https://islamansiklopedisi.org.tr/malaka
Malaka Malay yarımadasının güneybatı sahilinde, başşehir Kuala Lumpur’dan Singapur yönünde güneydoğuya giden anayolun orta kesimlerinde ve adını aldığı Malaka nehrinin ağzında bulunmaktadır. Batı dillerinde Malacca şeklinde yazılan ismin aslı Melaka’dır; Malayca’da “mahfuz sığınak” anlamına gelen bu ismin, fırtınalarda küçük gemi ve kayıkların nehrin içlerine kadar sokulup sığınabilmelerinden dolayı verilmiş olması muhtemeldir. Malay yarımadasını Sumatra adasından ayıran boğaz da üzerine kurulan Malaka’nın büyümesinden sonra aynı adla tanınmıştır.
Malaka 1390’lı yılların ortalarında, daha önce Sumatra’daki Palembang’dan kaçarak birkaç yıl Singapur’da hüküm süren ve ardından oradan da ayrılmak zorunda kalan Srivicaya kraliyet ailesine mensup Prens Parameóvara tarafından bir liman şehri olarak kurulmuştur. Prens Parameóvara, boğazın en dar kısmına rastlayan ve ağzında yer aldığı nehir vasıtasıyla yarımadanın iç kesimleriyle de bağlantısı bulunan bu liman sayesinde kısa zamanda güçlenmiş, burada sonraları Malaka Sultanlığı denilen küçük bir devlet kurmuştur (bk. MALEZYA). Bu devlet varlığını, Çin-Hindistan-Batı deniz ticaretinin bölgedeki en işlek limanı haline gelen Malaka’ya borçlu olduğu için yöneticileri şehrin imarına, özellikle liman tesislerinin mükemmelleştirilmesine büyük önem verdiler; geniş antrepolar, hırsızlık ve yangınlara karşı yer altı ambarları inşa ettirdiler. Ayrıca şehirdeki yabancı tüccarların ve mallarının korunmasına yönelik çeşitli güvenlik tedbirleri aldılar. Tüccarlar lehine yapılan hukukî düzenlemeler, rüşvet ve hilekârlığa karşı getirilen cezaî müeyyideler yabancı tüccarları limana çekmeye başladı. Öte yandan Malaka karşılıklı güney ve kuzey muson rüzgârlarının buluştuğu bir kavşak üzerinde kurulduğu için Hindistan ve Batı’dan gelen gemiler mart-ocak, Çin’den ve doğudaki adalardan gelenler kasım-mart ayları arasında buraya ulaşıyor ve rüzgârın durumuna göre mecburen belirli bir süre limanda kalıyordu. Böylece Malaka çok kısa bir sürede dünya ticaret merkezlerinden biri oldu ve buna paralel biçimde siyasî itibarı arttı. Kurulmasından birkaç yıl sonra henüz 1403 yılında bir Çin heyetinin ziyarete gelmesi ve 1407’de Çin donanmasının limana uğraması kazandığı itibarın bir göstergesidir.
Malaka kurulduğu ilk yıllarda, âniden artan zenginliğine ve siyasî itibarına rağmen 2000 nüfuslu küçük bir yerleşim merkeziydi. Fakat daha sonra yarımadanın diğer kesimlerinden ve Sumatra’dan gelen göçmenlerle, ayrıca Hint ve Çin asıllı yabancı tüccarlarla nüfusu hızlı bir şekilde artarak XV. yüzyılın ortalarında 40-50.000’i buldu; XVI. yüzyılın başlarında 100.000’e ulaştığı zannedilmektedir. Batı kaynakları bu sayıyı 100.000 civarında gösterirken Malay kaynakları 190.000’e kadar yükseltirler. 1510 yılında bölgeyi ziyaret eden Portekizli seyyah Tome Pires, Malaka’nın 10.000 hâneli büyük bir şehir olduğunu, caddelerinde seksen dört çeşit dil konuşulduğunu ve şehirde 4000 civarında yabancı tüccarın ikamet ettiğini, Malaka nehri boyunca geniş bir ticaret mahallinin, özellikle güney sahillerinde milliyetlerine göre ayrı ayrı oturan halkın evlerinin ve Bertam tepesinde -Prens Parameóvara’nın yaptırdığı saray dahil- büyüleyici binaların bulunduğunu belirtir. Ona göre Malaka, yaklaşık 2,4 milyon “cruzado” (haç biçiminde Portekiz altını) değerinde ticaret hacmine sahip, dünyada eşine rastlanmayan önemli bir ticaret merkeziydi. Avrupa’nın o dönemde en zengin ticaret merkezlerinden biri sayılan Sevilla’nın ise XVI. yüzyılın sonunda ancak 4 milyon cruzadoya ulaşan bir ticaret hacmine sahip olduğu bilinmektedir. Aynı döneme ait Portekiz kaynaklarına göre şehirdeki savaşçı sayısı da 4000 civarındaydı ve çevredeki güçlerle birlikte 100.000’e ulaşıyordu. En kuvvetli ihtimalle ikinci hükümdar Megat İskender Şah’tan (1414-1423) itibaren İslâmiyet’i benimseyen Malaka sarayı, özellikle XV. yüzyılın ikinci yarısında davet ettiği yabancı âlimler vasıtasıyla Malaka’yı İslâm din ve kültürünün bölgedeki merkezi haline getirdi. Böylece İslâmiyet’in çevre adalara, Filipinler’in güneyine, Borneo ve Cava’ya yayılması hızlandırıldı.
