https://islamansiklopedisi.org.tr/pisagor
Pisagor’un (Fisagor, Pythagoras) hayatı, kişiliği ve çalışmalarıyla ilgili bilinenler genellikle menkıbeye dayandığından kesin değildir. Kaynaklarda milâttan önce 570 civarında Sisam (Samos) adasında dünyaya geldiği, otuz yaşlarına kadar burada yaşadığı, daha sonra tiran Polykrates’in yönetiminden hoşlanmadığı için Güney İtalya’daki Kroton’a göç ettiği ve orada felsefî, dinî, siyasî mahiyette bir okul kurduğu anlatılır. Pisagorcular denilen, ilk defa aralarında kadınların, kızların da bulunduğu öğrencileri aynı felsefî ve siyasî görüşlere sahip, her alanda ortak konularla uğraşan kimselerdi ve öğrendiklerini, sırlarını açıklamamaya karar vermişlerdi. Hayat ilkeleri basit gıdalarla beslenme, sıkı disiplin kurallarına uyma, nefse hâkim olma, azla yetinme ve ustaya kesin itaatten ibaretti. Halk arasında yaşantıları ve fikirleri bir tarikat gibi görülen Pisagor ve öğrencileri sonuçta, siyasî düşmanlarının tahrikiyle galeyana gelen kalabalık bir kitlenin saldırısına mâruz kaldı. Bazı kaynaklar Pisagor’un bu sırada öldürüldüğünü, bazıları ise Metapontion’a kaçarak bir süre daha yaşadığını bildirmektedir. Böylece Pisagor ve öğrencilerinin Kroton’daki politik etkileri sona ermiş, ancak felsefî ve bilimsel etkileri bütün İlkçağ boyunca devam etmiştir. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı yüzyıllarda Pisagorculuğu yeniden canlandırma çabaları (Yeni Pisagorculuk) olmuşsa da bu etkinliklerde daha çok Pisagor’un efsanesi ve mistik dünya görüşü öne çıkarılmıştır.
Pisagor’un kişiliği ve inançlarıyla ilgili değişik rivayetler bulunmaktadır. Çağdaşlarından bazıları onu bir peygamber olarak tanımıştı. Onun inanışına göre Tanrı evreni sayılar vasıtasıyla düzenlemiştir. Tanrı birlik, dünya çokluktur ve zıtlardan meydana gelmiştir. Bu zıtlar on çifttir: Sınırlı ve sınırsız, tek ve çift, bir ve çok, sağ ve sol, erkek ve dişi, sükûnet ve hareket, doğru ve eğri, aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü, kare ve dikdörtgen. Bu çiftlerin ilk unsurları düzen ilkelerinin, ikinci unsurları düzensizlik ilkelerinin ifadesidir. Zıtlara birliği veren oran ve uyumdur (harmoni). Sayıların uyumunu tam anlamıyla idrak eden kutsallığa ve ölümsüzlüğe erişir. Bu dinî çerçeve içinde ruh göçüne ve bu göçün yalnız insandan insana değil her canlıya olabileceğine inanılır. Bu yüzden Pisagor ve takipçileri et yemezler, hayvan kurban etmezler. Onlara göre bağımsız bir varlığa sahip olan ruh bedenle kurduğu ilişki sonucunda kirlenip saflığını yitirmiştir ve arınmak için başka bir bedene geçmesi, ölümsüzlüğe erişmek için de mutlak bilgiyle aydınlanması gerekir. Pisagor “filozof” terimini ilk kullanan kişidir. Kaynaklara göre kendisini “sophos” (bilge) olarak nitelememiş, onun yerine “philosophos” (bilgelik seven) demeyi tercih etmiştir (Laertios, s. 384). Benimsediği mistik âyinler ve felsefesindeki sayı mistisizmi Doğu din ve felsefelerinden alınmış olduğundan Pisagor’un Doğu’ya seyahatler yaptığına inanılır. Onun Mısır’a gittiğine kesin gözüyle bakılmakta, Pers Hükümdarı Kambiz tarafından esirler arasında Bâbil’e götürüldüğü ve orada rahiplerin yönettiği âyinlere katıldığı kabul edilmektedir. Iamblihos’a göre Bâbil’de yedi yıl kalmış, bu süre zarfında Mecûsîler’den (işgalci Persler) sayılar ve müzik teorisiyle diğer bilgileri öğrenmiştir. Pisagor’un Antikçağ’dan beri süregelen menkıbevî kişiliği İslâm kaynaklarına da yansımıştır. Kādî Sâid’e göre Empedokles’ten (m.ö. V. yüzyıl) sonra yaşayan Pisagor Mısır’da geometri tahsil etmiş, Hz. Süleyman’ın öğrencileri Mısır’a gelince onlardan felsefe okumuştur. Ardından Yunanistan’a dönüp geometri, fizik ve teoloji öğretmiş, bu arada sayısal orantı esasına dayanarak müziği icat etmiş, fakat bunun peygamberlik nurunun kendisine yansımasının bir sonucu olduğunu söylemiştir (Ṭabaḳātü’l-ümem, s. 24; İbnü’l-Kıftî, s. 258).
Eserleri günümüze ulaşmayan Pisagor’un çalışmaları hakkında genelde Aristo’nun, Pisagorcu Filolaos ve Diogenes Laertios’un yazdıklarından bilgi edinilmektedir. Pisagor ve öğrencileri matematiğe büyük önem vermişler ve onu bilim mertebesine yükseltmişlerdir. Günümüzde Pisagor daha çok matematikçi kimliğiyle tanınır. Ancak ona atfedilen buluşların bizzat kendisine mi yoksa okulunun mensuplarına mı ait olduğunu belirlemek mümkün değildir. Çünkü öğrencilerinin ustaya saygı ilkelerinden dolayı yeni buluşlar daima ona mal edilmiştir.
Pisagor matematik konularını dört gruba ayırmıştır: Soyut sayı bilimi (aritmetik), uygulamalı sayı bilimi (müzik), sükûnet halindeki büyüklükler bilimi (geometri) ve hareket halindeki büyüklükler bilimi (astronomi). Daha sonraları “quadrivium” (dörtlü) denilen bu bilim dalları Avrupa uygarlığında eğitimin temelini teşkil etmiştir. Pisagor’a göre sayılar nesnelerin özüdür. Bu düşünceden özel sayılara ve geometrik şekillere özel nitelikler yükleme düşüncesine geçmiştir. Meselâ aile 3, adalet 4, evlilik 5, canlılık 6, uygun durum ya da zaman 7 sayılarıyla gösterilmiştir. 10 en mükemmel sayıdır; ayrıca çift sayılar dişi, tek sayılar erkektir. Geometrik şekillerden en mükemmel düzlem şekli daire, en mükemmel cisim küredir.
Pisagor’un matematiğe asıl katkıları geometri alanındadır. Günümüzde kendi adıyla tanınan, dik üçgenlerle ilgili ünlü teoremi o düşünmüş ve kanıtlamıştır. Ancak onun, bir dik üçgende hipotenüs üzerine çizilen karenin alanının iki dik kenar üzerine çizilen karelerin alanları toplamına eşit olduğunu ifade eden bu teoremi (B͞C2=A͞B2+A͞C2) Mısırlılar’dan ve Mezopotamyalılar’dan öğrendikleriyle kurduğu ve kanıtladığı sanılmaktadır.
Mezopotamya’da bulunan çivi yazılı iki tablet bu olgunun Pisagor’dan en az 1000 yıl önce bilindiğini göstermektedir (Sayılı, s. 195). Ayrıca bir üçgenin iç açıları toplamının 180° tuttuğunu kanıtlayan Pisagor astronomi alanına da büyük bir yenilik getirmiş, dünyanın ve gezegenlerle yıldızların küre şeklinde olduğuna ve dairesel yörüngeler üzerinde hareket ettiğine inandığını açıklamıştır. Onun öğrencisi Filolaos gibi bazıları da dünyayı evrenin merkezine yerleştirmekten vazgeçmiş ve onu gezegen gibi düşünerek hareketli saymışlardır ki bu görüş, XVI. yüzyılda Copernicus’in ortaya koyduğu güneş merkezli evren modelinin ilham kaynağı olmuştur. Pisagor’un görüşleri, tıp alanında evrendeki uyum düşüncesinin insan bedenine uygulanması şeklinde ortaya çıkmıştır. Buna göre bedende yaş ve kuru, sıcak ve soğuk, acı ve tatlı gibi zıt güçlerin dengede olması sağlık durumunu, bu zıtlardan birinin diğerlerinden fazla olması hastalık durumunu gösterir.
İslâm dünyasındaki sayılar teorisi ve müzikle ilgili araştırmalar Pisagor’dan izler taşımaktadır. Özellikle İhvân-ı Safâ Pisagor’dan esinlenmiş, sayılara mistik anlamlar yüklemiş ve tam sayılarla dost sayılara (birbirinin bölenlerinin toplamına eşit olan sayılar) ulaşmaya çalışmıştır. İbn Fellûs el-Mardînî, elementer sayılara dair eserinde sayıları sınıflandırma ve özelliklerini açıklama konusunda Pisagor geleneğini izler. Eserinde Pisagorcu sayı kavramını esas alan bir diğer matematikçi de İbnü’l-Havvâm’dır. Felsefe yanında tasavvuf ve kelâm alanında da Pisagor’un bazı etkilerini görmek mümkündür. Ondan etkilenenler ve görüşlerini nakledenler arasında Kindî, Ebû Bekir er-Râzî, İbn Miskeveyh, Sühreverdî el-Maktûl, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Fahreddin er-Râzî ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî gibi şahsiyetler anılabilir. Basit ilâçlara dair Kitâb fî ebdâli’l-edviyeti’l-müfrede adlı eserine (Sezgin, III, 22) başta Ebû Bekir er-Râzî’nin el-Ḥâvî fi’ṭ-ṭıbb’ı olmak üzere İbnü’l-Cezzâr, İbn Semecûn, İbnü’l-Baytâr, İbn Vâfid gibi tıp ve botanik bilginleri konuya dair çalışmalarında atıflarda bulunmuştur. Pisagor’a nisbet edilen ve Arapça’sı er-Risâletü’ẕ-ẕehebiyye (el-Veṣâya’ẕ-ẕehebiyye) adıyla bilinen öğütler çeşitli Batı dilleri yanında Arapça ve Türkçe olarak yayımlanmıştır (bk. bibl.; İbn Fâtik ve İbn Ebû Usaybia bu öğütleri eserlerinde nakletmiştir).
BİBLİYOGRAFYA
Vaṣiyyetü Fîs̱âġūres eẕ-Ẕehebiyye (nşr. L. Şeyho, Maḳālât Felsefiyye li-meşâhîri’l-müslimîn ve’n-naṣârâ içinde), Kahire 1985, s. 59-63.
Sâid el-Endelüsî, Ṭabaḳātü’l-ümem, s. 24.
İbn Fâtik, Muḫtârü’l-ḥikem ve meḥâsinü’l-kelim (nşr. Abdurrahman Bedevî), Beyrut 1980, s. 52-72.
İbnü’l-Kıftî, İḫbârü’l-ʿulemâʾ (Lippert), s. 258.
İbn Ebû Usaybia, ʿUyûnü’l-enbâʾ, s. 61-70.
W. W. R. Ball, A Short Account of the History of Mathematics, London 1940, s. 19-27.
B. L. van der Waerden, Science Awakening (trc. A. Dresden), Groningen 1954, s. 92-101.
Sezgin, GAS, III, 20-22; IV, 45-46; V, 75-76.
Sarton, Introduction, I, 73.
Aydın Sayılı, Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, Ankara 1982, s. 195, 201.
H. J. Störig, İlkçağ Felsefesi: Hind, Çin, Yunan (trc. Ömer Cemal Güngören), İstanbul 1994, s. 195-198.
Ahmet Cevizci, İlkçağ Felsefesi Tarihi, Bursa 1998, s. 20-24.
D. Laertios, Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri (trc. Candan Şentuna), İstanbul 2003, s. 382-383, 384.
Bekir Karlığa, “Pythagorasçı Felsefenin Türk-İslâm Felsefesine Yansıması”, Felsefe Arkivi, sy. 22-23, İstanbul 1981, s. 245-261.
a.mlf., “Türk-İslâm Kaynaklarına Göre Pythagoras’ın Altın Mısraları”, a.e., s. 263-279.
F. Rosenthal, “Fīt̲h̲āg̲h̲ūras”, EI2 (İng.), II, 929-930.
W. K. C. Guthrie, “Pythagoras and Pythagoreanism”, The Encyclopedia of Philosophy (ed. P. Edwards), London 1972, VII, 37-39.
B. Ramsey, “Pythagoras”, ER, XII, 113-115.