https://islamansiklopedisi.org.tr/siccil
Arapça asıllı olduğunu düşünen dilcilere göre kelimenin aslı secl kökünden türemiş olup “kocaman, katı ve sert” mânasına gelen secîldir, daha sonra mübalağa ifade eden siccîl şekline dönüşmüştür. Buna göre siccîl, “taş ve çamurun ileri derecede sertleşmiş karışımı veya ateşte pişirilip taşlaşmış çamur” anlamında kullanılır. Dilciler arasında tercih edilen anlayışa göre ise siccîl, Farsça’da “taş” anlamına gelen seng ile “çamur” mânasındaki gil kelimesinden meydana gelmiştir. Buna göre senggil olması gerekirken Farsça’dan Arapça’ya geçişte “siccîl”e dönüşmüştür (Lisânü’l-ʿArab, “scl” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “scl” md.). Aynı açıklama İbn Abbas’tan da nakledilmiştir (Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, VII, 215). Bazı şarkiyatçılar, siccîlin Akkadlar’da “yumuşak taş” mânasında kullanılan Sumerce asıllı sikillu veya shigilludan geldiğini ileri sürmüştür. Yine Ârâmîce’de “minber taşı” anlamındaki sgyl veya sgl kelimeleriyle de benzerlik taşıdığı, Mezopotamya’dan Suriye yakınlarındaki Arap lehçelerine geçtiği ve Hz. Peygamber zamanında Arabistan’ın orta kısımlarında çakmak taşı benzeri bir taş için kullanılmaya başlandığı ileri sürülmüştür (EI2 [İng.], IX, 538).
Siccîl kelimesi Kur’an’da iki yerde Lût kavminin uğradığı azap (Hûd 11/82-83; el-Hicr 15/74), bir yerde de Fîl Vak‘ası’yla ilgili olarak geçer (el-Fîl 105/3-4). Siccîlin, mânasını tamamlayıcı mahiyette başka kelimelerle birlikte kullanıldığı, Lût kavminden bahsedilen Hûd sûresindeki iki âyetin meâli şöyledir: “Nihayet emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerine istif edilmiş siccîl taşları yağdırdık; o taşlar rabbin katında işaretlenmiş durumdaydı.” Bazı âlimler ilk âyetin ifade ediliş tarzına bakarak Lût kavminin bulunduğu yerde büyük bir sarsıntının vuku bulduğu, bu sırada volkanik püskürtüyü akla getiren lav parçalarının yağdırıldığı ihtimaline işaret etmiştir (Muhammed Esed, I, 442). Bu yorum kelimenin “ateşte pişirilmiş tuğla” anlamına dayanmaktadır. Bazı müfessirler siccîlin azap esnasında atılan taşların alındığı yerin adı olduğunu söylerken bazıları da siccîl ile siccîn kelimesi arasında ilişki kurarak siccînin kâfirlere ait azabın yazıldığı belge olduğu gibi siccîlin de aynı mânaya gelebileceğini belirtmişlerdir. Bazı hadis rivayetlerinde sicill (sicillât) amel defteri anlamında kullanılmıştır (Müsned, II, 213; İbn Mâce, “Zühd”, 35; Tirmizî, “Îmân”, 17). Sonuç olarak siccîl kelimesinin Kur’an’daki kullanılışı helâk mûcizesi çerçevesine girdiğinden mahiyetini tam olarak belirlemek mümkün değildir. Bununla birlikte Lût kavmini helâk eden taşların püskürtülen lavlar, Ebrehe’nin Fil ordusunu mahveden siccîlin de gök taşları olabileceği söylenebilir.
BİBLİYOGRAFYA
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “scl” md.
Müsned, II, 212-213.
Muhammed b. Uzeyz es-Sicistânî, Ġarîbü’l-Ḳurʾân (nşr. M. Edîb Abdülvâhid Cemrân), [baskı yeri yok] 1416/1995 (Dâru Kuteybe), s. 280-281.
Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân (nşr. Hatice Boynukalın), İstanbul 2006, VII, 215.
a.mlf., Âyât ve süver min Teʾvîlâti’l-Ḳurʾân (nşr. Ahmet Vanlıoğlu), İstanbul 2003, s. 59.
Zemahşerî, el-Keşşâf (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Riyad 1418/1998, III, 222, 414; VI, 434.
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, Beyrut 1410/1990, XVIII, 39-40; XXXI, 101.
Elmalılı, Hak Dini, IX, 6105-6107.
Muhammed Esed, Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir (trc. Ahmet Ertürk – Cahit Koytak), İstanbul 1420/1999, I, 442.
J. Walker, “Note on the Koranic Word Sijjīl”, IC, IX/4 (1935), s. 636.
Şehlâ Mişksârân, “Siccîl”, DMT, IX, 107.
V. Vacca, “Sid̲j̲d̲j̲īl”, EI2 (İng.), IX, 538.