https://islamansiklopedisi.org.tr/nusayb-b-rebah
I. (VII.) yüzyılın ortalarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Doğum yeri, kabilesi, anne ve babasının kimliği hakkında nakledilen çelişkili rivayetler hayatının ilk dönemine dair sağlam bilgi edinilmesine imkân vermemektedir. Medine yakınındaki Vâdilkurâ’nın Veddân yöresinde ikamet eden Kinâne kabilesinin Benî Kâ‘b b. Damre koluna mensup Râşid b. Abdüluzzâ’nın veya Kallâs b. Muhriz’in siyahî kölesi olup hayatının ilk yıllarında deve çobanlığı yaptığı, Nûbe (Sudan) asıllı anne ve babasının Kudâa kabilesinin köleleri arasında yer aldığı rivayet edilir. Önceleri adı Nasîb iken samimiyeti, dürüstlüğü, iffeti, dindarlığı, cömertliği, güzel şiirleri ve kimseyi hicvetmemesi sebebiyle çöl halkı arasında sevilen bir kimse olmuş, “Nasîb” yerine küçültme ismi “Nusayb” bir sevgi sözü olarak onun için söylenir olmuş ve zamanla ismi haline gelmiştir. Kendisi gibi siyahî bir köle ve aynı zamanda şair olan Yemâmeli Nusayb’ın künyesi (Ebü’l-Hacnâ) ile onun künyesi (Ebû Mihcen) zaman zaman birbiriyle karıştırıldığından Yemâmeli’ye Nusayb el-Asgar, diğerine Nusayb el-Ekber denilmiş, ayrıca Yemâmeli, Mehdî’nin mevlâsı (âzatlısı), diğeri ise Benî Mervân’ın (Abdülazîz b. Mervân) mevlâsı diye anılmak suretiyle ayırıma gidilmiştir. Kölelikten kurtulma şekliyle ilgili farklı rivayetler bulunan Nusayb bir rivayete göre şiir söylemeye başlayınca hürriyetine kavuşmak için efendisi ile bir bedel karşılığında sözleşme yapmış, kendilerini hicvetmesinden veya kadınları için gazel yazmasından çekinen kabile ileri gelenlerinin başvurusu üzerine efendisi onu satmak zorunda kalmış, Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân’a sunduğu methiyeyi çok beğenen vali kendisine 1000 dinar ödül verdiği gibi bütün aile fertlerini satın alıp hepsini âzat etmiştir. Bu sebeple Abdülazîz b. Mervân’ın mevlâsı ve Benî Mervân’ın mevlâsı diye anılmıştır. Abdülazîz’in Hulvân’daki sarayında bir süre kalan Nusayb hayatının çoğunu geçirdiği Medine’ye gitmiş, bir şükran ve minnet borcu olarak yaptığı ziyaretlerden her yıl ihsanlarla dönmüş, valinin 86 (705) yılındaki veba salgınında ölümü üzerine onun için mersiyeler yazmıştır (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, I, 360-362). Emevî halife ve valilerine methiyeler sunmak üzere zaman zaman Dımaşk’a giden Nusayb tercih edilen görüşe göre 108 (726) yılında orada vefat etmiştir. Kendisi gibi siyahî kızlarının bulunduğu, onların mevâlî ile evlenmelerini istemediği, Araplar’ın da kızlarına talip olmadığı, bu sebeple Ebû Temmâm gibi şairlerin şiirlerinde istenmeyen, arzu edilmeyen ve ilgi görmeyen bir şey veya kimse hakkında “Nusayb’ın kızları” sözünün darbımesel haline geldiği kaydedilir.
Asıl şöhretini İshak el-Mevsılî’nin bazı beyit ve kıtalarını bestelemesi, onun ve Zübeyr b. Bekkâr’ın Aḫbâru Nuṣayb adıyla birer monografi yazmalarına borçlu olan Nusayb, gençlik döneminde söylediği ve platonik aşk duygularını dile getirdiği iffetli gazelleriyle şair Cemîl’in Uzrî ekolüne mensup olmuş, hayatının ilerleyen yıllarında şiirlerine konu olan Zeyneb bint Safvân el-Kiyâniyye ile evlenmesinin bu mensubiyete gölge düşürmediği kaydedilmiştir. Daha sonra gazeli bırakıp methiye ve mersiyeye yönelen Nusayb başta hâmisi Abdülazîz b. Mervân olmak üzere Halife Abdülmelik b. Mervân, Süleyman b. Abdülmelik, Ömer b. Abdülazîz, Hişâm b. Abdülmelik ve Bişr b. Mervân gibi Emevî halife ve valileriyle Abdullah b. Ca‘fer b. Ebû Tâlib ve İbn Ebû Atîk gibi Medine’nin soylularına methiye ve mersiyeler yazmıştır (İbn Abdürabbih, I, 317-318; II, 265; V, 292; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, I, 343, 364-365).
Şiirini Cerîr b. Atıyye ve Asmaî gibi otoritelerin beğendiği Nusayb Ferezdak, Cerîr, Ahvas ve Ömer b. Ebû Rebîa ile şiir yarışlarına katılmış, Zürrumme ve Kümeyt el-Esedî’ye karşı başarılı bulunmuş, fakat hiçbir zaman hiciv yazmaya yönelmemiştir. Nitekim kendisini renginden dolayı hicveden Küseyyir’e cevap vermemiş, rengi konusunda söylediklerinin doğru olduğunu ifade etmiştir. İslâmî dönem şairlerinin altıncı tabakasında yer alan Nusayb’ın kısa nesîb girişli methiyeleri genellikle beğenilirse de bunlar geleneksel çizgide bulunmuştur. Ancak onun nesîblerinde hüzünlü beyaz güvercin motifini dile getiren ilk şair olduğu kaydedilir. Şiirleri umumiyetle sosyal içerikli olan şair, toplumdaki ahlâkî çözülmelerle yapılan yanlışlıklar karşısında duyduğu üzüntüleri dile getirmiştir. Siyah rengi yüzünden ve ırkçı davranışlardan çok sıkıntı çekmiş, kendisi gibi siyahî şairlere “ağribetü’l-Arab” (Araplar’ın kargaları) denilmiş, fakat bu sıkıntılar şair ruhunu kamçılamış, soyu ve rengiyle övündüğü, siyah-beyaz mukayeselerine yer verdiği birçok şiirine ilham kaynağı olmuştur. Onun bu tür fahriyeleri şuûbî izleri taşımaktadır. Hikemiyata dair kıtaları ve recez vezninde şiirleri de mevcuttur.
Zencilerin savunucusu olan Câhiz, Faḫrü’s-Sûdân ʿale’l-bîdân’ında Nusayb’dan söz etmemiş, yalnız el-Beyân ve’t-tebyîn’i ile (I, 82-83, 216, 219; III, 225) Kitâbü’l-Ḥayevân’ında (I, 34; III, 206) bazı beyit ve kıtalarını kaydetmiştir. el-Eġānî’de yer alan haber ve şiirleri ayrı bir eser teşkil edecek hacimdedir. Bu kısmı Kerem el-Bustânî Ebü’l-Ferec el-İṣbahânî-Nuṣayb b. Rebâḥ adıyla açıklamalı olarak yayımlamıştır (Beyrut 1950). Ayrıca bazı şiirlerinin Mecnûn’a nisbet edildiği belirtilmektedir (bk. MECNÛN). Şiirleri ve hayatıyla ilgili ilk çalışmalar Umberto Rizzitano tarafından gerçekleştirilmiştir (“La Poesia di Abū Miḥğan Nuṣayb b. Rabāḥ”, Actes du XXème congrès internationale des orientalistes, Roma 1938, s. 316-318; La Poesia di Abū Miḥğan Nuṣayb b. Rabāḥ, Roma 1940; “Abū Miḥğan Nuṣayb b. Rabāḥ”, RSO, XX [1943], s. 421-471; “Alcuni frammenti poetici di Abū Miḥğan Nuṣayb b. Rabāḥ, poeta ommiade del I. secolo dell’egira”, a.g.e., XXII [1947], s. 23-35). Daha sonra da şu çalışmalar yapılmıştır: Şefîk Cebrî, Şâʿiru Benî Mervân Nuṣayb b. Rebâḥ (Kahire 1944); Hamed Abdullah el-Kādî, eş-Şâʿir Nuṣayb b. Rebâḥ: Ḥayâtühû ve şiʿrüh (yüksek lisans tezi, 1368/1949, Ezher Üniversitesi); Süleyman Hasan Mahcûb, Nuṣayb b. Rebâḥ: Ḥayâtühû ve şiʿrüh (Dımaşk 1958); Dâvûd Sellûm, Şiʿru Nuṣayb b. Rebâḥ Ebî Mihcen Mevlâ ʿAbdilʿazîz b. Mervân (Bağdat 1967); İbrâhim el-Müslim, Nuṣayb b. Rebâḥ (Riyad 1407/1987).
BİBLİYOGRAFYA
Cumahî, Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ, II, 648, 675, 676.
Câhiz, Kitâbü’l-Ḥayevân, I, 34; III, 206.
a.mlf., el-Beyân ve’t-tebyîn (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1975, I, 82-83, 216, 219; III, 225.
İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, Beyrut 1964, s. 322-324.
Müberred, el-Kâmil (nşr. Abdülhamîd Hindâvî), Beyrut 1999, I, 282, 283.
İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, I, 317-318; II, 86, 91, 131, 265; III, 458; V, 292, 299, 372; VI, 339.
Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî, Mecâlisü’l-ʿulemâʾ (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1403/1983, s. 139-140.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, I, 324-377.
İbn Reşîḳ el-Kayrevânî, el-ʿUmde (nşr. Muhammed Karkazân), Beyrut 1408/1988, I, 132, 133, 170, 517; II, 766, 1014.
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam (Atâ), VII, 125-130.
Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, XIX, 228-234.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, V, 127, 266, 267.
a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 101-120, s. 490-491.
Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, IV, 197-201.
Blachère, Târîḫu’l-edeb, s. 716-720.
Sezgin, GAS, II, 410-411.
Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, I, 621-623.
Ch. Pellat, “Nuṣayb al-Akbar b. Rabāḥ”, EI2 (Fr.), VIII, 147-148.