https://islamansiklopedisi.org.tr/kudum
Kelime olarak Arapça’da “uzak bir yerden gelme, ayak basma” anlamına gelen kudûm bazı tarikat toplantılarında, özellikle mevlevîhânelerde, bazan da din dışı mûsikide kullanılan bir usul vurma aletidir. Mevlevî tarikatı mensupları tarafından “kudûm-i şerîf” diye adlandırılan kudüm, Mevlevî mukabelesi (semâ, âyin) esnasında mutripte yer alan en önemli ritim sazı olup kudüm çalana kudümzen veya kudümî, kudümzenbaşına da serkudümî denir.
Kudüm teknesi bakırdan yapılmış, aralarında çok az bir orantı farkı bulunan, ağızlarına deri gerilmiş iki tastan ibarettir. Bakır taslar sesin akustiği göz önüne alınarak, bazan da bir miktar altın karıştırılarak dövme ile yapılır; üzerlerinde en iyi sesi verdiği kabul edilen deve derisi tercih edilir. Kudümlerden büyüğün ağzına 2 mm., küçüğün ağzına 1 mm. kalınlığında deri gerilir ve deriler sicimler vasıtasıyla istenilen gerginliğe çekilir. Seslerde meydana gelecek madenîliği yok etmek için bakır tasların üzerine kıtık veya keçe konularak kalınca meşin kılıfla kaplanan kudümler, tabanlarının yere temasıyla ses renginin değişmesini önlemek için meşinden yapılmış daire biçimindeki simitler üzerine oturtulur. Kudümün ağız çapı 28-30 cm., yüksekliği çapının yarısı kadar olup kaidesi dardır. Son zamanlarda sığır derisinden ve vidalarla akort edilebilen kasnaklı kudümlere de rastlanmaktadır. Kudüm uçları oval biçimde, 25-30 cm. uzunluğunda, “zahme” adı verilen iki çubukla çalınır. Zahmeler çeşitli ağaçlardan yapılırsa da daha çok gül ağacı tercih edilir.
En az iki veya daha fazla kudümün birden kullanıldığı âyin icrasında mutribin reisi kudümzenbaşıdır. Âyin esnasında semâzenlerin kudümün vuruşlarına (darp) ayak uydurmaları ve selâmları iyi takip edebilmeleri için kudüme oldukça sert vurulur. Birden fazla kudümün beraberliğini sağlamak için Türk mûsikisinde kullanılan ana usuller gibi kudüm usulleri tesbit edilmiştir. “Velvele” adı verilen bu kudüm usulleri, ana usullerdeki zamanların daha küçük parçalara ayrılarak vuruş adedinin çoğaltılmasından ibarettir.
Oturuş vaziyetine göre sağ taraftaki pest ses veren kudüme “düm”, sol taraftaki tiz ses verene “tek” ismi verilir. Sağ kudümle sol kudüm birbirinden dört ses farklıdır. Usullerin velveleli şekillerinde de normal usul deyimleri kullanılır. Ancak “tâ hek”in yerine yalnızca “hek” kullanılır, ayrıca “dü me” deyimi ilâve edilir. Kudüm icrasında sağ elle tutulan zahme ile sağ kudüme “düm, dü”, sol kudüme “te, tek”; sol elle tutulan zahme ile sol kudüme “tek, me, ke, kâ” darpları, sağ ve sol eldeki zahmelerin ikisiyle birden “hek” darbı vurulur. Ana usuller vurulurken sağ el hiçbir zaman sol tarafta gitmediği gibi kudüm usullerinde de sol zahme hiçbir zaman sağ kudüme gitmez. Kudüm çalınırken zahmelerin fazla yukarıya kaldırılmamasına dikkat edilmelidir.
Önceleri sadece bazı tekkelerin yanı sıra bilhassa mevlevîhânelerde kullanılan kudüm zamanla din dışı mûsiki icralarında da yer almaya başlamıştır. Günümüzde de tasavvuf mûsikisi, Türk mûsikisi devlet korolarıyla Türk sanat mûsikisi korolarında vurmalı saz olarak kullanılmakta, Türk mûsikisi devlet konservatuvarlarında ders olarak okutulmaktadır.
Kudümün tarihçesiyle ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde XVII. yüzyılın ortalarında yetişmiş nakkārezen Ali Çelebi, Sâdık Çelebi, Üsküdarlı Sâlih Çelebi gibi kudümzenlerden söz eder. Ayrıca son devirde kudümzenlikle şöhret bulmuş mûsikişinaslar arasında Yenikapı Mevlevîhânesi kudümzenbaşısı Ahmed Hüsâmeddin Dede ve torunu Gavsi Baykara, Galata Mevlevîhânesi kudümzenbaşısı Râif Dede, Bahariye Mevlevîhânesi kudümzenbaşısı Zekâi Dede ile oğlu Ahmet Irsoy, Sadettin Heper, Hopçuzâde Mehmed Şâkir Efendi ve Kâni Karaca özellikle zikredilmelidir.
BİBLİYOGRAFYA
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 100, 620, 624, 636; IV, 205; X, 247.
H. G. Farmer, Turkish Instruments of Music in the Seventeenth Century: As Described in the Siyāḥat nāma of Ewliyā Chelebī, Glasgow 1293, s. 114.
Vural Sözer, Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi, İstanbul 1964, s. 233.
M. Hurşit Ungay, Türk Mûsikîsinde Usûller ve Kudûm, İstanbul 1981, s. 8-9.
Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi, I, 157.
Muammer Özergin, Türklerde Musiki Aletleri: Turkish Musical Instruments, [baskı yeri ve tarihi yok] (Hilâl Matbaacılık), s. 6.
Halil Can, “Türk Dinî Musikisi Lûgatı”, MM, sy. 218 (1966), s. 57.
Hedwig Usbeck, “Türklerde Musiki Aletleri”, a.e., sy. 253 (1969), s. 29.
Öztuna, BTMA, I, 464.