XVI. yüzyılın başlarından itibaren Portekizli sömürgecilerin dikkatini çeken Malaka 10 Ağustos 1511 tarihinde Alfonso de Albuquerque tarafından ele geçirildi ve yağmalanarak camileri, hânedan mezarları ve diğer kâgir binaları taşları kale yapımında kullanılmak üzere yıkıldı. Portekiz denetimindeki Malaka hiçbir zaman eski ticarî üstünlüğünü devam ettiremedi. Yabancı tüccarlar yüksek gümrük vergilerinden ve resmî yolsuzluklardan kurtulmaya çalışırken müslüman tüccarlar daha çok Portekizliler’in rakibi olan Sumatra’daki Açe Sultanlığı’nın Açe Limanı’nı tercih ettiler. Şehir 130 yıl Portekiz işgali altında kaldıktan sonra Ocak 1641’de Hollandalılar’ın eline geçti ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin ticaret ağında sıradan bir liman haline gelerek eski konumunu iyice kaybetti. Malaka’yı önemli bir ticaret merkezi saymayan Hollandalılar, burayı esas itibariyle Amsterdam-Batavya deniz yolunun Malaka Boğazı üzerindeki başlıca stratejik savunma merkezi olarak kullandılar. İslâmiyet, Katolik Portekiz yönetimine nazaran Protestan Hollanda yönetimi altında daha hoşgörülü bir muamele görmesine rağmen Malaka, sarayından yoksun kalması ve İslâm dünyası ile ticarî bağlantısının kesilmesi sebebiyle artık Malay toplumunun ve İslâm kültürünün gelişmesine bir katkı sağlayamadı.
Malaka, Napolyon savaşları sırasında Fransızlar’ın eline geçebileceği endişesiyle İngilizler tarafından işgal edildi (1795) ve Portekizliler’in müslüman binalarının taşlarıyla yaptıkları ünlü kalesi gelecekte düşman kuvvetlerinin muhtemel kullanımına karşı bir önlem olarak yıkıldı. Şehir 1818’de tekrar Hollandalılar’a verildiyse de 1824 tarihli İngiliz-Hollanda Antlaşması gereğince İngilizler’in denetimindeki Batı Sumatra’nın Bengkulen bölgesi karşılığında yine onlara geçti. 1826’da Hindistan’da oturan genel valiye bağlı Boğazlar İdaresi (Straits Settlements) adlı İngiliz sömürge idaresine dahil edilen Malaka ticarî önemini temelli kaybettiyse de buna karşılık tekrar bir İslâm ilim-kültür merkezi halini aldı. 1874’ten 1957’ye kadar Singapur’daki Malezya genel valisine bağlı bir İngiliz hükümet temsilcisi tarafından yönetilen Malaka’ya bu dönemde çok sayıda Çin ve Hint asıllı yeni göçmen yerleşti. Bu dönemde şehir bir süre Japon işgali altında kaldı (1942-1945).
Malaka, halen Malezya Federasyonu’nun on üç eyaletinden biri olan Melaka’nın merkezidir. 1650 km2 yüzölçümlü eyaletin nüfusu 652.000 (2003 tah.), şehrinki ise 161.000’dir. Günümüzde eskisi kadar değilse de yine büyük bir ticarî öneme kavuşan Malaka Limanı’ndan kauçuk, baharat, kalay ve tropik ağaç kerestesi gibi Malay yarımadasının başlıca ürünleri ihraç edilmektedir. Şehirde kabuklu deniz hayvanları konserveciliği başta olmak üzere çeşitli gıda sanayii kuruluşları bulunmaktadır. Malaka özellikle eski Portekiz ve Hollanda yapıları, XIX. yüzyıldan beri işlerliğini koruyan Çin çarşısı ve İngilizler’in yıktığı Portekiz kalesinin kalıntıları ile turist çekmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
The Suma Oriental of Tome Pires (ed. A. Cortesao), London 1944, II, 241-246.
W. Gungwu, “The Opening of Relations between China and Malacca, 1403-5”, Malayan and Indonesian Studies (ed. J. Bastin – R. Roolvink), London 1964, s. 34-62.
R. R. di Meglio, “Arab Trade with Indonesia and the Malay Peninsula from the 8th to 16th Century”, Islam and the Trade of Asia (ed. D. S. Richards), Oxford 1970, s. 105-135.
M. A. P. Meilink-Roelofsz, “Trade and Islam in the Malay-Indonesian Anchipelago Prior to the Arrival of Europeans”, a.e., s. 137-157.
K. S. Sandhu – P. Wheatley, Melaka: The Transformation of a Malay Capital, c. 1400-1980, Kuala Lumpur 1983.
D. G. E. Hall, A History of South East Asia, London 1987, s. 212-213.
C. O. Blagden, “Malaka”, İA, VII, 220-221.
B. W. Andaya, “Malacca”, EI2 (İng.), VI, 207-214.