https://islamansiklopedisi.org.tr/sokmen-b-artuk
Artuklu Beyliği’nin atası Artuk b. Eksük’ün oğludur. Artuk Bey’in Kudüs Selçuklu valisi iken ölümü üzerine (484/1091) Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti Hükümdarı Tutuş onun yerine iki oğlu Sökmen ile Necmeddin İlgazi’yi tayin etti. Sökmen ve İlgazi, Suriye ve el-Cezîre’de meydana gelen siyasî ve askerî olaylar sebebiyle devamlı olarak Kudüs’te kalamadıklarından şehri nâibleri vasıtasıyla idare ettiler.
Tutuş’un ölümünün (488/1095) ardından yerine geçen oğlu Rıdvân, daha önce babasının hâkimiyetinde olan Diyarbekir bölgesini ele geçirmek için yola çıkıp Tutuş’un 486’da (1093) Sökmen’e iktâ etmiş olduğu Suruç’a (Serûç) yönelince Sökmen ondan önce şehre gidip savunma önlemleri aldı. Bunun üzerine Rıdvân Halep’e döndü ve bu defa Dımaşk’ta kendisinden ayrı bir Selçuklu Melikliği kuran kardeşi Dukak’a karşı savaş hazırlıklarına başladı. Bu sırada Suruç’ta bulunan ve kalabalık bir Türkmen kuvvetine sahip olan Sökmen’i kendisine yardım için Halep’e davet etti. Sökmen de emrindeki kuvvetlerle Fırat’ı geçtikten sonra yolda rastladığı Rakka Emîri Yûsuf b. Abak’la beraber Halep’e yöneldi. Sökmen ve Yûsuf’un kendisine saldıracakları endişesine kapılan Rıdvân onları Mercidâbık yakınlarında karşıladı. Sökmen, Rıdvân’la savaşmak niyetinde olan Yûsuf’tan ayrılıp Rıdvân’la birlikte Halep’e geldi. Rıdvân gösterdiği bu sadakatten dolayı Maarretünnu‘mân’ı Sökmen’e verdi. Dukak’a karşı Dımaşk’a saldırıya geçen Rıdvân’ın yanında yer alan Sökmen, bu sırada kardeşi İlgazi’nin Dukak tarafından hapsedildiğini öğrenince Kudüs’e giderek kardeşinin nâiblerini bertaraf edip şehrin yönetimine tek başına hâkim oldu (489/1096). Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’nin Halep ve Dımaşk merkez olmak üzere ikiye ayrılmasıyla zayıf duruma düşmesini fırsat bilen Mısır Fâtımî Halifesi Müsta‘lî-Billâh, Efdal b. Bedr el-Cemâlî kumandasında bir ordu göndererek Kudüs’ü işgal etti (Şâban 491 / Temmuz 1098). Sökmen, daha sonra buraya geldiği anlaşılan kardeşi İlgazi ve bütün Artuklu ailesi mensuplarıyla beraber Kudüs’ten ayrılıp Halep’e Melik Rıdvân’ın yanına gitti (Muharrem 490 / Aralık 1096 - Ocak 1097). Bu sırada Dukak Halep çevresini yağmalamaya başlayınca Rıdvân, Sökmen ve diğer müttefikleriyle birlikte kardeşinin üzerine yürüdü. Sökmen, Kuvayk çayı kıyısında yapılan savaşta (5 Rebîülâhir 490 / 22 Mart 1097) büyük cesaret ve kahramanlık gösterdi (İbnü’l-Adîm, II, 126). Aynı yıl Müsta‘lî-Billâh Rıdvân’a haber gönderip Fâtımîler adına hutbe okutursa Dukak’a karşı kendisini destekleyeceğini bildirdi. Rıdvân’ın bu teklifi kabul edip Fâtımîler adına hutbe okutması Sünnî İslâm dünyasında büyük tepkiyle karşılandı. Bu uygulamaya karşı çıkan emîrlerin başında yer alan Sökmen hutbenin tekrar Abbâsîler adına okunmasında önemli rol oynadı.
