https://islamansiklopedisi.org.tr/suzeni
Semerkant yakınlarındaki Nesef’te (Nahşeb) veya bazı kaynaklara göre Semerkant’ın Kelâş köyünde doğdu. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda kendisinden “emlahu’ş-şuarâ”, Fahreddin Ebû Bekr-i Sûzenî diye söz edilmekte, şiirlerinde adını Ebû Bekir, Muhammed ve Ömer şeklinde de andığı görülmektedir. Selmân-ı Fârisî’nin soyundan geldiğini ileri süren Sûzenî bazı şiirlerinde “Selmânî” mahlasını kullanmıştır. Gençliğinin ilk yıllarında öğrenimini sürdürmek için Buhara’ya gitti, orada iğnecilik sanatını öğrendi. Muhtemelen “Sûzenî” mahlasını bu sebeple almıştır. “Mes‘ûdî” mahlasıyla şiir yazan babasından bu yeteneğini aldığı ve şair olmasında babasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Buhara’dan başka Semerkant’ta eğitim gören ve hayatının büyük kısmı burada geçen Sûzenî, şiirlerinde ilk hâmileri olan Karahanlı Hükümdarı Arslan Han ve Kılıç Tamgaç Han’ı, ayrıca Buhara’nın önde gelen ulemâ ve yöneticilerinden olan Burhân ailesinden bazı kimseleri, Sultan Sencer’i ve başkalarını methetti. Hayatının son yıllarını yoksulluk içinde geçiren ve bu durumunu şiirlerine de yansıtan Sûzenî 569 (1173) yılında seksen yaşlarında vefat etti. 562’de (1166-67) öldüğü de kaydedilir.
Şiirlerinden Arapça’yı ileri düzeyde bildiği ve Türkçe’sinin de iyi olduğu anlaşılan Sûzenî Fars şiirinde Türkçe kelimeler kullanan şairler arasında bulunmaktadır. Şiirlerinde yer verdiği konular arasında Hıristiyanlık ve Mani inancı hakkındaki bilgiler de bu alanlardaki birikimini göstermektedir. Daha çok bir hiciv ve eleştiri şairi olarak tanınan Sûzenî hiciv ve alay dalında özgün kavramlar ve mazmunlar türetmiş, duygularını dile getirmek için en ince ve zor anlamlı kelime ve kavramları, sert ve kırıcı ifadeleri kullanmaktan kaçınmamıştır. A‘mâk-ı Buhârî, Senâî, Evhadüddin Enverî, Muizzî, Edîb Sâbir, Reşîdüddin Vatvât gibi çağdaşı meşhur şairleri hicvetmekten geri durmamış, hayatının sonlarına doğru diğer birçok şair gibi hiciv ve eleştiriden el çekmiş, bu kırıcı tutumundan pişman olduğunu şiirlerinde dile getirmiştir.
Devrinde önemli bir şair kabul edilen Sûzenî’nin şiirlerinin çoğu kaside türündedir. Özellikle bazı hükümdarlar, emîrler ve vezirleri methettiği şiirleri güçlü, akıcı ve sadedir. Musammatları ve rubâîleri gazelleri gibi güçlü ve derin değildir. Sûzenî daha çok Unsurî ve Ferruhî-yi Sîstânî gibi ünlülerin tarzını takip etmiş, ancak şiir kalitesinde onların seviyesine ulaşamamıştır. Şairin kaside, musammat, gazel, kıta ve rubâîlerden oluşan ve çok sayıda yazma nüshası bulunan divanının Nâsırüddin Şah Hüseynî tarafından tenkitli metni yayımlanmıştır (Tahran 1338 hş.).
BİBLİYOGRAFYA
Sûzenî, Dîvân (nşr. Nâsırüddin Şah Hüseynî), Tahran 1338 hş., neşredenin girişi, s. 1-28.
Avfî, Lübâb, II, 191-198.
Rızâ Kulı Han Hidâyet, Mecmaʿu’l-fuṣaḥâʾ (nşr. Müzâhir Musaffâ), Tahran 1340 hş./1961, II, 703-708.
Storey, Persian Literature, V/2, s. 546-550.
Safâ, Edebiyyât, II, 622-626.
Rypka, HIL, s. 214-215.
Ethé, Târîḫ-i Edebiyyât, s. 117-118.
M. M. Yûnus, es-Sûzenî es-Semerḳandî ve şiʿrühü’l-câd, Kahire 1989.
Bedîüzzaman Fürûzanfer, Süḫan ü Süḫanverân, Tahran 1369 hş., II, 315-322.
Abdülhüseyin Zerrînkûb, Naḳd-i Edebî, Tahran 1373 hş., s. 217.
a.mlf., Ez Güzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş., s. 293-294.
Alizâde, “Sûzenî-yi Semerḳandî”, Dânişnâme-yi Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1380 hş., I, 526-527.
F. C. de Blois, “Sūzanī”, EI2 (İng.), IX, 916.
Gulâm Mustafa Han, “Sûzenî”, UDMİ, XI, 449-452.