https://islamansiklopedisi.org.tr/pakis-yahya
Günümüzde Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Ulaşlı köyünde doğdu. Babası Abdurrahman Bey, annesi Reyhan Hanım’dır. Önceki beş çocuğunu kaybeden ailesi yaşaması umuduyla ona Yahya ismini verdi. Anne tarafından Seyyid, baba tarafından Abbâsî olan Yahya’nın ilim geleneğine sahip dedeleri Şark bölgesine Bağdat’tan gelmişlerdir. Temel dinî bilgileri Ulaşlı köyünde imamlık ve müderrislik yapan babasından aldı. Din eğitiminin zor şartlarda yürütüldüğü o dönemde yöredeki gençleri medresesinde yatılı olarak yetiştiren babasının ders halkasına katıldı; Arapça ve Kürtçe Mevlid’i, Şâfiî fıkhına dair Ġāyetü’l-iḫtiṣâr ve es-Sirâcü’l-vehhâc’ı okudu. Bölgedeki birçok âlimden ders aldı. Nakşî-Hâlidî kolunun önemli temsilcilerinden Suriyeli Ahmed Haznevî’nin halifesi Molla Abdürrezzak Efendi’den Molla Câmî’nin el-Fevâʾidü’ż-Żiyâʾiyye adlı şerhini ve Teftâzânî’nin Şerḥu’l-ʿAḳāʾid’ini okuyup öğrendi. Tasavvufla tanışmasına da bu zat vesile oldu. İcâzet alacağı ve medresesinde uzun yıllar müderrislik yapacağı Ahmed Haznevî’nin en meşhur halifesi Abdülhakim Hüseynî’nin yanına gidip medrese tahsilini tamamladı ve yirmi yaşını doldurmadan icâzet aldı. 1960-1962 yıllarında Manisa ve Edirne’de askerlik görevini yerine getirdi. Dönüşte Kozluk, Doğubayazıt ve Silvan’ın çeşitli köylerinde beş altı yıl fahrî imamlık yaptı. İlk hac yolculuğunu 1967’de gerçekleştirdi. Mürid ve talebelerinin artması üzerine 1968’de mürşidinin medresesinde ders vermeye başladı. Aynı yıl Şeyh Abdülhakim, oğlu Muhammed Râşid Erol’a hilâfet verdi. Kışları Bitlis’in, yazları da Kozluk’un köylerinde ders okuturken şeyhinin irşad faaliyetlerine de katıldı. İlk defa din görevlisi olarak resmî vazife aldı. Şeyhi 1970’te Gadir’den Menzil’e taşınırken Yahya Pakiş’i de beraberinde götürdü. 1972’de vefat eden Şeyh Abdülhakim Hüseynî’nin yerine altı halifesi arasından oğlu Muhammed Râşid Erol geçti.
Yeni dönemde de Muhammed Râşid’e bağlanarak aynı heyecanla hizmete devam etti. 1974-1979 yıllarında Batman ve Kurtalan’da imam-hatiplik ve müderrislik yaptıktan sonra 1979’da Şanlıurfa Halîlürrahman Balıklıgöl Camii’nde göreve başladı. Bu dönemde tedris ve irşad üzerine yoğunlaştı. Şanlıurfa’da Hz. İbrahim Halilullah Kültür ve Eğitim Vakfı’nda düzenli dersler verdi, sohbetler yaptı. Şehrin önde gelen âlimleriyle il müftülüğü bünyesinde bir fetva komisyonu oluşturup dinî meselelere çözümler bulmaya çalıştı. Yurt içi ve yurt dışından ilginin artması ilme ve tasavvufa vâkıf âlimlere olan ihtiyacı arttırdı. Muhammed Râşid Efendi’nin tavsiyesiyle 1987’de emekliye ayrılan Yahya Efendi İstanbul’a yerleşti. Burada ilmî ve tasavvufî çalışmalarına hız verdi. İlâhiyat öğrencilerine gruplar halinde ders okuttu. Hizmet anlayışında hiçbir zaman ilimle tasavvufu birbirinden ayrı düşünmedi. Bu anlayışını sohbetlerinde, “Meşrebimizde ilim tasavvufun bir adım ilerisindedir” sözleriyle vurgulardı. Yahya Efendi hayatının her döneminde kitaplarla meşgul oldu. Şahsî kütüphanesinde mevcut İslâmî ilimlere ait pek çok eseri defalarca mütalaa etti, bunları tashih, takrir ve notlarla zenginleştirdi.
Yahya Efendi’ye mürşidi tarafından 1988’de tarikat hilâfeti verildiği halde mürşidi hayatta olduğu sürece kendi adına inâbe vermedi. Onun vefatından (Ekim 1993) sonra hizmetlerini İstanbul-Beylerbeyi Emniyet mahallesindeki Buhara İlim ve Hizmet Vakfı bünyesinde sürdürmeye başladı. Günlük dersler yanında haftalık ilmî ve tasavvufî sohbetler düzenledi. Binlerce talebesi oldu, pek çok talebesine icâzet, oğlu Hamit Efendi’ye icâzet yanında 2002’de tarikat hilâfeti de verdi. Dergâhı pek çok kişinin mânevî sığınağı idi. Bu dönemde yurt içi ve yurt dışı seyahatlere hız verdi, geniş kitlelere dinî-ahlâkî hizmet anlayışını götürdü. Bu bağlamda hemen her yıl hacca gitti. Nakşî-tasavvufî geleneğin önemli temsilcilerinin yurt içi ve yurt dışındaki dergâh ve kabirlerini ziyaret etmeye özen gösterdi. Yahya Efendi 20 Ocak 2008’de İstanbul’da vefat etti ve Gebze Molla Fenari civarındaki aile kabristanına defnedildi.