Haçlılar’ın Antakya yönüne harekete geçmeleri üzerine Vali Yağısıyan, başta Büyük Selçuklu Sultanı Berkyaruk olmak üzere Musul Selçuklu Valisi Kürboğa, Dımaşk ve Halep Selçuklu melikleri Dukak ve Rıdvân, Humus Emîri Cenâhüddevle Hüseyin, Sincar Emîri Arslantaş ve Suruç Emîri Sökmen’e haber göndererek Antakya’ya yardıma gelmelerini istedi. Adı geçen emîrler arasında yapılan toplantıda Sökmen, önce Diyarbekir bölgesine gidilip burayı hâkimiyet altına aldıktan sonra buradan sağlanacak kuvvetlerle Haçlılar’a karşı savaşılmasını teklif etti. Teklifinin kabul edilmemesine kızan Sökmen, Rıdvân’ın saflarından ayrılıp Dukak’ın tarafına geçti. Haçlılar’ın Antakya’yı işgali üzerine (491/1098) Selçuklu ordusu Musul Valisi Kürboğa kumandasında harekete geçti. Bu orduya diğer emîr ve meliklerle birlikte Sökmen de katıldı. Kürboğa’nın isabetsiz kararları yüzünden beraberinde bulunan emîrler Selçuklu ordusundan ayrılırken Sökmen de bir süre daha savaştıktan sonra çekilmek zorunda kaldı.
Sökmen, yönetimini yeğeni Belek b. Behrâm’a bıraktığı Suruç’un Urfa kontu I. Baudouin tarafından işgal edilmesi yüzünden (Temmuz-Ağustos 1098) şehri geri almak için harekete geçti. Şehrin senyörü Foulque de Chartres ve yeni Urfa kontu II. Baudouin beraberlerindeki Ermeni askerleriyle birlikte Suruç’u savunmaya başladılar. Yapılan şiddetli savaş sonunda Haçlı ve Ermeni kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı. Ölüler arasında Foulque de Chartres de bulunuyordu. II. Baudouin güçlükle Urfa’ya kaçtı (Rebîülevvel 494 / Ocak 1101). Hayatlarından endişeye kapılan hıristiyan halkı, Latin Piskoposu Benedict ile birlikte iç kaleye çekilerek Sökmen’in kuvvetlerine karşı direnişi sürdürdüler. Bunun üzerine Sökmen iç kaleyi kuşatıp şiddetle sıkıştırmaya başladı. Öte yandan Urfa’ya kaçmış olan II. Baudouin, Antakya’ya giderek oradan sağladığı yeni kuvvetlerle Suruç’a yönelip savaşa katılınca Sökmen iç kaleyi kuşatmaktan vazgeçip II. Baudouin ile savaşa girişti. Urfa kontunun Suruç’a gelip savaştığını haber alan iç kaledeki halk aşağı inip Türk kuvvetleriyle yeniden savaşa başladı. Sökmen düşman kuvvetlerini bozguna uğratmak üzereyken bir bölüm Türkmen’in kendisinden ayrılıp savaş meydanını terketmesi yüzünden Suruç’tan çekilmek zorunda kaldı. Böylece Suruç yeniden Haçlılar’ın işgaline uğramış oldu.
Musul Selçuklu Valisi Kürboğa, İmâdüddin Zengî b. Aksungur ile birlikte İnaloğulları’nın elinde bulunan Âmid’i kuşatmaya başlayınca (494/1101) şehrin emîri İbrâhim b. İnal bu sırada Suruç’u terketmiş bulunan Sökmen’den yardım istedi. Sökmen yeğeni Yâkūtî ile birlikte İbrâhim’in yardımına gitti. Çarpışmalar sırasında Yâkūtî, Kürboğa kuvvetleri tarafından esir alındı ve Mardin Kalesi’ne hapsedildi. Kürboğa, savaşı kazanmasına rağmen sağlam surlara sahip olan Âmid’i ele geçiremeyeceğini anlayıp buradan ayrıldı.
Bu olayın ardından Cezîre-i İbn Ömer hâkimi Çökürmüş’ün saldırısına uğrayan Musul Hâkimi Türkmen Mûsâ, Diyarbekir bölgesinde bulunan Sökmen’e haber gönderip kendisine hâkimiyetinde bulunan Hısnıkeyfâ (Hasankeyf) ile birlikte 10.000 dinar vereceğini, buna karşılık Musul’a yardımına gelmesini bildirdi. Sökmen’in Türkmen Mûsâ’nın yardımına gittiğini öğrenen Çökürmüş hemen kuşatmayı kaldırıp Musul’dan ayrıldı. Türkmen Mûsâ, Sökmen’i karşılamaya giderken bir suikast sonucu öldürüldü. Sökmen, Mûsâ’nın kendisine vermeyi vaad ettiği Hısnıkeyfâ kalesini Mûsâ’nın buradaki nâiblerinden teslim aldı (495/1102). Böylece Hısnıkeyfâ’ya hâkim olan Sökmen burada ilk Artuklu Beyliği’ni kurdu.
Necmeddin İlgazi, Büyük Selçuklu Devleti tahtında hak iddia eden Melik Muhammed Tapar’ın Bağdat şahnesi idi. Selçuklu Sultanı Berkyaruk’un Gümüştegin el-Kaysarî’yi Bağdat şahneliğine tayin etmesi üzerine İlgazi bu sırada Hısnıkeyfâ’da bulunan Sökmen’e haber gönderip yardım istedi. Bağdat’a hareket eden Sökmen, yolu üzerinde bulunan Tikrît’i işgal ettikten sonra Bağdat yakınlarındaki Remle’de karargâh kurdu. Kendisine katılan İlgazi ve Hille Emîri Seyfüddevle Sadaka ile birlikte Bağdat civarında bulunan Düceyl ırmağı yöresindeki bütün köyleri yağmaladı. Çevrede şiddetli bir yiyecek sıkıntısının başlaması ve halkın güç duruma düşmesi üzerine Halife Müstazhir-Billâh şahne Gümüştegin’i Bağdat’tan uzaklaştırdı ve İlgazi şahnelik görevine iade edildi.
Sökmen, yeğeni Ali’nin Mardin’i Çökürmüş’e teslim etmek istediğini öğrenince Mardin’e yürüyüp şehri onun elinden aldı. Buna karşılık kendisine Cebelcûr’u (Çapakçur) verdi (496/1103). Aynı yıl yeğeni Yâkūtî’nin öldürülmesinden sonra Re’sül‘ayn da Sökmen’in hâkimiyetine girdi. Böylece Sökmen askerî ve iktisadî açıdan Diyarbekir bölgesinin Hısnıkeyfâ ve Mardin gibi iki büyük merkezini egemenliği altına almış oldu. Ancak Diyarbekir bölgesi sadece iki yıl (1102-1104) Sökmen’in idaresinde kaldı. Onun 498’de (1104) ölümüyle beylik Mardin ve Hısnıkeyfâ Artukluları olmak üzere iki kola ayrıldı.
Urfa Kontu II. Baudouin ve kardeşi Josselin’in çok sayıda Türkmen’in bulunduğu Diyarbekir bölgesiyle Suriye’nin bağlantısını kesmek amacıyla iç karışıklıkların hüküm sürdüğü Harran’ı kuşattıklarını haber alan Sökmen, Çökürmüş’le aralarındaki düşmanlığı bir tarafa bırakarak harekete geçti ve 10.000 kişilik bir kuvvetle Re’sül‘ayn’a geldi. Sökmen ile Çökürmüş, 9 Şâban 497’de (7 Mayıs 1104) II. Baudouin ve Josselin’in kuvvetleriyle savaşa tutuştular. Sökmen ve Çökürmüş, Haçlılar’ı Belih çayı yöresinde pusuya düşürüp büyük bir kısmını kılıçtan geçirdiler. II. Baudouin ve Tel Bâşir Senyörü Josselin de Courtenay esir alınarak Sökmen’in çadırına götürüldü. Antakya Prinkepsi Bohemund ve Tankred âni bir saldırıya geçmek üzere bir tepenin arkasında bekliyorlardı. Haçlı ordusunun bozguna uğradığını görünce geceleyin gizlice kaçmak zorunda kaldılar. Böylece Haçlılar’a ilk büyük darbeyi vuran Sökmen düşmanları bir süre takip edip geri döndü. Haçlı Kontu II. Baudouin’in Çökürmüş’ün adamları tarafından fidye amacıyla kaçırıldığını gören askerlerinin öfkesini de, “Müslümanların bu gazâdan duydukları sevinç bizim aramızdaki karışıklıktan dolayı kedere dönmesin” diyerek yatıştırdı. Daha sonra esir alınan veya öldürülen Frank askerlerinin elbiselerini askerlerine giydirerek başta Şabahtan (Şeyhan) bölgesindeki bazı kaleler olmak üzere civardaki birçok Haçlı kalesini kolayca ele geçirdi. Ardından Hısnıkeyfâ’ya dönen Sökmen’in yiğitliği ve savaş kabiliyeti bütün İslâm dünyasına yayıldı.
498 (1104) yılında Haçlı saldırıları karşısında çok güç duruma düşen Trablusşam Emîri Fahrülmülk İbn Ammâr, Sökmen’i yardımına çağırdı ve kendisine istediği kadar para ve asker vereceğini bildirdi. Sökmen, Trablusşam’a sefer hazırlıklarına başladığı sırada Dımaşk Emîri Tuğtegin, Sökmen’e bir mektup göndererek ölmek üzere olduğunu, ölümünden sonra Dımaşk’ı koruyacak bir kimsenin bulunmadığını, Haçlılar’ın şehri kolayca işgal edebileceklerini bildirdi ve Dımaşk’a hâkim olmasını vasiyet etti. Sökmen de Dımaşk’ın korunmasının İslâm âlemi için daha önemli olduğunu düşünüp Dımaşk’a hareket etti. Bu arada Tuğtegin’in vasiyetini ve Sökmen’in şehri teslim almak için gelmekte olduğunu öğrenen maiyeti endişeye kapılıp Tuğtegin’e bu teklifin isabetli olmadığını söylediler ve Sökmen’i şehre sokmamak için bazı tedbirler aldılar. Dımaşk yakınlarındaki Karyeteyn’e gelmiş olan Sökmen difteri hastalığına yakalandı. Durumunun ağırlaştığını gören yakın adamları Hısnıkeyfâ’ya geri dönmesi tavsiyesinde bulundularsa da o kabul etmedi. Bir süre sonra hastalığı daha da arttı, 1 Safer 498’de (23 Ekim 1104) Karyeteyn’de öldü ve Hısnıkeyfâ’ya götürülüp orada defnedildi (İbnü’l-Kalânisî, s. 147; İbnü’l-Esîr, X, 390). Hısnıkeyfâ’da ilk Artuklu Beyliği’ni kuran Muînüddevle Sökmen çok zeki, kabiliyetli, ileri görüşlü, iyilik yapmayı seven, dindar bir Türkmen beyi idi. Babası Artuk Bey gibi savaş yöntem ve tekniğini iyi biliyordu. İslâm topraklarında devamlı olarak ilerleyen ve hâkimiyet sahalarını genişleten Haçlılar’a karşı kazandığı Belih çayı zaferiyle müslümanların Haçlılar karşısındaki gerileyişini durdurmayı ilk defa o başarmış, böylece İslâm âleminde Haçlılar’a karşı direnme, savunma ve hücum enerjisinin doğmasına sebep olmuştur. Ölümünden sonra Hısnıkeyfâ ve Mardin’de oğlu İbrâhim hüküm sürmüştür.
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Kalânisî, Târîḫu Dımaşḳ (Amedroz), s. 32, 132, 133, 135, 138, 143, 147.
İbnü’l-Ezrak el-Fârikī, Târîḫu Meyyâfâriḳīn, s. 269, 271, 272-274, 277, 279, 283.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 390; ayrıca bk. İndeks.
a.mlf., et-Târîḫu’l-bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye bi’l-Mevṣıl (nşr. Abdülkādir Ahmed Tuleymât), Kahire 1382/1963, s. 30.
İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ḥaleb, II, 123, 124, 125, 126, 127, 129.
İbn Müyesser, Aḫbâru Mıṣr (nşr. H. Massé), Kahire 1919, II, 37, 38.
Bedreddin el-Aynî, ʿİḳdü’l-cümân, TSMK, III. Ahmed, nr. 2911/a 12, III, vr. 211a-b, 213a, 221b, 223a, 225b, 231a.
Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 234, 251.
el-Ḥurûbü’ṣ-Ṣalîbiyye fî âs̱âri’s-Süryâniyye (trc. İshak Ermele es-Süryânî), Beyrut 1929, s. 36, 37.
Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1973, s. 139-145.
Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, II, 30, 33, 34, 36, 52, 89, 91.
İmâdüddin Halîl, el-İmârâtü’l-Artuḳıyye fi’l-Cezîre ve’ş-Şâm, Beyrut 1400/1980, s. 65-92.
Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi: 1098-1118, Ankara 1990, I, 47, 50, 77-80, 86, 90, 92, 93, 95-96, 98-102, 112-115.
Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Ankara 2000, s. 163-164, 166-169, 171-172, 175-176, 183-184, 188, 197, 245-249.
a.mlf., “Artukoğlu Sökmen’in Siyasî Faaliyetleri”, TTK Belleten, XXVI/103 (1962), s. 501-520.
a.mlf., “Sökmen”, İA, X, 463-466.