https://islamansiklopedisi.org.tr/leskofca
Sırbistan’ın güneydoğu kesiminin önemli akarsuyu olan Morava ırmağının kolu Veternica suyu havzasında kurulan Leskofça (Leskovac), Sırbistan’ı kuzey-güney doğrultusunda aşarak Belgrad’ı Selânik’e bağlayan otoyol ve demiryolu üzerinde yer almaktadır. Sırtını alçak dağlara yaslayan geniş ve bereketli ova üzerinde bulunan kasaba, Ortaçağ’da ve Osmanlı hâkimiyetinin ilk yıllarında, aynı zamanda daha geniş bir bölgeyi ifade eden Dubočica/Delboçice ismiyle de anılmıştır.
Leskofça’nın bir şehir olarak kurulduğu bölgeyle ilgili kayıtlar XI. yüzyıla kadar iner. Bizans tarihçisi I. Kinnamos 1163’te bölgenin oldukça verimli ve yoğun nüfuslu olduğunu, Niş Piskoposluğu’na bağlı bulunduğunu yazar. XIII. yüzyılda Kıpçak (Kuman) Türkleri, Dubočica bölgesine yerleştiler. Günümüze kadar ulaşmasa da Kıpçaklar’dan kalan Kumançevo, Kumançe gibi köy adlarına dair izler XV ve XVI. yüzyıl Osmanlı tahrirlerinde yer alır. Leskovac’a doğrudan yapıldığı bilinen ilk atıf, Athos (Aynaroz) dağında yer alan büyük Sırp Hilendar Manastırı’na mülk şeklinde bağışlandığı 1303-1304 yıllarına aittir. Bağış senedi metninde Leskovac’ın halen eski adı olan Dubočica ismini taşıyan bir köy olarak anıldığı belirtilmektedir. O zamanlar Veternica suyunun sol yakasında bulunan, birkaç kilise ile yerel ürünlerin alınıp satıldığı pazar yeri olan bir kale etrafında küçük bir yerleşim yeriydi. Günümüzde yeni bir kilisenin yer aldığı alanda yapılan arkeolojik kazılar neticesinde Sv. Iliya Kilisesi’ne ait temeller meydana çıkarıldı. 1666’da İngiliz seyyahı Edmund Browne bir Ortaçağ kalesinin kalıntılarını gördüğünü yazar; 1704’te Sırp asıllı Kudüs hacısı Jerotej Račanin, Leskofça’da taş yapı eski bir kilisenin varlığından söz eder.
Dubočica ve yöresi, 831’de (1428) II. Murad tarafından Macarlar’ın Osmanlı topraklarına müdahalesini engellemek amacıyla önemli bir kale ve şehir olan Kruševac (Alacahisar) ve diğer bazı kalelerle birlikte ele geçirildi. Dubočica ve Toplice bölgesi büyük ihtimalle, Osmanlı vasalı olan Sırp Despotu Curac Brankoviç’in kızı Mara ile II. Murad’ın nişanlandığı yıl (1433) içerisinde Osmanlı hâkimiyetine girdi. 1444 Segedin Antlaşması’nda Semendire ve yirmi dört büyük kale Brankoviç’e geri verilirken Kruševac ve onunla beraber Dubočica, Osmanlı tarafında kaldı. Alacahisar, Dubočica ve Toplice’ye ait Osmanlı tahrir parçası buraların 849 Cemâziyelevvelinde (Ağustos 1445), Ekim 1446 ve Mart 1447’de Osmanlılar’ın elinde olduğunu ve Osmanlı sipahilerine timar olarak verildiğini gösterir. Aynı kaynakta, bölgede çok sayıda hıristiyan sipahi ve martolosla beraber büyük bir hıristiyan ruhanî liderinin, Metropolit Slovyan’ın bulunduğuna da işaret edilir. Slovyan despotluk zamanından kalma bir timara sahipti ve 857 yılı Ramazan ayının sonlarında (1453 Ekiminin başları) timarı Osmanlılar tarafından ibkā edilmişti. 849 (1445) yılına ait Tahrir Defteri’nde Dubočica’nın bölgenin idarî merkezi olduğu açıkça belirtilir. II. Murad’ın 855’te (1451) vefatının ardından II. Mehmed, üvey annesi Mara’yı geniş maiyetiyle birlikte Sırbistan’a gönderdi, kendisine de Toplice ve Dubočica bölgelerini miras olarak verdi. Curac Brankoviç’in 1456 yılındaki ölümünden sonra Mara, kendisini çok takdir eden üvey oğlu Mehmed’in yanına gidip bir müddet Edirne’de, ardından ömrünün sonuna (1487) kadar Serez’e yakın Ježevo köyünde oturmuştur. II. Mehmed ile daima iyi ilişkilerde bulunmuş ve mümkün olduğu kadar Balkanlar’daki hıristiyanları desteklemiş, kiliseleri ve özellikle Aynaroz başta olmak üzere manastırları himayesi altına almış ve ölümünden kısa bir süre sonra kaybolan yüksek kaliteli, kibar bir fresk üslûbu teşvik etmiştir. Bu büyük sanat eserlerinden birçok örnek günümüze gelmiştir.
1454’ten 1878’e kadar Dubočica/Leskofça bir Osmanlı idarî birimi, önce nahiye, daha sonra Alacahisar sancağına bağlı bir kaza idi. Artık ihtiyaç duyulmayan kale dağıtıldı. XVI. yüzyılda Leskofça ağırlıklı şekilde müslüman nüfusa sahip bir kasaba haline geldi. 922 (1516) tarihli İcmal Defteri’nde Balkanlar’ın bu bölgesi Leskofça olarak da bilinen Delbočica diye zikredildi ve nüfusu 121 müslüman hânesi, dört seyyid ailesi, bir imam-hatip, altmış iki hıristiyan hânesinin yanı sıra on beş bekâr (mücerret) erkek ve on dört dul kadın şeklinde kaydedildi (BA, TD, nr. 55). Şehrin toplam vergisi 36.175 akçe olarak belirlendi. Veternica’nın sağ yakasına iki müslüman bölgesi kuruldu. Bununla birlikte toplam 900-1000 civarında olan nüfusun üçte ikisini müslümanlar teşkil ediyordu. Osmanlı öncesi Sırbistan’ında neredeyse hiçbir şehrin bulunmadığı bölgede Leskofça bu az nüfusuna rağmen önemli bir yerleşim merkezi haline geldi. Sancağın merkezi olan Alacahisar’da 1530’larda yaklaşık 1440 kişi yaşıyordu.
937 (1530) tarihli Muhasebe (İcmal) Defteri’ne göre Niş kazasına bağlı Delbočic nahiyesi Alacahisar sancak beyinin hassıydı ve Leskofça’da bir cuma camii, bir çarşı, bir panayır vardı. Müslüman cemaati Cami mahallesinde otuz hâne, on iki bekâr, Kadı mahallesinde kırk hâne, on sekiz bekâr erkek nüfusa sahipti; gayri müslimler ise bir mahallede (Gebrân) altmış hâne, on sekiz bekâr, sekiz dul olarak kaydedilmişti (BA, TD, nr. 167). Nüfustaki bu gerileme, muhtemelen 927’de (1521) Belgrad’ın fethinden sonra daha geniş imkânlara sahip bu şehre olan göçlere dayanır. 943 (1536-37) tarihli Mufassal Defter ise nüfus açısından bir canlanmanın başlangıcına işaret eder. Müslüman nüfusu Sultan Bayezid Camii, Mevlânâ Abdülâbid Çelebi Camii ve Hasan Bey mahallelerinde yaşayan toplam doksan beş hâneye yükseldi (yaklaşık 500 kişi). Defterde aynı zamanda çevredeki köylerde yeni yerleşimcilerin İslâm’dan etkilendikleri belirtilir. Otuz dokuzdan fazla aile reisinin Abdullah adını taşıması ihtidâları akla getirir. Şehrin müslüman tarafının karşısında elli dört hâne ve sekiz duldan ibaret iki hıristiyan mahallesi vardı. Şehrin toplam vergi geliri 33.000 akçe idi (BA, TD, nr. 179).
980 (1572) tarihli tahrire göre Leskofça üç mahalleye ayrılmıştı: Sultan Bayezid Camii (113 erkek), Yeni Mevlânâ Âbid Çelebi Camii (yetmiş üç erkek) ve Hasan Bey (altmış dört erkek) mahalleleri. Şehrin nüfusu, 1536’da doksan beş hâne iken 1572’de bekâr ve hâne sahibi erkekler dahil 250’ye yükselmişti. Bunların yaklaşık 200 kadarı hâne diye kayıtlı idi. Hıristiyan nüfusu ise yirmi yedi hâne olarak verilmişti. Ayrıca on üç neferlik küçük bir gruptan söz edilmektedir. Bu rakamlara göre toplam nüfus % 84’ü müslüman olan yaklaşık 2000 kişiydi. 1536-1570 yılları arasında yerel Sırplar’dan çok sayıda ihtida edenler oldu. 250 nefer müslümanın dörtte bir kadarını mühtediler teşkil ediyordu. Leskofça’ya dair XVII. yüzyıla ait neredeyse hiçbir kaynak bulunmamaktadır. İngiliz seyyahı Edward Browne 1666 tarihli kayıtlarında pek fazla bilgi vermez. Evliya Çelebi görünüşe göre şehre uğramamıştır. Kâtib Çelebi ise sadece büyük Leskofça Panayırı’ndan söz eder.
Hıristiyan ittifakına karşı 1683-1699 yıllarında yapılan uzun savaş sırasında ve özellikle 1688-1690 arasında Leskofça ve yöresinin müslüman nüfusunun yanı sıra hıristiyanlar da savaştan oldukça kötü şekilde etkilendi. 1690’da Sırp nüfusunun büyük çoğunluğu kuzeye doğru kaçtı. Sonradan bu kaçış “Veliki Seobe” (büyük kaçgun) diye anıldı. Habsburg güçlerince işgal edilen topraklardan çok sayıda müslüman güneye gitti. 1699 Karlofça Antlaşması imzalandığında bölgedeki pek çok köy metruk haldeydi. Daha iç kesimde kalan Leskofça ise nisbeten güvenli bir kasaba durumundaydı. Pasarofça Antlaşması’ndan sonra ise bir sınır şehri haline geldi. XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Leskofça hızla önem kazandı. Ancak bu tırmanış şiddetli I. Sırp Ayaklanması sırasında (1804-1813) durakladı. Fransız coğrafyacısı Ami Boué 1837’de şehrin bir panoramasını verir. Boué 15.000 nüfuslu Leskofça’da 3000 hâne, bir saat kulesi ve altı camiden bahseder, ayrıca temiz sokaklarından dolayı şehri över. Leskofça ve Niş arasında iyi ekilen ve yüksek miktarda buğday, arpa, kenevir elde edilen geniş, verimli Morava ovasını ve geniş bağları da anar.
1865’te Alman bilim adamı J. Georg von Hahn, Leskofça’yı uçsuz bucaksız yeşillikler içinde, çoğunluğu müslüman olan 15.000 nüfuslu şirin bir taşra şehri olarak tasvir eder. Burası dünyanın dört bir yanına ihraç edilen önemli bir kenevir işleme merkezidir. Kenevir yoğun tekstil üretiminin temel maddesidir, bu sebeple şehre artık Küçük Manchester denilmeye başlanmıştır. J. G. von Hahn da Boué gibi şehrin hıristiyan sakinlerini Bulgar olarak kaydetmiş, ancak bu bilgi şehir üzerine yazan Sırp yazarları tarafından eleştirilmiştir.
Prizren vilâyetinin 1287 (1870) tarihli ilk salnâmesinde (s. 107-110) Leskofça’nın 2689 hâneye, 10.525 müslüman ve 21.030 gayri müslim nüfusa sahip olduğu belirtilmektedir. Leskofça kazasında 254 köy yer almaktadır. Kazada hemen hemen bütün tarım ürünleri yetiştirilmekle beraber temel tarım ürünü kenevirdir. Müslüman ve hıristiyan nüfusa XVIII. yüzyılın ve XIX. yüzyılın ilk yarısının büyük dönüşümleri yansımıştır. Aynı salnâmede Leskofça şehrinde beş cami, iki medrese, altı tekke, dört mektep, bir rüşdiye, bir kilise, bir hıristiyan okulu, 901 dükkân, on dört han, yirmi kahvehane ve üç meyhâne bulunduğu kayıtlıdır.
1255 (1839) yılına ait bir Osmanlı vakıf sicilinde şehrin önemli Osmanlı yapıları isim isim sayılmaktadır (BA, EV., 11057, vr. 3b): Fâtih Sultan Mehmed Camii, Ali Çelebi Camii (XVIII. yüzyıl), Behram Bey Camii, Selim Ağa Camii, Hoca Mehmed Bey Camii, Dilâver Bey Mescidi, Hamza Bey Mescidi, Halil Ağa Mescidi, Kara Ahmed Bey Mescidi, Necib Çelebi Mescidi, Ali Çelebi Mektebi, Molla Yûsuf Mektebi, Ali Hâlid Mektebi, Fâtih Camii Tekkesi. 1878’den sonra bu yapıların hepsi yıkılmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında yeni kurulan Sırp Devleti’nin ordusu Niş, Urkup, Kurşunlu ve İvranye ile birlikte Leskofça’yı da ele geçirdi. Buralarda yaşayan müslüman halk zorla göç ettirildi. 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması bu durumu teyit eder. Sonraki yıllarda şehir Avrupa usullerine göre yeniden yapıldı ve neredeyse bütün Osmanlı binaları yok edildi. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilen Leskofça müttefik kuvvetlerin ağır hava saldırısına mâruz kaldı ve bütün şehir merkezi tamamen yıkıldı. 1942’de ayakta kalan son cami olan Sultan Bayezid Camii de ortadan kaldırıldı. Savaşın ardından yeni sanayi kolları ve özellikle modern tekstil fabrikaları açıldı, şehir oldukça iyi bir şekilde yeniden inşa edildi ve epeyce genişledi. Bugün Jablanica idarî biriminin merkezi olup nüfusu 70.000’e yaklaşan bir sanayi şehridir ve belediyeye bağlı yerleşimlerle birlikte nüfusu 150.000 civarındadır. Leskofça, eserlerini Hersekli Ârif Hikmet, Ebüzziyâ Mehmed Tevfik ve Nâmık Kemal gibi Osmanlı ediplerinin ellerinden düşürmedikleri yetenekli şair Leskofçalı Galib Bey’in doğum yeridir.
BİBLİYOGRAFYA
1445 Tarihli Paşa Livâsı İcmâl Defteri (haz. Halil İnalcık v.dğr.), Ankara 2013, s. 125-150, 457-517.
A. Boué, la Turquie d’Europe, Paris 1840, IV, 52-55.
J. G. von Hahn, Reise von Belgrad nach Salonik, Wien 1868, s. 57-65.
Salnâme-i Vilâyet-i Prizren, sy. 1 (1287), s. 107-110.
D. Trajković, Iz prošlosti Leskovca i okoline: Studije i članci, Leskovac 1977, s. 5-9.
Imenik naselenih mesta u Socialističnoj Federativnoj Rupublici Jugoslaviji (ed. R. Grujički), Beograd 1985, s. 177.
B. Hrabak, “Pirot i Dubočica u Dubrovačkim dokumentima od kraja XV do početka XVIII veka”, Istoriski Glasnik, sy. 1-2, Beograd 1951, s. 114-118.
S. Radojičić, “Jedna slikarska škola iz druge polovina XV veka”, Zbornik za Likovne Umetnosti, I, Novi Sad 1965, s. 68-104.
M. Vasić, “Leskovac u XVI vijeku”, Godišnjak Društva Istoričara Bosne i Hercegovine, XVII, Sarajevo 1966-67, s. 41-60.
R. Stojanović, “Izgled Leskovača za vrijeme Turaka”, Leskovački Zbornik, VII, Leskovac 1967, s. 50-62.
O. Zirojević, “Popis oblasti Kruševica, Toplice i Dubočice u vreme prve vlade Mehmeda II (1444-1446)”, Vranjski Glasnik, IV, Vranje 1968, s. 377-416.
a.mlf., “Leskovac u XV i XVI veku”, Leskovački Zbornik, IX (1969), s. 165-170.
R. Tričković, “Leskovac u XVIII veku (1683-1804)”, a.e., XI (1971), s. 5-23.
S. Milojević, “Istorija Leskovca u srednjem veku”, a.e., XXVII (1987), s. 11-22.
Mustafa Uzun, “Galib Bey, Mustafa (Leskofçalı)”, TDEA, III, 272-273.
“Dubočica”, Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1984, III, 605.