ORDU - TDV İslâm Ansiklopedisi

ORDU

ORDU
Müellif: BAHAEDDİN YEDİYILDIZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Erişim Tarihi: 03.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ordu--sehir
BAHAEDDİN YEDİYILDIZ, "ORDU", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ordu--sehir (03.12.2024).
Kopyalama metni

Karadeniz kıyısında lav yığınından oluşan ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan Boztepe’nin (550 m.) batıdan çevirdiği Kiraz Limanı adlı koyun kenarında XVIII. yüzyılın sonlarına doğru kurulmuş yeni bir şehirdir. Antik dönemlerde Ordu yöresinde bulunan Kotyora şehri içeriye doğru giden bir karayolunun başında yer alıyordu. Etrafındaki ufak koylar tabii birer liman ve barınak durumundaydı. Kuzeybatısında bugün Bozukkale denilen, iki tarafı derin koylarla çevrili küçük bir yarım ada mevcuttu. Sırtı Boztepe’ye dayalı küçük, fakat gemiciler için uygun bir siteydi. Bu haliyle bir Miletos iskân modeli oluşturuyordu. Miletoslular, milâttan önce 670’lerden itibaren Karadeniz bölgesinde ticaret kolonileri kurmaya başlamışlardı. Kotyora bu kolonilerin ilklerinden biri olan Sinope (Sinop) tarafından tesis edilmişti. Buradan demir ve bakır madenleri ihraç ediliyordu (Bratianu, s. 20). Ksenofon’un (Ksenophon) ifadesine göre Kotyora’nın milâttan önce 400’lerin başında hâlâ korunaklı bir site olduğu anlaşılmaktadır. Sağ kalan 6500 askeriyle birlikte Trabzon’dan karayoluyla Kotyora’ya gelen Ksenofon şehir dışında konaklamış ve burada kırk beş gün kalmıştı. Ancak Kotyoralılar onları şehre sokmamış, görüşmeler sonucunda Ksenofon ve askerleri Sinop’tan gelen gemilere binerek Kotyora’dan ayrılmışlardı. Bu vesileyle Ksenofon bölgenin iç kesimlerinde Khalybler, Mossynoikler ve Tibarenler denilen yerli halkların yaşadığını belirtmiştir. Pontus Kralı I. Farnakis (m.ö. 190-169) Giresun’un bulunduğu yarımadada Farnakia’yı kurunca Kotyora halkını buraya nakletti. Strabon (ö. 21’den sonra) Kotyoralılar’ın Farnakia’yı iskân ettiklerini yazar. Bu olaydan sonra dönemin kaynaklarında Kotyora’nın adı geçmez.

Ordu yöresi daha sonra Roma İmparatorluğu’nun, ardından Bizans’ın denetimine girdi (395). Bölgede 324 yılından itibaren Hıristiyanlık yayıldı. IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un işgali (1204) sonrasında Trabzon’da kurulan Rum Devleti’nin sınırları içinde kaldı. Nihayet 1270-1380 sürecinde çeşitli Türk gruplarının, özellikle Hacı Emîroğulları’nın mücadeleleri neticesinde Türkler tarafından fethedildi. Bu dönemin kaynakları olan Panaretos’un Kronik’i ve Esterâbâdî’nin Bezm ü Rezm’indeki bilgilerden Trabzon Rum İmparatorluğu’nun XIV. yüzyıl boyunca Türkler’le sürekli çatışma halinde olduğu, imparatorların kızlarını Türk beyleriyle evlendirerek karşılıklı baskınlarla devam eden ilişkileri düzeltmeye çalıştıkları, buna rağmen çatışmaların yine de sürdüğü anlaşılmaktadır. Karamanlı Mehmed Bey’in Konya üzerine yürümesini fırsat bilen Trabzon imparatoru 1277’de denizden Sinop’a saldırmış, ancak Çepniler tarafından bozguna uğratılmış, bazı Türk grupları Samsun sahil şeridini takiben doğuya doğru ilerlemiş, Karadeniz dağlarında yaylayan Türk grupları Harşit deresi, Aksu, Melet suyu, Bolaman deresi vb. vadilerden sahile inmeye başlamıştı. 70-80 kilometrelik bu dağlık ve sarp alan ancak 120 yıllık bir süreçte fethedilebildi. Ordu çevresinde Bayram Bey idaresinde bir Türkmen beyliği kuruldu, oğlu Hacı Emîr 1350 yıllarında beyliği genişletti. Canik Emîri Tâceddin Bey, Hacı Emîr’in oğlu Süleyman’ın Ordu bölgesindeki topraklarına saldırdı, ancak mağlûp oldu ve öldürüldü (788/1386). I. Bayezid 800 (1398) baharında büyük bir orduyla Canik bölgesine girince diğer bazı emîrlerle birlikte Ordu yöresi emîri Süleyman da ona tâbi oldu. Bu mücadelenin ardından Türkler bölgeye bütün varlıklarıyla yerleştiler ve kendi düzenlerini kurdular. Fetih sonrasında yerli halktan çok az insan kaldı. Bunlar, İskefsir (Reşadiye), Milas (Mesudiye), Habsamana (Gölköy), Bolaman, Vona ve Öksün gibi kalelerde fetih sırasında savunmada kalan ve sonradan teslim olanlardan meydana geliyordu. 1404’te Ordu yöresinden geçen Katalan elçisi Clavijo, bu sahillerin 10.000 askeriyle Türk Beyi Arzamir’in (Hacı Emîr [?]) yönetimi altında olduğunu yazar. Hacıemîroğulları Beyliği 1427’de Osmanlılar tarafından ilhak edildi. Beyliğin yapısını aksettiren 859 (1455) tarihli Tahrir Defteri’nde Ordu yöresinin adı “vilâyet-i Canik-i Bayramlu maa İskefsir ve Milas” şeklinde kaydedilir. Vilâyet yirmi dört idarî birimden müteşekkildi. Bunlar, fetih esnasında askerî birlikler tarzında örgütlenen ve bölgeye yerleşen boy ve oymaklardan oluşuyordu. Ancak bu ilk Türk yerleşmesi sırasında antik Kotyora artık mevcut değildi. Bugünkü Ordu ve yakın çevresi “bölük-i Geriş-i Bucak”, daha sonra “nâhiye-i Bucak” diye adlandırılmıştı ve adları Türkçe olan on dört köyden meydana geliyordu. Türkler’den başka etnik unsur yoktu. Bucak bölüğünün güneydoğusunda bugünkü Eskipazar ve çevresinde “bölük-i niyâbet-i Ordu be-ism-i Alevî” denilen idarî birim vardı. Nefs-i Ordu diye anılan yer bütün Canik-i Bayram bölgesinin merkeziydi. Burası daha sonra “kazâ-i Bayramlu, nefs-i Ordu nâm-ı dîger Alevî” diye adlandırılacak, “nâhiye-i Bayramlu nâm-ı dîger Ordu” adını alacaktır (1022/1613). Bölgede en kalabalık köy seksen dokuz hâne ile nefs-i Ordu idi. 859’da (1455) Subaşı Mûsâ Bey’in hassı olan nefs-i Ordu’da on altı hânelik bir zanaatkâr topluluğu ile on dokuz hânelik “cemâat-i Alevî” vardı. Ayrıca kırk yedi kişi “kadimlik yurtları” ile vergiden muaftı. Burada bulunan caminin imamı Mevlânâ Yûsuf Fakih, mülâzımları Haydarî oğlu Mevlânâ Abdullah ve Pîr Aziz idi. Nefs-i Ordu’da pazar ve bir boyahane mevcuttu. Bazı kişilerin kadimlik veya satın alınmış yurt ve mülkleri vardı. Bunlar Ömer Ağa, Mevlânâ Kadı Atâullah, Mustafa Ağa, Pîr Ali oğullarından Eymir Han ve Haydar Ağa evlâtlarıydı. 890’da (1485) nefs-i Ordu’da cemâat-i Alevî ile vergi muafiyetine sahip olan kişilerin adlarının artık belirtilmediği dikkati çeker. Toplam nüfus seksen dokuz hâneden on sekize düştü. Bu düşüşün sebebi muhtemelen göç olayına dayanır. 926’da (1520) nefs-i Ordu’da önceki durumdan farklı olarak vergi mükellefleri dışında iki zâviyedâr ile ektikleri yerin vergisini veren on beş sipahiyân ve sipâhizâdegân ortaya çıktı, müsellemlerin sayısı da seksen beşe yükseldi. Buranın pazar vergileri Trabzon’da Sultan Selim’in vâlidesinin imaretine vakfedilmişti. Bugünkü Ordu şehrinin tarihî bağlantısı açısından 859 (1455) Tahrir Defteri’ndeki “bölük-i niyâbet-i Ordu be-ism-i Alevî” ve “bölük-i Geriş-i Bucak” adları önemlidir. Ordu bölüğü bölgenin ilk merkezi olan bugünkü Eskipazar’dadır, Bucak bölüğü ise günümüzde Ordu’nun kurulduğu yerdedir. Bu veriler, bazı yazarların XIX. yüzyıldan önce bölgede Ordu adına rastlanmadığı yolundaki iddialarını çürütür. Ordu kelimesi, “cemâat-i Ordu-yı Ulaş”ta olduğu gibi birçok Türkmen cemaatinin adında geçer. Faruk Sümer bunu “... aile oymağı” diye açıklar. Bu durumda “bölük-i niyâbet-i Ordu be-ism-i Alevî” muhtemelen bölgeyi Türkleştiren Hacı Emîr İbrâhim b. Bayram’ın oymağıdır. Bölgenin “vilâyet-i Bayramlu maa İskefsir ve Milas” diye adlandırılması ve burada Bayramlı köyünün bulunması bey ailesiyle Ordu kelimesi arasındaki münasebeti kuvvetlendirir. Orta Asya’da bazı Türkmen beylerinin oturdukları kasabalara Ordu adı verilirdi. Tâceddinoğulları Beyliği’nin merkezi Ordu (Çarşamba) köyü de aynı adla bugüne ulaşmıştır. Bu bilgiler, Ordu’nun sahilden 4 km. güneydoğuda Civil deresi üzerinde bugünkü Eskipazar’da Hacıemîroğulları tarafından kurulduğuna işaret eder. Burası şehir özelliği kazanmaksızın bölgenin idarî merkezi olma vasfını XVIII. yüzyılın sonlarına kadar sürdürdü. XVIII. yüzyılda kıyılarda asayişin sağlanması, yeniden başlayan Osmanlı-İran mücadelesinin Trabzon kesiminin önemini arttırması, Kırım ve Kafkasya’ya yönelik siyasî beklentilerin yükselmesi uygun yerlere kurulan iskeleler etrafında pazarların oluşmasına, cuma camilerinin açılmasına, cezbedilen nüfusla yeni kasabaların ortaya çıkmasına yol açtı (Emecen, Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’na Armağan, s. 91-95). Bugünkü Ordu’nun temelleri de bu gelişmeler çerçevesinde kıyıdaki Bucak köyü merkezli olarak atılmış oldu. Esasen 1002-1003 (1594-1595) tarihli bir belgede bu kıyıda Bucak İskelesi adına rastlanır.

XVII. yüzyıl ortalarında Bayramlu Ordusu kazasının nahiyeleri arasında yer alan Bucak bu idarî birimin merkezî konumunu kazanmıştı. Eskipazar’da kadim mâbed niteliğindeki caminin bakımı ve görevlerin ifası için Bucak köyü halkı vergilerden muaf tutulmuştu. XVII. yüzyıl ortalarına doğru Ordu’nun merkezi eski yerinden sahile Bucak İskelesi’ne doğru kaymakla beraber henüz eski merkezden tamamen kopmamıştı. Ordu’nun eski merkezine Eskipazar adının verilmesi de bugünkü Ordu’nun bulunduğu yerde yeni bir pazarın kurulması sonucunda olmalıdır. Ali Ağa b. Abdullah Vakfiyesi’nden (1807) anlaşıldığına göre Bucak İskelesi’nde Seyyid el-Hâc İbrâhim Ağa Camii namaz kılınamaz hale geldiğinden Ali Ağa buraya yeni bir cami yaptırmıştı. Bugün mevcut olan ve Ortacami (Atik İbrâhim Paşa Camii) diye bilinen bu caminin kitâbesi 1216 (1801) tarihlidir. Caminin kurucusu Ali Ağa kitâbeye göre Canik muhassılı Tayyar Mahmud Paşa’nın vekilidir. İskele, pazar yeri ve cami üçlüsünün teşekkülünden sonra Bıjışkyan’ın da belirttiği üzere XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde meskûn olmayan bu bölgeye “her millete ait” evler yapılmış, yeni göçlerle nüfus artmış, Ordu bir kasaba halinde oluşmaya başlamıştı. Bu süreçte kasabada yeni inşa faaliyetleri gerçekleştirildi. 1894-1895’te Kadızâde Hacı Hasan Efendi tarafından yeniden yaptırılan ahşap Yalı Camii yanında Kiraz Limanı mahallesinde Abdullah Reis Mescidi (1782), bugünkü sebze pazarı arkasında Mustafa Bey Çeşmesi (1816), Ortacami’nin biraz ilerisinde Verem Savaş Dispanseri’nin bulunduğu yerde Trabzon Valisi Hazînedarzâde Osman Paşa’nın inşa ettirdiği, daha sonra Kādirî Tekkesi olarak kullanılan medrese (1827-1842), Selimiye mahallesinde Yûsuf Ağa Çeşmesi (1832), Bucak ile yeni oluşan diğer mahalleleri birbirine bağlayan ve Ordu-Mesudiye şosesinin başladığı Bülbülderesi Köprüsü (1840), Kiraz Limanı’nda Soğuksu Çeşmesi (1842), Zafer-i Millî mahallesinde Ermeni kilisesi (1842) ve daha sonra İsmet Paşa İlkokulu’na dönüşen Ermeni okulu (1858-1860), sahil yolu üzerindeki Rum kilisesi (1850-1856) yapılmış, 1923’te ortaokula dönüşen rüşdiye ile (1867) Düz ve Elmalık (Şarkıye) mahallelerinde birer Rum kilisesinin (1868) temelleri atılmıştı. 1847’de Bucak kasabasında 580 mesken vardı. Bütün bu yapılar, yeni kasabaya adını veren Bucak mahallesinden itibaren batıya sahile ve Boztepe eteklerine doğru yayılmış; Selimiye, Saray, Aziziye, Şarkıye, Düz, Zafer-i Millî ve Taşbaşı mahallelerini oluşturmuştu. 1868 yılının aralık ayında söz konusu mahallelerin yayıldığı Bülbülderesi ile Bozukkale arasında uzun fakat dar saha içinde Bucak Belediyesi kuruldu. 1869’da şehre Ordu adı verildi. 1878 tarihli Trabzon Salnâmesi’ne göre Ordu kaza merkezinde dört medrese, on beş çeşme, üç hamam, iki şadırvan vardı. Burada 9111 müslüman, 2626 Rum, 1991 Ermeni olmak üzere toplam 13.728 kişi yaşamaktaydı. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrası Ordu’ya Kafkasya’dan önemli ölçüde göçler oldu, bunlar merkeze veya çevre nahiyelere yerleştirildi. 1883 yılında Ordu’nun önemli bir bölümü yandı, çarşıda sadece iki dükkân kaldı. Kaymakam dahil halk ve yöneticiler Çambaşı yaylasına göçtü, hapishane de oraya nakledildi. Bu vesileyle ilk imar planı yapıldı ve şehir yeniden kuruldu. Trabzon Valisi Sırrı Paşa ve Sivas Valisi Halil Rifat Paşa’nın ortak çabalarıyla Ordu-Sivas karayolu açılarak (1885) iç kesimle bağlantı sağlandı. 1891’de Ordu kasabasında 1161 evde 5923 kişi yaşıyordu. Salnâmelerde Ordu’nun şirin ve canlı bir ticaret merkezi ve liman şehri olduğu, kaza dahilinde mısır, fasulye, arpa, yulaf, çavdar, kendir, pirinç, zeytin, fındık, ceviz, erik, üzüm, muşmula, elma, armut, kiraz, vişne, dut, nar, ayva, şeftali, taflan ve incir üretildiği ve diğer kazalara hububat ihraç edildiği belirtilir. 1901 yılında Ordu Limanı’na 721 tekne, biri yabancı 55 yelkenli ve 108’i yabancı 253 buharlı gemi gelip gitmiş, 15.233.240 kuruşluk ihracat, 8.237.240 kuruşluk ithalât gerçekleştirilmişti. I. Meşrutiyet’ten sonra Ordulu ticaret adamları yelkenli gemileriyle Kafkasya, Romanya ve Kırım’a gidiyor, şeker, gaz ve un ithal ediyor, buna karşılık dışarıya fındık, ceviz, sadeyağ ve bal satıyordu. Ordu’da 1872’de Memleket Sandığı kuruldu ve bu sandık 1890’lı yıllarda Ziraat Bankası şubesine dönüştürüldü. Bugün müze olarak kullanılan Paşaoğlu Konağı 1896’da yapıldı. Ordu I. Dünya Savaşı sırasında Rize, Trabzon ve Gümüşhane’den göç aldı.

I. Dünya Savaşı, Millî Mücadele ve II. Dünya Savaşı yıllarının sıkıntıları yüzünden fizikî açıdan şehir önemli bir gelişme gösteremedi. 1960’lara kadar ilk kuruluş yıllarındaki sekiz mahalleye sadece şehrin güneybatı kesimindeki Nizamettin mahallesi eklendi. 1939 Erzincan depremi Ordu’da tahribat yaptı; yedi kişi öldü, 283 bina yıkıldı, yetmiş dört binada hasar meydana geldi; çarşının neredeyse yarısı yok oldu. 1942 depreminde de kırk iki bina zarar gördü. Kumbaşı (1948), Köprübaşı (1954), Selimiye (1956), Karapınar (1957), Kiraz Limanı ve Nizamettin (1958), Hamidiye (1959) ve Şahincili (1960) camileri yapıldı. 1949 yılında şehrin Ordu Belediyesi ve İller Bankası tarafından ikinci imar planı hazırlandı. Bu tarihten itibaren şehir canlanmaya, gelişmeye ve Bülbülderesi’nin doğusuna doğru yayılmaya başladı. 1960-1980 yılları arasında şehir Gümüşhane, Giresun, Bayburt, Trabzon ve Erzurum’dan göç aldı, hızla gelişerek mahalle sayısı on beşe yükseldi. Eski yapılar yıktırılıp yerine yenileri yapıldı, yeni alanlar da planlı bir şekilde gelişti. Cumhuriyet’in başlarında 10.000’i bile bulmayan (1927’de 8209 nüfus), 1960’ta 20.029 olan şehir nüfusu 1980’de 52.785’e ulaşarak yirmi yılda iki buçuk misli arttı. Şehir nüfusu 1985’te 80.828’e, 1990’da 102.107’ye ulaştı. 2000 yılı sayımının sonuçlarına göre şehir nüfusu 112.525’tir. Ordu’daki sanayi kuruluşlarının çoğu fındık kırma ve fındık mâmulleri tesisleri, diğerleri ise orman ürünleri, plastik boru, mobilya, naylon torba, meşrubat, seramik, un-kepek, hazır beton, şeker-lokum-reçel, soya yağı, silâh, su ürünleri, makine imalâtı ve cam alanında üretim yapar. Şehirde üç küçük sanayi sitesi mevcuttur. Ordu’da Kiraz Limanı, Orta, Hamidiye, Yalı ve Selimiye camileri, Mustafa Bey, Soğuksu ve Keçiköy çeşmeleri, kiliseler, tarihî hamamlar, Paşaoğlu Konağı ve Etnografya Müzesi, Devlet Güzel Sanatlar Müzesi, çevresinde de Bozukkale kalıntıları, Eskipazar harabeleri, Çambaşı ve Perşembe yaylaları turistlerin ilgisini çekmektedir.

İdarî Yapı. Hacıemîroğulları’nın beylik idarî teşkilâtı Osmanlılar tarafından pek değiştirilmedi. 1455’te “vilâyet-i Bayramlu maa İskefsir ve Milas” bölgesi nahiye, niyâbet, bölük ve divan denilen yirmi dört idarî birime ayrılmıştı (Yediyıldız, Ordu Kazası, s. 38). Niyâbet divanlardan meydana geliyordu, divan bölükle eş anlamlıydı, dolayısıyla bölükler de niyâbetin küçük birimlerinden ibaretti. Divanlar zamanla ortadan kalkmış, kalıntıları köy altı iskân şekillerine dönüşmüştür. Vilâyetin yönetiminde kethüdâ ve divanbaşılardan başka timar beyleri, kale dizdarı ve mülâzımları, nâibler, subaşı ve kadı gibi diğer görevliler bulunmaktaydı. Bu dönemde Ordu yöresinde kaza tabirine rastlanmaz. Ancak Mevlânâ Kadı Atâullah’ın adının geçmesi, “nefs-i Ordu”da kadılık hizmeti için yerler ayrıldığının gözlenmesi ve bu tür kayıtlara yörenin başka bir yerinde rastlanmaması bu dönemlerde Ordu’nun tek bir kadılık dairesi oluşturduğunu düşündürmektedir. Alt bölümlerin niyâbetlerden (nahiye) meydana gelmesi, diğer taraftan 926’da (1520) söz konusu bölgenin “kazâ-i Canik-i Bayram” diye adlandırılmış olması da bu düşünceyi destekler niteliktedir. 954’te (1547) bölge Şarkîkarahisar (Şebinkarahisar) sancağına bağlı İskefsir, Bayramlu ve Bazarsuyu kazalarına ayrılmıştı. Bayramlu’nun merkez nahiyesi nefs-i Ordu (Alevî) idi. Karahisarışarkî 1536’da Rum eyaletinden ayrılıp Erzurum beylerbeyiliğine bağlandı. 1568’de de bu beylerbeyiliğe bağlı görünmektedir. 1604’te bölge “kazâ-i Bayramlu nâm-ı dîger Ordu” adıyla yirmi nahiyeden müteşekkil tek kaza halindeydi (, nr. 169, 336). Nahiyeler şunlardır: Bayramlu (Ordu), Bolaman, Çamaş, İhtiyar, Bucak, Satılmış, Ulubey, Ali Beyce, Şayibli (Şuayıb), Bedirli, Fermude, Kebsil, Şemseddin, Ebülhayr, Bozat, Elmalı, Kırık, İskefsir, Milas ve Habsamana. 1643 yılında bu nahiyelerden birçoğu kaza haline getirildi. Ordu-yı Bayramlu kazasının Bucak, İhtiyar, Oskaran (Ali Beyce), Fermude ve Şuayıb nahiyeleri vardı. Kazanın merkez nahiyesi on sekiz köye sahip olan Bucak’tı. Bu köylerde oturanların ekseriyeti kaza merkezindeki (bugünkü Eskipazar) caminin bakımıyla görevliydi ve vergiden muaftı. 1871 tarihli Trabzon Vilâyeti Salnâmesi’nde burası Bucak kazası olarak geçer ve Vona (Perşembe), Ulubey-Habsamana ile İbasdı/Aybastı nahiyelerinin bağlı bulunduğu zikredilir. 1455’te Ordu bölgesinin nüfusu 6651 müslüman, 360’ı Milas, 166’sı Bolaman, Vona, Öksün (Bulancak) ve Bendehor ile (Piraziz) Habsamana kalelerinde olmak üzere 526 hıristiyan-Rum aileden ibaretti. Gayri müslim nüfus, dışarıdan gelen göçlerle desteklenerek varlığını Cumhuriyet’in başlarına kadar korudu. Lozan Antlaşması’yla da mübadeleye tâbi tutuldu. Bölgenin nüfus hacmi XVI ve XVII. yüzyıllarda bazı oynamalara rağmen süreklilik kazandı. Ordu bölgesinin tahminî toplam nüfusu XV. yüzyılın ikinci yarısında 28-36.000 arasında iken XVI. yüzyılda 54-70.000 dolayına çıkmıştı. XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde 72.000 civarında nüfusu vardı. XIX. yüzyılın ikinci yarısında 1870’lerde Bucak kazasında yani Ordu’da 2541 müslüman, 535 Rum ve 398 Ermeni hânesi mevcuttu. Merkez nahiyenin nüfusu 1891’de 32.096, kazanın nüfusu 97.794 idi. 1895’te toplam nüfus 80.333 Türk, 10.443 Rum, 7583 Ermeni ve 288 Protestan olmak üzere 98.647 kişi idi. Vilâyet Nizamnâmesi’nin 1876’da yürürlüğe girmesiyle Ordu kazası Trabzon sancağına bağlandı. Bolaman nahiyesi tekrar Ordu’ya dahil edildi. Ulubey ve Habsamana da ayrı iki nahiye haline getirildi. Bu idarî yapı uzun süre devam ettikten sonra Ordu, 1920 yılında çıkarılan bir kanunla Ünye ve Fatsa kazaları dahil edilerek müstakil sancak haline getirildi. 1923’te il oldu.

Ordu şehrinin merkez olduğu Ordu ili Giresun, Sivas, Tokat ve Samsun illeri, kuzeyden de Karadeniz ile çevrilmiştir. Merkez ilçe dışında Akkuş, Aybastı, Çamaş, Çatalpınar, Çaybaşı, Fatsa, Gölköy, Gülyalı, Gürgentepe, İkizce, Kabadüz, Kabataş, Korgan, Kumru, Mesudiye, Perşembe, Ulubey ve Ünye adlı on sekiz ilçeye ayrılmıştır. 5952 km2 genişliğindeki Ordu ilinin 2000 sayımına göre nüfusu 887.765, nüfus yoğunluğu 149 idi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait 2005 yılı istatistiklerine göre Ordu’da il ve ilçe merkezlerinde 302, kasabalarda 255 ve köylerde 838 olmak üzere toplam 1395 cami bulunmaktadır. İl merkezindeki cami sayısı otuz yedidir.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 13, 37, 255, 387.

, nr. 299, vr. 184a-190b.

, nr. 169, 336.

Ali Ağa b. Abdullah b. Abdullah b. Abdurrahman’ın 1807 (Receb 1222) Tarihli Vakfiyesi, VGMA, Defter, nr. 382, s. 283-284.

Ksenophon, Anabasis: Onbinlerin Dönüşü (trc. Tanju Gökçöl), İstanbul 1985.

Strabon, Coğrafya (Kitap: XII/1-3) (trc. Adnan Pekman), İstanbul 1969, s. 30-34.

Esterâbâdî, Bezm ü Rezm (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1990, s. 485.

Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları: 1455 Tarihli Tahrir Defteri (haz. Bahaeddin Yediyıldız – Ünal Üstün), Ankara 1992, tür.yer.

Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları: 1485 Tarihli Tahrir Defteri (haz. Bahaeddin Yediyıldız – Ünal Üstün), Ankara 2002, tür.yer.

Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları: 1520 Tarihli Tahrir Defteri’nin Ordu ve Samsun ile İlgili Bölümleri (haz. Bahaeddin Yediyıldız v.dğr.), Ankara 2002, tür.yer.

, II, 78-79.

Panaretos, Chronique de Trébizonde (Ch. Lebeau, Histoire du Bas-Empire içinde), Paris 1836, s. 482-509.

Salnâme-i Vilayet-i Trabzon (1287), s. 88-89, 92-93.

G. I. Bratianu, Recherches sur le commerce génois dans la mer noire au XIIIe siècle, Paris 1929, s. 20.

, s. 153.

Kazım Dilcimen, Canik Beyleri, Samsun 1940, s. 5-29.

X. de Planhol, Les fondements géographiques de l’histoire de l’Islam, Paris 1968, s. 253-254, 273-274.

a.mlf., “Geographica Pontica III: Les origines d’Ordu”, Quand le crible était dans la paille: hommage à Pertev Naili Boratav (ed. R. Dor – M. Nicolas), Paris 1978, s. 321-333.

P. M. Bıjışkyan, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası: 1817-1819 (trc. H. D. Andreasyan), İstanbul 1969, s. 36-37.

Sıtkı Çebi, Ordu Tarihi ve 50. Yılda Ordu Şehri, Ordu 1973.

a.mlf., Ordu Şehri Hakkında Derlemeler ve Hatıralar, İstanbul 2000.

İ. Metin Kunt, Sancaktan Eyâlete: 1550-1650, İstanbul 1978, s. 128, 139, 188.

Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanları, İstanbul 1980, s. 28-29, 50, 51, 56.

Bahaeddin Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi: 1455-1613, Ankara 1985.

a.mlf., Ordu Tarihinden İzler, İstanbul 2000.

A. Bryer – D. Winfield, The Byzantine Monuments and Topography of the Pontos, Washington 1985, s. 101-123.

Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, Ankara 1989, II, 123, 178.

Dündar Aydın, Erzurum Beylerbeyliği ve Teşkilâtı: Kuruluş ve Gelişme Devri (1535-1556), Ankara 1998.

Ahmet Gürsoy, Şehir Coğrafyası Yönünden Ordu (doktora tezi, 1998), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Dünden Bugüne Ordu (ed. Öcal Serdar Yıldırım), Konya 2001.

Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme, Ankara 2002, s. 148.

Orta Karadeniz Kültürü (haz. Bahaeddin Yediyıldız v.dğr.), Ankara 2005, tür.yer.

Feridun Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi Bulancak-Piraziz, İstanbul 2005, s. 14-25.

a.mlf., “İskele-Pazarlardan Kasabaya Doğu Karadeniz’de Küçük Kıyı Yerleşmelerinin Yükselişi”, Prof. Dr. Mübahat S. Kütükoğlu’na Armağan (ed. Zeynep Tarım Ertuğ), İstanbul 2006, s. 89-105.

Tayyib Gökbilgin, “15 ve 16. Asırlarda Eyalet-i Rum”, , sy. 6 (1965), s. 53-54.

, II, 835-836.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 367-370 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER