MA‘RÛF - TDV İslâm Ansiklopedisi

MA‘RÛF

المعروف
MA‘RÛF
Müellif: MEHMET EFENDİOĞLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2003
Erişim Tarihi: 23.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/maruf--hadis
MEHMET EFENDİOĞLU, "MA‘RÛF", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/maruf--hadis (23.04.2024).
Kopyalama metni

Sözlükte “bilmek” mânasına gelen irfân kökünden türetilen ma‘rûf kelimesi “bilinen, mâlûm olan nesne” anlamındadır. Hadis terimi olarak “güvenilir râvinin zayıf râviye muhalefet edip rivayet ettiği hadis” demektir. Diğer bir ifadeyle zayıf hadis türlerinden münkerin karşısında yer alan sahih bir hadis çeşididir. Terimin ilk defa III. (IX.) yüzyılda karşıtı olan münkerden sonra ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. II. (VIII.) yüzyılda, bazı zayıf râvilerin güvenilir râvilere muhalif olarak hadis rivayet ettikleri ve sika da olsa bir kısım râvilerin muhaddisler arasında yaygın şekilde bilinmeyen rivayetler naklettikleri görülünce başta Yahyâ b. Saîd el-Kattân olmak üzere münekkit hadisçiler bu râvileri cerh için “münkerü’l-hadîs”, bu tür rivayetler için de “münker hadis” tabirini kullanmaya başlamışlar, daha sonra zayıf râvilerle rivayetlerinin karşısında yer alan sahih hadise ma‘rûf adını vermişlerdir.

III. (IX.) yüzyılda muhaddisler makbul hadisi sahih ve hasen terimleriyle ifade etmekle beraber bunların yerine bazan ceyyid, müstakīm, sâbit, nebîl ve sâlih gibi kelimelerle birlikte ma‘rûf terimine de yer vermişlerdir. Hadis usulü kaynaklarında bu terim için İbn Ebû Hâtim tarafından nakledilen bir rivayet örnek olarak gösterilmiş ve karşıtı olan münkerle birbirini açıklayacak şekilde bir cümle içerisinde kullanılmıştır. İbn Ebû Hâtim’in Hubeyyib b. Habîb – Ebû İshak – Ayzâr b. Hureys – İbn Abbas tarikiyle Hz. Peygamber’den tahriç ettiği, “Kim namaz kılar, zekât verir, hacc eder, oruç tutar ve misafirini ağırlarsa cennete girer” meâlindeki hadisi Ebû Hâtim er-Râzî değerlendirirken onun münker olduğunu söylemiş, sika olan başka râvilerin bunu Ebû İshak’tan İbn Abbas’ın sözü olarak (mevkuf) rivayet ettiklerini belirtmiş ve, “Ma‘rûf olan da budur” demiştir (İbn Hacer, Nüzhetü’n-naẓar, s. 69-70). Zayıf bir râvi olan Hubeyyib, hadisi Resûl-i Ekrem’in sözü (merfû) diye naklederken güvenilir râviler olan Ebû İshak ve başkaları bunu İbn Abbas’ın sözü olarak rivayet etmişler, böylece zayıf olan Hubeyyib’in rivayeti münker, sika olan Ebû İshak’ın rivayeti ma‘rûf adını almıştır (, Mukaddime, I, 125-126).

III (IX) ve IV. (X.) yüzyıllarda sahih ve hasen terimlerinin hadis literatürüne iyice yerleşmesi üzerine ma‘rûf vb. terimler ihmal edilmiş, ma‘rûf kelimesi daha çok münker hadis bahsinde ele alınmıştır. Nitekim ilk hadis usulcülerinden Râmhürmüzî, Hâkim en-Nîsâbûrî ve Hatîb el-Bağdâdî bu terime yer vermedikleri gibi daha sonra gelen ve hadis terimlerini en geniş şekilde ele alan İbnü’s-Salâh, Nevevî ve İbn Kesîr gibi usulcüler de ma‘rûf hadise hiç temas etmeyip karşıtı olan münkeri belirtmekle yetinmişlerdir. Bu tutumu doğru bulmayan Süyûtî eserlerinde ma‘rûfa yer vermedikleri için İbnü’s-Salâh’ı ve Nevevî’yi eleştirmiştir (Tedrîbü’r-râvî, I, 241).

Ma‘rûf hadisi en geniş şekilde İbn Hacer el-Askalânî tarif ederek sika râvinin rivayetine zayıf bir râvi muhalefet ettiğinde sikanın rivayetine ma‘rûf, diğerine münker denileceğini söylemiş (Nüzhetü’n-naẓar, s. 69), onun tarifi daha sonraki hadis usulcüleri tarafından da benimsenmiştir. Bazı muhaddisler ma‘rûfu meçhulün karşılığı olarak kullanmış ve bu terimle hadis ilminde şöhret kazanıp rivayeti birden fazla râvi yoluyla nakledilen kimseyi kastetmişlerdir. Ma‘rûf hadis, değer itibariyle sahih ve hasen hadisle aynı konumda bulunduğundan dinî konularda delil olarak kabul edilmiş, karşıtı olan münker ise zayıf sayılıp reddedilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Müslim, “Muḳaddime”, 1/7.

, s. 80-82.

Nevevî, İrşâdü ṭullâbi’l-ḥaḳāʾiḳ (nşr. Nûreddin Itr), Beyrut 1411/1991, s. 96.

, s. 87-89.

, VIII, 388.

a.mlf., Nüzhetü’n-naẓar fî tavżîḥi Nuḫbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 69-70.

Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1399/1979, I, 177-178, 241.

Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-naẓar, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 220-223.

, Mukaddime, I, 125-126, 249.

Abdullah Sirâceddin, Şerḥu Manẓûmeti’l-Beyḳūniyye, Halep 1398, s. 165-166.

Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 211.

Subhî es-Sâlih, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir), Ankara 1981, s. 171-173.

Ahmed Ömer Hâşim, Ḳavâʿidü uṣûli’l-ḥadîs̱, Beyrut 1404/1984, s. 116.

Mahmûd et-Tahhân, Teysîru muṣṭalaḥi’l-ḥadîs̱, Riyad 1407/1987, s. 98.

Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 93-94.

Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 210.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 28. cildinde, 66 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER