https://islamansiklopedisi.org.tr/sikari
Kataloglarda Karamannâme, Kitâb-ı Karamaniyye, Kitâb-ı Tevârîh-i Karamaniyye şeklinde anılan eserin yazarı olarak zikredilen Şikârî’nin kimliği kesinlik kazanmamıştır. Müellifin “Şikârî” mahlaslı bir kişi olduğunu gösteren tek ibare eserin mukaddime kısmında geçen, “Eğer bilmek dilersen bu gubârı / Ayaklar toprağı ya‘nî Şikârî” beytidir. Buradan hareketle Şikârî’nin kimliğinin tesbiti için yapılan incelemelerde onun XVI. yüzyıl tezkirelerinde rastlanan Şikârî mahlaslı şairlerden biri olabileceği ileri sürülmüştür. Âşık Çelebi (ö. 979/1572) tezkiresinde biri sonradan metne eklenmiş üç Şikârî’den söz edilir. Bunlardan ilki Rumeli kazaskerlerinden Abdurrahman Çelebi’nin mülâzımlığı ve emvâl-i şâhî müfettişliği görevlerinde bulunan, ayrıca kadılık yapan Şikârî’dir. Tezkireye eklenen bir diğer Şikârî, Hazinedarzâde Mustafa Çelebi’dir; hazine kâtipliği yapmış, Kanûnî Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın yanında bulunmuştur. Üçüncü olarak adı geçen ve bazı araştırmacılarca eserin müellifi kabul edilen Şikârî ise önce Diyarbekir mal defterdarı, ardından mîrlivâ olan Hasan Bey’in oğlu, Acemî Kasım unvanıyla bilinen Kasım Paşa soyuna mensup Ahmed’dir. Âşık Çelebi bunun adını vermezken Kınalızâde isminin Ahmed olduğunu belirtmiş ve 992 (1584) yılında Yûsuf ile Züleyhâ mesnevisini bitiremeden vefat ettiğini yazmıştır (Tezkire, I, 517-518). Karamanoğulları Tarihi’ni kaleme alan Şikârî mahlaslı yazarın bu üçünden biri mi yoksa bir başkası mı olduğu bilinmemekte, tezkirelerde de bunlardan herhangi birinin böyle bir eser kaleme aldığı belirtilmemektedir.
Karamanoğulları Tarihi’nin önemi, Karamanoğulları Beyliği hakkında bilinen tek tarih eseri olmasından kaynaklanır. Bu önem Osmanlı geleneğinin dışında üretilmiş, bu dönemi kapsayan tarih eserlerinin azlığı göz önünde bulundurulduğunda daha da artar. Hâkim Osmanlı ideolojisinin tarih eserlerini tamamen etkisi altına alması sonucu yalnız birkaç muhalif eser günümüze kadar gelebilmiştir. Bu bağlamda Karamanoğulları Tarihi, Osmanlı karşıtı ve Karamanoğlu yanlısı tutumuyla ayrı bir özellik gösterir. Eserin bu taraflı duruşu, XIV ve XV. yüzyıllarda Anadolu’da Osmanlılar için çok ciddi bir tehdit oluşturan Karamanoğulları’na karşı yürütülen Osmanlı propagandasına cevap vermek amacıyla üretilmiş bir metin olmasıyla açıklanabilir. Büyük oranda yanlı, uydurma, kronolojik ve anakronistik karışık bilgiler içeren eser, pek çok tarihçinin metne tarihsel değerini sorgulayan bir şüpheyle yaklaşmasına yol açmıştır. Eserin bu şaibeli içeriği yanında müellifinin de belirsiz oluşu tereddütleri daha da arttırmıştır. Ayrıca metinde hiçbir tarih yer almadığı gibi yazılış zamanı da belli değildir. Metnin hangi şartlar dahilinde yazıldığına dair hemen hiçbir bilgi bulunmasa da eserin içindeki ifadelerden hareketle metnin üretilmesine dair bazı ipuçları elde edilebilir. Şah İsmâil’in 917 (1511) yılında Özbekler’le cereyan eden savaşlarına yapılan atıflardan metnin en son halini XVI. yüzyılın ortalarında aldığı neticesine ulaşılabilir. Eserin muhtevasından yazarının XVI. yüzyılda Osmanlı hâkimiyeti altında yaşamış, Osmanlı edebî ve siyasî kültürünü çok iyi tanıyan bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte M. Fuad Köprülü’nün de belirttiği gibi bu XVI. yüzyıl metni XIV. yüzyıldan kalma daha eski bir metne dayanmaktadır. Şikârî de eserinin başlangıcında, Yâricânî’nin Karamanlı Hükümdarı Alâeddin Bey (1361-1398) adına kaleme aldığı Farsça manzum hânedan tarihini tercüme ettiğini söyler. Zaten eserinin muhtevası daha eski bir metnin varlığına işaret eder. Karamanoğulları Tarihi’nin yarısından fazlası Alâeddin Bey devrindeki olayların ayrıntılarla hikâye edilmesinden meydana gelmiştir.
Basit bir Anadolu Türkçesi’yle yazılmış olan eser, bir tarih kitabından ziyade kahramanlık hikâyelerinin anlatıldığı bir halk destanına benzer. Şikârî’nin tarihinde Selçuklu devri, Karaman hânedanının kurucusu kabul edilen Karaman ve oğullarının İç İl denilen Selçuk-Kilikya Ermeni sınırında savaşçı uç beyi olarak ortaya çıktığı uzak ve efsanevî bir dönem olarak işlenmiştir. Eserin esas kısmı, Karamanoğulları Beyliği’ni gücünün doruk noktasına ulaştıran Alâeddin Bey’in devrine ayrılmıştır. Şikârî uzun uzadıya Alâeddin Bey’in çocukluğunu, tahsil hayatını, kahramanlıklarını, fetihlerini ve diğer komşu hükümdarlarla ilişkilerini anlatır. Selçuklu sultanları gibi Konya’da hükümdarlık yapan Alâeddin Bey devrinde Karamanlı şan ve ihtişamı Osmanlı Hükümdarı I. Bayezid’in, eniştesi Alâeddin Bey’e ihanet ederek topraklarına saldırıp onu öldürmesiyle son bulur. Alâeddin Bey’in ölümünün ardından Şikârî, Timur sonrasında hüküm süren Karaman beylerinin devrini ve Karaman’ın Osmanlılar tarafından zaptını çok kısa ve yüzeysel biçimde ele alır. Eser, Karaman şehzadesinin Osmanlılar’ca zehirlenmesinin ardından Karaman çeribaşısının adamlarıyla beraber Şah İsmâil’in yanına geçmesiyle sona erer. XVI. yüzyılda Anadolu sahasında yaşayan zümrelere hitaben kaleme alınan eserde sadece Karamanoğlu Beyliği’nin nasıl siyasî bir güç olarak ortaya çıktığı anlatılmakla yetinilmez, aynı zamanda beyliğin niçin sona erdiği sorusu da irdelenir ve Osmanlı iktidarının gayri meşruluğu vurgulanır. Karamanoğulları’nın yıkılması ve onların Anadolu’daki siyasî dağılımda hak ettikleri yerin bir türlü kabullenilmemesi Osmanlılar’ın ihanetine bağlanır. Güçlenen Osmanlı egemenliğine karşı Karaman hükümdarlarının direnişi aksettirilir. Böylece XVI. yüzyılda merkezî bir devlet olarak ortaya çıkan Osmanlılar’ın yok ettiği, kişisel sadakat ilişkilerine ve karşılıklı yükümlülüklere dayanan adem-i merkeziyetçi vasallık sisteminin var olduğu geçmiş bir ölçüde idealize edilir. Karamanoğulları Tarihi’nin bugüne ulaşan önemli bir bölümünün geç tarihlerde istinsah edilmiş birçok nüshası mevcuttur. Bunlardan en eskisinin Konya Yûsuf Ağa Kütüphanesi’ndeki (nr. 562) 1119 (1707) tarihli nüsha olduğu ileri sürülüyorsa da 1113’te (1701) istinsah edilen Ankara Millî Kütüphane’deki nüshanın (nr. A 4771) şimdilik bilinen en eski yazma olduğu anlaşılmaktadır (diğer bazı nüshalar: Konya İzzet Koyunoğlu Ktp., nr. 13377; Beyazıt Devlet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. T 458; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 444; Ankara Millî Ktp., nr. A 4771; Berlin, MS, Or. Yp., nr. 3129). Eserin Yûsuf Ağa Kütüphanesi’ndeki nüshadan yapılan çeviri yazısı Mesut Koman tarafından neşredilmiştir (Şikârî’nin Karamanoğulları Tarihi, Konya 1946). En son yayımı hem faksimile metin hem de çeviri yazıyı ihtiva eder (Şikârî, Karamannâme, haz. Metin Sözen – Necdet Sakaoğlu, İstanbul 2005).
BİBLİYOGRAFYA
Yunus Emre, Risâlat al-Nushiyya ve Divan (haz. Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul 1965, s. 27-28.
Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 248b-249a; a.e., TSMK, Hazine, nr. 1269, vr. 269b-270a.
Kınalızâde, Tezkire, I, 517-518.
P. Wittek, Das Fürstentum Mentesche, İstanbul 1934, s. 50-53.
TCYK, I/1-4, s. 126.
Köprülü, Edebiyat Araştırmaları I, s. 87.
a.mlf., “Anadolu Selçukluları Tarihi’nin Yerli Kaynakları”, TTK Belleten, VII/27 (1943), s. 379-522.
R. P. Lindner, Nomads and Ottomans in Medieval Anatolia, Bloomington 1983, s. 149.
Hüseyin Namık, “Histoire des karamanides”, KCs.A, I (1921-22), s. 415-417.
Cahit Öztelli, “Yunus Emre ve Şikâri Tarihi”, TDl., XIV/165 (1965), s. 618-621.
Cl. Cahen, “Quelques mots sur Şikārī”, WZKM, sy. 70 (1978), s. 53-64.