https://islamansiklopedisi.org.tr/meshed-ulucamii
Timurlular devri mimari anlayışını yansıtan en önemli yapılardan biri olup teşkilâtı ve tezyinatıyla müstesna bir eserdir. Mescid-i Gevher Şâd ve Câmi-i Meşhed adıyla anılan cami on iki imamın sekizincisi Ali er-Rızâ’nın meşhedi ile irtibat halinde bulunması ve ona bağlı olarak yapılması sebebiyle büyük ruhanî değere sahiptir. İran’ın en önemli ziyaretgâhlarından olan bu kutsal mahalde yer alması sebebiyle büyük alâka görmüş, türbe ve cami etrafında zamanla geniş bir külliye teşekkül etmiştir. Caminin Receb 829 (Mayıs 1426) tarihli bir vakfiyesi vardır (O’Kane, s. 126-127).
Timur Gürkan’ın küçük oğlu Şâhruh döneminin mimari eserleri arasında mühim bir yer işgal eden yapı, Timurlular’ın hâkimiyeti altında bulunan bazı şehirlerde çok sayıda mimari eser ve cami inşa ettiren Şâhruh’un hanımı Gevher Şad tarafından yaptırılmıştır. Caminin inşasına 808 (1405-1406) yılında başlanmıştır. Gevher Şad’ın ismi, unvanları ve kendisi hakkındaki methiyelerle birlikte Şâhruh’un unvanları ve methiyelerinin yer aldığı, kıble eyvanı üzerinde bulunan büyük kitâbede binanın tamamlanma tarihi 821 (1418) olarak gösterilmiştir. Büyük kitâbenin altında yer alan başka bir kitâbeden binanın mimarının Kıvâmüddin b. Zeynüddin Şîrâzî olduğu anlaşılmaktadır. Yapı XVII ve XIX. yüzyıllarda, 1920’lerde ve 1960’larda çeşitli tamiratlar görmüştür.
Ali er-Rızâ Meşhedi’nin güneyinde kıble istikametinde uzanan cami, 95 × 84 m. ölçülerindeki bir avlunun etrafında tesis edilmiş dört eyvanlı bir plana sahiptir. Geniş dikdörtgen merkezî avlu yapının bütün iç ve dış teşkilâtına hâkim bir durum arzetmektedir. Bu avluya göre kıble ve İmam Ali er-Rızâ’nın meşhedine açılan ve Eyvân-ı Siyâde adıyla bilinen kuzeydoğu eyvanı arasında kurulan bir hat doğrultusunda teşekkül etmiş ana istikamet planı üzerinde teşkilâtlandırılan caminin en önemli kısımları, bu kat üzerinde yer alan ve Eyvân-ı Maksûre adıyla bilinen kıble eyvanı ve Dârü’s-Siyâde’dir. Kuzeybatıdaki Eyvân-ı Âb ve güneydoğudaki Eyvân-ı Hacı Hasan bu plan çerçevesinde ikinci derecede ehemmiyeti haizdir. Caminin avlu etrafında teşekkül eden ana planı içinde daha az öneme sahip olan ve eyvanlar arasında yer alan kısımlarda da Timurlu mimarisi için alışılmış olan çok direkli mekânlar görülmektedir.
İki katlı revakların çevrelediği avluya açılan yan eyvanların üzerleri tonoz örtülü olup bunlar çok derin değildir. Kuzeydoğudaki Eyvân-ı Siyâde de derin olmayan bir tonozla örtülüdür. Derinliği yan eyvanlardan daha az olan bu eyvan, Dârü’s-Siyâde adını alan bir kapı vasıtasıyla türbeye uzanan mimari teşkilâta bağlanmaktadır. Gevher Şad devrinde yapılmış olması muhtemel olan bu kısım dışarıda bulunan avluya da açılan uzun bir bölme şeklinde olup dış avlu ve camiyle türbe arasında irtibatı temin etmektedir. Bu bölmenin teşkilâtı içinde yer alan ve üzeri yanlardakiler küçük, ortadaki daha büyük üç kubbeyle örtülü odanın kuzeydoğusundaki gümüş kafesli bir açıklıktan türbenin içi görülmektedir.
Caminin en göz alıcı ve ihtişamlı bölümü olan Eyvân-ı Maksûre derin bir eyvan olup karışık bir mimari örtü teşkilâtına sahiptir. Avluya açılan ön kısmın tonozla örtülü bölümünü takip eden eni daha dar bölüm, üstü kubbeyle örtülü kare bir mekâna açılmaktadır. Kubbe kemerli pandantifler üzerinde yükselmektedir. Kubbeli kısmın ötesinde mihrabın bulunduğu kısım, önündeki bölümden daha dar olup mukarnaslı bir yarım kubbeyle örtülmüştür. Caminin mihrabı çok yüksek olarak ele alınmıştır.
Bina, Timurlular devri eserlerinin temel özelliği olan sırlı tuğla ve çinilerle muhteşem bir biçimde süslenmiştir. Özellikle avlu içinde dikkatle kullanılan bu süslemenin bıraktığı tesir büyüktür. Tezyinî malzemenin kullanılışı belirli bir plan çerçevesinde Eyvân-ı Maksûre’nin ehemmiyetini gösterecek biçimde tezahür etmiştir. Mimari elemanların kullanılışı da bu noktada önem arzederek Eyvân-ı Maksûre’nin avluya bakan cephesi itinayla tanzim edilmiştir. 41 m. yüksekliğe ulaşan eyvanın avluya bakan cephesinin yanlarına yerleştirilmiş birer minareyle birlikte teşkil ettiği görüntü bütün alâkayı bu istikamete çekecek güçte olup üzerinde bulunan kör kemerler, zengin çini tezyinat ve kitâbelerle ihtişam daha da arttırılmıştır. Bütün ilgiyi Eyvân-ı Maksûre’nin içine çekecek biçimde tanzim edilen bu cephe düzeni vasıtasıyla büyük kubbenin avludan görünmesine engel olunmuş ve ana istikamet mihraba doğru tebârüz etmiştir. Diğer eyvanlardan yüksek ve daha zengin bir tezyinata sahip bulunan ihtişamlı cephesiyle binanın bütün iç teşkilâtına hâkim olan bu ana eyvanın tesis edilmesi esnasında faydalanılan, kenarlarına minareler yerleştirilmiş çift minareli eyvan teşekkülü İran’daki camiler için yeni bir durumdur ve bu şekliyle burada ilk defa kullanılmıştır. Timurlu mimarisi için oldukça alışılmış bir hususiyet gösteren bu çifte minareli eyvan cephesi teşekkülü, Anadolu’dan Hindistan’a kadar uzanan geniş bir sahada tesbit edilen çifte minareli cümle kapısı yapma geleneğinin değişik bir tezahürü olarak meydana gelmiştir.
Yapıda en yoğun süsleme Eyvân-ı Maksûre ve onu takiben Eyvân-ı Siyâde üzerinde bulunmaktadır. Bunun dışında kalan bölümlerde de sırlı tuğla ve çini ile yapılmış süsleme göz doldurmaktadır. Binanın bazı bölümlerinde değişik çini teknikleri kullanılarak farklı tesirler sağlanmıştır. Mozaik çini tekniğiyle birlikte pişmiş tuğla zemine raptedilen çini levhalar da kullanılmış ve değişik şekillerdeki tezyinî elemanlarla takviye edilen bu levhalar farklı biçimlerde kullanılarak daha tesirli bir hale getirilmiştir. Fîrûze, lâcivert ve beyaz renklerin hâkimiyeti altında bulunan bu çiniler üzerinde ağır bir arabesk süsleme mevcut olup geometrik modeller ve hat örneklerinin teşkil ettiği bir tezyinî anlayış kendini göstermektedir. Kûfî karakterdeki yazıların hâkim olduğu kitâbe şeritlerinden biri avlunun etrafını dolanırken cami kitâbesi ve mimar imzasını da ihtiva eden yazı bölümleri Eyvân-ı Maksûre’nin avluya bakan ağır tezyinatlı cephesini kuşatmaktadır. Eyvân-ı Maksûre’nin içinde bulunan yüksek mihrabın çini levhalarla yapılmış tezyinatı özellikle dikkat çekerken bu kısmın diğer bölümlerinde kubbenin geçirmiş olduğu tamirat ve tâdilâtlar sebebiyle ilk tezyinatı hakkında fikir sahibi olmak güçtür. Kuzeydoğu ve kuzeybatı kısımları İmam Ali er-Rızâ Meşhedi’ne dahil külliye içinde kalan caminin sadece güneydoğu cephesi dışarıdan görülebilmekte ve bu cephe bugün yeni tamiratların eseri olan mozaik çinilerle kaplı bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
M. Hasan Han, Mirʾâtü’l-büldân (nşr. Abdülhüseyin Nevâî – Mir Hâşim Muhaddis), Tahran 1368 hş., IV, 2038-2039.
Fihrist-i Binâhâ-yi Târîḫî ve Emâkîn-i Bâstânî-yi Îrân, Tahran 1345 hş., s. 69-70.
Nosratallah Meshkati, A List of the Historical Sites and Ancient Monuments of Iran (trc. H. A. S. Pessyan), Tahran 1974, s. 91-92.
R. Byron, “Timurid Architecture”, A Survey of Persian Art (ed. A. U. Pope – Ph. Ackerman), Tehran 1977, III, 1124-1125, 1139-1141, 1167.
Architecture of the Islamic World (ed. G. Michell), London 1984, s. 255-256.
J. D. Hoag, Islam, Stuttgart 1986, s. 141-142.
B. O’Kane, Timurid Architecture in Khurasan, Costa Mesa 1987, s. 119-129.
L. Golombek – D. N. Wilber, The Timurid Architecture of Iran and Turan, Princeton 1988, s. 328-331, ayrıca bk. tür.yer.