İBNÜ’l-HEBBÂRİYYE - TDV İslâm Ansiklopedisi

İBNÜ’l-HEBBÂRİYYE

ابن الهبّاريّة
Müellif: İNCİ KOÇAK
İBNÜ’l-HEBBÂRİYYE
Müellif: İNCİ KOÇAK
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2000
Erişim Tarihi: 18.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-hebbariyye
İNCİ KOÇAK, "İBNÜ’l-HEBBÂRİYYE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-hebbariyye (18.11.2024).
Kopyalama metni

414 (1033) yılında Bağdat’ta dünyaya geldi. Azerbaycan’da doğup Bağdat’ta yetiştiği de rivayet edilmektedir (İbn Hacer, V, 367). İlk Abbâsî halifesi Seffâh’ın yeğeni Emîr Îsâ b. Mûsâ’nın (ö. 167/783) soyundan geldiği için Şerîf, Hâşimî ve Abbâsî lakap ve nisbeleriyle anılır. Annesine nisbetle İbnü’l-Hebbâriyye künyesiyle tanınan şairin bazı kaynaklarda Nizâmülmülk tarafından kurulan Nizâmiye medreselerinde okuduğu kaydediliyorsa da 459’da (1067) inşası tamamlanan Nizâmiye’de öğrenci olması tarih bakımından mümkün görünmemektedir. Zamanın âlim ve edipleriyle istişarede bulunmak, eserlerini telif ederken medresenin zengin kütüphanesinden faydalanmak için burayı zaman zaman ziyaret etmiş olabilir. İbnü’l-Hebbâriyye, İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, Ebû Abdullah et-Taberî, Kiyâ el-Herrâsî ve Gazzâlî gibi Nizâmiye medreselerine mensup ünlü âlimler arasındaki ateşli kelâm tartışmalarına katılmamış, daha çok hadis rivayeti ve ensâb ilmiyle meşgul olmuştur.

Dedesi de şair olan İbnü’l-Hebbâriyye’nin Abbâsî Veziri Amîdüddevle İbn Cehîr ile Selçuklu Sultanı Alparslan’ın veziri Nizâmülmülk için methiyeler yazdığı, methiyelerine karşılık Nizâmülmülk’ten büyük ihsan gördüğü kaydedilmektedir. Ancak daha çok hicve meyilli olduğundan methiyelerine fazla devam etmemiş, övdüğü kişileri bir süre sonra yerdiğinden onlarla arası bozulmuştur. Kaynaklarda bu konuyla ilgili bazı olaylar anlatılmaktadır. Bir defasında yazdığı iki kıtanın birinde Nizâmülmülk’ü övmüş, diğerinde hicvetmişti. Huzuruna çıktığı zaman methiye yerine yanlışlıkla hicviyeyi vezire takdim edince Nizâmülmülk ona alacağı mükâfatın iki katının verilmesini emretmişti. İbnü’l-Hebbâriyye özür dilemişse de Nizâmülmülk divandan tahsisatını alması hususunda ısrar etmişti. Nizâmülmülk ile arasında düşmanlık ve rekabet bulunan Vezir Tâcülmülk, İbnü’l-Hebbâriyye’ye Nizâmülmülk’ü hicvetmesi için para vaad etmiş, İbnü’l-Hebbâriyye bu teklifi önce, “Nimetinden başka bir şey görmediğim bir kişiyi nasıl hicvederim” diyerek reddetmişse de Ebü’l-Ganâim’in ısrarı karşısında Nizâmülmülk’ü hicvetmiştir (Şiʿru İbni’l-Hebbâriyye, s. 98). Nizâmülmülk, bir rivayete göre olgunluk göstererek bunu görmezlikten gelmiş ve şaire ihsanını arttırarak 500 dinar vermiştir. Diğer bir rivayete göre ise şairin öldürülmesini emretmiş, ancak Hanefî fakihi Sadreddin Muhammed Hucendî’nin araya girmesiyle affedilmiştir. İbn Cehîr, 484 (1091) yılında kayınpederi Nizâmülmülk’ün sayesinde ikinci defa vezir olduğu zaman İbnü’l-Hebbâriyye’nin onun hakkında yazdığı hicviye (a.g.e., s. 75) bütün halkın ağzında dolaşmaya başlamış, hicviyede kendisi de yerildiğinden halife şairin idam edilmesini emretmiş, şair bu olaydan da Sadreddin Hucendî’nin sayesinde kurtulmuştur. Ardından İsfahan’a giden İbnü’l-Hebbâriyye, Melikşah’ın vefatından sonra Tâcülmülk ve Nizâmülmülk’ün uğradığı feci âkıbet üzerine İsfahan’da kalamayıp 485’te (1092) Kirman’a gitti. Burada iltifatına mazhar olduğu Selçuklu Sultanı Îrânşâh için methiye yazdı (a.g.e., s. 89). Kirman’ın ileri gelen şahsiyetleri için de methiyeler kaleme aldıysa da buradaki hayatı sıkıntı içinde geçti. 509 (1115) yılında Kirman’da vefat etti; 504’te (1111) öldüğüne dair rivayetler de vardır.

