https://islamansiklopedisi.org.tr/mehdi-billah-el-umevi
366’da (976-77) doğdu. Babası III. Abdurrahman’ın torunlarından Hişâm b. Abdülcebbâr, annesi Müzne adlı İspanyol asıllı bir câriyedir. Hânedana mensup olmasına rağmen gençlik yıllarını daha çok Kurtuba’nın (Córdoba) gelir düzeyi düşük kesimlerinden serkeş gençlerle geçirdi. Emevî hânedanının bazı mensuplarınca, gerçek iktidarı elinde tutan hâcib Âmirî ailesine karşı gizlice yürütülen muhalefetin halife adayı olan babasının 397’de (1006) Hâcib Abdülmelik b. Mansûr el-Âmirî tarafından öldürülmesinin ardından muhalefetin başına getirildi. Üç yıl içerisinde muhalefet hareketine canlılık kazandıran ve taraftarlarının sayısını çoğaltan Muhammed b. Hişâm, Hâcib Abdurrahman b. Mansûr el-Âmirî’nin Leon seferine çıkmasını fırsat bilerek Kurtubalılar’ın da sağladığı destekle 17 Cemâziyelevvel 399’da (17 Ocak 1009) Medînetüzzehrâ’yı ele geçirdi ve II. Hişâm’ı tahttan indirerek Mehdî-Billâh unvanıyla kendini halife ilân etti. Bu arada hilâfet sarayını yağmalamak isteyen Kurtubalılar’ı hâcibin oturduğu Âmirîler’in sarayı Medinetüzzâhire’ye yönlendirdi ve Medînetüzzehrâ’ya alternatif olarak inşa edilen bu görkemli saray iki gün içinde yağmalanarak yıkıldı. Kurtuba’da gerçekleşen darbeden Tuleytula’da (Toledo) iken haberdar olan Hâcib Abdurrahman, bölge halkını II. Hişâm’ı tekrar tahta oturtmak için yapacağı mücadeleyi desteklemeye çağırdıysa da olumlu cevap alamadı; hatta ordusundaki Berberî askerlerin büyük çoğunluğu Kurtuba’daki ailelerinin âkıbetini düşünerek onu terkettiler. Abdurrahman’la birlikte bulunan başkadı (kādılcemâa) Ebü’l-Abbas İbn Zekvân da mâsum insanların kanının akıtılmasına sebep olacağı gerekçesiyle Kurtuba’daki yeni yönetime savaş açılmasına karşı çıktı. Hâcib Abdurrahman, buna rağmen az sayıdaki askeriyle Kurtuba yakınlarındaki Armilat’a kadar geldi; fakat burada tehlikenin büyüklüğünü anlayıp bir manastıra sığındı. Abdurrahman’ın yakalanıp öldürülmesiyle (399/1009) Mehdî-Billâh otuz üç yıldır süren Âmirî tahakkümüne son vermiş oldu; bu durum Kurtuba’da büyük sevinç gösterileriyle karşılandı.
Mehdî-Billâh, daha önce hâciblerin Berberîler’le Saklebîler’den teşkil ettikleri ordu yerine çoğunluğunu sıradan Kurtubalılar’ın meydana getirdiği bir ordu kurma yoluna gitti. Bu uygulama Kurtubalılar’ı memnun ettiyse de otuz yıldan uzun bir zamandan beri yönetimde ağırlığı hissedilen Berberîler ve Saklebîler gibi iki önemli güç odağının dışlanması, ülkede farklı güç merkezleri arasındaki çatışmaları körükleyecek ve bunun paralelinde siyasî parçalanmayla sonuçlanacak olan bir sürecin başlamasına yol açtı. Kurtubalılar bir süre sonra Berberîler’e ait evlere saldırıya geçtiler. Mehdî-Billâh, katliamı durduracağı yerde halkı kendilerini savunmak için Armelat’a çekilen Berberîler’in üzerine kışkırttı. Sonunda çok sayıda Berberî öldürüldü; evleri yağmalanarak kadın ve çocukları esir alındı. Kendilerine eman vermesine rağmen Mehdî-Billâh’a güvenmeyen Berberîler ona karşı mücadele kararı aldılar. Diğer taraftan Mehdî, Saklebîler’in büyük bir çoğunluğunu Kurtuba’dan çıkardı, bu durum onları da kendisine düşman etti.
Mehdî-Billâh’ın uygulamalarıyla devlet dengelerinin altını üstüne getirmesi, böylece toplumsal çatışmayı ve bunun sonucunda siyasî istikrarsızlığı körüklemesi Emevî hânedanı içinde yeni arayışlara sebep oldu. Mehdî-Billâh, bu arayışların ev hapsinde tuttuğu eski halife II. Hişâm’ın adı etrafında kendisine yönelik bir muhalefet hareketine dönüşmesini önlemek için onun öldüğünü ilân etti; ancak buna kimse inanmadı. Bu sırada III. Abdurrahman’ın torunlarından Hişâm b. Süleyman, hilâfete daha lâyık olduğu iddiasıyla Berberîler ile Saklebîler’in desteğinde ayaklandıysa da başarı kazanamadı ve ailesinden birçok kişiyle birlikte idam edildi. Berberîler bunun üzerine onun yeğeni Süleyman b. Hakem’e bağlılıklarını bildirdiler. Süleyman, sınırdaki bazı kalelerin teslimi karşılığında Kastilya Kralı Sancho Garcia’nın da desteğini sağlayarak Tuleytula’dan Kurtuba üzerine yürüdü (Zilhicce 399 / Ağustos 1009). Mehdî-Billâh’ın çoğunluğunu savaş tecrübesi olmayan halktan insanların teşkil ettiği ordusu Süleyman’ın düzenli ordusu karşısında fazla bir varlık gösteremeden dağıldı. Kaynaklarda, savaş sırasında aralarında âlimlerin de bulunduğu 10.000 Kurtubalı’nın hayatını kaybettiği, bunlardan 3000’inin Süleyman’ın ordusundaki hıristiyan askerler tarafından kılıçtan geçirildiği belirtilmektedir. Mehdî-Billâh, bu hezimet karşısında iktidarı kaybetmemek için daha önce öldüğünü açıkladığı II. Hişâm’ı saraya getirterek tekrar hilâfet makamına oturttu ve halka da bundan sonra kendisinin yalnızca onun yardımcılığını yapacağını bildirdi. Fakat bunun bir faydası olmadı ve Medînetüzzehrâ’ya giren Süleyman, Müstaîn-Billâh unvanıyla halife ilân edildi (17 Rebîülevvel 400 / 8 Kasım 1009). Böylece Mehdî-Billâh’ın dokuz ay süren birinci halifelik dönemi sona erdi.
Süleyman’ın Kurtuba’yı ele geçirmesi üzerine Mehdî-Billâh, hâlâ kendisine bağlı olan kuzeydeki sınır şehirlerinden Tuleytula’ya kaçmak zorunda kaldı. Onun adına Tuleytula ve civarını yöneten Saklebîler’den Vâzıh’ın kumandası altında düzenli askerlerden oluşan bir ordu bulunmaktaydı. Mehdî-Billâh, halifeliği tekrar ele geçirebilmek için Barselona (Berşelûne) kontundan aldığı yardımla Kurtuba’nın kuzeyinde Akabetülbakar denilen yerde Süleyman’ı ağır bir yenilgiye uğrattı (Şevval 400 / Haziran 1010); ardından Medînetüzzehrâ’ya girerek ikinci defa hilâfet makamına oturdu. Mehdî-Billâh elde ettiği bu galibiyet sonrasında, kendisine karşı en şiddetli mücadeleyi veren ve o sırada Cezîretülhadrâ yolu üzerindeki Vâdîyarû’da (Guadiaro) mevzilenmiş bulunan Berberîler’den tamamen kurtulmak için 30.000’i müslüman, 9000’i hıristiyan askerden oluşan büyük bir orduyla üzerlerine yürüdü; ancak ağır bir yenilgiye uğradı (Zilkade 400 / Haziran-Temmuz 1010) ve Kurtuba’ya çekilerek Berberîler’in yapacağı bir saldırıya karşı şehri tahkim etti. Fakat bu sırada kendisine bağlı Vâzıh, Hayrân ve Anber gibi kumandanlarla arası açıldı; 8 Zilhicce (23 Temmuz) günü onlar tarafından tahttan indirilerek öldürüldü; yerine de tekrar II. Hişâm halife ilân edildi.
Mehdî-Billâh bir devlet adamında bulunması gereken niteliklerden uzak, tecrübesiz, kavgacı ve saldırgan bir insandı. Âmirî ailesine karşı verdiği mücadele ile iktidarın kısa vadede yeniden Emevîler’e geçmesini sağlamış, fakat uzun vadede onların iktidardan tamamen mahrum kalmasıyla neticelenecek olan bir süreci başlatmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hazm, Cemhere, s. 101-102.
Humeydî, Ceẕvetü’l-muḳtebis (nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî), Kahire 1386/1966, s. 18-19.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 679-682.
Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-Muʿcib fî telḫîṣi aḫbâri’l-Maġrib (nşr. M. Saîd el-Iryân – M. el-Arabî), Dârülbeyzâ 1978, s. 64-66.
İbnü’l-Ebbâr, el-Ḥulletü’s-siyerâʾ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, II, 5-7.
İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 50 vd.
Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb (nşr. M. Ebû Dayf Ahmed), Fas, ts., s. 128-136.
İbnü’l-Hatîb, Aʿmâlü’l-aʿlâm (nşr. E.Lévi-Provençal), Beyrut 1956, s. 111-116.
M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1969, II, 622-649.
R. Dozy, Historia de los musulmanes de España, Madrid 1986, III, 216 vd.
C. Sánchez-Albornoz, La España musulmana, Madrid 1986, I, 515-534.
E. Lévi-Provençal, España Musulmana, Madrid 1987, IV, 457-470.
a.mlf., “Mehdî”, İA, VII, 482-483.
a.mlf., “al-Mahdī”, EI2 (İng.), V, 1239-1240.