MUKĀRİBÜ’l-HADÎS - TDV İslâm Ansiklopedisi

MUKĀRİBÜ’l-HADÎS

مقارب الحديث
Müellif: EMİN ÂŞIKKUTLU
MUKĀRİBÜ’l-HADÎS
Müellif: EMİN ÂŞIKKUTLU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/mukaribul-hadis
EMİN ÂŞIKKUTLU, "MUKĀRİBÜ’l-HADÎS", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mukaribul-hadis (21.11.2024).
Kopyalama metni

Sözlükte “yakın olmak, yaklaşmak” mânasındaki kurb kökünün “müfâale” kalıbından türetilen mukārib kelimesi “kalitesiz ve ucuz mal, iyi-kötü arası, orta halli şey veya kimse” demektir (, “ḳrb” md.). Hadis terimi olarak rivayet ettiği hadis sika râvilerin rivayetine yakın olan, diğer bir ifadeyle hadisi şâz veya münker olmayan râvi için kullanılan düşük seviyede bir ta‘dîl lafzıdır. Mukāreb şeklinde de zikredilmiştir. İlk defa İmam Mâlik tarafından kullanıldığı düşünülen bu lafızla aynı veya yakın anlamda olmak üzere “hadîsühû hadîsün mukārib, mâ akrabe hadîseh, semâuhû mukārib, hâlühû mukārib, mukāribü’l-hâl, mukāribü’l-emr, mukāribü’l-hak” gibi tabirlere de rastlanmaktadır. Aynı kökten mütekārib de bu mânada bir ta‘dîl lafzıdır. Genellikle râviyi niteleyen bu kavram bazan “isnâdün mukārib, senedühû mukārib” gibi isnadı, bazan da “hadîsün mukārib” gibi hadisi niteleyen bir sıfat olarak da zikredilmiştir.

İlk dönem ricâl ve usul âlimlerinin cerh ve ta‘dîl lafızları tasnifinde yer almayan mukāribü’l-hadîs terkibi bilindiği kadarıyla ilk defa İbnü’s-Salâh tarafından ele alınmış (ʿUlûmü’l-ḥadîs̱, s. 60), fakat cerh ve ta‘dîlin hangi mertebesinde olduğu belirtilmemiştir. Cerh ve ta‘dîl lafızlarını giderek daha ayrıntılı biçimde tasnif eden sonraki hadis usulcülerinin bir kısmı bu terimi son mertebedeki ta‘dîl lafızlarından sayarken Süyûtî, Murtazâ ez-Zebîdî ve Tehânevî gibi âlimlerin yanı sıra çağdaş bazı araştırmacılar onu sondan bir önceki mertebede bulunan ta‘dîl lafızları arasında zikretmiştir (Bulġatü’l-erîb, s. 203; Ḳavâʿid fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱, s. 249). Bu durum kavramın “orta halli kimse” anlamına da uygun düşmektedir. Nitekim hadis ve ricâl kaynaklarında mukāribü’l-hadîs olarak nitelendirilen birçok râvinin hadis münekkitleri tarafından aynı zamanda “sika, sâlihu’l-hadîs, şeyh, müstakīmü’l-hadîs, sahîhu’l-hadîs, hasenü’l-hadîs, lâ be’se bih / bi-ahbârih” gibi iyi veya orta derecede ta‘dîl lafızlarıyla ifade edilmesi, hatta Ahmed b. Hanbel, Buhârî ve Tirmizî gibi muhaddis-münekkitlerin mukāribü’l-hadîs dedikleri kimseleri sağlam saymaları rivayetlerindeki bazı hatalara rağmen bu görüşü güçlendirmektedir (Tirmizî, “Ṣalât”, 146, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 45; Ahmed b. Hanbel, I, 126; , III, 149, 580; VIII, 201, 308).

Diğer taraftan bu tabiri mutlak mânada en hafif cerh lafızlarından sayanlar olduğu gibi “mukārib” ile “mukāreb” arasında harekeden doğan bir anlam farkı bulunduğu gerekçesiyle birincisinin “vasat bir râvi” anlamında bir ta‘dîl ifadesi, ikincisinin “düşük seviyeli bir râvi” mânasında bir cerh lafzı olduğunu ileri süren hadis ve dil âlimleri yanında râvinin büsbütün terkini gerektiren ağır cerh lafızlarından olduğunu söyleyenler de vardır (Süyûtî, I, 349; Kastallânî, I, 16). Bu farklı yaklaşımlara rağmen hadis âlimlerinin çoğunluğuna göre bir nevi övgü anlamı taşıyan mukāribü’l-hâl tabiriyle nitelendirilen râvi, sağlam ve güvenilir bir kimse olmasa da tamamen terkedilecek kadar zayıf sayılmaz. Ancak böyle bir râvinin tek başına rivayet ettiği hadis delil değeri taşımayıp güvenilir râvilerin hadisleriyle karşılaştırmak üzere (i‘tibâr) yazılır (Sehâvî, I, 367) ve makbul râvilerin rivayetleriyle bağdaşması halinde kabul edilebilir.


BİBLİYOGRAFYA

, “ḳrb” md.

Tirmizî, “Ṣalât”, 146, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 45.

, I, 126, 277.

, I, 25; II, 170; III, 149, 367, 579-580; IV, 103; VI, 163; VII, 317; VIII, 201, 308, 435; IX, 282.

a.mlf., ʿİlelü’l-ḥadîs̱, Beyrut 1405/1985, I, 317.

İbnü’s-Salâh, ʿUlûmü’l-ḥadîs̱, Kahire, ts. (el-Mektebetü’l-Mütenebbî), s. 60.

, II, 198; VII, 383.

a.mlf., , I, 35; III, 140-141.

a.mlf., el-Mûḳıẓa (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1405, s. 42, 77-78.

Şemseddin es-Sehâvî, Fetḥu’l-muġīs̱, Beyrut 1403/1982, I, 366, 367.

Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1399/1979, I, 349.

Kastallânî, İrşâdü’s-sârî, Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), I, 16.

M. Murtazâ ez-Zebîdî, Bulġatü’l-erîb (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1408, s. 203.

Zafer Ahmed et-Tehânevî, Ḳavâʿid fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱ (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1392/1972, s. 249, 250.

Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 267.

Ahmet Yücel, Hadîs Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1996, s. 126.

a.mlf., Hadis İlminde Tenkit Terimleri ve İlgili Çalışmalar, İstanbul 1998, s. 84, 88, 138.

Emin Âşıkkutlu, Hadiste Ricâl Tenkîdi: Cerh ve Ta‘dîl İlmi, İstanbul 1997, s. 176.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan 31. cildinde, 125-126 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER