https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-pasa-darendeli
Dârende’nin önde gelen Cebecizâdeler ailesinden Mahmud Ağa’nın oğlu ve çeşitli bölgelerdeki valilikleri müteakip en son Aydın muhassılı iken vefat eden Dârendeli Sarı Abdurrahman Paşa’nın yeğenidir. İran hâkimi Nâdir Şah’a elçilikle gönderilen Kesriyeli Hacı Ahmed Paşa’nın kethüdâsı olduğu şeklindeki bilgiler yanlıştır. Ahmed Paşa’nın kethüdâsı olan kişi bu tarihte kapıcıbaşılık yapan Abdurrahman Bey’dir. 1 Muharrem 1160’ta (13 Ocak 1747) İstanbul’dan hareket eden elçilik heyetinde Abdurrahman Bey’e eşlik etmiş olması mümkündür. Ayrıca onun akrabası Abdurrahman Bey’e (Paşa) intisap ederek Anadolu’daki çeşitli görevlerinde yanında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bugüne ulaşabilen belgelerden anlaşıldığı kadarıyla 5 Muharrem 1163’te (15 Aralık 1749) Mardin’de voyvoda idi (BA, Dîvân-ı Hümâyun, Ruûs Defterleri, nr. 50, s. 150). Tokat voyvodası iken maiyetinde ve hizmetinde bulunduğu Sivas Valisi Sarı Abdurrahman Paşa onun için kapıcıbaşılık başvurusunda bulunmuş, “şimdilik” kaydıyla 17 Şâban 1170’te (7 Mayıs 1757) kendisine dergâh-ı âlî kapıcıbaşılığı pâyesi verilmişti. Asıl kapıcıbaşı olduğu tarih ise eksik belgeler sebebiyle tesbit edilememektedir. 1172’de (1758-59) Niğde, 1178’de (1764-65) Gümüşhane taraflarında olduğu belirtilmektedir. Niğde’de iken tanıştığı anlaşılan Silâhdar Mehmed Ağa (daha sonra sadrazam olan Karavezir Mehmed Paşa) sayesinde 9 Zilkade 1190’da (20 Aralık 1776) kapıcıbaşılıktan sadâret kethüdâlığına getirildi (TSMA, nr. E. 7028/335). 10 Şevval 1166 (10 Ağustos 1753) tevcîhatından itibaren Kesriyeli Kethüdâsı Mehmed Ağa künyesiyle hâcegân tayinlerinde görünen şahsın belirtilenlerin aksine onunla ilgisi yoktur. 2 Zilkade 1181’de (21 Mart 1768) mîrâhûr-ı evvel olduğu şeklinde tekrarlanan kayıtlar da doğru değildir.
Kırım meselesindeki gelişmeler sonucu halkın tepkisini yatıştırmak ve uzun yıllar devlet hizmetinde bulunmuş birini sadrazamlığa getirmek düşüncesiyle Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’nın yerine 25 Zilkade 1190’da (5 Ocak 1777) vezirlik rütbesiyle birlikte sadrazamlık makamına tayin edildi (BA, A.RSK, nr. 1601, s. 11). Yeni sadrazam görevi devraldıktan sonra, önce kethüdâlık ve yeniçeri ağalığı gibi üst dereceli vazifelerde birtakım değişiklikler yaparak kontrolü sağlamaya çalıştı. Ayrıca Ruslar’ın desteğiyle Kırım’ı ele geçiren Şâhin Giray’a karşı Hotin, Bender ve İsmâil kalelerine asker ve erzak sevkederek bu önemli kaleleri takviye etti. Sınır boyunda Ruslar’a karşı askerî tedbirler aldırdı. Bu arada Rus Çarlığı himayesine güvenen Boğdan Voyvodası Ligor’u bir kapıcıbaşı göndererek Ramazan 1191’de (Ekim 1777) idam ettirmesi (Şemdânî, III, 49-50) sadrazamın tecrübesinin bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Yine bu devirde Tuna nehrinden Lehliler’in göçü yasaklanmış, Katolik Ermeniler meselesinde patriğin dikkati çekilmiş, “telli-pullu” elbise giyilmemesi fermanı tekrarlanmış ve Necid bölgesinde ortaya çıkan Vehhâbî hareketi takibe alınmıştır. Bengal’den Malabar (Melîbâr) hâkimi Ali Raca’nın elçisinin İngilizler’e karşı yardım talep etmek üzere fillerle yaptığı yolculuk sonucu İstanbul’a gelişi de bu dönemdedir. 14 Receb 1191 (18 Ağustos 1777) tarihli alaybeyilik nizamnâmesiyle timar ve zeâmet sisteminde yeni düzenlemeler yapılmıştır.
Dârendeli Mehmed Paşa’nın yirmi bir aya yaklaşan sadrazamlık vazifesinden 8 Şâban 1192’de (1 Eylül 1778) uzaklaştırılması daha çok Silâhdar Mehmed Ağa ile geçimsizliklerine bağlanır. Bir gemiyle Bozcaada’ya sürgün edilen Mehmed Paşa, yerine getirilen sadrazamın göreve tayin hattında doymazlık, ağır davranarak işleri aksatmak, hazinedarı ve akrabalarıyla beraber rüşvetle iş görmek gibi isnatlarla suçlanır. Onun hazine sarrafı Stefan’ın tuttuğu deftere göre sadâreti dönemi gelirleri 2.245.375 kuruştu ve giderler düşüldükten sonra geriye fazla olarak 8239,5 kuruş kalmıştı (BA, Cevdet-Maliye, nr. 31446). Birtakım yolsuzluk suçlamaları yabancı bir yazarın notlarına da yansımıştır (Raczynski, s. 169-170).
Bozcaada’da yaklaşık üç ay zorunlu ikamette bulunan Mehmed Paşa, 21 Zilkade 1192’de (11 Aralık 1778) vezirliği yenilenerek İnebahtı sancağına tayin edildi (BA, Tahvil Defterleri, nr. 16, s. 231; BA, A.RSK, nr. 1601, s. 11). İnebahtı muhafızı olarak kendisine gönderilen hükümler mevcut olmakla birlikte (BA, MD, nr. 175, s. 348) buradan affedilip Anadolu taraflarında bir sancak verilmesi talebi uygun karşılandı ve 2 Cemâziyelevvel 1193’te (18 Mayıs 1779) İç İl livâsına tayin edildi (BA, Tahvil Defterleri, nr. 16, s. 94). Kendisine ısrarla önerilen Mısır valiliği teklifini kabul etmeyince Cidde sancağına gönderildi (2 Şevval 1193 / 13 Ekim 1779; BA, A.RSK, nr. 1601, s. 11; BA, HH, nr. 883). Fakat yine mazeret öne sürerek emekliliğini istedi. Bu talep Sadrazam Karavezir Mehmed Paşa tarafından uygun görüldü ve 17 Şevval 1193’ten (28 Ekim 1779) itibaren memleketi Dârende’de oturma izni verildi (BA, MD, nr. 176, s. 206).
Memleketindeki ikamet yıllarında çevrede gelişen birtakım olaylar üzerine kendisine hükümler gönderildiği tesbit edilmektedir. Nitekim az sonra vezirliği iade olunarak 16 Rebîülevvel 1198’de (8 Şubat 1784) Erzurum eyaletine gönderildi (BA, Tahvil Defterleri, nr. 2, s. 110). Hazırlıklarını tamamlamakta güçlük çeken ve konuyla ilgili taleplerini başşehirden karşılamaya çalışan Mehmed Paşa görev yerine giderken Tahtalı köyünde 16 Cemâziyelevvel 1198’de (7 Nisan 1784) vefat etti (BA, MAD, nr. 9718, s. 53; Rûznâme, vr. 5a). Mezarı Dârende’de yaptırmış olduğu camiden ayakta kalan minarenin güneyindedir. Ölümünün ardından mallarının sayımı damadı Kapıcıbaşı Mehmed Said Bey’in aracılığıyla gerçekleştirildi (BA, MAD, nr. 9718, s. 50-55; BA, Cevdet-Maliye, nr. 26572/1-10). Yapılan tesbitlerle ilgili kayıtlarda valilik hazırlıklarını gösteren tuğ ve sancak alemleri, mehter levazımı ile yirmi üç at ve yetmiş katır göze çarpar. Saraya getirilen bir kısım mallarından nakit, mücevher, kürk, hayvan, gümüş eşya ve çadır mühimmatı dışında kalanları borçlarını tasfiye etmek şartıyla vârisleri olan kızı ile damadına teslim edilmiştir.
Kaynaklarda yaşı yetmişi geçmiş, muktedir, iş bilir, tecrübeli, vakur bir vezir olarak tanıtılan Mehmed Paşa özellikle memleketinde çeşitli hayır eserleri yaptırmıştır. Sarı Abdurrahman Paşa’nın vakıf arazilerini değerlendirerek Dârende’nin Heyiketeği mahallesinde inşa ettirdiği külliyesi cami, medrese ve dershane/kütüphaneden oluşmaktadır. Birçok tamir geçiren camiden bugüne ancak ince gövdeli zarif minaresi ulaşabilmiştir. Vakfiyede dershane olarak tarif edilen kütüphane onun adının verildiği İlçe Halk Kütüphanesi’nin doğusundadır ve asıl kütüphane arsası üzerinde Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı tarafından yeniden yaptırılan Cebecizâde Mehmed Paşa Kütüphanesi’nde kitap vakıflarıyla birlikte yaklaşık 800 adet yazma eser bulunmaktadır. Ayrıca Aşudı/Gürpınar Köyü Camii’ni Dârende müftüsü Ömer Şem‘î ile birlikte onartmış ve bir mektep inşa ettirmiştir. İstanbul’da Dârendeli Konağı bitişiğindeki Sekbanbaşı Yâkub Ağa Camii için hamam gibi birtakım hayır eserleri yaptırmıştı. Avârız vakfı olan ve vakıflarının bir kısmını Haremeyn’e tahsis eden Mehmed Paşa’nın vakfiyeleri muhafaza edilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
TSMA, nr. E. 7028/145; 335; nr. E. 2444/117; nr. D. 6113, 5657, 8554.
BA, MD, nr. 173, s. 2; nr. 175, s. 108, 348, nr. 176, s. 206, nr. 181, s. 102-103.
BA, Tahvil Defterleri, nr. 2, s. 110; nr. 16, s. 94, 135, 231.
BA, A.RSK, nr. 1601, s. 11, 19.
BA, Dîvân-ı Hümâyun, Ruûs Defterleri, nr. 50, s. 150, 259.
BA, MAD, nr. 7584, s. 57; nr. 9718, s. 50-55.
BA, D.BŞM, nr. 4482, s. 4; nr. 4736, s. 1-5.
BA, D.BŞM, Muhallefât Halifesi, dosya nr. 72/43; defter nr. 13000.
BA, A.MKT, nr. 105/2-3, 12-13, 27, 30, 35; nr. 106/1, 5, 34, 38, 47-48; nr. 107/6-11, 13, 22, 25-26, 37; nr. 110/7, 11, 15, 19-37, 40, 45, 48.
BA, HH, nr. 49, 64, 64/A, 547, 883, 909, 8261, 9605, 11230, 11237, 11319, 11712, 15505, 15657, 55303, 55798.
BA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 52, 156, 1339.
BA, Cevdet-Maliye, nr. 11017, 18615, 22861, 23273, 25531, 26572/1-10, 28542, 30280, 30455, 31446.
BA, Cevdet-Maârif, nr. 8619.
VGMA, Haremeyn Defterleri, nr. 8, s. 325-326 (VGMA, Vakfiye Defteri, VI, 1943).
Ebû Sehl Nu‘mân Efendi, Tedbîrât-ı Pesendîde (haz. Ali İbrahim Savaş), Ankara 1999, s. 145, 150, 160.
Hâkim Mehmed, Târih, Arkeoloji Müzesi Ktp., nr. 483, I, 60, 165, 253, 306, 349.
Çeşmîzâde Mustafa Reşid, Târih (nşr. Bekir Kütükoğlu), İstanbul 1993, s. 17.
Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), III, 38, 45-50, 61.
Mehmed Hasîb Rûznâmesi (haz. Süleyman Göksu, yüksek lisans tezi 1993), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, vr. 29b-30a.
Rûznâme (I. Abdülhamid), TSMA, nr. E. 12360/1, vr. 3a, 6a, 7a; nr. E. 12360/17, vr. 4a, 5a.
Hasîb Üsküdârî, Vefeyât-ı Ekâbir-i İslâmiyye, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 620, vr. 44a.
Ayvansarâyî, Vefeyât-ı Selâtîn, s. 101-102.
Sâdullah Enverî, Târih, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 67, II, vr. 61b-63a, 66a-76b, 82a-83a, 85b-88a, 105b, 106a, 109a, 113a, 116a-b, 119b.
Rûzmerre, TTK Ktp., Yazma, nr. 1001, s. 7-8, 22, 33.
Ahmed Câvid, Verd-i Mutarrâ (Hadîkatü’l-vüzerâ içinde), s. 28-29.
Vâsıf, Târih, I, 18, 33, 57, 312, 322; a.e. (İlgürel), s. 115, 131, 278; a.e., TSMK, Hazine, nr. 1406, vr. 49a-b, 50b-91b, 95a, 100b.
Zaîmzâde Mehmed Sâdık, Târihçe, İÜ Ktp., TY, nr. 2532, vr. 10a-11b.
Kethüdâzâde Saîd, Târîh-i Sefer-i Rusya, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2143, vr. 14b-15a.
Cevdet, Târih, II, 32, 50, 74-75, 103, 128-129, 303-304, 328; III, 110.
Sicill-i Osmânî, IV, 261.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 423-425.
Faik Reşit Unat, Osmanlı Sefirleri ve Sefâretnâmeleri (nşr. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1968, s. 87-89.
E. Raczynski, 1814’de İstanbul ve Çanakkale’ye Seyahat (trc. Kemal Turan), İstanbul 1980, s. 169-170.
Vahit Türk, “Darende Mehmet Paşa Kütüphanesinde Bulunan Türkçe Yazmalar”, Fırat Havzası Yazma Eserler Sempozyumu: 5-6 Mayıs 1986 Elazığ, Bildiriler (haz. Tuncer Gülensoy), Elazığ 1987, s. 211-218.
Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: Sultan I. Abdülhamid (1774-1789), İstanbul 2001, s. 120, 141-143, 188-189, 241.
Ahmet Akgündüz v.dğr., Darende Tarihi, İstanbul 2002, s. 398, 454-457, 472-474, 485-492, 708-715.