https://islamansiklopedisi.org.tr/irtical
Sözlükte “akıcılık ve kolaylık” mânasındaki recl kökünden türeyen irticâl kelimesiyle “düz saç” anlamındaki şa‘r recl ve “kuyuya ip ve kement kullanmadan ayaklarıyla inmek” demek olan irticâlü’l-bi’r ifadesi arasında etimolojik alâka kurulmuştur (İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, I, 196; Ali b. Zâfir, s. 5; Mustafa Sâdık er-Râfiî, III, 46). Fîrûzâbâdî, irticâl terimini “insanın yürümesi” mânasına gelen irticâlü’r-recül ifadesiyle ilgili görür ve “şiiri ya da bir sözü bulunduğu yerden hareket etmeden veya bir yere oturmadan ayak üstü söyleyivermek” anlamındaki irticâlü’ş-şi‘r ve irticâlü’l-kelâm tabirlerinin buradan doğmuş olabileceğini söyler (Kāmus Tercümesi, “rcl” md.). Çocuğun konuşmaya başladığında tabiattaki sesleri taklit ederek kelime üretmesine de irticâl adı verilir. Edebî eserlerde bedîhe, bedâhet, iktidâb ve kadîb kelimelerinin irticâl ile aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Ancak irticâlde ön hazırlık ve düşünme söz konusu değilken bedîhede biraz düşünme, hızlı bir şekilde yazma ve not alma fırsatı vardır. İrticâle yakın olan bir bedîhe türü de serî‘dir.
Câhiliye devrinde Araplar şiirlerini ve hitâbelerini irticâlen söylerlerdi. Kadınların ninnileri, deve çobanlarının şarkıları hep irticâlî idi. İrticâlî şiirler daha sonraları belirli merasim dahilinde inşad edilerek törensel bir mahiyet kazandı. Bu tür şiirlerde çoğunlukla recez vezni kullanılırdı. Bu sebeple “receze” ve “irteceze” fiilleri, “alay etmek, recez vezninde şiir söylemek” anlamlarına geldiği gibi “herhangi bir vezinde irticâlen şiir söylemek” mânasında da kullanılmıştır.
İslâm’ın ilk yıllarındaki şairlerle muhadram şairler arasında da irticâl yaygındı. Arap dilinin mecaz, istiare, kinâye ile eş ve zıt anlamlı kelimeler bakımından zenginliği, kafiyeyi kolaylaştırıcı özellikleriyle şiirsel anlatıma yatkınlığı, Araplar’ın hassas, çabuk infiale kapılan, onurlarına düşkün, yenilmeyi kabul etmeyen bir tabiata sahip olmaları, dolayısıyla şiiri ve sözü hazır silâh gibi kullanma yetenekleri onların içinde irticâlin yaygın olmasının sebepleri arasında zikredilir. Uzun şiir ve kasidelerde irticâl görülmez. En güzel irticâller ölüm, zulüm ve tehlike anlarında söylenmiş olanlardır. Kaynaklarda bu konuda Tarafe b. Abd, Abdüyegūs, Abîd b. Ebras, Ebü’l-Atâhiye, Ebû Nüvâs, Ferezdak, Mütenebbî, Ali b. Cehm, Temîm b. Cemîl ve Ebû Temmâm’a ait çeşitli örnekler bulunmaktadır (İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, I, 189-196). İrticâl ve bedîhe kudreti olan şaire “matbû‘ şair” (şiir yeteneği olan, tabii bir şekilde şiir söyleyebilen şair), böyle olmayana da “mütekellif şair” denilmiştir (İbn Kuteybe, s. 17, 26-29).
Nâbiga ez-Zübyânî, Meymûn b. Kays el-A‘şâ, Tufeyl el-Ganevî, Züheyr b. Ebû Sülmâ ve Hutay’e gibi şairlerin şiiri bir geçim vasıtası haline getirmelerinden sonra irticâlden bedîheye, bedîheden reviyyeye (düşünerek ve tasarlayarak şiir söyleme) doğru bir düşüş olmuştur. Artık şiir içe doğduğu gibi değil övülen kişiden daha fazla ödül almak için üzerinde günlerce, aylarca düşünüldükten sonra söylenir hale gelmiştir. Bu tür şiirlere “havliyyât, münakkahât, mukalledât, muhkemât” adı verilmiştir (Câhiz, II, 9). Arap şiirinde İmruülkays b. Hucr gibi ustaların ortaya çıkması, bunların şiirlerinin taklit edilmeye başlanması ve Arap dilinde lahnin yaygın hale gelmesi, şairlerdeki irticâl tabiatını bozan diğer sebepler arasında zikredilir.
Ali b. Zâfir, bedîhe ve irticâl şiirlerini derleyerek Bedâʾiʿu’l-bedâʾih (Bulak 1278; Kahire 1316, 1970) adıyla bir antoloji meydana getirmiştir. Bu eserde yer alan, kafiye ve veznin başkası tarafından belirlenerek şairin bir hazırlık yapmasının önlendiği “icâze” ismi verilen irticâl örnekleri çok orijinal bulunmuştur. Ayrıca İbn Bessâm’ın eẕ-Ẕaḫîre’si ile Feth b. Hâkān el-Kaysî’nin Ḳalâʾidü’l-ʿiḳyân’ı gibi edebî eserlerde de bu konuda örneklere rastlanır (Mustafa Sâdık er-Râfiî, III, 50).
İrticâl, Türk edebiyatında daha çok âşık tarzı şiir geleneği içinde varlığını devam ettirmiştir. Başlangıçta divan edebiyatında da irticâlen şiir söylendiği, hatta Nef‘î’nin IV. Murad’ın huzurunda irticâlen bir kaside söylediği kaynaklarda yer almaktaysa da bu bilgi inandırıcı olmaktan uzaktır. Âşık edebiyatında irticâlen şiir söyleme usta-çırak geleneği içinde edinilen bir yetenektir. Usta âşığın yanında uzun bir çıraklık dönemi geçiren âşık adayı ustasından eski âşıkların eserleriyle kendi şiirlerini, ayrıca hikâye anlatma, saz çalma ve irticâlen şiir söylemeyi de öğrenir (bk. ÂŞIK). Âşık karşılaşmalarının temelini oluşturan deyişmelerde ve “lebdeğmez” denilen şiir söylemede âşıkların ustalığını belirlemek için irticâlin önemli bir yeri vardır. Bu şiirleri okumada bazan da âşıklara “ayak açmak” (ayak vermek) olarak adlandırılan bir kafiye verilir ve âşıkların bu ayağa göre şiir okumaları istenir (bk. AYAK). İrticâlen şiir okumaya son yıllarda “doğaçlama” da denilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Kāmus Tercümesi, “rcl” md.
Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1395/1975, II, 9, 13-14.
İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ (de Goeje), s. 17, 26-29.
Ebû Hilâl el-Askerî, Kitâbü’ṣ-Ṣınâʿateyn (nşr. M. Ebü’l-Fazl – Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1371/1952, s. 39-41.
İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde, Kahire 1383/1963, I, 189-196.
Ali b. Zâfir, Bedâʾiʿu’l-bedâʾih, Bulak 1278, s. 5.
R. Blachère, Histoire de la littérature Arabe, Paris 1943, s. 87-88, 364, 369-373.
Mustafa Sâdık er-Râfiî, Târîḫu âdâbi’l-ʿArab, Beyrut 1394/1974, I, 174-175; III, 46-50.
C. Zeydân, Âdâb, I, 61-62.
İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1995, s. 285.
S. A. Bonebakker, “Irtid̲j̲āl”, EI2 (İng.), IV, 80-81.
“İrticalî”, TDEA, IV, 406.