https://islamansiklopedisi.org.tr/suhaym
İslâm’ın gelişinden bir süre önce doğdu. Aslen Habeşli veya Nübyeli bir köle olup Esed b. Huzeyme’nin kollarından Benü’l-Hashâs’ın (b. Nüfâse b. Saîd b. Amr) kölesi olarak onların içinde büyüdü ve Abdü Beni’l-Hashâs diye tanındı. Asr-ı saâdet ve Hulefâ-yi Râşidîn devirlerini idrak eden Sühaym hem Câhiliye hem İslâm döneminde yaşayan (muhadram) şairlerdendir. Adının Hayye, lakabının Sühaym olduğu da söylenmiştir. Sühaym kelimesi “kara” anlamındaki “esham”ın küçültme ismidir. Hayye’nin ona daha sonra takılmış bir lakap olması da muhtemeldir. Sühaym’ın Ebû Abdullah şeklindeki künyesini sadece Muhammed b. Habîb zikretmiştir (Esmâʾü’l-muġtâlîn, s. 272). Bu durumda künyesi başka bir Sühaym’ın künyesiyle karıştırılmış olabilir. Bazı kaynaklarda temiz bir nesepten gelen Temîmli muhadram şair Sühaym b. Vesîl er-Riyâhî ile (ö. 60/680’den önce), bazan da Sühaym b. A‘raf ve Sühaym b. Mürre ile karıştırılmıştır. Siyah rengi ve çirkinliği dolayısıyla kadınlar tarafından beğenilmediğini, kalbinin ve ahlâkının ise ak olduğunu, siyah rengin âkıl ve edip bir erkek için kusur sayılmaması gerektiğini dile getiren beyitleri vardır (Dîvân, s. 54-55). Kendisiyle görüşen ve şiirlerini beğenen Hz. Peygamber onun, ”كفى بالإسلام والشيب ناهيا“ (İslâm dini ve ağarmış saçlar insanı kötülükten ve günahlardan alıkoymaya kâfidir) mısraını darbımesel gibi tekrar ederdi. Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Ekrem’e bu mısraın aslının ”كفى الشيب والإسلام للمرء ناهيا“ şeklinde olduğunu söylemiştir (krş. a.g.e., s. 16). Aslında kullanım ve sıralama bakımından daha uygun görünen Resûlullah’ın nakli, mısraın tashih görmüş şekli olabilir.
Sühaym ile ilgili rivayetler çelişkilidir, dolayısıyla bu rivayetlere dayanarak şairin biyografisini ortaya çıkarmak oldukça güçtür. Tesbit edilebilen tek hadise, Sühaym’ın şiirdeki yeteneği sebebiyle Halife Osman’a takdim edilmek üzere Abdullah b. Ebû Rebîa tarafından satın alınmasıdır. İbn Sellâm el-Cumahî’nin kaydettiği bir rivayete göre Hz. Osman’a onun şair olduğu söylenmiş, fakat Osman, “Şair köleye ihtiyacım yoktur, çünkü böylesinin karnı doyarsa efendisinin ailesindeki kadınlara gazel söyler, aç kalırsa onları hicveder” diyerek onu kabul etmemiştir (a.g.e., s. 55; Cumahî, I, 92-93; İbn Kuteybe, I, 408; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XXII, 476, 477; Kütübî, II, 43; Abdülkādir el-Bağdâdî, II, 104). Bunun üzerine şair Benü’l-Hashâs’tan eski efendisi Cendel b. Ma‘bed’in yanına döndü (Ebû Ubeyd el-Bekrî, s. 720). Cendel’in kızı Umeyre ile yaşadığı, “Yâʾiyye”sinde dile getirilen ilişkinin tarihi de kesin olarak bilinmemektedir. Sühaym’ın Benü’l-Hashâs kabilesinden genç bir kadınla yaşadığı ilişkiye dair haberler yayılınca efendilerinin onu ateşte kızdırılmış demir çubuklarla döverek öldürdüğü nakledilir. İbnü’l-Cevzî bu olayın 37 (657) yılında vuku bulduğunu yazar (el-Muntaẓam, V, 142). Diğer bir rivayete göre ise Sühaym bir hendeğe atılıp odunla yakılarak öldürülmüştür (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XXII, 479). İbn Sellâm, Sühaym’ı Câhiliye döneminin büyük şairlerinden dokuzuncu tabakaya yerleştirir. Onun şiirleri İbn Sellâm, İbn Kuteybe, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî gibi şiir eleştirmenleri tarafından takdir edilmekle birlikte yine onların belirttiğine göre ana dilinin etkisiyle bilhassa konuşmalarında telaffuz hataları yapıyordu. R. Blachère günümüze ulaşan şiirleri üzerinde özlü bir tahlil yapmıştır (bk. bibl.).
