https://islamansiklopedisi.org.tr/masmude
Berberîler’in Berânis koluna mensup olup Masmûd b. Bernes b. Berr’in soyundan gelmektedir. Diğer Berberî kabilelerinden farklı olarak tarih boyunca iki küçük alt kolu hariç yerleşik hayat sürmüştür. Farklı isimler altında küçük kabilelere ayrıldığı için bu kabilenin tamamına Masâmide (Masmûdeliler) adı da verilmektedir. Masmûde, meşhur Berberî kabilelerinden Sanhâce ve Zenâteliler’le birlikte günümüzde Fas Krallığı’nın nüfusunu oluşturmaktadır ve Berberîler’in nüfus bakımından en kalabalık gurubudur. Zamanımızda daha çok Şuluh adıyla tanınan kabilenin anayurdu Mulviya nehriyle Atlas Okyanusu arasında kalan ve tarihte Mağrib-i Aksâ olarak da bilinen bugünkü Fas Krallığı’nın kuzeybatı bölgesidir. Yaşadıkları coğrafî alan, Akdeniz sahilindeki Sebte’den (Ceuta) batıya doğru uzanan dağların arasında kalan boğazlardaki ovalar, Atlas Okyanusu sahilindeki vadilerin çevreleri, güneydeki Sûs bölgesine kadar uzanan Büyük Atlas ve Anti Atlas dağlarındaki kasaba ve köylerdir. Kabilenin önemli yerleşim yerleri Sebte, Bâdis, Miknâs, Dimnât, Sâle, Kûz, Ağmât ve Merakeş’tir. Bûne’de yaşayan Masmûdeliler de vardır. Kabile mensupları İdrîsîler, Fâtımîler, Murâbıtlar, Muvahhidler, Hafsîler ve Merînîler zamanında devlet yönetiminde önemli görevler üstlenmişlerdir.
İslâmiyet’in ilk asırlarında, Akdeniz sahilleriyle Batı Afrika’daki ilk müslüman sultanlık olan Gāne arasındaki ticaret yollarının güvenliği Masmûde kabilesi tarafından sağlanıyordu. Başlangıçta daha ziyade tarım ve hayvancılıkla geçinen Masmûdeliler, özellikle X. yüzyıldan sonra Atlas dağlarının yüksek bölgelerine çekilerek buralarda inşa ettikleri sağlam kalelerin çevresinde yaşamaya başlamışlardır.
Masmûde kabilesi Gumâre, Bergavâta ve kabilenin genel adını taşıyan Masmûde adlı üç büyük kola ayrılmaktadır. Gumâre, kuzeyde Akdeniz sahilinden Sebû ile Vargla’ya kadar uzanan, özellikle Sebte ile Tanca arasındaki boğazlarda, Akdeniz ovalarında ve Rif dağlarının yükseklerinde yaşamıştır. Bergavâta, Sebû’dan Vâdîümmürâbî’ye kadar olan bütün Atlantik ovalarını, Masmûde yurdunun merkezi konumundaki Sûsülednâ veya Bilâdütâmesnâ denilen yerlerdeki Sâle, Azemmûr ve Enfâ’yı yurt edinmiştir. Mağrib-i Aksâ’da VII. yüzyılda önemli bir güç olarak ortaya çıkan kabilenin bu kolu yaklaşık dört asır bölge tarihinde etkili olmuştur. Masmûde ise güneyde Vâdîümmürâbî’den Anti Atlas dağ silsilesine kadar olan bölgede ikamet etmiştir.
Kendi içinde küçük kollara ayrılan Gumâre’nin başlıca yerleşim yerleri Nukûr, Bâdis, Tıtvân, Sebte ve Kasr’dır. VIII. yüzyılda Mûsâ b. Nusayr’ın bölge valiliği sırasında İslâmiyet’i kabul eden Gumâreliler’den askerî birlikler oluşturulmuş ve bunlar İspanya’nın fethinde kullanılmıştır. Gumâreliler, bölgede yaygın mezhep olan Mâlikî mezhebi dışında zaman zaman Sufriyye ve Şîa gibi mezheplere yönelmişler, içlerinden bazıları daha da ileri giderek yeni din icat etme yoluna gitmişler ve bu yüzden sapıklıkla itham edilmişlerdir. Gumâre kabilesi Muvahhidler’in Fas’a hâkim olmasının ardından onlara katılarak Sebte’nin 541’de (1146-47) ele geçirilmesinde görev almıştır. Sapıklıkla suçlanan Bergavâta ve Gumâre kabilesi mensupları Murâbıtlar ve Muvahhidler tarafından acımasızca öldürülüp yurtlarına bedevî Araplar ve Zenâteliler yerleştirilmiş, hayatta kalanlar da başka yerlere sürülmüştür.
Masmûdeliler’in İslâmlaşması Ukbe b. Nâfi‘in 62 (682) yılında Mağrib-i Aksâ seferiyle başlamıştır. Bu ilk seferin Masmûde üzerindeki tesiri Ukbe’nin geri dönüşü sebebiyle kısa sürmüş, Ukbe 88’de (707) Mağrib-i Aksâ’yı tekrar ele geçirmeye teşebbüs ettiğinde kendisi Der‘â ve Tâfîlâlt’ı alırken oğlunu Sûs ve Masmûde yurduna sevketmiştir. Masmûdeliler’e İslâmiyet’i öğretmek için yoğun gayret sarfedilmiş, ilk olarak kabilenin Bergavâta kolu Müslümanlığı kabul etmiştir. Büyük Atlas dağlarında yaşayan Masmûde kolu ise daha sonraki tarihlerde İslâmiyet’i benimsemiştir. İslâm’ın bölgede yayıldığı yıllarda sayı, güç ve dine bağlılık bakımından Masmûdeliler diğer kabilelerden daima üstün bir konumda olmuştur. el-Muvaṭṭaʾın râvilerinden Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî’nin dedesi olan Tancalı Kesîr b. Vislâs b. Şemlâl el-Masmûdî, Târık b. Ziyâd’ın saflarında İspanya’nın fethine katılmıştır.
Mûsâ b. Nusayr idaresindeki Arap orduları Mağrib-i Aksâ’da Masmûdeliler’den çok sayıda asker toplamıştır. İlk dönemde Endülüs’e yerleşen Berberîler’in çoğunluğu Masmûde kabilesine mensuptu. I. Hakem zamanında (796-822) Şezûne (Sedona, Medina Sidonia) ve Algeciras (Cezîretülhadrâ) kadısı olan Abbas b. Nâsih el-Masmûdî bunların önde gelenlerindendir. Masmûdeliler ayrıca Portekiz’in güneyindeki Idanha a Valha, Üşbûne (Lizbon) Şenterîn (Santarem) ve Kulumriye (Coimbra) dahil birçok yeri yurt edinmiştir.
İdrîsîler’in çöküşü üzerine IV. (X.) yüzyılda müstakil hale gelen Masmûdeliler kendi seçtikleri “amgar” (şeyh) denilen reisleri tarafından idare edilmiştir. 449’da (1057) Sûs’taki Masmûdeliler’in desteğini alan Murâbıtlar Devleti’nin kurucusu Abdullah b. Yâsîn Ağmât’ı ele geçirdi, daha sonra Yûsuf b. Tâşfîn 454 (1062) yılında burayı başşehir yaptı. Sanhâceliler’le Masmûdeliler’in birlikte hareket etmesini sağlayarak bunları Zenâte kabilesinin boyunduruğundan kurtardı.
