https://islamansiklopedisi.org.tr/seleme-b-ekva
Medine yakınlarında yaşayan Eslemoğulları kabilesi içinde doğdu. Ekva‘ diye bilinen dedesi Sinân b. Abdullah’a nisbet edilerek İbnü’l-Ekva‘ olarak anılır. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında adının geçmemesinden hareketle bu dönemde henüz İslâm’a girmediği veya yaşının küçük olduğu söylenebilir. İlk defa Hudeybiye Antlaşması’nda bulundu; yolunda ölmeye hazır olduğunu belirterek Hz. Peygamber’e biat etti ve bu biatını Resûlullah’ın isteği üzerine iki veya üç defa tekrarladı (Buhârî, “Cihâd”, 110; Mizzî, XI, 301). Kendi ifadesine göre yedi gazveye katılmış, ayrıca Resûlullah’ın gönderdiği dokuz seriyyede yer almış, bunlardan birine Hz. Ebû Bekir’in, diğerine Üsâme b. Zeyd’in kumanda ettiğini söylemiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 45; Müslim, “Cihâd”, 148; İbn Sa‘d, IV, 305). Hudeybiye’den sonra Gābe Gazvesi’ne, Hayber’in ve Mekke’nin fethine, Huneyn ve Tâif seferleriyle Tebük Savaşı’na iştirak etti. Özellikle Gābe Gazvesi’nde büyük kahramanlık göstererek Hz. Peygamber’in takdirini kazandı. Bir grup Gatafânlı ve Fezâreli, Resûlullah’ın Gābe mevkiinde otlatılan develerine saldırıp çobanı öldürmüş, yirmi kadar deve ile çobanın annesini alıp götürmüştü. Bunu haber alan Seleme tek başına harekete geçip bir taraftan gür sesiyle etrafa baskını duyurmaya çalıştı, diğer taraftan develeri kurtarmak için yaya olarak yağmacıların peşine düştü, nihayet Zûkared denilen su kuyusu başında develeri ve çobanın annesini yağmacıların elinden kurtardı. Medine’ye dönerken, yağmacıları yakalamak üzere yola çıkan Hz. Peygamber ve bir grup müslümanla karşılaştı ve bir müfrezeyle yağmacıların peşine düşmeyi teklif etti. Ancak Resûl-i Ekrem yapılması gerekeni kendisinin yaptığını belirterek buna gerek kalmadığını söyledi ve onu terkisine alarak Medine’ye döndü (Buhârî, “Meġāzî”, 38; Müslim, “Cihâd”, 131, 132). Bu gayreti ve cesaretinden dolayı Hz. Peygamber Seleme’yi, “Bugün en iyi piyademiz Seleme’dir” sözleriyle övdü (Taberânî, VII, 16, 20), ona biri piyade, diğeri süvari hissesi olmak üzere iki pay verdi (Müslim, “Cihâd”, 132).
Resûlullah’ın kendisini defalarca bineğinin arkasına aldığını, birçok defa başını okşadığını, kendisine ve aile fertlerine hayır dua ettiğini belirten Seleme Resûl-i Ekrem’in yakın çevresinde yer aldı, zaman zaman gönüllü olarak korumalığını yaptı ve avladığı hayvan etlerinden ona ikramda bulundu (Taberânî, VII, 6, 24). Seleme b. Ekva‘, Hz. Peygamber’in vefatından sonraki dönemde özellikle Kuzey Afrika taraflarına düzenlenen seferlere katılmakla birlikte daha çok hadis rivayeti ve fetva ile meşgul oldu. İyi bir binici, ok atıcı, aynı zamanda güzel ahlâk sahibi ve cömert bir şahsiyet olarak tavsif edilen Seleme, Hz. Osman’ın vefatından sonra Medine yakınındaki Rebeze’ye yerleşerek hayatını burada sürdürdü. Son zamanlarında gözlerini kaybetti. Ölümünden birkaç gün önce bir vesile ile Medine’ye geldi. Ölüm tarihi hakkında farklı görüşler bulunmakla beraber çoğunluğun tercih ettiği rivayete göre 74 (693) yılında seksen yaşlarında burada vefat etti (vefatı ve yaşıyla ilgili farklı görüşler için bk. Hikmet Beşîr Yâsîn, s. 45-47).
Seleme b. Ekva‘, Resûl-i Ekrem’den başka Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Talha b. Ubeydullah’tan rivayette bulunmuştur. Bazı kaynaklarda onun Hz. Peygamber’den yetmiş yedi hadis naklettiği belirtilmekteyse de son dönemde yapılan bir araştırmada rivayetlerinin sadece Kütüb-i Sitte ile Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde bir kısmı mükerrer olmak üzere 174’e ulaştığı görülmektedir. Otuz dokuzu sülâsiyyâttan olan bu rivayetlerin on altısı Buhârî ve Müslim tarafından ittifakla rivayet edilmiştir (a.g.e., s. 44-45, 51 vd., 389). Başlıca râvileri oğlu İyâs, hizmetlisi Yezîd b. Ebû Ubeyd, Abdurrahman b. Abdullah b. Kâ‘b b. Mâlik, Ebû Seleme b. Abdurrahman, Hasan b. Muhammed b. Hanefiyye, Zeyd b. Eslem, Yezîd b. Husayfe ve Mûsâ b. İbrâhim b. Abdurrahman el-Mahzûmî gibi tâbiîlerdir. Hikmet Beşîr Yâsîn, Merviyyâtü’ṣ-ṣaḥâbî Seleme b. el-Ekvaʿ fi’l-Kütübi’s-sitte ve Muvaṭṭaʾi Mâlik ve Müsnedi Aḥmed adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamış (1402/1982, Ümmülkurâ Üniversitesi Şeriat Fakültesi), daha sonra bunu yayımlamıştır (Cidde 1404/1984).
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, IV, 45-55.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, IV, 305-308.
Halîfe b. Hayyât, et-Târîḫ (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Riyad 1405/1985, s. 271.
Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, IV, 69.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 323.
Taberânî, el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut 1405/1985, VII, 5-37.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, II, 87-89.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 271-272.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XI, 301-302.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, III, 326-331.
İbn Hacer, el-İṣâbe, II, 66-67.
Hikmet Beşîr Yâsîn, Merviyyâtü’ṣ-ṣaḥâbî Seleme b. el-Ekvaʿ fi’l-Kütübi’s-sitte ve Muvaṭṭaʾi Mâlik ve Müsnedi Aḥmed, Cidde 1404/1984.
Hüseyin Algül, “Gābe Gazvesi”, DİA, XIII, 267-268.