https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnud-devadari
Kahire’de doğdu. Hayatı hakkında bilinenler eserlerinde anlattıklarından ibarettir. Mehmed Fuad Köprülü onun Selçuklu hânedanından geldiğini söyler. Kenzü’d-dürer’in kendi hattıyla olan nüshasına ait cüzlerin unvan sayfalarında adını Ebû Bekir b. Abdullah b. Aybek Sâhibü Sarhad şeklinde vermektedir. Dedesi Sarhad hâkimi İzzeddin Aybek Mîkâil, Eyyûbîler’den el-Melikü’l-Muazzam’ın memlükü idi ve askerlik yanında ilimle de ilgilenirdi. Müellifin Dürerü’t-tîcân adlı eserinde Şarkıye eyaletinin (merkezi Bilbîs) emîri olduğunu söylediği babası Cemâleddin Abdullah b. Aybek’in “Devâdârî” nisbesiyle tanınması, önceleri Sultan Baybars’ın devâdârı ve sır kâtibi Emîr Seyfeddin Balaban er-Rûmî ez-Zâhirî’nin hizmetinde bulunmasından dolayıdır. İbnü’d-Devâdârî, son görevi Memlük sınır kalelerini teftiş olan babasıyla, onun Ürdün’deki Zerkā vadisinde atından düşüp öldüğü 13 Receb 713 (3 Kasım 1313) tarihine kadar birlikte dolaştı. Uzun yıllar önemli bir devlet adamı olan babasının yanından ayrılmaması sebebiyle birçok tarihî olaya tanıklık etmiş, ayrıca pek çok büyük şahsiyetle tanışarak onların fikirlerinden faydalanmıştır. Öte yandan kitabının mukaddimesinde adını sıkça anmasından ve dokuzuncu cüzünü ona tahsis etmesinden Sultan Kalavun’la da arasının iyi olduğu anlaşılmaktadır. Buna rağmen babasının ölümünden sonra herhangi bir resmî göreve talip olmamış veya yapılan teklifleri kabul etmemiştir. Çünkü eserinde, muhtemelen ilim ve edebiyata düşkün olmasından dolayı devlet memurluğundan feragat ederek yönünü faziletli âlimlerden yana çevirdiğini, böylece onlardan topladığı şifa incileriyle kalbinin devasını bulduğunu söylemektedir.
İbnü’d-Devâdârî Kenzü’d-dürer’in mukaddimesinde edebiyatla uğraştığını, Doğulu ve Batılı birçok âlimin sohbetine katılıp onlardan ve bazı mutasavvıflardan ahbâr rivayet ettiğini söylemekte, fakat faydalandığı kişilerin adını vermemektedir. Nâdir kitaplardan sık sık alıntılar yapması çok okuyan ve araştıran bir kimse olduğunu gösterir. Yazdıklarından onun daha ziyade edebiyat, tarih ve ahbârla uğraştığı ve eserinin altıncı cüzündeki seniyyelerden şiiri çok sevdiği anlaşılmakta, ara sıra bazı şiirler hakkında tenkitlerde bulunduğu da görülmektedir. Kenzü’d-dürer’in tamamının incelenmesi onun kendi asrından önceki zamanlara ait cüzlerde bir derleyici, yaşayıp gördüğü hadiseleri anlattığı cüzlerde ise müellif olduğunu ortaya koymaktadır. Kitaplarında halk diline de yer vermiştir ve cümlelerinde rekâket vardır; yer yer nahiv hatalarına rastlanır. Onun Birzâlî, İbn Kesîr, Zehebî, Safedî, İbnü’l-Cezerî, Kutbüddin Mûsâ b. Muhammed el-Yûnînî, İbn Şâkir el-Kütübî ve Tâceddin es-Sübkî gibi VIII. (XIV.) yüzyıl tarihçileriyle karşılaştırıldığında üslûp ve ibare yönünden onların çok aşağısında olduğu görülmektedir.
Eserleri. 1. Kenzü’d-dürer ve câmiʿu’l-ġurer. İbnü’d-Devâdârî’nin babasıyla birlikte dolaştığı dönemde, 709’da (1309) başlayıp 736’da (1335-36) tamamladığı eser genel bir tarih olup dokuz cüzdür. Kitaptan ilk defa Ahmed Zeki Bey, M. Fuad Köprülü, Carl Brockelmann ve Claude Cahen bahsetmişlerdir (bk. bibl.). Bağdatlı İsmâil Paşa ise müellifini vermeden eserin yalnızca adını kaydetmiş ve bir nüshasının Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunduğunu söylemekle yetinmiştir (Îżâḥu’l-meknûn, II, 385). Yaratılıştan 735 (1334-35) yılına kadar gelen eserin her cüzüne bir özel, bir de genel isim veren İbnü’d-Devâdârî bu işi kendisinden önce kimsenin yapmadığını söyler. İlk isimler yedi felekten biriyle, ikinciler ise o cüzün konusuyla ilgilidir. Kitabın genel adı Kenzü’d-dürer olduğundan ikinciler daima “dürre”lidir; çünkü “kenz”in (hazine) tamamı “dürre”lerden (inci) ibarettir. İbnü’d-Devâdârî’nin bu tarihi yazmaktan amacı nâdir rivayetlerle ve güldürücü, hoş, ince nükteli methiye ve hikâyelerle okuyucuyu memnun etmektir. Bizzat yaşayıp gördüklerini anlattığı kısım Memlük tarihi bakımından çok değerli bir kaynaktır. Müellif önsözünde eserini ana tarihlerden ve kıymetli kitaplardan cid, hezl, nesir, nazım, fevâid ihtiva edecek şekilde özetlediğini söylemektedir. Kitap VIII. (XIV.) yüzyılda Dımaşk’ta ve Kahire’de konuşulan Arapça’ya ışık tutması bakımından da önem taşımaktadır. İbnü’d-Devâdârî, kendi dönemiyle ilgili kısımları yazarken belgelere ve olayların içinde bulunmuş kişilerden aldığı bilgilere dayanmıştır. Her kısımda siyasî gelişmeleri anlattıktan sonra önemli şairlerin biyografilerine ve şiirlerinden örneklere yer verir. Kitabı hazırlarken Kādî İyâz’ın Kitâbü’ş-Şifâʾ bi-taʿrîfi ḥuḳūḳı’l-Muṣṭafâ, İbn Hallikân’ın Vefeyâtü’l-aʿyân, İbnü’l-Cevzî’nin el-Muntaẓam fî târîḫi’l-mülûk ve’l-ümem, Kādî Sâ‘id el-Endelüsî’nin Ṭabaḳātü’l-ümem, İbn Zûlâk el-Leysî’nin Feżâʾilü Mıṣr ve aḫbâruhâ ve ḫavâṣṣuhâ, İmâdüddin el-İsfahânî’nin el-Fetḥu’l-ḳudsî ve İbn Vâsıl’ın Müferricü’l-kürûb adlı eserlerinden faydalanmıştır. Eserin müellif hattıyla olan nüshasının cüzleri Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, nr. 2932) ve Süleymaniye (Ayasofya, nr. 3073-3076) kütüphanelerinde bulunmaktadır. Cüzlerin unvan sayfalarındaki vakıf kayıtlarından, kitabın 857 (1453) yılında Yahyâ b. Abdürrezzâk ez-Zeynî tarafından Kahire’nin Bâbülhûha semtindeki Zeynî Camii’ne vakfedildiği ve vakıf işlemini Mısır’ın Hanefî kadısının onayladığı öğrenilmektedir. Birinci Cüz. Nüzhetü’l-beşer min ḳısmeti feleki’l-Ḳamer. İkinci adı ed-Dürretü’l-ʿulyâ fî aḫbârî bedʾi’d-dünyâ olup dünyanın yaratılışı, güneş, ay ve yıldızlar, çeşitli kavimler, yedi iklim vb. hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3073). 23 Zilhicce 732’de (15 Eylül 1332) tamamlanmış, Bernd Radkte tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden-Kahire 1402/1982). İkinci Cüz. Ġulletü’l-vârid min ḳısmeti feleki’l-ʿUṭârid. İkinci adı ed-Dürretü’l-yetîme fî aḫbâri’l-ümemi’l-ḳadîme olup peygamberler ve eski milletlerin tarihleri hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3074). 733 yılı Rebîülâhirinin ortalarında (Ocak 1333) tamamlanmış, Edward Badeen tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden-Eylül 1414/1994). Üçüncü Cüz. el-Müşerrefe bi’l-ḳudre min ḳısmeti feleki’z-Zühre. İkinci adı ed-Dürretü’s̱-s̱emîn fî aḫbâri seyyidi’l-mürselîn ve’l-ḫulefâʾi’r-râşidîn olup Hz. Peygamber ve dört halife hakkındadır (TSMK, III. Ahmed, nr. 2932/3). 26 Zilkade 733’te (8 Ağustos 1333) tamamlanmış, Muhammed Saîd Cemâleddin tarafından yayımlanmıştır (Kahire-Wiesbaden 1402/1981). Dördüncü Cüz. Buġyetü’n-nefs min ḳısmeti feleki’ş-Şems. İkinci adı ed-Dürretü’s-semiyye fî aḫbâri’d-devleti’l-Ümeviyye olup Emevî Devleti hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3075). 17 Muharrem 734’te (28 Eylül 1333) tamamlanmış, Gunhild Graf ve Erika Glassen tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden-Beyrut 1415/1994). Beşinci Cüz. Elleẕî küllü semʿin lehû nesîḫ min ḳısmeti’l-Mirrîḫ. İkinci adı ed-Dürretü’s-seniyye fî aḫbâri’d-devleti’l-ʿAbbâsiyye olup Abbâsî Devleti hakkındadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3076). 5 Rebîülâhir 734’te (14 Aralık 1333) tamamlanmış, Dorothea Krawulsky tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden-Beyrut 1413/1992). Altıncı Cüz. el-Fâʾiḳ Ṣıḥâḥu’l-Cevherî min ḳısmeti feleki’l-Müşterî. İkinci adı ed-Dürretü’s-seniyye (muḍıyye) fî aḫbâri’d-devleti’l-Fâṭımiyye olup Fâtımî Devleti hakkındadır (TSMK, III. Ahmed, nr. 2932/6). 20 Cemâziyelâhir 734’te (26 Şubat 1334) tamamlanmış, Selâhaddin el-Müneccid tarafından yayımlanmıştır (Wiesbaden-Kahire 1380/1961). Yedinci Cüz. Şühdü’n-naḥl min ḳısmeti feleki’z-Züḥal. İkinci adı ed-Dürrü’l-maṭlûb fî ahbâri devleti (mülûki) Benî Eyyûb olup Eyyûbî Devleti hakkındadır (TSMK, III. Ahmed, nr. 2932/7). 7 Şâban 734’te (13 Nisan 1334) tamamlanmış, Saîd Abdülfettâh Aşûr tarafından yayımlanmıştır (Freiburg-Kahire 1392/1972). Sekizinci Cüz. Zehrü’l-mürûc min ḳısmeti feleki’l-Burûc. İkinci adı ed-Dürretü’z-zekiyye fî aḫbâri’d-devleti (mülûki)’t-Türkiyye olup Memlük Devleti hakkındadır (TSMK, III. Ahmed, nr. 2932/8). 20 Zilkade 734’te (23 Temmuz 1334) tamamlanmış, Ulrich Haarmann tarafından yayımlanmıştır (Freiburg-Kahire 1391/1971). Dokuzuncu Cüz. el-Cevherü’l-enfes min ḳısmeti feleki’l-Aṭlas. İkinci adı ed-Dürrü’l-fâḫir fî sîreti’l-Meliki’n-Nâṣır olup el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun dönemi hakkındadır (TSMK, III. Ahmed, nr. 2932/9). 736 sonlarında (Temmuz 1336) tamamlanmış, Hans Robert Roemer tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1379/1960). Daha önce Selâhaddin el-Müneccid, bu cüzün bir kısmını “Mersûm Memlûkî Şerîf bi-muḫâlefeti ʿaḳīdeti İbn Teymiyye” başlığı altında neşretmişti (MMİADm., XXXIII [Dımaşk 1958], s. 259-269).
2. Dürerü’t-tîcân ve ġureru tevârîḫi’z-zamân. Muhtasar bir umumi tarihtir. Kitap Hz. Âdem’den başlayıp 710 (1310) yılına kadar gelen olayları kronolojik sırayla anlatır; ardından meliklerin, vezirlerin, âlimlerin, ediplerin, şairlerin ve tabiplerin biyografilerini verir (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 913). Bağdatlı İsmâil Paşa Îżâḥu’l-meknûn’da eseri Ebû Abdullah ed-Devâdânî’ye nisbet eder (I, 465). Kitabın önemli bir özelliği, 628 (1231) yılı olaylarını anlatırken Cengiz Han hakkında geniş bilgi vermesi ve bu münasebetle Oğuznâme’den bahsetmesidir. Abdülkadir İnan, bu eserdeki yaratılış efsanesinin (vr. 198b-200a) Türkçe özetini yayımlamış (bk. bibl.), Bahaettin Ögel ise aynı efsaneyi “Türk-Memlük Yaratılış Efsanesi” başlığı altında nazma çevirmiştir (bk. bibl.).
3. Aʿyânü’l-ems̱âl ve ems̱âlü’l-aʿyân (Kenzü’d-dürer [nşr. Hans Robert Roemer], IX, 322).
4. Ḥadâʾiḳu’l-aḥdâḳ ve deḳāʾiḳu’l-ḥuzzâḳ (a.g.e., IX, 305).
5. ʿÂdâtü’s-sâdât sâdâtü’l-ʿâdât fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ Ebi’s-Saʿâdât (a.g.e., IX, 154).
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-dürer (nşr. Dorothea Krawulsky), Wiesbaden-Beyrut 1413/1992, neşredenin girişi, V, h-ḥ; a.e. (nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Wiesbaden-Kahire 1380/1961, neşredenin girişi, VI, 7-30; a.e. (nşr. Hans Robert Roemer), Kahire 1379/1960, IX, 154, 305, 322.
Ahmed Zeki Bek, Mémoire sur les moyens propres à déterminer en Egypte une renaissance de lettres arabes, Le Caire 1910, s. 13-15.
M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1966, s. 19, not 31, s. 213-214, not 106, 107.
Brockelmann, GAL Suppl., II, 44.
Îżâḥu’l-meknûn, I, 465; II, 385.
Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1954, s. 21, 36, not 38.
Ziriklî, el-Aʿlâm, II, 66.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, III, 65.
a.mlf., Muʿcemü muṣannifi’l-kütübi’l-ʿArabiyye, Beyrut 1406/1986, s. 118.
Franz Rosenthal, A History of Muslim Historiography, Leiden 1963, s. 154, 384, 403, 449, 610.
D. Presgrave Little, An Introduction to Mamlūk Historiography, Wiesbaden 1970, s. 10-23, ayrıca bk. tür.yer.
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Ankara 1971, I, 483-485.
Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 182-183.
Claude Cahen, “Les chroniques arabes corcernant la Syrie, l’Egypte et la Mésopotamie de la conquête arabe à la conquête ottomane, dans les bibliothèques d’Istanbul”, REI, IX/4 (1936), s. 343-344.
M. Saber Khan, “Die Chronic des Ibn ad Dawādārī”, IC, XXXVI (1962), s. 75-78.
a.mlf., “The Kanz addurar wa Jāmi’al-ghurar of Ibn ad-Dawādārī”, a.e., XXXVII (1963), s. 208-213.
B. Lewis, “Ibn al-Dawādārī”, EI2 (İng.), III, 744.
Seyyid Ali Âl-i Dâvûd, “İbn Devâdârî”, DMBİ, III, 515-516.