Eserleri. Yahya Pakiş’in risâle tarzında telif eserleri bulunmakta, onun tasavvufî geleneğin bazı eserlerini de Türkçe’ye aktardığı bilinmektedir.
Telif: 1. İslam Akaidi (İstanbul, ts. [Geçit Yayınevi]). Eserde aile reisinin aile fertlerine öğretmesi gereken temel inanç esasları sade bir dille anlatılır.
2. Risâle fî beyâni mâhiyyeti’r-râbıṭa (müellif nüshası, 22 sayfa). Râbıtanın mahiyetini, türleri, faydası ve meşruiyetini açıklamak, cevazına yönelik eleştirilere cevap vermek üzere Arapça yazılmış bir eserdir. Burada râbıtanın bir ibadet olmadığını, dolayısıyla şirk olarak nitelendirilemeyeceğini, bunun müminleri sevip onlarla birlikte olma amacını taşıdığını ileri sürer. Hâlid el-Bağdâdî, Şeyh Fethullah Verkānisî ve Şeyh Abdullah Fasîh gibi şahısların sözlerinden alıntılarla bu fikrini destekler. Eseri müellifin öğrencisi Süleyman Taş Râbıta Risâlesi adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1998).
3. Sohbet Gülşeni (İstanbul 2007). Yahya Efendi’nin sohbetlerinden derlenmiştir.
Tercüme: Gazzâlî, el-Münkız mine’d-dalâl (İstanbul 1988); Eyyühe’l-veled (Ey Oğul, Ankara, ts. [Seba Ofset], Süleyman Taş ile birlikte); Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif (İstanbul 1988, Dilaver Selvi ile birlikte); Ahmed b. Zeynî Dahlân, ed-Dürerü’s-seniyye fi’r-red ale’l-Vehhâbiyye (Tevessül: Vehhabilere Red, İstanbul 2001, Süleyman Taş ile birlikte; Yahya Efendi, bu çeviride Şeyh Abdülhak Abdurrahman takma adını kullanmıştır); İbn Atâullah el-İskenderî, el-Hikemü’l-Atâiyye (Hikmetler ve İzahı, İstanbul 2003, Süleyman Taş ile birlikte); Şa‘rânî, el-Envârü’l-kudsiyye fî ma‘rifeti kavâidi’s-sûfiyye (Tasavvuf Kaideleri Hakkında Kudsi Nurlar, İstanbul 2006, Süleyman Taş ile birlikte); Sıbgatullah Arvâsî, el-Minah (der. Hâlid Ölekî, Minah, Menzil Yayınları, ts.); Fethullah Verkānisî, Âdâbü’t-tarîkati’n-Nakşîbendiyye (Âdâb-ı Fethullah, İstanbul, ts., oğlu Hamit Pakiş ile birlikte); Ahmed Îsâ Âşûr, Birrü’l-vâlideyn (Anne, Baba ve Evlat Hakları, İstanbul 2007, Süleyman Taş ile birlikte); Ahmed İzzeddin el-Beyânûnî, Sebîlü’l-hüdâ ve’l-amel (Hidayet ve Amel Yolu, İstanbul, ts., Süleyman Taş ile birlikte); Hamza Muhammed Sâlih Accâc, el-Vesâya min Resûlillâh (Hz. Resulullah’dan Vasiyetler, İstanbul, ts., Süleyman Taş ile birlikte); Şerif Ahmed Efendi, Hâlidiyye Âdâbı-Risâle-i Hâlidiyye (Osmanlıca’dan Latin harflerine çevrilmiştir: İstanbul, ts., Süleyman Taş ile birlikte).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Ataullah el-İskenderî, Hikmetler ve İzahı (trc. Yahya Pakiş – Süleyman Taş), İstanbul 2003, s. 218.
Hamza M. Sâlih Accâc, Hz. Resulullah’dan Vasiyetler (trc. Yahya Pakiş – Süleyman Taş), İstanbul, ts. (Geçit Yayınları), s. 98-101.
Fethullah Verkānisî, Âdâb-ı Fethullah (trc. Yahya Pakiş – Hamit Pakiş), İstanbul, ts. (Bakanlar Matbaacılık), s. 113-114.
Şerif Ahmet Efendi, Halidiyye Adabı-Risale-i Halidiyye (haz. Yahya Pakiş – Süleyman Taş), İstanbul, ts. (Geçit Yayınları), s. 83-84.
[Maddenin yazımında Pakiş’in ailesi ve yakın çevresinden alınan bilgilerden de faydalanılmıştır].