Masmûdeliler, Muvahhid hânedanının kurulmasını sağlayan ve bir Masmûde kabilesi mensubu olan İbn Tûmert’in 515 (1121) yılındaki isyanına kadar Murâbıtlar’a tâbi idi. İbn Tûmert, Hezrece ve Heskûre gibi Masmûde’nin alt kollarını itaat altına alıp onlarla birlikte Lemtûneliler’e karşı savaştı. Sanhâceliler’in kumandasında savaşlara katılan Masmûdeliler, Muvahhidler Devleti’nin kurucusu İbn Tûmert’e büyük destek vererek 519 (1125) yılından itibaren Murâbıt hâkimiyetine baş kaldırdılar ve sayı bakımından onlardan çok üstün oldukları için müstakil hareket etmeye başladılar. Yedi yıl süren savaşın ardından 541’de (1146) Fas şehrini, bir yıl sonra da Merakeş’i ve kısa zamanda bütün Mağrib-i Aksâ’yı, İspanya’daki müstakil emirlikleri Murâbıtlar’dan alan çoğu Masmûde asıllı Muvahhidler, 547’de (1152) başlattıkları İfrîkıye seferini 553’te (1158) tamamlayarak tarihte ilk defa bütün Mağrib’i tek hâkimiyet altında topladılar. İspanya’da hıristiyanların “reconquista” adını verdikleri, Endülüs’ü müslümanlardan kurtarma hareketinin gecikmesinde etkili oldular. Bu arada Tunus’taki Mehdiye ve Erek’in (Alarcas) hıristiyanlardan geri alınmasını sağladılar.
Bu kabilenin tarihte rol oynadığı en önemli hadise, Masmûde Devleti diye de adlandırılan Muvahhid hânedanının kuruluşunu sağlamasıdır. Bu sebeple 667’de (1269) Zenâte asıllı Merînîler hânedanı tarafından yıkılıncaya kadar Muvahhidler’in tarihi aynı zamanda Masmûdeliler’in tarihidir. Ebû Hafs el-Hintâtî’nin soyundan gelenlerin kurduğu Hafsî hânedanı da aslında Masmûde kökenlidir.
Muvahhidler’in 609’da (1212) İkāb (Las Navas de Tolosa) savaşında İspanya hıristiyanlarına yenilmesi üzerine Masmûde, Mağrib-i Aksâ’da bağımsızlığını ilân eden Merînîler’in saldırısına uğradı. Atlas dağlarında yaşayan Masmûdeliler bu idarî boşluktan istifade ederek müstakil hale geldiler. Burada yaşayanlar, kuruluşunda faal olarak görev aldıkları Muvahhidler’in iktidarlarının ilk yarısı hariç tarih boyunca bölgeye hâkim iktidarların genelde baskısına uğramadılar. Sa‘dî ve Fîlâlî hânedanları da dağlık bölgelerdeki Masmûdeliler’i yeteri kadar kendilerine bağlayamadılar. Ancak onların mahallî idarecilerin etrafında toplanmasını önleyip dinî şahsiyetlere yönelterek nüfuzları altında kalmalarını sağladılar. Filâlîler, Mevlây Reşîd döneminde ilk defa Sûs ve Atlas bölgesini hâkimiyetleri altına aldılar. Sadece Tâzervâlt’ta Seyyidî Hişâm’ın kurduğu müstakil Masmûde emirliği, merkezi Îlîğ olan bölgede XVIII. yüzyıl sonundan 1886’ya kadar hâkimiyetini sürdürdü. Bu tarihten itibaren Masmûdeliler’in adı kaybolmaya başladı. Kabilenin Fransız işgali sırasında Sultan Mevlây Hasan’ın ölümünün ardından doğuda bazı büyük aileler tarafından idare edildiği anlaşılmaktadır. Rif bölgesinin 1926 yılına kadar önce İspanyollar’a, ardından Fransızlar’a karşı bağımsızlık mücadelesi vermesi, yukarı Atlas Masmudelileri’nin 1934-1935’te Fransız işgaline direnmesi bölge halkının bağımsızlığa düşkün olduğunu göstermektedir. Masmûde ismine günümüzde Fas’ın kuzeyinde Kasrülkebîr civarında küçük bir kabile adı olarak rastlanmaktaysa da ülkenin güneyinde bu isim tamamen unutulmuştur.
İbn Haldûn, ziraat ve hayvancılık yaparak geçinen ve küçük köylerde taştan evlerde oturan Atlas Masmûdelileri’nin kale ve hisarlarından bahsetmektedir. Masmûdeliler’in yaşadığı dağlık bölgelerde İbn Tûmert’in kabrinin bulunduğu Tinmellel dışında başka şehir bulunmamaktadır. Ovalarda ise Yûsuf b. Tâşfîn’in 454’te (1062) kurduğu Merakeş, kuzeyde Ağmât ve Nefîs, güneyde İgli ve Tamarurt’un yanı sıra ikinci derecede öneme sahip kuzeyde Şafşâve (Şişâve), Afifan, doğuda Hâha ve Tadnast bulunmaktadır. Büyük ticaret yolları Ağmât’tan başlayıp Fas, Sicilmâse, Sûs, Benî Magūs ve İgli yurdunu geçerek buraya ulaşıyordu. Bölgenin belli başlı ürünleri ceviz, incir, nar, üzüm, erik, armut, portakal, zeytin ve bademdir. Masmûdeliler Hâha’daki ormanları oluşturan, bölgeye özgü “arkân” denilen ağaçtan yağ üretiyor, demir, bakır ve gümüş madenlerini işletiyordu. Sûs bölgesinde ise şeker kamışından şeker üretimi yapılıyordu. İbn Haldûn ayrıca İslâm’ın burada yayıldığı ilk asırdan itibaren Masmûde’nin dinlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu kaydeder. Masmûde kolundan İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾının râvileri arasında bulunan Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî gibi çok sayıda önemli şahsiyet yetişmiş, bunlar Endülüs Emevî idaresinde rol oynamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Şerîf el-İdrîsî, Géographie d’Édrisi (trc. Pierre-Amédée Jaubert), Amsterdam 1975, s. 209-216.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, IX, 622; X, 81, 99, 569, 577, 583-584.
İbn Haldûn, Histoire des Berbères et des dynasties musulmanes de l’Afrique septentrionale (trc. W. M.-G. de Slane), Paris 1982, I, 169, 194; II, 124-135, 144-157, 161, 171, 259-261.
R. Montagne, Les Berbères et le Makhzen dans le sud du Maroc, Paris 1930, s. 26-30, 35, 37, 60-68, 186-189, 193-196, 208-216.
J. Brignon v.dğr., Histoire du Maroc, Paris 1967, s. 58, 62, 76, 81-85, 102-103.
Sıddîk el-Arabî, Kitâbü’l-Maġrib, Beyrut 1404/1984, s. 75, 187, 221.
İbrâhim Harekât, Maġrib ʿabre’t-târîḫ, Dârülbeyzâ 1405/1984, I-III, tür.yer.
H. T. Norris, The Arab Conquest of the Western Sahara, Beyrut 1986, s. 156, 243, 245.
Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, Cambridge 1987, s. 13, 80, 87, 89-90, 93-95.
Abdulvahid Dhanûn Tâha, The Muslim Conquest and Settlement of North Africa and Spain, London 1989, s. 22, 26-29, 76, 169-173.
V. Lagardère, Les Almoravides jusqu’au règne de Yūsuf b. Tāšfīn (1039-1106), Paris 1989, s. 26-28, 41, 68-74.
G. Marçais, La Berbérie musulmane et l’Orient au moyen âge, Paris 1991, s. 40, 126-128, 232-234, 253, 267-269.
Hüseyin Mûnis, Târîḫu’l-Maġrib ve ḥaḍâretüh, Beyrut 1412/1992, II/2-3, s. 44, 58, 76-78, 88, 101, 236.
T. K. Park, “Masmûda”, Historical Dictionary of Morocco, London 1996, s. 147.
G. S. Colin, “Masmûde”, İA, VII, 351-356.
a.mlf., “Maṣmūda”, EI2 (Fr.), VI, 730-733.
Hakkı Dursun Yıldız, “Berberîler”, DİA, V, 479-483.
Muhammed Razûk, “Hafsîler”, a.e., XV, 125-128.
Arif Aytekin, “İbn Tûmert”, a.e., XX, 425-427.