https://islamansiklopedisi.org.tr/sevk-tasadduk-huseyin
Leknev şehrinde doğdu. Daha çok Nevvâb Mirza diye tanındı ve şiirlerinde “Şevk” mahlasını kullandı. Babası Âkā Ali Han ve babasının amcası Mirza Ali Han bölgenin meşhur hekimleridir. Mirza Ali Han’a Leknev nevvâbı tarafından “hekîmü’l-mülûk” unvanı verilmişti. İyi bir öğrenim gören ve değişik ilim dallarında yetişen Şevk de bu mesleği seçtiğinden “hekîm” lakabını aldı. Çocukluğundan beri şiir ve edebiyata ilgi duyan bir arkadaş topluluğu içinde yer alan Şevk arkadaşlarının etkisiyle küçük yaşta şiir söylemeye başladı. Bu toplulukla birlikte avlanma, panayır ve eğlence mekânlarını dolaşmanın yanı sıra Şiî bir aileden geldiği için Kerbelâ ve âşûrâ törenlerine de katıldı. Kendi döneminde Leknev’in seçkinleri tarafından yas merasiminden çok eğlence meclisi olarak görülmeye başlanan bu törenler şiirini geliştirmesinde bir teşvik unsuru oldu. Eved (Oudh, Evadh) nevvâblarının sarayında büyük nüfuzu bulunan Mirza Ali Han’ın itibar sahibi oğlu Hekîm Mesîhuddevle Bahâdır kendisinden farklı bir mizaca sahip, zevk ve eğlenceye düşkün olan Şevk’i saraydan uzak tutmaya çalıştıysa da o Vâcid Ali Şah zamanında sarayda görev almayı başardı. Şevk, Leknev’de vefat etti.
Dönemin ünlü şairi Âteş’in talebesi olan Şevk hayat tarzı, düşünceleri, eserlerinde işlediği konular ve bunları ele alış biçimiyle klasik bir Leknev ekolü şairidir. Şevk’in özellikle mesnevileri şiddetle eleştirilmiş, buna karşılık üslûbunun etkileyiciliği, dilinin akıcılığı ve sadeliğiyle devrin büyük şairleri arasında yer almıştır. Daha çok mesnevileriyle ün kazanan Şevk’in eserleri arasında dört mesnevisi önemlidir: Ferîb-i ʿIşḳ, Bahâr-ı ʿIşḳ, Zehr-i ʿIşḳ (nşr. Emîr Hasan Nûrânî, Dehli 1980; nşr. Mecnûn Gorakpûrî, Karaçi 2005) ve Lezzet-i ʿIşḳ. Bunlardan ilk üçü Fermân Fetihpûrî (Lahor 1972) ve Reşîd Hasan Han (New Delhi 1998) tarafından bir arada neşredilmiştir. Şevk’in mesnevilerini Atâullah Pâlvî de Mes̱neviyyât-ı Şevḳ adıyla yayımlamıştır (Patna 1975). Bunlardan başka az sayıda gazeli, müteferrik beyitleriyle kırk bir bentlik “vâsuht”u bulunmaktadır. Şairin en çok bilinen eseri olan Zehr-i ʿIşḳ’ta hacca giden kocası tarafından Şevk’in evine bırakılan genç bir kadınla Şevk’in kayınbiraderi arasında geçen gerçek bir aşk macerası anlatılır. Hacdan dönen kocası eşini almaya gidince âşığından ayrılmaya dayanamayan kadın intihar eder. Şairin böyle bir olaydan etkilenerek yazdığı bu mesnevideki duygu yoğunluğu ve anlatım coşkusu, Urduca’nın en meşhur mesnevilerinden kabul edilen Siḥrü’l-beyân’dan daha çok beğenilmiştir (Ebü’l-Leys Sıddîkī, s. 604-605). Şevk’in külliyatını yayımlayan Şah Abdüsselâm (Leknev 1978) mesneviyi İngilizce’ye çevirmiştir (Zahr-i Ishq or The Poison of Love, Delhi 1982).
BİBLİYOGRAFYA
Abdülhalîm Şerer, Güzeşte-i Leknev (nşr. M. İkrâm Çağatâyî), Lahor 2006, s. 117, 340.
Seyyid Muhammed Akīl Rızvî, Urdû Mes̱nevî kâ İrtiḳā, Leknev 1983, s. 236-242.
Muhammad Sadiq, A History of Urdu Literature, Delhi 1984, s. 198-201.
Ebü’l-Leys Sıddîkī, Leknev kâ Debistân-ı Şâʿirî, Karaçi 1987, s. 604-625.
J. A. Haywood, “S̲h̲awḳ”, EI2 (İng.), IX, 377-378.