PRAVADİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

PRAVADİ

Müellif: MACHIEL KIEL
PRAVADİ
Müellif: MACHIEL KIEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Erişim Tarihi: 22.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/pravadi
MACHIEL KIEL, "PRAVADİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/pravadi (22.12.2024).
Kopyalama metni

Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda Varna yakınlarında, Karadeniz’e ulaşan İridere havzasında (Provadiysko Plato) söz konusu ırmağın (Provadiyska Reka) her iki yakasında deniz seviyesinden 35 m. yükseklikte kurulmuştur. 1388-1878 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin bir parçası, pek çok camisi ve canlı ekonomisiyle müslüman bir Türk kasabası haline gelmiştir. Müslümanların yanında bu kasabada, kendilerine ait kiliseleri bulunan Bulgar, Ermeni, yahudi toplulukları ve Dubrovnik Cumhuriyeti’nden gelen bir grup tüccar da bulunmaktaydı. Burası Osmanlı idaresinin ilk yüzyılında Niğbolu sancağına, XVI. yüzyıldan itibaren Silistre sancağına bağlı bir kaza merkezi durumundaydı.

Pravadi, bir plato kenarında hemen hemen erişilmesi zor yüksek tepede 200 × 50 m. boyutlarında bir Bizans kalesi olarak X. yüzyılda ortaya çıktı. Adı da Yunanca “koyun (çoban) kalesi” anlamındaki Provaton’dan gelir. Bulgarca ve Slavca kaynaklarda Oveç şeklinde kaydedilmektedir. Bizans (960-1188) ve II. Bulgar İmparatorluğu (1188-1393) döneminde kale idarî ve bir piskoposun oturduğu dinî bir merkezdi. XV. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Neşrî, Pravadi’nin Vezîriâzam Çandarlı Ali Paşa’nın kış seferi esnasında Timurtaş Paşa’nın oğlu Yahşi Bey tarafından ele geçirildiğini yazar (790/1388). Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında cereyan eden Osmanlı iç savaşı esnasında Mûsâ Çelebi tarafından kuşatılıp zaptedildi. Hans Megäst 1444’te, Varna’ya yürüyen Macarlar’ın burayı kuşatıp nasıl ele geçirdiklerini ve yıktıklarını çağdaş bir kaynak olarak tasvir eder. Bu olaylardan sonra Pravadi askerî önemini kaybetti. Kale kayıtlarda geçmekle birlikte sadece birkaç asker (kapıcı) tarafından muhafaza edilen garnizonu bulunmayan küçük bir istihkâm durumundaydı. XV. yüzyılın ortalarından kalma kale muhafızlarıyla ilgili resmî kayıtlarda (Sofia, AOK, nr. 45/29) Pravadi Kalesi’nden ve bir kapıcıdan söz edilirse de muhafızları hakkında bilgi verilmez. 922 (1516) tarihli Tahrir Defteri’nde kaleyi muhafaza etme karşılığında vergiden muaf tutulan üç gruptan (müsellem) bahsedilir. Birinci grup otuz sekiz nefer (erkek) hıristiyandan, ikinci grup yetmiş üç nefer müslümandan oluşmaktaydı. Üçüncü grup ise sekiz hıristiyan zemberekçiden ibaretti. 848 (1444) yılından sonra yüksek bir yamaç üzerinde bulunan kalenin altındaki düzlükten geçen önemli bir yol üzerinde yeni bir kasaba kuruldu. Bu kasabanın gerek Osmanlı hâkimiyetinin ilk dönemlerinde gerekse Bizans-Bulgar orta çağlarında var olduğu konusunda hiçbir bilgi yoktur. Dönemin şartları göz önüne alındığında sivil bir iskân merkezinin bulunmama ihtimali yüksektir.

1444’teki Varna Seferi sırasında kalede ve özellikle buranın güney ve kuzeyindeki açık düzlüklerde bulunan yerleşim yerleri çok ciddi bir yıkımla karşılaştı. Bu kesime II. Murad, Anadolu’dan pek çok Türk’ün yerleştirilmesini emretti. 922 (1516) yılı kayıtlarını özetleyen 937 (1530-31) tarihli defterde Pravadi kasabasının beş müslüman ve bir hıristiyan mahallesine sahip olduğu, bunun yanında ikisi hıristiyan olmak üzere üç özel grubun yer aldığı belirtilir (, nr. 370). Toplam olarak burada 191 müslüman, doksan bir hıristiyan hânesi barınıyordu. Kasabanın, % 68’i müslüman olan ve sayıları 1300 ile 1500 arasında değişen nüfusu vardı. Aynı kaynağa göre Pravadi kazasında % 62’si müslüman Türk olan 163 köyde toplam 2171 hâne bulunuyordu. Müslümanların % 20’sinin yörük ve % 61’den fazlasının sürgün menşeli olduğu söz konusu defterde açık şekilde ifade edilir (, nr. 370, s. 436). Anadolu’dan sürülenlerin önceki sultanların emirleri üzerine bölgeye geldikleri belirtilir. Bu grup 1784 aileyi (yaklaşık 9000 kişi) içermekteydi ve kısmen Pravadi bölgesine, kısmen daha kuzeydeki Dobruca’ya yerleştirilmişti.

Huzurlu geçen XVI. yüzyılda Pravadi kasabası ve civarı hızla gelişti. Köy sayısı 140’tan 182’ye çıktı. Bunların otuzu Bulgar isimleri taşıyordu ve tamamıyla Bulgar hıristiyanlarınca meskûndu. Hepsi de Pravadi’nin civarında yer alıyordu. Müslüman Türk köylerinin çoğu Pravadi kazasının kuzeyindeki düzlükte uzanıyordu. 922-1005 (1516-1597) yılları arasında bu kesimdeki nüfus 2171 hâneden 8158’e çıkarak (yaklaşık 40.000 kişi) dörde katlandı. Hıristiyan köylülerinin de içinde bulunduğu bazı büyük yeni derbend köylerinin kurulmasından ve Osmanlı yöneticileri tarafından iki büyük hıristiyan Arnavut grubun yerleştirilmesinden dolayı hıristiyan nüfusu da arttı (% 38’den % 44’e yükseldi). 1005-1052 (1597-1642) yılları arasında Pravadi kazası hıristiyan Bulgar köylerinden sekizini, yörük ve sürgün köylerinden otuzunu içine alan batı tarafındaki büyük parçanın Yenipazar (Novi Pazar) nahiyesi olarak ayrılmasıyla küçüldü. Bunun ötesinde Pravadi’nin verimsiz arazilerinde kurulmuş olan pek çok yeni Türk köyü de XVII. yüzyılın ilk yarısındaki genel nüfus düşüşü sebebiyle dağıldı. 1642’de Pravadi kazasında sadece seksen dört köy kalmıştı.

Balkan dağları boyunca gelip geçen kuzey-güney yolunun sağladığı kolaylık sebebiyle Pravadi pek çok Avrupalı seyyah tarafından ziyaret edilmiştir. 1581’de Katolik misyoneri Hieronymi, Pravadi’de otuz nüfuslu altı Katolik hânesinin yanında 700 müslüman hânesinin (yaklaşık 3500 kişi) bulunduğunu zikreder. 1590’lı yılların başında Hollandalı seyyah Joost van der Does, Pravadi’de bulunan çok güçlü bir kaleden ve manda derisi satın almak için Dubrovnik’ten (Ragusa) gelen pek çok tüccardan söz eder. Mandalar Pravadi bölgesinde bolca bulunmaktaydı. 1636 yılında Polonyalı Ermeni Oswieciemlı (Auschwitz) David, Pravadi’yi Silistre’den daha küçük, ancak daha güzel bir yer olarak tarif eder. Kurşun kubbeli altı cami ile kiremit çatılı üç cami yanında taş döşenerek yapılmış yolların ve köprülerin bulunduğunu belirtir; ayrıca her türlü esnafın ve her bölgeden gelen insanların barındığı büyük bir bedestenden söz eder. 1649’da Katolik misyoneri iken şehri gören Piskopos Peter Boğdan Bakćić, Pravadi’de taştan yapılmış kiliseleri bulunan elli Katolik ve bunların yanında 300 nüfuslu elli hâne Bulgar Ortodoks hıristiyanın mevcut olduğunu yazar. Bu arada taştan yapılan kurşun kaplı altı büyük camiyi de zikreder. Diğer Polonyalı ve Rus seyyahlar Pravadi’yi pek çok güzel camisi, sarayları, dükkânları, taştan yapılmış kiliseleri olan, elli veya 100 hânelik bir hıristiyan cemaatine sahip, kırmızı ve yeşil renkli işlenmemiş sahtiyan imalâtının yapıldığı, ayrıca kuyumcuları bulunan 1550-2000 hâneli bir yer diye tasvir etmişlerdir. Evliya Çelebi aynı bilgileri vermekle birlikte bunlara bakır işlemeciliğini, iki hamamı, bir yahudi mahallesiyle iki kiliseyi ilâve eder (Seyahatnâme, III, 304-308). Bütün bunlara 1608’den beri Pravadi’de yaşayan ve duvar çinileri Kütahya’dan getirilmiş kendi kiliseleri bulunan bir Ermeni kolonisini de eklemek gerekir. Bu kilisenin temelleri 1973-1974 yıllarında kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılmıştır.

1793’te Rus Albayı Len, Pravadi’yi 3000 evi, pek çok tüccarı ve dükkânı bulunan büyük bir kasaba olarak anlatır. Büyük ve şaheser kubbeli bir cami 1191’de (1777) yapılmıştır. Kasabanın kaderi XIX. yüzyılın başındaki Rus istilâsıyla ve bilhassa 1828-1829 yılındaki yıkıcı savaşla birlikte değişmiş ve kötüye gidiş başlamıştır. Helmuth von Moltke, 1832’de Pravadi bölgesinde her yerde yıkılmış veya ortadan kaldırılmış Türk köylerinin harabelerini görmüştür. 1847’de General Jochmus, Pravadi’de sadece 220 evden bahseder. 1844-1845 tarihli temettüat kayıtlarında Pravadi’de on mahalle zikredilmiştir. Bu mahallelerde 274 müslüman, yirmi altı gayri müslim evi kaydedilmiştir. Kasabada bazı iyileşmeler görülmekle birlikte 1870’li yılların erken dönemlerinde Felix Kanitz yıkılmış cami görmüş, evlerin sayısını da 620 (400 Türk ve 160 Bulgar ve 60 Tatar evi) olarak belirtmiştir. 1286 (1869) tarihli Tuna Vilâyeti Salnâmesi’ndeki rakamlar Kanitz’in verdiği rakamları destekler niteliktedir. Salnâmede ayrıca faal durumda beş camiden, 188 dükkândan, on bir handan, bir kiliseden ve bir sinagogdan söz edilir. Ermeni kilisesi 1828-1829 savaşında yıkılmış ve cemaati dağılmıştır. 1290 (1873) tarihli salnâmede Pravadi kazasının köylerinin (toplam seksen beş) dörtte üçünün müslüman Türkler’den oluştuğu gösterilir. Elli köy müslümanlara, altı köy ise sadece hıristiyan Bulgarlar’a aitken yirmi dokuz köy karışıktı. 1878’de Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra pek çok yeni Bulgar’ın bölgeye akışına rağmen Pravadi nüfus açısından eski haline dönemedi. 1887’de şehir % 46’sı müslüman Türk olan 5088 kişilik nüfusa sahipti. 1934 yılında % 32’si Türk olan toplam 7905 kişilik nüfusu vardı. Buna rağmen şehir Osmanlı hâkimiyeti altındaki durumundan bile daha küçüktü.

Bugün Pravadi hâlâ önemli ölçüde müslüman azınlığa sahipse de gelişme göstermeyen bir taşra kasabası niteliğindedir. Üç tarihî cami zamanımıza bakımsız halde ulaşmıştır: Çarşı Camii, Sarı Hüseyin Paşa Camii, Mesih Paşa Camii ve Hamamı. Çarşı Camii, kitâbesinde 1032 (1623) yılında Yûsuf Bey tarafından yaptırıldığı ve 1066’da (1656) Hacı Ahmed b. Hüsrev tarafından ya tamir edildiği ya da yeniden yapıldığı belirtilir. 922 (1516) tarihli kayıtlarda zikredilen Mesih Paşa Camii’ni ise Mesih Paşa bir mescid olarak yaptırmış, IV. Mehmed zamanında 1075’te (1664-65) Hacı Ahmed tarafından camiye çevrilmiştir. Bu zat Evliya Çelebi tarafından zamanının en zengin ve en nüfuzlu kişisi olarak belirtilir. Sarı Hüseyin Paşa Camii’nden sadece XVI. yüzyıla ait zarif minare otantik biçimde kalmıştır. Diğer yerleri XIX. yüzyılın ikinci yarısından kalmadır ve Gotik kavisli dar pencereleriyle eklektik bir tarzda inşa edilmiştir. Orijinal binanın bânisinin kimliği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Büyük Çoban Camii 1908 yılına kadar ayakta kalabilmiştir (Muhammed Cengiz onun bir fotoğrafını yayımlamıştır). Şehrin merkezindeki saat kulesinin durumu iyidir. Osmanlı döneminden kalan hamam turistik bir tesis olarak durmaktadır. Pravadi’nin nüfusu 2001’de 14.361 idi. Belediyeye bağlı köyleriyle beraber nüfusu 25.993’e ulaşır. Bunların % 70,3’ü Bulgar, kalan kısmın % 13,46’sı Türk ve % 15,8’i Çingene’dir. Pravadi ve köylerindeki toplam nüfusun % 23’ü Sünnî müslüman, % 4,78’i Şiî müslümandır, diğerleri Ortodoks hıristiyandır (% 72,04). Katolikler ve Protestanlar % 1’in altındadır.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 12584.

, Temettuât Defterleri, nr. 12.163, 12.220.

, nr. 86.

370 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Rum-İli Defteri: 937-1530 (nşr. Ahmet Özkılınç v.dğr.), Ankara 2002, II, 434-446.

, I, 244-245.

, III, 304-308.

Georgii Dousae De itinere suo Constantinopolitano, epistola, Leiden 1599, s. 80.

Zehn Gedichte Michael Beheim zur Geschichte Österreichs und Ungarns (ed. Th. G. von Karajan), Wien 1848, s. 40-41.

Acta Bulgariae Ecclesiastica 1565-1799: Monumenta spectantia Historiam Slavorum Meridionalum (ed. E. Fermendžiu), Zagrabiae 1887, s. 9, 76-77.

C. Jireček, Das Fürstenthum Bulgarien, Wien 1891, s. 538-539.

Kratka Istorija na Bılgarskata arhitekture (ed. Chr. Christov), Sofia 1965, s. 602.

, s. 77-79.

Machiel Kiel, “The Heart of Bulgaria. Population and Settlement History of the Districts Provadija, Novi Pazar and Shoumen from the Late-Middle Ages till the end of the Ottoman Period”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir 2005, s. 15-38.

A. Jochmus, “Notes on a Journey into the Balkans, or Mount Haemus in 1847”, , sy. 24 (1854), s. 79.

Chr. Kesjakov, “Pǎtuvanie prez Bǎlgarsko vǎ 1636 god. [Oswiecim]”, Periodičesko Spisanie, XIX-XX, Sofia 1886, s. 63-69.

Mohammed Djinguiz, “L’Islam en Bulgarie et dans la Roumelie orientale”, , sy. 5 (1908), s. 494.

A. Margos, “Izčesnalata armenska kolonija v grad Provadija”, Izvestija na Varnenskoto Arheol. Družestvo, XIV, Varna 1963, s. 93-102.

a.mlf., “Arheologičeski razkopki na Armenskata tsǎrkva Sv. Stefanos v grad Provadija”, Izvestija na Narodnija Muzej - Varna, XII-XVII, Varna 1976, s. 137-140, tables I-VI.

“Provadja”, Kratka Bǎlgarska Enčiklopedija, Sofia 1967, IV, 256.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 339-340 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER