edebiyat alanlarında da kitap yazmış ve bunlardan üçü zamanımıza ulaşmıştır. Teorik ve pratik tıpta kazandığı büyük ün eserlerinden yapılan tercümelerle Avrupa’ya taşınmış ve özellikle Taḳvîmü’l-ebdân’ı Doğu’da olduğu gibi Batı’da da uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuştur.
Eserleri. 1. Taḳvîmü’l-ebdân fî tedbîri’l-insân. 352 çeşit hastalığın teşhis ve tedavisini, her birinde sekiz hastalığın yer aldığı kırk dört tabloda tanımlayan bir el kitabıdır (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 467). Halife Muktedî-Biemrillâh’a ithaf edilen eser İbn Butlân’ın Taḳvîmü’ṣ-ṣıḥḥa’sından izler taşır. Süleymaniye Kütüphanesi’nde beş (Ayasofya, nr. 3587/2, nr. 3601/1; Murad Buhârî, nr. 259, 94; Yazma Bağışlar, nr. 696; Hacı Beşir Ağa, nr. 518/3), Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde iki (nr. 2981, 3053/2), Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, nr. 2097), Köprülü (nr. 960/1) ve Millet (Feyzullah Efendi, nr. 1314) kütüphanelerinde birer yazma nüshası vardır. Sicilyalı yahudi hekim Ferec b. Sâlim (Magister Faraci) tarafından 1280 yılında Latince’ye çevrilen eser, 1532’de Strasbourg’da Tacuini aegritudinum Buhahylyha Byngezla auctore adı altında İbn Butlân’ın anılan kitabıyla birlikte basılmıştır; bir yıl sonra da aynı şehirde yine İbn Butlân’ın eseriyle birlikte M. Herr’in yaptığı Almanca tercümesi yayımlanmıştır. Eserin Farsça’ya da üç ayrı çevirisi yapılmıştır. Bunların ilki 647’de (1249) adı bilinmeyen biri tarafından gerçekleştirilmiş olup bir nüshası Tahran’dadır (Yûsuf İ‘tisâmî, II, 291-292). İkincisini, Osmanlı tabiplerinden Muîn b. Mahmûd el-Kirmânî Edirne’de Fâtih Sultan Mehmed adına yapmıştır (mütercimin el yazısını taşıyan nüsha için bk. Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3587/1). Üçüncü tercüme ise İran Şahı Süleyman’ın emriyle özel hekimi Muhammed Eşref b. Şemseddin Muhammed tarafından yapılmış ve Tahran’da basılmıştır (1275). Kitap ayrıca Geredeli İshak tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Osmanlı Müellifleri, III, 203). XII. yüzyılın ortalarında adı bilinmeyen Salernolu bir yazar tarafından bir de taklidi kaleme alınan eser Dımaşk’ta yayımlanmış (1333), hakkında en son ve en etraflı çalışmayı ise Joseph S. Graziani, California Üniversitesi’nde Ibn Jazlah’s 11th Century Tabulated Medical Compendium, Taqwim al-Abdān adlı doktora teziyle gerçekleştirmiş (1973) ve bu çalışmasını Arabic Medicine in the 11th Century as Represented in the Works of Ibn Jazlah (Karachi 1980) başlığıyla ilim âlemine sunmuştur.
2. Minhâcü’l-beyân fîmâ yestaʿmilühü’l-insân. Basit ve mürekkep ilâçlarla yiyecek ve içeceklerin alfabetik sıraya göre tanıtıldığı eser Taḳvîmü’l-ebdân’dan sonra yazılmış ve yine Halife Muktedî-Biemrillâh’a ithaf edilmiştir. İbn Cezle’nin en ünlü eseri olup müellif bu eseri sayesinde “Sâhibü’l-Minhâc” olarak da anılmıştır. British Museum’daki 489 (1096) tarihli (Or. Mus., nr. 7499) ve Vatikan Kütüphanesi’ndeki yine V. (XI.) yüzyılda istinsah edilmiş (Mns. Arabi Islamici, nr. 374) yazmaları en eski nüshalarıdır (Avvâd, s. 230). Türkiye’de bulunan on yedi nüshasının en eskileri ise Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki dört nüshadır (Lâleli, nr. 1650; Ayasofya, nr. 3755; Şehid Ali Paşa, nr. 2107; Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 587). Eserin adı bilinmeyen bir mütercim tarafından Farsça’ya yapılan tercümesinin yazması Manisa İl Halk Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 1839). İbnü’l-Baytâr, eserde gördüğü eksiklik ve hataları gidermek için el-İbâne ve’l-iʿlâm bimâ fi’l-Minhâc mine’l-ḫalel ve’l-evhâm adlı bir ta‘lîkāt yazmıştır. Kâtib Çelebi, İbn Cezle’yi usulünden dolayı öven bir müellifin kitaba tetimme yazdığını bildirmiş, fakat adını vermemiştir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1870-1871). Minhâc’ın P. de Koning tarafından yapılan Fransızca çevirisi henüz basılmamıştır (EI2 [İng.], III, 754).
3. el-İşâre fî telḫîṣi’l-ʿibâre ve mâ yüstaʿmelü mine’l-ḳavânîni’ṭ-ṭıbbiyye fî tedbîri’ṣ-ṣıḥḥa ve ḥıfẓi’l-beden. Taḳvîmü’l-ebdân’ın özetidir.
4. Risâle fî medḥi’ṭ-ṭıb ve muvâfaḳatihi’ş-şerʿa ve’r-red ʿalâ men ṭaʿane ʿaleyh.
5. er-Red ʿale’n-naṣârâ. İbn Cezle, İlyâ adlı bir papaza hitaben 466 (1074) yılında kaleme alarak niçin müslüman olduğunu anlattığı bu eserde İslâmiyet’i yüceltmekte ve Hz. Muhammed’in Kitâb-ı Mukaddes’te müjdelendiğini, fakat yahudi ve hıristiyanların bunu gizlediklerini vurgulamaktadır. 485 Zilhiccesinde (Ocak 1093) müellifin huzurunda okunmuş bir nüshasını gördüğü anlaşılan İbn Hallikân risâlenin güzel bir reddiye olduğunu söylemektedir (Vefeyât, VI, 267).
6. Muḫtâru muḫtaṣarı Târîḫi Baġdâd. Hatîb el-Bağdâdî’nin eserinden seçmeler ihtiva eden bu kitabın İngiltere ve Hindistan’daki nüshalarından başka (Brockelmann, GAL Suppl., I, 563, 888; Cemheretü’l-merâciʿi’l-Baġdâdiyye, s. 19) Türkiye’de de bir nüshası mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 692).
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam, IX, 119.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 105.
İbnü’l-Kıftî, İḫbârü’l-ʿulemâʾ, s. 239-240.
İbn Ebû Usaybia, ʿUyûnü’l-enbâʾ, s. 343.
İbn Hallikân, Vefeyât, VI, 267-268.
Ebü’l-Ferec [İbnü’l-İbrî], Târîḫu muḫtaṣari’d-düvel (nşr. Antûn Sâlihânî el-Yesûî), Beyrut 1890, s. 195.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIX, 188.
Ahmed b. Aybek ed-Dimyâtî, el-Müstefâd min Ẕeyli Târîḫi Baġdâd (nşr. M. Mevlûd Halef), Beyrut 1986, s. 436.
İbn Kesîr, el-Bidâye, XII, 159.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, V, 494.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 467; II, 1870-1871.
W. M.-G. de Slane, Catalogue des manuscrits arabes, Paris 1883-1895, s. 527.
Osmanlı Müellifleri, III, 203.
Yûsuf İ‘tisâmî, Fihrist-i Kitâbḫâne-i Meclis-i Şûrâ-yı Millî, Tahran 1311 hş., II, 291-292.
Brockelmann, GAL, I, 639; Suppl., I, 563, 887-888.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XIII, 218.
Sarton, Introduction, I, 772.
Cemheretü’l-merâciʿi’l-Baġdâdiyye (haz. K. Avvâd – Abdülhamîd el-Alûcî), Bağdad 1962, s. 19.
Sezgin, GAS, III, 246.
K. Avvâd, Aḳdemü’l-maḫṭûṭâti’l-ʿArabiyye fî mektebâti’l-ʿâlem, Bağdad 1982, s. 230.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VIII, 161-162.
Kemâl es-Sâmerrâî, Muḫtaṣaru târîḫi’ṭ-ṭıbbi’l-ʿArabî, Bağdad 1404/1984, I, 578-582.
T. H. Weir, “İbn Cezle”, İA, V/2, s. 720.
J. Vernet, “Ibn D̲j̲azla”, EI2 (İng.), III, 754.
Ali Ekber Diyânet, “İbn Cezle”, DMBİ, III, 234-235.