SEMÜRE b. CÜNDEB - TDV İslâm Ansiklopedisi

SEMÜRE b. CÜNDEB

سمرة بن جندب
Müellif: BÜNYAMİN ERUL
SEMÜRE b. CÜNDEB
Müellif: BÜNYAMİN ERUL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2009
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/semure-b-cundeb
BÜNYAMİN ERUL, "SEMÜRE b. CÜNDEB", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/semure-b-cundeb (21.11.2024).
Kopyalama metni

Muhtemelen 612’de doğdu. En çok kullanılan künyesi Ebû Saîd olmakla birlikte Ebû Abdurrahman, Ebû Abdullah, Ebû Süleyman, Ebû Muhammed gibi künyelerle de anılır. Henüz küçükken babasını kaybedince siyahî bir kadın olan annesi onu alıp Medine’ye geldi. Çocuğuna da bakmak şartıyla ensardan Ebû Saîd el-Hudrî’nin amcası Mürey b. Sinân b. Sa‘lebe ile evlendi ve Semüre büyüyünceye kadar onun bakımını üvey babası üstlendi. Semüre on beş yaşlarında iken akranı olan Râfi‘ b. Hadîc ile birlikte muhtemelen Uhud Gazvesi’ne katılmak istedi ve iyi ok attığı için arkadaşının orduya alınıp kendisinin geride bırakılmasına itiraz etti. Resûl-i Ekrem’e güreştikleri takdirde Râfi‘i yeneceğini söyledi ve gücünü ispatlaması üzerine orduya alındı. Onun Bey‘atürrıdvân’da da bulunduğu zikredilmektedir (, I, 47). Semüre ilk gençlik yıllarında Hz. Peygamber’in yanında bulundu ve kendisinden duyduğu hadisleri titizlikle ezberlemeye çalıştı. Yaşının küçüklüğü sebebiyle Resûlullah’ın sohbet meclislerinde konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ettiğini ifade eder ki bugün ona nisbet edilen eṣ-Ṣaḥîfe bunun bir ürünüdür.

Semüre önceleri Kûfe’nin Künâse bölgesine yerleşti, daha sonra Basra’dan bir ev alarak oraya göç etti ve bu şehrin imar planlarıyla ilgilendi. Basra Valisi Ziyâd b. Ebîh’e Kûfe valiliği de verilince Ziyâd Kûfe’ye gittiğinde Semüre’yi Basra’da, Basra’ya gidince Kûfe’de yerine vekil olarak bırakırdı. Ziyâd b. Ebîh’in ölümü üzerine Halife Muâviye onun bu göreve devam etmesini istediği için Semüre on sekiz ay daha Basra valiliği yaptı, ardından azledilerek yerine Abdullah b. Amr b. Gaylân getirildi. Sadakatine rağmen Muâviye’nin kendisini azletmesine kızan Semüre, kızı Ümmü Sâbit’i Hz. Ali taraftarlığı ile bilinen Muhtâr es-Sekafî ile evlendirerek onunla ilişkilerini güçlendirdi. Valiliği sırasında, müslümanları tekfir edip cinayetler işleyen Hâricîler’e karşı çok sert davrandığı için onların büyük tepkisiyle karşılaştı. Ancak İbn Sîrîn ve Hasan-ı Basrî gibi Semüre’yi iyi tanıyanlar kendisinden övgüyle söz etmiş, rivayet ettiği hadislerinin sıhhatine vurgu yapmıştır.

Muâviye’nin halifeliği döneminde Kûfe’de veya Basra’da 60 (680) yılında vefat eden Semüre b. Cündeb’in ölüm tarihi 58 veya 59 olarak da zikredilmiştir. Bir rivayete göre Hz. Peygamber bir mecliste içlerinde Ebû Hüreyre, Semüre ve Ebû Mahzûre’nin de bulunduğu on (veya yedi) sahâbîden geriye kalan en son kişinin ateşte öleceğini ifade etmiş (, I, 107; Taberânî, VII, 177), bunlardan Ebû Hüreyre 58 (678), Ebû Mahzûre 59 ve Semüre 60 (680) yılında ölmüştür. Aşırı soğuklar yüzünden hastalanan Semüre’ye iyileşmesi için kaynamakta olan bir suyun üzerinde oturmasının tavsiye edildiği, kazanın üstüne oturmaya çalışırken içine düşerek öldüğü nakledilmiş, bu olay rivayet edilen hadisteki ifade ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Kaynaklarda Semüre’nin eṣ-Ṣaḥîfe’sini hadis rivayetiyle meşgul olan Sa‘d, Süleyman, Saîd, Abdurrahman, Mutarrif ve Ahmed adlı oğulları ile Ümmü Sâbit adlı kızına bıraktığı, torunları Hubeyb b. Süleyman, Ca‘fer b. Sa‘d ve İshak b. Sa‘d’ın da ailede ilim ve rivayet geleneğini sürdürdüğü, hatta Meysere ve Saîd b. Ebû Hind adlı iki kölesinin de onun hadislerini rivayet edenler arasında yer aldığı belirtilmektedir. İslâm dünyasında ilk usturlabı yaparak kullandığı kaydedilen astronomi âlimi Muhammed b. İbrâhim el-Fezârî onun torunlarındandır.

Semüre’nin Resûl-i Ekrem’den naklettiği hadis sayısı Bakī b. Mahled’e göre 123, Zehebî’ye göre 132’dir. Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’de ondan fazla, Ṣaḥîḥ-i Müslim’de on iki hadisi bulunmakta, bu rivayetlerin bir kısmı her iki eserde de yer almaktadır. Ayrıca Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde 190, Taberânî’nin el-Muʿcemü’l-kebîr’inde 356, Hâkim’in el-Müstedrek’inde otuzu aşkın rivayeti mevcuttur. Zehebî’nin âlim sahâbîler arasında zikrettiği Semüre, Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tan hadis rivayet etmiş, kendisinden başta oğulları Sa‘d ve Süleyman olmak üzere Şa‘bî, Ebû Kılâbe el-Cermî, Abdullah b. Büreyde, İbn Sîrîn, Ebû Recâ el-Utâridî, Ebû Nadre ve Hasan-ı Basrî gibi muhaddisler rivayette bulunmuştur. Hasan-ı Basrî’nin akîkaya dair bir rivayeti dışında Semüre’den doğrudan hadis dinlemediği, diğer rivayetlerini onun eṣ-Ṣaḥîfe’sinden aldığı belirtilmektedir. Hasan-ı Basrî’nin Semüre’den büyük bir nüsha rivayet ettiğine dair İbn Hacer el-Askalânî’nin açıklaması da eṣ-Ṣaḥîfe ile ilgilidir. Uzun yıllar Basra ve Kûfe’de yaşaması sebebiyle Semüre’nin hadisleri daha çok bu bölgede yaygınlaşmıştır.

Rivayetlerinin değişikliğe uğramaması konusunda titiz davrandığı belirtilen Semüre’nin adı hadis yazan sahâbîler arasında da geçmekte ve “Semüre b. Cündeb’den oğullarına” diye başlayan sahîfesinin (, I, 26) oğullarına emanet ettiği uzunca bir risâle olduğu kaynaklarda ifade edilmektedir. İbn Sîrîn, “Semüre’nin oğullarına emanet ettiği risâlede pek çok ilim vardır” demekte (, II, 79), 118 rivayeti ihtiva eden sahîfenin içeriği Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde (V, 7-23) ve Taberânî’nin el-Muʿcemü’l-kebîr’inde (VII, 177-270) yer almaktadır. Abdülazîz Ubeydullah er-Rahmânî Merviyyâtü Semüre b. Cündeb el-Fezârî fî Müsnedi’l-İmâm Aḥmed adıyla bir yüksek lisans çalışması yapmıştır (1401, Câmiatü Ümmü’l-kurâ eş-şerîa ve’d-dirâsâtü’l-ulyâ [Mekke]).


BİBLİYOGRAFYA

, V, 7-23.

, I, 384, 392; II, 228, 247.

, VI, 34; VII, 49-50.

, I, 26; IV, 176-177.

a.mlf., , I, 107.

Taberânî, el-Muʿcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), VII, 177-270.

, II, 77-79.

, II, 454-455.

, XII, 130-134.

, III, 183-186.

a.mlf., , I, 47.

, II, 78-79.

a.mlf., , IV, 236-237.

M. Mustafa el-A‘zamî, Dirâsât fi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî, Beyrut 1985, I, 111-112.

Abdüssettâr eş-Şeyh, Aʿlâmü’l-ḥuffâẓ ve’l-muḥaddis̱în, Dımaşk-Beyrut 1417/1997, II, 295-308.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 501-502 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER