https://islamansiklopedisi.org.tr/sakiriyye
Farsça’da “hizmetçi” mânasına gelen çâker kelimesinin Arapça’ya şâkir olarak geçtiği ve paralı askerlerden oluşan muhafız birliğine şâkiriyye denildiği kaydedilir. Kelimenin “av ve avlanmak” anlamındaki Farsça şikârdan türediğini söyleyenler de vardır. V. Minorsky ise şâkiriyyenin Soğdca olduğu görüşündedir. Câhiz’e göre birliğin aslî görevi halifeleri koruyup desteklemektir. Kelimenin Farsça veya Soğdca kökenli oluşundan hareketle İslâm öncesine dayanan bir geçmişinin bulunduğu, Sâsânîler döneminde Orta Asya bölgesinde prens ve kumandanların maiyetindeki özel muhafız alaylarına şâkiriyye adı verildiği ileri sürülmektedir.
Sâbit b. Kutbe ve Hureys b. Kutbe el-Huzâî adlı iki kardeşin Buhara bölgesinde Zübeyrîler ile Emevîler arasındaki mücadeleden faydalanarak yanlarında olan 300 kadar şâkiriyye askeriyle birlikte yarı bağımsız hareket ettikleri, Tirmiz’deki yerliler arasında büyük itibar kazanan Sâbit b. Kutbe’nin mahallî hükümdarlar gibi etrafında şâkiriyyenin yer aldığı kaydedilmektedir. Ancak bu şâkiriyyenin etnik kökenine dair kaynaklarda bilgi yoktur. Abdullah b. Zübeyr’in ortadan kaldırılmasından sonra (73/692) Tirmiz’de Emevîler’e karşı mücadelesini sürdüren Mûsâ b. Abdullah ile şâkiriyyenin arası açılınca (85/704) bunların Türgiş tarhanından (tarhûn), Soğd ihşîdinden ve Eftalitler’den yardım istemeleri Türk asıllı olmaları ihtimalini güçlendirmektedir. Sürekli biçimde efendilerinin yanında bulunan şâkiriyyenin bir kısmı liderleri öldürülünce tarhanın hizmetinde çalışmaya devam etmiştir. Orta Asya’daki Türk prensleri nezdindeki şâkiriyye birlikleri bölgeye gelen Emevî emîrleri tarafından benimsenmiş, onlar da düşmana âni saldırı düzenleme ve kuşatmalar için özel eğitimli şâkiriyye birlikleri oluşturmuştur. Hâşim b. Amr b. Kays’ın hizmetindeki şâkiriyyenin Buhara ve Soğd tarhanı ile yapılan savaşa (111/729) katıldığı, yine Türk hakanı ile Belh yakınlarında cereyan eden bir savaşta (119/737) Emevî ordusunun sağ kanadında müstakil bir bölük halinde yer aldığı kaydedilmektedir. Emevîler devrinde Horasan bölgesine gelen Arap emîrleri de İran soylularına özenerek savaşlara şâkiriyye birlikleriyle katılmıştır. 96 (714-15) yılında Kûfe yakınlarında Hâricîler’le yapılan bir savaşta şâkiriyyeye mensup bir askerin efendisini korumak için kahramanca savaştığı belirtilmektedir. Bu olaydan şâkiriyyenin Irak bölgesinde faal olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklarda şâkiriyye kelimesinin çoğunlukla Türkler’e dair bahislerde geçmesi konunun eski bir Türk geleneği boyutu olduğuna işaret sayılabilir. Nitekim Oğuz hükümdarlarının emrinde 1000 şâkirin bulunduğu bilinmektedir (Barthold, s. 195).
Şâkiriyye Abbâsîler döneminde ordunun resmî birimi haline gelmiştir. Abbâsîler’de muhafız ordusu “eş-şâkiriyye, el-memâlîkü’l-hucriyye, el-muhtârûn, es-sâciyye, el-ebnâ” gibi birliklerden oluşuyordu. İlk defa Hârûnürreşîd zamanında sarayda şâkiriyyeden özel bir muhafız alayı teşkil edilmiştir. Me’mûn ve Mu‘tasım-Billâh devrinden itibaren Türkler’in nüfuzlarının artmasıyla birlikte şâkiriyye birlikleri askerî sistemin içine alınmıştır. Taberî, 225 (840) yılı olaylarını anlatırken Yemen Valisi Ca‘fer b. Dînâr’ın şâkiriyye alayına saldırmasına öfkelenen Halife Mu‘tasım’ın valiyi görevinden azlettiğini kaydeder. Şâkiriyye özellikle Mütevekkil-Alellah’tan (847-861) sonraki iç karışıklıklar döneminde Mısır, Azerbaycan, Fars, Ahvaz, Kûfe ve Sugūr’da idareci ve kumandanların emrinde bulundurulmuş eyaletlerde çıkan isyanları bastırmak için kullanılmıştır. Azerbaycan’da başlatılan bir isyanı bastırmak için Halife Mütevekkil tarafından 4000 şâkiriyye askeri gönderilmiştir. Bu dönemde, özel eğitilmiş askerî birim haline dönüştürülen şâkiriyye birlikleri halifelik üzerinde nüfuz kuran Türk kumandanlarına karşı verilen mücadeleye aktif şekilde katılmıştır. Mu‘tez-Billâh’ın hilâfet merkezini Sâmerrâ’dan Bağdat’a taşıma çağrısına sadece şâkiriyye askerleri katılmıştır. Mu‘tezz’in Türk kumandanları tarafından öldürüldüğü ve Mühtedî-Billâh’a biat edildiği haberi üzerine şâkiriyye askerleri halk ile birlikte Bağdat ve Sâmerrâ’da ayaklanmıştır. Şâkiriyye, emîrler arasındaki iktidar mücadelesinde Boğa el-Kebîr’e karşı mücadele eden Boğa es-Sagīr ve Vasîf’in yanında yer almıştır. Abbâsî ordusunda Mağribli ve Türk askerlerinden daha imtiyazlı bir grubu oluşturan şâkiriyyenin maaşları diğer askerlere göre yüksekti. Dört ayda bir aldıkları maaşlarıyla ilgili işleri takip eden özel bir divanları vardı (Ya‘kūbî, II, 488). Şâkiriyye genellikle Abbâsî sarayının hizmetinde bulunduğundan halifelerin cülûs merasimlerine özel kıyafetleriyle katılırdı.
BİBLİYOGRAFYA
Fîrûzâbâdî, al-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, Kahire 1344, II, 63.
Tâcü’l-ʿarûs, “şkr” md.
Câhiz, Resâʾil (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Beyrut 1991, III, 190, 317.
Ya‘kūbî, Târîḫ, II, 488, 596.
Taberî, Târîḫ, Beyrut 1407/1987, V, 322-323, 343, 345, 354, 357, 360, 365-366, 372, 383, 390, 411, 413, 418-420, 433, 436-438, 458, 471, a.e.: The History of al-Ṭabarī (trc. C. E. Bosworth), Albany-New York 1991, XXXIII, 179, 506.
Şerefüzzamân Tâhir el-Mervezî, el-Fuṣûl ḥavle’ṣ-Ṣîn ve’t-Türk ve’l-Hind münteḫabe min kitâbi Ṭabâʾiʿi’l-ḥayevân (nşr. ve trc. V. Minorsky), London 1942, trc. s. 94.
C. Zeydân, Medeniyyet-i İslâmiyye Târihi (trc. Zekî Mugāmiz), İstanbul 1328-29, I, 145.
J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 236.
Ramazan Şeşen, İbn Fazlan Seyahatnâmesi, İstanbul 1975, s. 96.
Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1980, s. 114-116, 121, 139, 152.
Mustafa Zeki Terzi, Abbâsîler Döneminde Askerî Teşkilât (doktora tezi, 1986), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 66.
V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), Ankara 1990, s. 195, 198.
Nu‘mân Sâbit, el-ʿAskeriyye fî ʿahdi’l-ʿAbbâsiyyîn, Bağdad 1998, s. 180.
Khalīl ‘Athāmina, “Non-Arab Regiments and Private Militias During the Umayyad Period”, Arabica, XLV, Leiden 1998, s. 347-378.
a.mlf., “al-S̲h̲ākiriyya”, EI2 (İng.), IX, 249-250.