https://islamansiklopedisi.org.tr/taalluk
Sözlükte “bağlı olma, bağlılık” anlamına gelen taalluk kelimesi taluk (taluka) şeklinde Sanskritçe ve Hintçe’ye de girmiştir. Taalluk (taalluka) terimi ilk defa, vergi toplamada iltizam usulünün yaygınlaştığı Bâbürlü Hükümdarı Evrengzîb zamanında (1658-1707) ortaya çıkmıştır. Hem kendi nüfuzu altındaki toprakların hem diğer zemindarların vergilerini tahsil edip ödeyen zemindarlara XI. (XVII.) yüzyılın ikinci yarısından sonra taalluk-dâr (taalluka-dâr) denilmiştir (EI2 [İng.], XI, 439).
Seksen ile 100 civarında köyden ve bir merkez kasabadan meydana gelen idarî birime taalluk denilirdi. Taallukun başında bulunan taallukdar vergi tahsildarı, aynı zamanda büyük arazi sahibi, yani bir çeşit toprak ağası idi. 1858’de 10 milyon kişinin yaşadığı tahmin edilen Eved’deki (Avadh) araziler 272 taallukdarın mülkiyetindeydi. Taallukdarın başlıca görevleri kendi taallukundaki arazi vergilerini toplamak, adalet ve güvenliği temin etmek, gerektiğinde eyalet merkezine insan gücü sağlamak veya belirli sayıda asker göndermekti. Taallukdarın işi ve idare alanları babadan oğula veya kardeşlere geçerdi. Bunlar vergileri tahsil edip onda birini kendilerine ayırırlardı. Ancak bazı güçlü ve imtiyazlı taallukdarlar toplanan verginin dörtte birini aldıklarından onlara Hintçe “çovdherî” (dörtte bir sahibi) denilmiştir.
Taallukdarların topraklarında çalışan köylülerle münasebetlerinde başka aracılar da görev yapmaktaydı. Meselâ 10 milyon dönüme sahip bir taallukdarın arazisinde kendilerine belirli miktarda para vermek şartıyla 1 milyon dönümlük yeri işletme hakkına sahip vergi mültezimleri vardı. Aynı şekilde bu mültezimlerin toprağında 50.000-100.000 dönümlük arazileri işleyen veya işleten çeşitli kimseler bulunmaktaydı. Böylece verginin toplanmasına aracılık eden bir mültezimler zinciri meydana geliyordu. Bâbürlüler döneminde XVIII. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar taalluk ve taallukdar kelimeleri zamana ve bölgelere göre farklı anlamlarda kullanılmıştır. Racastan ve Bengal’de bir taallukdar arazilerinin genişliği ve sosyal statü bakımından zemindardan sonra gelirdi. Fakat Pencap ve Eved’de çok güçlü taallukdarlar vardı ve bunlar doğrudan doğruya eyalet valisine bağlıydı. Bâbürlüler’in son zamanlarında merkezî otoritenin zayıflamasıyla birlikte Eved’de ve Kuzey Hindistan’da topladığı vergiyi devlete nâdiren ödeyen ve kendi bölgesinin gerçek idarecisi olan kudretli taallukdarların ortaya çıktığı görülmektedir. Pencap’taki Pindigheb ve Dhani, Fethkot taallukdarları buna örnek gösterilebilir.
XVIII. yüzyılda Bengal, Bihâr ve Orissa’da taallukdarların aleyhine büyük arazi sahibi zemindarların güçlendiği görülmektedir. Büyük zemindarlar kendi kudretlerini ve para kaynaklarını arttırmak için “mezkûrî taalluk, cengelbûrî taalluk” vb. adlar altında birçok taalluk çeşidi oluşturdular ve bunları gayri resmî olarak sattılar. Doğu Hindistan Şirketi ile Bengal zemindar ve taallukdarları arasında yapılan dâimî iskân anlaşmasıyla bütün bağlı taalluklar vergilerini bağımsız şekilde ödeyen araziler haline getirildi (1789-1792). Bu anlaşmadan sonra zemindarlar tarafından yeni taalluk türleri oluşturuldu. Bunların başındaki taallukdarların hepsi 1793 anlaşmasının öngördüğü yükümlülük ve bazı haklara sahip oldular. Bir taallukdarın kirası sabit şekilde belirlendi ve taallukdarlık hakkı belirli bir bedel ödenmesiyle zemindara devredilecek hale getirildi.
Taallukdarlar Hindistan’da İngiliz sömürgesi döneminde görevlerini ve nüfuzlarını korudular. Hindistan genel valilerinden C. Canning ve J. Lawrence’ın taallukdarlık kurumunu ortadan kaldırmak için silâhları toplatmaları ve kaleleri yıktırmaları bir sonuç vermedi. Taallukdarların egemenliğini kırmak, onları köylülerle hükümet arasında aracı durumundan çıkarmak amacıyla toprak vergisinin doğrudan doğruya köylerden alınmasına karar verilmesi üzerine halkın bir kısmını arkalarından sürükleyen Eved taallukdarları İngiliz işgaline karşı başlatılan sipahi ayaklanmasına (1857-1858) tam destek verip İngilizler’i büyük zarara uğrattılar. Bu yüzden İngilizler onların topraklarını ellerinden aldılarsa da daha sonra birçoklarının toprağı geri verildi. Taallukdarlık kurumu, bazı yeni düzenlemelere rağmen Hindistan’da İngiliz idaresinin sona ermesine kadar varlığını devam ettirdi ve ancak 1950’li yıllarda çıkarılan arazi kanunları ile tazminatları ödenmek suretiyle kaldırılabildi.
BİBLİYOGRAFYA
Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara 1950, III, 295, 306, 314, 349, 360-363.
Irfan Habib, The Agrarian System of Mughal India, 1556-1707, New Delhi 1999.
History of Bangladesh (ed. Sirajul-Islam), Dhaka 2007, II.
S. Nurul Hasan, “The Position of the Zamindars in the Mughal Empire”, The Indian Economic and Social History Review, I/4, New Delhi 1964, s. 107-119.
Shireen Moosvi, “Zamīndār”, EI2 (İng.), XI, 439.
M. Gaborieau, “Taʿalluḳ”, EI2 Suppl. (İng.), s. 767-768.