Sühaym’ın günümüze ulaşan 240 beyitten ibaret şiirleri kabile şiirleri, aşk şiirleri ve isyan şiirleri olmak üzere üçe ayrılır. Şiirlerinde Esed kabilesinin Yevmü’r-Reşâ’ (Dîvân, s. 49) ve Yevmü’l-Livâ (s. 38-39) gibi savaşlarından söz eder. Yine divanında Benî Gadîre ve Benî Nasr b. Kuayn kabilelerine övgülerde bulunur (s. 49-50, 51, 52-54). Ancak onun asıl ilgilendiği şiirler aşk şiirleri olup en uzun şiirleri gazelleridir. Sevgilisi Umeyre’ye dair doksan bir beyitlik “Yâʾiyye” (s. 16-33), Esmâ’ya dair on altı beyitlik “Dâliyye” (s. 39-42), Meyye’ye dair otuz iki beyitlik “Fâʾiyye” (s. 42-48), Süleymâ’ya dair “Dâliyye” (s. 49-50) bunlardandır. Şairin en uzun kasidesi olan “Yâʾiyye”si mükemmel kadını tasvir eden duygusal bir övgü şiiridir. Bunun yanında kasidelerinin girizgâhında yer alan nesîb kısmı da önemli şiirlerindendir.Sühaym’ın şiirleri Sîbeveyhi, Sa‘leb, Zeccâcî, İbn Sîde, İbn Yaîş, İbn Manzûr ve Süyûtî gibi eski gramer ve sözlük âlimlerince derlenip şevâhid (örnek) olarak kullanılmıştır. Divanı ilk defa Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ tarafından derlenmiş, daha sonra Ebü’l-Abbas el-Ahvel, Niftaveyh ve İbn Cinnî’nin rivayetleriyle (nüsha/divan) zamanımıza kadar gelmiştir (Sezgin, II/2, s. 310-311; EI2 [İng.], IX, 776). Ahvel ve İbn Cinnî rivayetlerinin Ebû Ubeyde rivayetine dayandığı belirtilir. Sühaym’ın şiirleri üzerine Batı dünyasında da çalışmalar yapılmış, Th. Nöldeke iki kasidesini, K. V. Zetterstéen de iki şiirini yayımlamıştır (bk. bibl.). Divanı ise Abdülazîz el-Meymenî tarafından neşredilmiş (Kahire 1369/1950, 1965), O. Rescher bu neşirden divanı Almanca’ya çevirmiş ve Beiträge zur arabischen Poësie adlı çalışması içinde yayımlamıştır (İstanbul 1956-1958, VI/2, s. 30-50). Edebiyat araştırmacısı Orhan Şaik Gökyay, İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi’nde Sühaym’ın divanı üzerine bir mezuniyet tezi hazırlamıştır (Kut, s. 1). M. Hayr el-Hulvânî, Süḥaym ʿAbdü Beni’l-Ḥasḥâs: Şâʿirü’l-ġazel ve’ṣ-ṣabve adıyla hacimli bir inceleme ve eleştiri eseri kaleme almış (bk. bibl.), Ahmed Abdülvâhid, “Süḥaym ʿAbdü Beni’l-Ḥasḥâs” başlığıyla şairin hayatını, anekdotlarını, otantik ve intihal şiirlerini ele alan bir makale yazmıştır (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
Sühaym, Dîvân (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1369/1950, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-8.
Cumahî, Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ, I, 92-96, 172, 187-188.
Muhammed b. Habîb, Esmâʾü’l-muġtâlîn (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn, Nevâdirü’l-maḫṭûṭât içinde), Kahire 1373/1954, VI, 272-373.
İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ (nşr. Ahmed M. Şâkir), Kahire 1966, I, 111, 408-409.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Beyrut 1414-15/1994, XXII, 475-480.
Hâlidiyyân, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (nşr. Muhammed Yûsuf), Kahire 1965, I, 58; II, 19-20, 25, 42, 211, 246.
Ebû Ubeyd el-Bekrî, Simṭü’l-leʾâlî fî şerḥi Emâli’l-Ḳālî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354/1936, s. 720-721.
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam (Atâ), V, 141-142.
Safedî, el-Vâfî, XV, 121-123.
Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, II, 42-44.
İbn Hacer, el-İṣâbe, III, 163-164.
Süyûtî, Şerḥu şevâhidi’l-Muġnî (nşr. A. Zâfir Kûcân), Beyrut, ts. (Menşûrâtü Dâri mektebeti’l-hayât), I, 325-328.
Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb, I, 258-268; II, 101, 102-106; IV, 429; VI, 383; X, 126.
Th. Nöldeke, Delectus veterum carminum arabicorum, Berolini 1890, s. 51-52.
O. Rescher, Abriss der arabischen Litteraturgeschichte, Stuttgart 1925, I, 118-119.
Brockelmann, GAL, I, 37; Suppl., I, 71.
R. Blachère, Histoire de la littérature Arabe, Paris 1964, II, 318-319.
Abduh Bedevî, eş-Şuʿarâʾü’s-sûd ve ḫaṣâʾiṣühüm fi’ş-şiʿri’l-ʿArabî, Kahire 1392/1973, s. 72-89.
Sezgin, GAS (Ar.), II/2, s. 309-311.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), III, 79.
Günay Kut, Orhan Şaik Gökyay: Hayatı ve Eserleri, Ankara 1989, s. 1.
B. Lewis, Race and Slavery in the Middle East: An Historical Enquiry, New York 1990, s. 28-29, 89.
M. Hayr el-Hulvânî, Süḥaym ʿAbdü Beni’l-Ḥasḥâs, Beyrut, ts. (Dârü’ş-şarki’l-Arabî), tür.yer.
a.mlf., Süḥaym ʿAbdü Beni’l-Ḥasḥâs: Şâʿirü’l-ġazel ve’ṣ-ṣabve, Beyrut, ts. (Dârü’ş-şark).
K. V. Zetterstéen, “Zwei Gedichte des Suheim”, ZA, XXVI (1912), s. 319-333.
Ahmed Abdülvâhid, “Süḥaym ʿAbdü Beni’l-Ḥasḥâs”, Buḥûs̱ü Külliyyeti’l-luġati’l-ʿArabiyye, III/3, Mekke 1405-1406, s. 149-192 vd.
A. Arazi, “Suḥaym”, EI2 (İng.), IX, 776-777.