https://islamansiklopedisi.org.tr/sebilci-huseyin
İstanbul Fatih semtindeki Sultanselim mahallesinde (bazı kayıtlarda Şehremini) doğdu. Babası İhsan Bey, annesi Âmine Hanım’dır. Annesinin saray mevlidhanlarından olduğu söylenir. Okurlar soyadını almışsa da bunu hiç kullanmamış, Sebilci kelimesi onun isminde bir sembol olarak kalmıştır. Küçük yaşta Kasımpaşa’daki Hüsameddin Efendi Dergâhı postnişini amcası Muhammed İzzet Dede’nin delâletiyle Uşşâkıyye tarikatına intisap etti. Sekiz-on yaşlarından itibaren muharrem ayında babası ve kardeşi Mazhar ile birlikte sırtlarında meşinden bir elbise, omuzlarında kırba, ellerinde tombak kâselerle sokak sokak dolaşıp mersiye ve ilâhiler okuyarak su dağıttığından Sebilci Hüseyin olarak tanındı.
1913’te Balkan Harbi’nde askere alınmasının ardından I. Dünya Savaşı’nda hükümetin emriyle Veled Çelebi’nin (İzbudak) kumandanlığında, gönüllü Mevlevî dervişlerinden oluşan Mücâhidîn-i Mevleviyye alaylarının mutriban grubunda önce Halep, sonra da Şam cephesinde marş muallimliğiyle görevlendirildi. Beş yıllık askerliğinin ardından tekkeler kapanıncaya kadar (1925) zâkirlik görevine devam etti. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren bir süre başta Kemânî Memduh olmak üzere birçok ünlü sanatkârla birlikte İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde fasıl topluluklarında gazelhanlık ve hânendelik yaptı, özel ve resmî kurumlarda mûsiki dersleri verdi. Bilhassa 1950’li yıllardan sonra mersiyehanlık kültürünün yavaş yavaş unutulmaya yüz tutması üzerine katıldığı mevlid merasimlerindeki icralarıyla daha çok mevlidhan olarak anılmaya başlandı. 1967 yılından vefatına kadar her yıl Konya’ya giderek orada mevlid merasimlerine iştirak etmeyi âdet haline getirdiği söylenir. Hüseyin Sebilci, 28 Ağustos 1975’te Üsküdar’daki evinin kapısının önünde ansızın vefat etti. İki gün sonra Üsküdar’daki Yeni Vâlide Sultan Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda, Karacaahmet Mescidi’nin bulunduğu adada defnedildi. Cenazesi, Sahaflar Şeyhi olarak tanınan Muzaffer Ozak’ın bizzat yönettiği tasavvufî gelenekle kaldırıldı. Mezar taşındaki 30 Ağustos’ta vefat ettiğine dair kayıt, doğru değildir.
Dinî mûsikide mersiye formunun son temsilcilerinden kabul edilen Hüseyin Sebilci, düzenli bir mûsiki öğrenimi görmemesine rağmen aldığı orta seviyedeki derslerle kendini yetiştirdi. Bahariye Mevlevîhânesi kudümzenbaşısı Şevki Dede, amcası Muhammed İzzet Dede ve Kasımpaşalı ünlü zâkirbaşı şeyh Mehmed Celâleddin Efendi’den dinî mûsiki; Selânikli Ahmed Efendi ve Ûdî Abdi Bey’den klasik mûsiki meşketti. Gençlik yıllarında başta Tophane’deki Kādirîhâne, Kasımpaşa’daki Ali Aynî Baba Tekkesi, Karagümrük’teki Nûreddin Cerrâhî Tekkesi olmak üzere pek çok tekkede zâkirlik yaptı. Ayrıca Hâfız Şaşı Osman, Süleyman Karabacak ve Deli Hüseyin Efendi gibi dönemin meşhur mevlidhanlarıyla okuduğu mevlidlerle bu sahada şöhreti yayıldı. Nâzik ve mütevazi kişiliğiyle tanınan Sebilci Hüseyin’in nota bilmemesine rağmen sahip olduğu kuvvetli usul bilgisi, eserleri okurken ona derin bir hâkimiyet sağlamıştır. Fazla iddialı bir sese sahip olmasa da kendine özgü gırtlak nağmeleri ve makam geçkileriyle âdeta yeni bir tavır ortaya koydu. Özellikle tekkelerdeki zikir esnasında tatbik edilen “perde kaldırma tavrı”nı çok iyi uyguladığı söylenir.
Kaside okurken tekrarlarda bir önceki güfteyi aynen okumayıp kendisinden bazı ilâveler yapması icracılığının önemli özelliklerindendir. Sebilci Hüseyin’in bestelediği ilâhi, tevşîh ve nefesler onun bestekârlık sahasındaki başarılarının açık bir göstergesidir. Lirik ve parlak bir üslûpla bestelediği eserlerindeki usul ve güfte uyuşması bilhassa melodik yapının oluşumundaki en büyük etken olmuştur. Ahmet Gül, yaptığı çalışmada onun bestelemiş olduğu dinî eserlerden kırk iki tanesinin notasını güftesiyle birlikte tesbit etmiştir. Bir na‘t-ı şerif kaleme almış, bazı filmlerde de gazeller okumuştur. Onun ilk Türk hava şehidleri için okuduğu, “Ağla annem, ağlamanın yeridir / Tayyareden düşen oğul Fethi’dir” mısraıyla biten “Hava Şehitleri Mersiyesi” plak haline gelmiş önemli bir kayıttır. Ayrıca özel toplantılarda kaydedilmiş pek çok ses bandı günümüzde mûsiki çevrelerindeki özel arşivlerde yer almaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
H. Rahmi Şenses, Bugünün Meşhur Huffaz-ı Kiramı ve Mevlithanları, İstanbul 1965, s. 60-62.
Ahmet Gül, Hüseyin Sebilci’nin Hayatı ve Dînî Besteleri (yüksek lisans tezi, 1999), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ramazan Alparslan, İstanbul Ehl-i Kur’an ve Mevlithanları, İstanbul 2014, s. 45-46.
“Bestekâr ve Mevlidhan Sebilci Hüseyin (1894-1975)”, Yeşilay Dergisi, sy. 504, İstanbul 1975, s. 25.