SABÂ-yı KÂŞÂNÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

SABÂ-yı KÂŞÂNÎ

صباي كاشاني
SABÂ-yı KÂŞÂNÎ
Müellif: MUSTAFA ÇİÇEKLER
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2008
Erişim Tarihi: 23.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/saba-yi-kasani
MUSTAFA ÇİÇEKLER, "SABÂ-yı KÂŞÂNÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/saba-yi-kasani (23.11.2024).
Kopyalama metni

1179 (1765) yılında Kâşân’da doğdu. Adı Feth Ali, mahlası “Sabâ”dır. Çağdaşı olan tarihçi Mirza Hasen-i Zenûzî Riyâżü’l-cenne adlı eserinde onun aslen Tebrizli olduğunu, atalarının Safevîler döneminde Tebriz’den Irak’a gidip yerleştiğini belirtir. Bir kısım tarihçiler ise Azerbaycan ahalisinden olup bazan bağımsız, bazan da Zend ve Kaçar hükümdarlarına tâbi olarak emirlik, yöneticilik ve sınır muhafızlığı yapan Dünbülî sülâlesine mensup bulunduğunu ileri sürer. Zend hükümdarlarından Kerîm Han döneminde Feth Ali’nin ailesi Kâşân’a gelmiş, babası Âgā Muhammed şehrin valiliğini yapmış, büyük kardeşi Mirza Muhammed Ali Han da Lutf Ali Han’ın veziri olmuştur.

Tahsilini Kâşân’da yapan Feth Ali, Âgā Feth Ali diye şöhret buldu ve Hacı Süleyman Big Sabâhî-yi Bigdilî’nin öğrencileri arasında yer aldı. Önceleri Lutf Ali Han’ı ve Zend sülâlesine mensup emîrleri metheden Feth Ali, bu sülâlenin yerine Kaçarlar’ın iş başına gelmesi ve kardeşinin Âgā Muhammed Şah Kaçar tarafından öldürülmesinden sonra bir süre gözlerden uzak yaşadı. Feth Ali Şah’ın Âgā Muhammed Şah tarafından Fars hâkimi olarak tayin edilmesi üzerine onun yanına gitti. Kendisi de âlim ve şair olan, Sabâ’nın ailesine yapılan zulümlerden dolayı üzülen Feth Ali Şah onu himayesine aldı.

Feth Ali Şah’ın 1211’de (1797) Tahran’a gelip tahta oturması münasebetiyle Sabâ’nın söylediği kaside şah tarafından beğenildi ve kendisine “melikü’ş-şuarâ” lakabı ile “han” ve “ihtisâbü’l-memâlikî” unvanları verildi. Daha sonra birkaç yıl Kum ve Kâşân’da valilik yaptı, bir müddet Kum Âsitânesi’nin kilit muhafızlığında bulundu. 1223 (1808) yılında Kum’da hastalık ve kuraklık baş gösterince Tahran’a çağrıldı, görevli olarak Azerbaycan ve Türkistan’a gönderildi. Feth Ali Şah, İran-Rus savaşına katılmak üzere 1228’de (1813) Azerbaycan’a gittiğinde Sabâ da onun yanında yer aldı. Dönüş esnasında şahtan Firdevsî’nin Şâhnâme’sinin vezninde Şâhinşâhnâme adıyla bir eser yazmak için izin istedi ve 40.000 beyitlik bu çalışmasını üç yıl içinde tamamladı. 1233 (1818) yılında büyük bir kıtlığın yaşandığı Horasan’a yardım götüren heyetin başında bulunan Sabâ bu yolculuktan sonra “pîş-hıdmet, nedîm-i hâs, melikü’ş-şuarâ” unvanlarıyla Feth Ali Şah’ın sarayında bulundu ve 1238’de (1823) Tahran’da öldü. Şiirlerinin çoğu gazel, mesnevi, rubâî ve terciibend tarzında olup kasidede de çok başarılıydı. Bu konuda Enverî’yi taklit etmekle birlikte kendine has bir üslûp oluşturmuştur. Kânî, Sipihr ve Edîbü’l-Memâlik Ferâhânî gibi şairler onun üslûbunu taklit etmiştir.

Eserleri. 1. Dîvân (nşr. Muhammed Ali Necâtî, Tahran 1341 hş.). Sabâ, 15.000 beyit olduğu tahmin edilen divanında yer alan Zend emîrlerinin methine dair şiirlerini Kaçar şehzadesi Feth Ali Şah’ın hizmetine girince yok etmiştir.

2. Gülşen-i Ṣabâ (nşr. H. Kûhî Kirmânî, Tahran, ts.). Şairin, oğluna nasihat vermek için Sa‘dî-i Şîrâzî’nin Bostân’ı tarzında kaleme aldığı en güzel şiirlerinden meydana gelen eseridir.

3. Şâhinşâhnâme (nşr. Muhtâr Muhsinpûr, Taḥlîl-i Ḥamâse-i Şehinşâhnâme-i Ṣabâ, Tahran 1380 hş.). Eserde Feth Ali Şah’ın ataları, hükümdarlığı zamanında meydana gelen olaylar, Abbas Mirza’nın Ruslar’la savaşması ve fetihleri anlatılır. Sabâ, tarihî bir kahramanlık destanı ortaya koymaya çalışırken Firdevsî’nin üslûbunu taklit ettiğinden eski kelimeleri çokça kullanmış, bu yüzden tarihî olaylar süslü kelimeler içinde kaybolmuştur.

Şairin ayrıca Hz. Muhammed’in hayatı, mûcizeleri, savaşları ve Hz. Ali’nin kahramanlıklarını anlattığı Ḫudâvendnâme adlı eseriyle Hâkānî-yi Şirvânî’nin Tuḥfetü’l-ʿIrâḳeyn’ini taklit ederek kaleme aldığı ʿİbretnâme’den başka (Yahyâ Âryanpûr, I, 23) kendisi hayatta iken nüshası kaybolan 10.000 beyit civarındaki Yûsuf u Züleyḫâ adlı bir eser yazdığı belirtilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Rızâ Kulı Han Hidâyet, Mecmaʿu’l-fuṣaḥâʾ (nşr. Müzâhir Musaffâ), Tahran 1372 hş., II/2, s. 826-915.

, IV, 309-310.

Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, Tebriz 1347 hş., III, 411-412.

Yahyâ Âryanpûr, Ez Ṣabâ tâ Nîmâ, Tahran, ts., I, 20-28.

Mirzâ M. Ali Muallim Habîbâbâdî, Mekârimü’l-âs̱âr, İsfahan 1351 hş., III, 1075-1078.

Ahmed Dîvân Bîgî Şîrâzî, Ḥadîḳatü’ş-şuʿarâʾ, Tahran 1365 hş., II, 969-976.

Abdürrefî‘ Hakīkat, Ferheng-i Şâʿirân-ı Zebân-ı Fârsî, Tahran 1368 hş./1989, s. 338-340.

Hâc Hüseyin Nahcıvânî, “Zindegânî ve Şaḫṣiyyet-i Melikü’ş-şuʿarâʾ Fetḥ ʿAlî Ḫân Ṣabâ”, Neşriyye-i Dânişgede-i Edebiyyât-ı Tebrîz, III, Tebriz 1329 hş., s. 191-200.

Munibur Rahman, “Ṣabā”, , VIII, 665-666.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 331 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER