MESTÇİZÂDE ABDULLAH EFENDİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

MESTÇİZÂDE ABDULLAH EFENDİ

MESTÇİZÂDE ABDULLAH EFENDİ
Müellif: YUSUF ŞEVKİ YAVUZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2019
Erişim Tarihi: 22.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/mestcizade-abdullah-efendi
YUSUF ŞEVKİ YAVUZ, "MESTÇİZÂDE ABDULLAH EFENDİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mestcizade-abdullah-efendi (22.12.2024).
Kopyalama metni
Babası veya dedesi mestçilik yaptığından Mestçizâde diye meşhurdur. Ziriklî bunu “Müstehîzâde” şeklinde hatalı kaydetmiştir (el-Aʿlâm, IV, 103). Hayatına dair yeterli bilgi bulunmayan Mestçizâde’nin İstanbul’da doğduğu bilinmektedir. Tahsilini tamamladıktan sonra evlendi, biri erkek iki çocuğu oldu. Erkek çocuğunun adı Osman’dır. Kızını adları bilinen iki öğrencisinden Es‘ad b. Osman b. Şükrullah ile evlendirdi, diğer öğrencisi Fâiz Halîl b. Mustafa b. Îsâ’dır. Lâle Devri’nde yaşayan Mestçizâde ilk görevine Fatih semtindeki Orta Cami’de dersiâm olarak başladı, ardından Damad İbrâhim Paşa Medresesi’ne tayin edildi. 1698’de Defterdar Ahmed Çelebi, 1702’de Yarhisar, 1704’te İstanbul’da Mesih Paşa, 1706’da Şahkulu, 1708’de Ayşe Sultan, 1709’da Süleymaniye Sahn-ı Semân medreselerinde müderrislik yaptı. 1717’de Selânik kadılığına tayin edildi. 1725’te Bursa, 1727’de Bosna ve 1730’da Haremeyn müderrisliği unvanını aldıktan sonra 1732’de İstanbul kadılığına ve 1737’de Anadolu kazaskerliğine getirildi. Cemâziyelâhir 1150’de (Ekim 1737) vefat eden Mestçizâde, Fatih’te Nişancı Mehmed Paşa Mescidi’nin civarında bulunan Keskin Dede Kabristanı’na defnedildi.

Kelâm ilmiyle kelâm mektepleri hakkında verdiği bilgileri ve yaptığı tahlilleri dikkate alarak Mestçizâde’nin bir kelâm âlimi ve kelâm tarihçisi olduğunu söylemek mümkündür. Ebû Hanîfe ve Mâtürîdî’nin görüşlerini açıklığa kavuşturmak suretiyle Mâtürîdiyye mezhebine katkıda bulunmuştur. Nitekim Mâtürîdî’nin, Mâtürîdiyye ve Eş‘ariyye kelâmcılarının cumhuruna muhalif bulduğu “bezm-i elest” konusundaki görüşünü şöyle açıklar: Allah içindeki canlı ve cansız varlıklarla birlikte evreni yaratmış, ardından insanlara algılama, akıl yürütme ve bilgi üretme gücü vermiştir. Bu sayede insanlar evreni inceleyerek Allah’ın varlığına istidlâlde bulunabilirler. Cenâb-ı Hak kendi mevcudiyetine dair delilleri evrende serpiştirmiş ve insanlara, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” demiş, onlar da evrenin yaratılışı hakkında düşünüp onun bir yaratıcısının varlığına istidlâl ederek, “Evet sen bizim rabbimizsin” cevabını vermişlerdir (el-Mesâlik, s. 69). Mestçizâde’ye göre varlıklar hakkında akıl yürüterek veya kıyas yaparak hüküm veren ve evrene anlam yükleyen İslâm âlimleri kelâmcı kabul edilmekle birlikte neshedilmiş dinlere mensup yahudi ve hıristiyan âlimleri kelâmcı sayılmaz. Kâinata dair aklî yorum yapan müslüman olmayan kişiler filozof diye anılır ve kelâm literatüründe bunlarla Meşşâîler kastedilir. Evrenin inceliklerine nefis terbiyesi ve riyâzet yöntemlerinin uygulanmasıyla ulaşıldığını (keşf) kabul edenler müslümansa sûfî, değilse İşrâkī olarak nitelendirilir. Kelâmcı sûfî, sûfî de kelâmcı olabilir (a.g.e., s. 41-47).

Mestçizâde’nin kelâma dair dikkat çeken görüşleri şöyledir: Allah’ın sıfatları her bir sıfatın zâtından ibaret olan bekā ile bâkīdir; meselâ Allah’ın zâtı ilimle âlimdir, ilim sıfatı ise bizzat kendisiyle bâkīdir. İlâhî zâtın bekāsı da böyledir, yani Allah’ın zâtı bekā sıfatıyla bâkīdir, bekā sıfatı ise bizzat kendisiyle bâkīdir (a.g.e., s. 163). Yedi sübûtî sıfata inanmak gerektiği gibi vech, yed, ayn, nüzûl, istivâ gibi haberî sıfatlara da iman etmek gerekir, çünkü bunları Allah’tan nefyetmek ta‘tîl (sıfatlardan tecrid) fikrine götürür. Bu fikir sadece Ahmed b. Hanbel ve mensuplarının değil Ebû Hanîfe’nin de fikridir (a.g.e., s. 222). Kelâmcılar “cüz-i lâ yetecezzâ” görüşünü Aristo öncesi filozoflarından almışlardır. Tales, Anaksagoras, Pisagor gibi düşünürler de âlemin hâdis olduğu görüşündedir. Nübüvvet müessesesi ve Cebrâil’in Allah’tan vahiy getirmesi meselesi Aristo felsefesinde de vardır ve bu husus filozofun kitaplarında müstakil bir bölümün konusudur, zira toplum nizamı açısından nübüvvet ve vahiy gereklidir (a.g.e., s. 45-46). Ruh cisim değil maddeden soyutlanmış bir cevher olduğundan berzah âleminde cesetle ruh arasında bir tür ilişki kurulabilir.

Eserleri. 1. el-Mesâlik fi’l-ḫilâfiyyât beyne’l-mütekellimîn ve’l-ḥükemâʾ. Yazma nüshalarında adı Ḫilâfiyyâtü’l-ḥükemâʾ maʿa’l-mütekellimîn ve ḫilâfiyyâtü’l-Eşâʿire maʿa’l-Mâtürîdiyye olan eser (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5416) kısaca el-Ḫilâfiyyât diye bilinir. İslâm Meşşâî filozoflarına ait görüşlerle onların kelâmcılardan farklı olan telakkilerinin, ayrıca Mu‘tezile, Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye’ye mensup kelâmcılara ait düşünce ve inançların özetlenip karşılaştırıldığı önemli bir çalışmadır. Döneminde mezheplerin yayıldığı coğrafyaları ve Mâtürîdî âlimlerinin medreselerinde okutulan eserlerin listesini vermesi açısından ayrı bir değer taşır. İstanbul kütüphanelerinde pek çok nüshası bulunan kitap Seyit Bahçıvan tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1428/2007). Ülker Öktem eser hakkında doktora tezi hazırlamış ve teze metnin Türkçe tercümesini de eklemiştir (bk. bibl.).

2. Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti’t-Tâlişî ʿalâ Şerḥi’l-Meṭâliʿ. Sirâceddin el-Urmevî’ye ait Meṭâliʿu’l-envâr adlı klasik mantık kitabına Hüsâmeddin Hasan el-Kâtî’nin yaptığı şerhe Muhyiddin et-Tâlişî tarafından yazılan hâşiye üzerine bir hâşiyedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde çeşitli yazma nüshaları mevcuttur (Esad Efendi, nr. 1946; Fâtih, nr. 3290).

3. Ḥâşiye ʿalâ Envâri’t-tenzîl ve esrâri’t-teʾvîl. Kādî Beyzâvî’nin tefsirine yapılan şerhin Yûnus sûresinin sonuna kadar olan hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 304; Nuruosmaniye Ktp., nr. 549).

4. Ḥâşiye ʿale’d-Dürreti’l-fâḫire li’l-Câmî. Abdurrahman-ı Câmî’ye ait eser için yazılan şerhin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 955/2).

5. Taʿlîḳāt ʿalâ baʿżi’l-mevâżıʿ min Menâhici’l-edille. İbn Rüşd’ün eserinin bazı bölümlerine düşülen notlardan ibaret olup Konya Yûsuf Ağa Kütüphanesi’nde bir nüshası mevcuttur (nr. 446).

6. Taʿlîḳāt ʿalâ emâkin muḫtelife min Minhâci’s-sünne. İbn Teymiyye’nin eserinin bazı kısımlarına düşülen notlardan oluşmuştur (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 559).

7. Risâle fî meʿâni’n-nefs (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3579/2; Âtıf Efendi, nr. 2797).

8. Risâle fi’l-muʿarref bi’l-lâm (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5349; Esad Efendi, nr. 3579).

9. İḫtilâfü’s-Seyyid ve Saʿdiddîn fî mesâʾile şettâ. Seyyid Şerîf el-Cürcânî ile Sa‘deddin et-Teftâzânî arasındaki bazı meselelere dair ihtilâfları içerir (İstanbul 1278).

10. Risâle fî ʿalâḳāti’l-mecâz. Belâgatta bir ilgi ve karîne ile gerçek anlamı dışında kullanılan kelime veya terkibi ifade eden mecazın beş temel unsurundan biri olan “alâka” kavramını ele alan bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3579/4; Fâtih, nr. 5416/2).

11. Îżâḥu ʿibâreti’l-Mülteḳa fî secdeti’s-sehv. İbrâhim el-Halebî’ye ait eserin sehiv secdesi konusu üzerine yapılan bir şerhtir (İÜ Ktp., nr. 3726).

12. Risâle fi’l-ḥüsn ve’l-ḳubḥ (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2128-2130).


BİBLİYOGRAFYA

Mestçizâde Abdullah Efendi, el-Mesâlik fi’l-ḫilâfiyyât beyne’l-mütekellimîn ve’l-ḥükemâʾ (nşr. Seyit Bahçıvan), Beyrut 1428/2007, s. 41-47, 69, 162-163, 222.

Mestcizâde’nin “Al-Hilâfiyyât Bayna al-Hukamâ’ Ma’a al-Mutakallimîn va al-Hilâfiyyât Bayna al-Mu’tazila Ma’a al-Aşâira va al-Hilâfiyyât Bayna al-Aşâira Ma’a al-Mâturîdiyya” Adlı Eseri (haz. Ülker Öktem, doktora tezi, 1993), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 5-8.

, V, 127-129.

, III, 377.

, II, 27-28.

, I, 483.

, IV, 103.

Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul 1974, II, 715.

Ülker Öktem, “Mestcizâde’nin Filozoflara ve Felsefeye Bakışı”, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay Armağan Kitabı, Ankara 2005, s. 569-575.

a.mlf., “Hilâfiyyât, Mestcizâde ve ‘Hilâfiyyât’ı”, , XLVIII/2 (2007), s. 21-36.

Ömer Aydın, Türk Kelâm Bilginleri, İstanbul 2004, s. 73-74.

a.mlf., “Mestcizâde’nin ‘Hilâfiyyât’ İsimli Eserinin Kelâm İlmindeki Yeri ve Önemi”, İÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 9, İstanbul 2004, s. 45-63.

Seyit Bahçıvan, “Mestcîzâde ʿAbdullāh Efendi ve kitâbühû el-Mesâlik fi’l-ḫilâfiyyât”, ʿÂlemü’l-maḫṭûṭât ve’n-nevâdir, XI/1, Riyad 1427/2006, s. 91-120.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 258-259 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER