https://islamansiklopedisi.org.tr/kuleli-askeri-lisesi
Boğaziçi’nin Anadolu yakasında Çengelköy ile Vaniköy arasında yer almakta olup esası, II. Mahmud zamanında (1808-1839) Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adıyla anılan ordunun eğitimi için yapılan kışla binasıdır. Üslûp olarak klasik Osmanlı kışlalarının özelliklerini göstermektedir. Kışlanın olduğu yerde XVIII. yüzyılda Hagios Athanasios Ayazması mevcuttu. XVI. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da bulunan Fransız zoolog Pierre Gylli burada VI. yüzyıldan kalma bir Bizans sarayının yer aldığını söyler ve daha sonra bu sarayın tövbe etmiş fahişeler için manastıra dönüştürüldüğünü ileri sürer. Fâtih Sultan Mehmed devrinde “Papaz koruluğu” diye adlandırılan bölgede kuleli bir manastır vardı. Bu manastır fethin ardından bir süre yeniçeri kışlası olarak kullanılmıştır. II. Bayezid (1481-1512) ve Yavuz Sultan Selim (1512-1520) dönemlerinde koruluğun bazı bölümlerine saray için bostanlar, meyve ve çiçek bahçeleri yapılmaya başlanmıştır. Burada görev yapan bostancılar için Bostancıbaşı odaları denilen bazı binalar da inşa edilmiştir. Zamanla koru kulenin bulunuşu dolayısıyla Kuleli Bahçe veya Kule Bahçesi diye adlandırılmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman da Kuleli Bahçe sınırları içerisinde bir kasır yaptırmıştır. III. Ahmed devrine (1703-1730) kadar kullanımında büyük bir değişiklik olmayan Kuleli Bahçe padişahın hasları arasında yer alıyordu. Bu dönemde eski kule harabe halindeydi. III. Ahmed devri paşalarından Kaymak Mustafa Paşa, Kuleli Bahçe Mescidi adı verilen bir cami ve bir çeşme inşa ettirmiştir. III. Selim döneminde (1789-1807) Yavuz Sultan Selim devrinin Bostancıbaşı odaları hâlâ kullanılmaktaydı. Bu arada yeni bir kasır yapılmıştır.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından (1826) sonra II. Mahmud, Kuleli Bahçe ve civarından aldığı birkaç arsa ile araziyi genişletmiş ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun süvarileri için kâgir bir kışla yaptırmıştır (1828). Kaymak Mustafa Paşa’nın yaptırdığı cami de daha büyük olarak yeniden inşa edilmiş, bir de namazgâh ilâve edilmiştir. 1831-1833 yıllarında süvari kışlası olan bina, 1837-1842 yılları arasında kolera salgını esnasında karantina binası olarak kullanılmıştır. 1842’de eskiyen yapı gerekli tamirat için boşaltıldıysa da onarım sırasında (1844) tamamen yanmıştır. 1845-1847 yıllarında yarı ahşap, yarı kâgir olarak yeniden inşa edilmiş, bu arada yanına bir de hastahane yaptırılmıştır. Ayrıca süvari askerleri için bir eğitim binası, subaylar için yatma ve çalışma odaları, padişah için bir has oda ilâve edilmiştir.
Kuleli Kışla ve Hastahanesi 1853-1856 yıllarında Kırım savaşı dolayısıyla müttefik askerlerince kullanılmıştır. Savaşın sonunda müttefik askerleri şehri terkederken kasıtlı olarak kışlayı yaktıklarından özellikle kışlanın denize bakan cephesinde büyük tahribat meydana gelmiştir. Kışla Sultan Abdülaziz döneminde (1861-1876) amacına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Bugün mevcut olan bina Abdülaziz’in yaptırdığı kışladır. Deniz tarafında yer alan ve “şeref kapısı” olarak adlandırılan kapı üzerinde Sultan Abdülaziz’in tuğrası ile Abdülfettah Efendi’nin ta‘lik hatlı kitâbesi bulunmaktadır. Kitâbenin tarih kıtası Keçecizâde Fuad Paşa’ya aittir. Binanın arkasında Fuad Paşa tarafından yaptırıldığı bilinen dört tarafı kurnalı büyük çeşme bugün mevcut değildir. Kışla bu yüzyıl içindeki diğer örnekleri gibi ortası avlulu olarak inşa edilmiştir. Dikdörtgen avlunun etrafında yer alan binaların altları kemerli olup üstte iki sıra pencereler bulunmaktadır. İki köşede beşer katlı kulelerle cephe ortasındaki teraslı Hünkâr Kasrı ön cepheyi hareketlendirmiştir.
1872 yılından sonra kışla Mekteb-i Şâhâne (askerî lise) olarak kullanılmaya başlanmış, ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın patlak vermesi üzerine yeniden hastahane olmuştur. Bu esnada okul Harbiye Kışlası’na taşınmış ve 1879’da tekrar Kuleli Kışla’ya dönmüştür. Daha önce de Askerî İdâdî olan Kuleli Kışla’nın bünyesinde bulunan Tıbbiye İdâdîsi de yeniden eğitime başlamıştır. 1879-1880’de Deniz İdâdîsi de Kuleli Kışla’daydı. Kışla zamanla hem askerî hem tıbbiye idâdîleri için yetersiz hale gelince II. Abdülhamid’in emriyle Tıbbiye İdâdîsi 1901 yılında Haydarpaşa Kışlası’na taşınmıştır. 1909’da Kuleli Kışla’nın Vaniköy cephesine ek bir bina yapılmıştır.
1912’den itibaren Balkan Savaşı binanın tekrar hastahane olarak kullanılmasını gerektirmiş, 1913’te savaşın sona ermesiyle kışlada öğretime yeniden başlanmıştır. I. Dünya Savaşı’nın ardından İtilâf devletlerinin 1920’de İstanbul’u işgal etmesi üzerine İngilizler, Kuleli Kışla’yı depo olarak kullanmak istediklerini belirtince kışla hemen boşaltılmış, fakat İngilizler binayı Ermeni yetim ve göçmenlerine tahsis etmişlerdir. Üç ay kadar Kâğıthane civarındaki çadırlara yerleştirilen okul, Ekim 1920’de Maçka Silâhhânesi’nin yanındaki karakol binasına taşınmıştır. 1923’te Kuleli Askerî İdâdîsi tekrar Kuleli Kışla’ya nakledilmiştir.
II. Dünya Savaşı askerî lisenin kaderinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Okul 1941’de tedbir olarak Konya’ya taşınmış, bina Cildiye Hastahanesi ve Boğaz Nakliyat Komutanlığı emrine verilmiştir. 1947 Ağustosuna kadar askerî lise bölüm bölüm Konya’dan İstanbul’a gelerek Kuleli Kışla’ya yerleşmiştir. Bu tarihten beri askerî lise Kuleli Kışla’da öğrenimini sürdürmektedir.
Kuleli Askerî Lisesi’nin yukarı okul binası 1961’de yıktırılarak tekrar inşa edilmiştir. 1965-1969 yılları arasında esaslı bir onarım gören okulun arka tarafına bir servis binası eklenmiş ve yıkılmış olan kuleler aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Atletizm salonu, okul salonu gibi ek tesisler 1971-1974 yıllarına aittir.
BİBLİYOGRAFYA
Kuleli Askeri Lisesi Tarihi, İstanbul 1985 (Kuleli Askeri Lisesi Yayınları).
Kenan Sayacı, “Kuleli Askeri Lisesi”, DBİst.A, V, 115-116.
Mehmet Yenen, “Kuleli Askeri Lisesi-Mimari”, a.e., V, 116-117.