İbnü’l-Hebbâriyye, Hz. Hüseyin için nazmettiği bir kasidesinden dolayı (a.g.e., s. 175) birçok kaynakta Şiî olarak tanıtılmaktadır. Ancak Hz. Hüseyin sevgisine dair şiir nazmeden her şairin Şiî olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Onun, tamamı Şiî-İmâmî olan Kum şehri hakkında ağır hicviye yazması Şiî olmadığını gösteren önemli bir delildir.

Eserleri. 1. Dîvân (Şiʿru İbni’l-Hebbâriyye). İbn Hallikân, şairin dört ciltlik bir divanının bulunduğunu söylerse de bu eser zamanımıza ulaşmamıştır. Muhammed Fâiz Senkerî Tarâbîşî, İbnü’l-Hebbâriyye’nin şiirlerini çeşitli kaynaklardan derleyip tahkik ederek Şiʿru İbni’l-Hebbâriyye adıyla yayımlamıştır (Dımaşk 1997). 900 beyte yakın şiirin yer aldığı eserde hicviyelerin, özellikle de alaylı ve müstehcen hicivlerin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Eserde başta Abbâsî Halifesi Muktedî-Biemrillâh ile veziri İbn Cehîr ve hâmisi Nizâmülmülk olmak üzere ileri gelen devlet adamları için yazılmış hicviyeler bulunmaktadır. Arap edip ve şairlerine gereken değerin verilmemesi sebebiyle topluma karşı duyduğu karamsarlığın İbnü’l-Hebbâriyye’nin şiirlerine alaylı yergi şeklinde yansıdığı görülmektedir. Alaylı hiciv üslûbunda İbn Sükkere el-Hâşimî ile İbnü’l-Haccâc’ın etkisi görülür. Dostu şair Bârî el-Bağdâdî ve sitemleriyle ünlü şair Ebîverdî’ye yönelttiği hicviyesinin yanında ezberci, kafası çalışmayan öğretmenlere yönelttiği yergisi ilginçtir. Eserde Selçuklu sultanı, vezir ve vali gibi devlet adamları için nazmetmiş olduğu methiyeleri abartılı yiğitlik ve cömertlik tasvirleriyle örülüdür. Genellikle methiyelerinin giriş kısımlarında yer alan gazelleriyle müstehcenliğe kaçan diğer gazellerinde İbnü’l-Haccâc’ın etkisi görülür. Şiirlerinde umumiyetle tabiat, manzara, savaş, yoksulluk, kalem ve divit tasvirleri yaptığı gözlenmektedir. Az sayıdaki mersiyelerinde, ruhun ölümsüzlüğünü savunan filozoflarla geleceği bildiğini iddia eden müneccimleri eleştirerek mersiyeye felsefî bir bakış açısı getirmiştir. Şiirlerinde ailesinin kalabalık olduğundan ve geçim sıkıntısından söz eden şairin hayata bakışının karamsar olduğu söylenebilir.

2. Netâʾicü’l-fiṭne fî naẓmi Kelîle ve Dimne. İbnü’l-Hebbâriyye, İbnü’l-Mukaffa‘ın Pehlevî dilinden Arapça’ya çevirdiği Kelîle ve Dimne’yi 494 (1101) yılı civarında sade ve akıcı bir dille nazma çekmiştir. Şair kitabın sonunda eseri Kirman’da on günde nazmettiğini belirtmiştir. Kelîle ve Dimne’ye ait zamanımıza tam olarak intikal eden ilk manzume olan eser 1304 (1886) ve 1307 (1889) yıllarında Bombay’da basılmış, ayrıca Hûrî Ni‘metullah el-Esmer tarafından Lübnan’da (1900) yayımlanmıştır.

3. Felekü’l-meʿânî. Nizâmülmülk’ün kâtiplerinden Felekü’l-Meâlî Zahîrülmülk’e (Ebû Nasr Saîd el-Kâşânî) takdim edilen kitap, on iki bölümden meydana gelmiş manzum ve mensur fıkralar içeren bir çeşit antolojidir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4157).

4. Kitâbü’ṣ-Ṣâdıḥ ve’l-bâġım. Kelîle ve Dimne türünde ahlâkî hikâyelerden oluşan eser Arap edebiyatında fabl türünde ilk manzum hikâyedir. Kitap bir Hintli ile bir İranlı’nın tartışması ile başlamaktadır. Her ikisi de kendi ülkesini övmekte, Hintli satrançla, İranlı tavlayla övünmektedir. Eser Doğu’da büyük rağbet görmüş, çeşitli baskıları yapılmıştır. İbnü’l-Hebbâriyye, on yılda yazdığı bu kitabı Mezyedîler’den Sadaka b. Mansûr’a ithaf etmiştir. İbn Hicce el-Hamevî eseri Taġrîdetü’ṣ-ṣabâḥ adıyla kısaltmıştır (Leknev 1264/1847; Kahire 1292; Beyrut 1304; nşr. M. Sâdık - Seyyid Haydar el-Hüseynî, Bağdad 1343; nşr. İzzet el-Attâr, Kahire 1355).

5. Kitâbü’l-Aḳāʾit. Muhtemelen bir sözlük çalışması olup İbn Hacer el-Askalânî’nin Lisânü’l-Mîzân’ında adı el-Laġāʾit olarak geçmektedir.

6. Urcûze fi’ş-şaṭranc (nşr. Lovîs Şeyho, Mecelletü’l-Meşriḳ, XIII/1 [1910]).

7. Naẓmü Risâleti Ḥay b. Yaḳẓân li’bn Sînâ. İbn Sînâ’nın risâlesinin manzum şekli olup imtihan için sorulan bir soruya cevap olarak nazmedilmiştir. Risâlenin bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (III. Ahmed, nr. 3268/5).

İbnü’l-Hebbâriyye’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: Kitâbü’l-Mecdî (Mecdüddin el-Kummî için yazılmıştır), er-Red ʿalâ Ebî Muḥammed el-Ġandecânî, Zecrü’n-nâbiḥ (Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Saḳṭü’z-Zend’ini eleştirenlere reddiyedir), Ẕikrü’ẕ-ẕikr ve fażlü’ş-şiʿr, Urcûze fî ẕemmi’l-ḫavâniḳ ve’l-midrâs, Nüẕhetü’l-aḥibbâʾ (edebiyata dair manzum bir eserdir, bk. , II, 79).


BİBLİYOGRAFYA

İbnü’l-Hebbâriyye, Şiʿru İbni’l-Hebbâriyye (nşr. Muhammed Fâiz Senkerî Tarâbîşî), Dımaşk 1997, tür.yer.; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 9-68.

İbnü’t-Tıktakā, el-Faḫrî, Kahire 1927, s. 218.

, V, 626.

Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâʾ (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Kahire 1294, s. 437.

İmâdüddin el-İsfahânî, Ḫarîdetü’l-ḳaṣr ve cerîdetü’l-ʿaṣr (nşr. Muhammed Behcet el-Eserî – Cemîl Saîd), Bağdad 1964, II, 70-73.

, IV, 453-457.

, I, 130-133.

, XIX, 392.

, XV, 531-533.

, V, 367-368.

, II, 79.

Ali Cevâd et-Tâhir, eş-Şiʿrü’l-ʿArabî fi’l-ʿIrâḳ ve bilâdi’l-ʿAcem fi’l-ʿaṣri’s-Selcûḳī, Bağdad 1958, I, 124-145.

, V, 421-423.

, VII, 23.

, s. 51-52.

D. S. Margoliouth, “İbnülhaccâc”, , V/2, s. 855-856.

C. Brockelmann, “Kelile ve Dimne”, a.e., VI, 557.

Ch. Pellat, “Ibn al-Habbāriyya”, , III, 774-775.

Seyyid Muhammed Seyyidî, “İbn Hebbâriyye”, , V, 99-102.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2000 yılında İstanbul’da basılan 21. cildinde, 81-82 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER