https://islamansiklopedisi.org.tr/muskilul-asar
“Taşıdığı kapalılık sebebiyle kendisinden kastedilen mânanın kolayca anlaşılamadığı lafız” mânasındaki müşkil ile “bir şeyden arta kalan, art, nakledilen rivayet (haber)” gibi anlamlara gelen ve hadisler yanında geniş anlamda sahâbe ve sonraki iki nesilden nakledilen haberleri de kapsayan eser kelimesinin çoğul şekli olan âsârdan oluşan müşkilü’l-âsâr, anlaşılmasında güçlük bulunan hadisleri ifade eder. Bu tabir veya müşkilü’l-hadîs en genel anlamıyla hadislerin anlaşılmasında güçlük bulunması, içinde böyle özellikler bulunduran hadisler ve hadisleri bu yönüyle inceleyen ilim dalı karşılığında kullanılır.
Bazı hadislerin Kur’an’dan veya diğer hadislerden elde edilen bilgilerle veya bunların metinleriyle çelişmesi, kolayca anlaşılmayan ifadeler barındırması yahut akla ve mantığa aykırı gibi görünmesi onların anlaşılmasını zorlaştırabilmektedir. İslâm’ın erken döneminden beri tartışma konusu olan bu meseleler, hadis ilminin en problemli ve güçlük barındıran alt disiplinlerinden biri kabul edilmiş, derin hadis bilgisinin yanında fıkıh ve dil bilgisi de gerektiren bir alan olarak görülmüş ve hakkında zengin bir literatür oluşmuştur. Tahâvî’nin Müşkilü’l-âs̱âr’ı, Şâfiî’nin İḫtilâfü’l-ḥadîs̱ adlı eseriyle başlayan bu literatürün en güzel örneklerinden biri sayılır.
Eser bugün yaygın olarak Müşkilü’l-âs̱âr veya Şerḥu müşkili’l-âs̱âr isimleriyle bilinir. Haydarâbâd neşrinde (1333/1914) Müşkilü’l-âs̱âr, Beyrut neşrinde (1415/1994) Şerḥu müşkili’l-âs̱âr ismi kullanılmıştır. Ancak kaynaklarda ve eserin yazma nüshalarında farklı isimler de görülür. Meselâ İbn Hayr el-İşbîlî’nin Fehrese’sinde (s. 251) eserin adı Beyânü müşkili ḥadîs̱i Resûlillâh -ṣallallāhü ʿaleyhi ve sellem- ve istiḫrâci’l-aḥkâmi’lletî fîh ve nefyi’t-teżâddi ʿanh şeklinde olup bu adlandırma aynı zamanda kitabın içindeki alt başlıkların tamamında görülen “Bâbü beyâni müşkili mâ ruviye fî…” kalıbıyla da uyumludur. İbn Atıyye el-Endelüsî’nin Fihris’inde (s. 132) Tahâvî’nin bu eserinden Kitâbü Teʾvîli müşkili’l-ḥadîs̱ adıyla söz edilir. İstanbul’daki Millet Kütüphanesi’nde kayıtlı yazma nüshada da (Feyzullah Efendi, nr. 273) İbn Hayr’ın zikrettiği isim görülmektedir. Eserin Beyrut baskısının kapağında yukarıda zikredilen “Şerḥu müşkili’l-âs̱âr” adı kullanılmakla birlikte içeride diğer isimlere de yer verilmiştir (bk. II, 435; XIV, 521; XV, 485). Yaygın olarak kullanılan Şerḥu müşkili’l-âs̱âr ismindeki şerh kelimesi bu eserin başka bir kitabın şerhi olduğunu göstermek için değil, içerdiği hadislerin izahını (şerh) amaçladığını belirtmek için kullanılmıştır.
Müşkilü’l-âs̱âr Tahâvî’nin en son eseri olup tekrarlarla beraber altı binden fazla hadis içerir (Beyrut 1415/1994 neşrinde 6179 hadis vardır). Hadisler “bab” adını taşıyan bin kadar başlık altında verilmesine rağmen, bu bablar daha önce yazılan musannef türü eserlerde olduğu gibi “kitab” adı verilen üst başlıklar altında değil, aksine düzensiz olarak bir araya getirilmiştir. Dolayısıyla eserde bir konu bütünlüğü yahut akışı yoktur. Bu durum daha önce yazılan birçok musannef eserde zaten yapıldığı üzere, ele alınan hadislerin belli başlıklar altında toplanmasının zorluğundan kaynaklanmayacağına göre yazarın kitabı düzenleme fırsatı bulamadan vefat etmesiyle alâkalı olmalıdır.
Tahâvî mukaddimede eserini, insanların çoğunun anlayamadığı sahih hadislerin müşkilini beyan etmek, içerdikleri hükümleri ortaya koymak ve tutarsızlık iddialarını reddetmek amacıyla yazdığını belirtir. Eserde izah edilen müşkil hadisler iki gruba ayrılmıştır: Başka kaynaklardan gelen bilgilerle çelişmeleri sebebiyle müşkil olanlar ve içerdikleri kısa, mecazi veya kapalı ifadeler sebebiyle müşkil olanlar. Bunlar arasında çoğunluğu başka hadislerle çelişmeleri sebebiyle müşkil sayılanlar oluşturur.
Tahâvî Müşkilü’l-âs̱âr’da hadisleri izah ederken, öncelikle hadisin ilgili bütün rivayetlerini ele alarak bunlardan makbul olanın tesbitini yapar. Ayrıca varsa bu hadisi destekleyen diğer rivayetleri de (bk. MÜTÂBAAT; ŞÂHİD) senedleriyle birlikte zikreder, konuyla ilgili âyetleri de özellikle naklederek müşkili çözmeye çalışır. Bu işlem sonunda çelişik görülen hadislerden biri sahih diğeri zayıf çıkarsa zayıf olanı değerlendirme dışı bırakır. Kur’an ve Sünnet gibi kaynaklardan elde edilen bilgilere aykırılık sebebiyle müşkil olan hadisleri izah ederken te’vil, nesih ve tercih yöntemlerini sırasıyla kullanır. Bu durum Tahâvî’nin müşkil hadislerin çözümü konusunda Hanefîler’in değil diğer mezheplerin usulünü benimsediğini göstermektedir. İlk sırada te’vil yöntemine başvuran Tahâvî önce bu rivayetlerin farklı durumlara, farklı zamanlara veya farklı özelliklere ait olduğunu gösterir yahut aklî izahlara başvurur. Hadislerin te’vili mümkün olmadığında nesih metoduna başvurur ve vürûd tarihleri biliniyorsa sonrakini nâsih, öncekini mensuh sayar. Tarih belli değilse muhtelif özelliklerden hareketle hadislerden birini tercih yoluna gider.
Tahâvî büyük bir hadis ve fıkıh âlimi olmakla birlikte Müşkilü’l-âs̱âr’da hadisçi yönü öne çıkmaktadır. Eserde sened tahlillerine, râvilerin durumuna ve hadislerde bulunması muhtemel gizli kusurlara (ricâlü’l-hadîs ve ilelü’l-hadîs bilgisi) uzun uzun yer verilir. Tahâvî naklettiği bilgilerin senedlerini vererek bunların kimler tarafından dile getirildiğini göstermekte titiz davranır. Konunun âyetlerle irtibatını özellikle zikreder, sorumluluğunun farkında olarak kesin konuşmaktan kaçınır ve müşkil hadislerin izahı konusunda anlayabildiğinin bu olduğunu söyler. Eserde fıkıhla ilgili bazı müşkil hadisler de bulunmakla beraber onların müşkili kısaca izah edilmekte, bu hadislerden çıkarılan fıkhî hükümler ve âlimlerin konuyla ilgili görüşleri için okuyucu müellifin daha önce kaleme aldığı Şerḥu meʿâni’l-âs̱âr’a yönlendirilmektedir. Tahâvî Hanefî mezhebine bağlı olmakla beraber eserde mezhep taassubu sergilemez, hadisler üzerindeki incelemede ulaştığı netice ne ise onu açıklar. Dolayısıyla zaman zaman önceki Hanefî âlimlerden farklı yorumlarda bulunur.
Bu alanda ilk müstakil eseri telif eden Şâfiî’nin ve alanın önemli isimlerinden İbn Kuteybe’nin etkisi Müşkilü’l-âs̱âr’da görülmektedir. Tahâvî gerek incelenecek konular gerekse bunların ele alınış yöntemi bakımından bu iki âlimin birikimlerini birleştirmiş, neticede daha kapsamlı ve gelişmiş bir eser ortaya koymuştur.
Müşkilü’l-âs̱âr üzerine âlimler çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan ilki Ebü’l-Velîd el-Bâcî’ye (ö. 474/1081) nisbet edilen bir muhtasardır. Sened kısımları atılarak sadece sahâbî râvilerin adının zikredildiği, aynı zamanda İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾından bazı ilâveler yapılmak suretiyle hadislerin önceki musanneflerde görülen klasik tertibe uygun hale getirildiği söylenen bu muhtasar Cemâl el-Malatî (ö. 803/1400) tarafından el-Muʿtaṣar mine’l-Muḫtaṣar min Müşkili’l-âs̱âr adıyla tekrar ihtisar edilmiştir. Malatî eserinde Bâcî’nin muhtasarını hacim olarak neredeyse yarıya indirmekle birlikte onun kitap sıralamasını korumuş, aynı zamanda muhtasarda Tahâvî’ye yöneltilen itirazları cevaplamıştır (el-Muʿtaṣar, I, 3-4). Bazı kaynaklarda Müşkilü’l-âs̱âr üzerine ilk muhtasar çalışmasının Ebü’l-Velîd İbn Rüşd el-Ced (ö. 520/1126) tarafından yapıldığı söylenmektedir. Başka bir ifadeyle muhtasarın İbn Rüşd’e nisbeti Bâcî’ye nisbetine göre daha meşhurdur (İbn Hayr, s. 251, 300; İbn Beşküvâl, s. 546; Zehebî, XIX, 502; İbn Ferhûn, II, 249; Kevserî, s. 345). Hatta bu bilgiye istinaden aslında Malatî’nin üzerinde çalıştığı muhtasarın Bâcî’ye değil İbn Rüşd’e ait olduğunu kabul edenler de vardır (Bâcî, et-Taʿdîl ve’t-tecrîḥ, neşredenin girişi, I, 145 vd.). Ancak el-Muʿtaṣar’ın hem matbu nüshasında hem müellif hattıyla olduğu bildirilen yazma nüshasında (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2147) Müşkilü’l-âs̱âr muhtasarı Malatî tarafından açıkça Bâcî’ye nisbet edilmektedir. Malatî burada künye benzerliğinden (Ebü’l-Velîd) kaynaklanan bir hataya düşerek yanlışlıkla eseri Bâcî’ye nisbet etmiş olmalıdır. İbn Rüşd’ün Müşkilü’l-âs̱âr muhtasarına dair herhangi bir yazma nüsha bilgisi teyit edilememiştir. Bazı âlimler tarafından İbn Rüşd’ün Müşkilü’l-âs̱âr muhtasarına atfedilen nüsha bilgileri Müşkilü’l-âs̱âr’ın değil Şerḥu meʿâni’l-âs̱âr’ın muhtasarına aittir. Nitekim İbn Rüşd’e nisbetle basılmış olan Tahâvî muhtasarı da Müşkilü’l-âs̱âr değil Şerḥu meʿâni’l-âs̱âr üzerinedir (nşr. Hâmid Abdullah el-Mahallâvî, Beyrut 2015; ayrıca bk. MEÂNİ’l-ÂSÂR). Ancak İbn Rüşd sonrasında yaşayan âlimlerin açıkça ona nisbet ettikleri görüşlerden seçilen örnekler ile Malatî’nin eserindeki benzer konular kıyaslandığında el-Muʿtaṣar’ın aslını oluşturan eserin İbn Rüşd’e ait olma ihtimali ağır basmaktadır.
Müşkilü’l-âs̱âr ilk olarak Haydarâbâd’da basılmıştır (I-IV, 1333/1914). Kitabın ancak yarıya yakınını içeren bu baskıda aynı zamanda pek çok hata bulunmaktadır. Kitabın tamamı daha sonra Şuayb el-Arnaût tarafından Şerḥu müşkili’l-âs̱âr ismiyle son cildi fihrist olmak üzere neşredilmiştir (I-XVI, Beyrut 1408/1987, 1415/1994). Ebü’l-Hüseyin Hâlid Mahmûd er-Ribât Beyrut neşrini esas alarak Müşkilü’l-âs̱âr’ı fıkıh konularına göre düzenlemiş ve Tuḥfetü’l-aḫyâr bi-tertîbi Şerḥi müşkili’l-âs̱âr ismiyle neşretmiştir (Riyad 1420/1999). Bu neşirde âyet tefsirleri bir araya getirilmiş, kitabın aslındaki 1002 bab başlığı korunmuş ve bunların yerleştirildiği her bölümün başında o bölümdeki konuların listesi verilmiş, hadislerin tahrîci yapılmış, bablara ve hadislere müteselsil numaralar konulmuş, ayrıca X. cilt olarak da muhtelif fihristler eklenmiştir. Buna göre kitapta 6813 rivayet ve 1003 bab bulunmaktadır. Bu kitap ile onun aslını oluşturan Beyrut neşrindeki hadis sayısı arasındaki fark, Şuayb el-Arnaût’un numara vermediği bazı rivayetlere burada numara verilmesinden kaynaklanmıştır.
Müşkilü’l-âs̱âr üzerine modern dönemde birçok çalışma yapılmıştır. Nebîl b. Mansûr b. Ya‘kūb el-Besâre Müşkilü’l-âs̱âr’daki hadislerin alfabetik fihristini hazırlayıp Îḳāfü’l-aḫyâr ʿalâ eḥâdîs̱i Müşkili’l-âs̱âr adıyla yayımlamıştır ([baskı yeri yok] 1984 [Dârü’d-daʻve]). Rızâ Muhammed, Abdurrahman el-Hâşimî ve Hasan Ahmed Ümmülkurâ Üniversitesi’nde Müşkilü’l-âs̱âr’ın hadislerinin tahrîcini doktora tezi olarak hazırlamışlardır (1407-1409/1987-1989). Eserle alâkalı diğer bazı çalışmalar da şunlardır: Harun Reşit Demirel, Ebû Caʿfer et-Tahâvî: Hayatı-Eserleri ve Meâni’l-Âsâr ile Müşkilu’l-Âsarındaki Hadisçiliği (1990, yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); Hasan b. Abdülhamîd Buhârî, Menhecü’l-İmâm eṭ-Ṭaḥâvî fî defʿi’t-teʿâruż beyne’n-nuṣûṣi’ş-şerʿiyye min ḫilâli kitâbihî Şerḥi müşkili’l-âs̱âr (Riyad 1443/2021); Sâlih b. Hamd b. Muhammed el-Havvâs, Vücûhü’t-tercîḥi’l-ḥadîs̱iyye fî Şerḥi müşkili’l-âs̱âr li’l-İmâm eṭ-Ṭaḥâvî (1417-18, yüksek lisans tezi, Câmiatü’l-Melik Suûd).
BİBLİYOGRAFYA
Tahâvî, Müşkilü’l-âs̱âr, Haydarâbâd 1333/1914, I-IV.
a.mlf., Şerḥu müşkili’l-âs̱âr (nşr. Şuayb el-Arnaût), Beyrut 1415/1994, I-XVI.
Bâcî, et-Taʿdîl ve’t-tecrîḥ li-men ḫarrece ʿanhü’l-Buḫârî fi’l-Câmiʿi’ṣ-ṣaḥîḥ (nşr. Ahmed Lebzâr), Merakeş, ts. (Vizâretü’l-evkāf ve’ş-şuûni’l-İslâmiyye), I-III, tür.yer.; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 145.
İbn Atıyye el-Endelüsî, Fihris (nşr. M. Ebü’l-Ecfân – Muhammed ez-Zâhî), Beyrut 1983, s. 132.
İbn Hayr, Fehrese (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf – Mahmûd Beşşâr Avvâd), Tunus 2009, s. 251, 300.
İbn Beşküvâl, eṣ-Ṣıla, s. 546.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIX, 502.
İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb, II, 249.
Cemâl el-Malatî, el-Muʿtaṣar mine’l-Muḫtaṣar min Müşkili’l-âs̱âr, Beyrut, ts. (Âlemü’l-kütüb), I, 3-4.
Abdülmecîd Mahmûd, Ebû Caʿfer eṭ-Ṭaḥâvî ve es̱eruhû fi’l-ḥadîs̱, Kahire 1395/1975.
Abdullah Nezîr Ahmed, Ebû Caʿfer eṭ-Ṭaḥâvî el-İmâmü’l-muḥaddis̱ü’l-faḳīh, Dımaşk 1411/1991.
Ebü’l-Hüseyin Hâlid Mahmûd er-Ribât, Tuḥfetü’l-aḫyâr bi-tertîbi Şerḥi müşkili’l-âs̱âr, Riyad 1420/1999, I-X.
Üsâme b. Abdullah Hayyât, Muḫtelifü’l-ḥadîs̱ beyne’l-muḥaddis̱în ve’l-uṣûliyyîne’l-fuḳahâʾ, Riyad 1421/2001.
M. Zâhid el-Kevserî, el-Ḥâvî fî sîreti’l-İmâm Ebî Caʿfer eṭ-Ṭaḥâvî (Min Resâʾili’l-İmâm Muḥammed Zâhid el-Kevs̱erî içinde, nşr. M. Rıdvân el-Mısrî – Müsellem Taybe), Amman 2018, s. 345.