TERŞÎH - TDV İslâm Ansiklopedisi

TERŞÎH

الترشيح
TERŞÎH
Müellif: HALİL İBRAHİM KAÇAR
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2011
Erişim Tarihi: 02.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/tersih
HALİL İBRAHİM KAÇAR, "TERŞÎH", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/tersih (02.11.2024).
Kopyalama metni

Sözlükte “terlemek, nemlenmek, sızmak” anlamlarındaki reşh (reşehân) kökünden türeyen terşîh “terbiye etmek, yetiştirmek, bir kimseyi bir göreve hazırlamak” demektir (, “rşḥ” md.). Belâgatta terşîh bir ifadeye kendi sayesinde edebî anlam yüklenen destekleyici ve hazırlayıcı öğedir (İbn Ebü’l-İsba‘, s. 271; İbn Hicce, II, 297; Nablusî, s. 106). Terşîhte bir lafzın başka bir lafzı edebî kullanıma hazırlaması, edebî bir anlam yüklenebilmesi için onu desteklemesi söz konusudur. Bundan dolayı terşîh müstakil bir sanat olmadığı gibi herhangi bir edebî sanatla da sınırlı değildir; istiare, tevriye, tıbâk (tezat) gibi birçok edebî sanatı hazırlayıcı, destekleyici ve pekiştirici öğe biçiminde bulunur (İbn Ebü’l-İsba‘, s. 273; İbn Hicce, II, 297; İbn Ma‘sûm, VI, 163). Fahreddin er-Râzî ile Sekkâkî muhtemelen istiâre-i terşîhiyye (muraşşaha) bağlamında terşîh terimine temas eden ilk müelliflerdir. Râzî’ye göre bu tür istiarede terşîh, “müstear minh (müşebbeh bih) tarafına itibar edildiğini gösteren ve onunla ilgili olan ilâve ifadeler” anlamına gelir (Nihâyetü’l-îcâz, s. 249). Sekkâkî’ye göre ise müstear minh tarafını güçlendiren, onunla ilgili tâli vasıf ve kayıttır (Miftâḥu’l-ʿulûm, s. 385). Terşîhi müstakil bir edebî tür gibi ele alıp açıklayan ilk yazar İbn Ebü’l-İsba‘ olmuştur. Daha sonra İbn Hicce, Süyûtî, İbn Ma‘sûm, Abdülganî en-Nablusî ve Cermânûs Ferhâd gibi müellifler onun ortaya koyduğu tanım ve çerçeveyi aynen nakletmiş, örnekleme dışında kayda değer bir şey eklememiştir.

Terşîhin istiare bağlamında kullanımına örnek olarak, ”أُولٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ“ (Onlar dalâleti hidayet karşılığında satın aldılar da ticaretleri kâr etmedi) âyeti (el-Bakara 2/16) zikredilebilir. Burada satın alma (iştirâ) “değişme” (istibdâl) mânasında istiâre-i asliyye şeklinde kullanılmış, bu asla uyularak “değiştiler” (استبدلوا) anlamında “satın aldılar” (اشْتَرَوُا) istiâre-i tebeiyyesi gerçekleşmiş, müşebbeh bih olan “satın aldılar” ifadesini güçlendirmek için onunla ilgili bir terşîh kaydı mahiyetinde “ticaretleri kâr etmedi” ifadesi istiareye ek olarak getirilmiştir. Ebü’l-Kāsım es-Semerkandî’nin istiare konusunda kaleme aldığı Ferâʾidü’l-fevâʾid adlı eserinin üçüncü bölümünde terşîh meselesi ayrıntılı biçimde ele alındığı ve özgün bir yaklaşım ortaya konulduğu için esere er-Risâletü’t-terşîḥiyye adı da verilmiştir.

Terşîhin tevriye bağlamında kullanımına örnek olarak, ”اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ“ (Beni efendinin yanında an, ancak şeytan efendisine anmayı ona unutturdu) âyeti (Yûsuf 12/42) verilebilir. Burada ”رَبِّكَ“ (efendinin) lafzı, ”رَبِّهِ“ kelimesini tevriye eksenli bir anlam (uzak anlamı olan “efendi, sahip” anlamı) yüklenmesi için hazırlayan bir terşîh işlevi görmüştür. Zira ”رَبِّكَ“ kelimesiyle hem “Allah” hem “kral, efendi, sahip” anlamı murat edilebilir. Söz, ”اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ“ (Beni efendinin yanında an) cümlesi anılmadan sadece ”فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ“ (Şeytan efendisine anmayı ona unutturdu) ifadesiyle sınırlı kalsaydı o zaman ”رَبِّهِ“ lafzı sadece Allah’a yönelik olacak, “kral, efendi” anlamına hamli (tevriye) imkânsız hale gelecekti. Sadece “kral” anlamını yüklenme durumu olan ”رَبِّكَ“ lafzının önceden anılmasıyla ”رَبِّهِ“ lafzına her iki anlamı yüklenme imkânı verilmiş ve uzak anlamın kastedilmesini hazırlayarak tevriye sanatının icrasına imkân sağlanmıştır (İbn Ebü’l-İsba‘, s. 273-274; İbn Hicce, I, 249). Hz. Ali’nin Eş‘as b. Kays hakkındaki ”وهذا كان أبوه ينسجُ الشمالَ باليمين“ (Bunun babası sağıyla kadife ihramlar, örtüler diker) sözünde de “yemîn” (sağ el) ifadesi geçmeseydi veya onun yerine “el” (يد) kelimesi kullanılsaydı “şimâl”in yakın anlam olarak “sol el” ve uzak anlam olarak “kadife ihramlar, örtüler” anlamında tevriyeye hamli mümkün olmazdı (İbn Ebü’l-İsba‘, s. 271).

Terşîhin tıbâk sanatı bağlamında kullanmasına örnek olarak da Mütenebbî’nin, ”لو رأيت لهيبَهُ يا جنَّتي لظَننتِ فيه جهنّما“ (Bir kalbin çarpıntısı ki [içinde tutuşan] alevini görseydin ey cennetim / [o kalbin] içinde cehennem [tutuşuyor] zannederdin) beyti (Dîvân, IV, 28) zikredilebilir. Çünkü beyitte ”يا جنَّتي“ lafzı ”جهَنَّمَ“ lafzını tıbâk eksenli bir kullanıma hazırlamıştır. Onun yerine ”يا منيتي“ (ey arzum), ”يا بغيتي“ (ey maksudum) gibi başka bir ifade kullanılsaydı beyitte tıbâk sanatı söz konusu olmayacaktı (İbn Ebü’l-İsba‘, s. 271-272; İbn Hicce, II, 297).


BİBLİYOGRAFYA

, I, 420-421.

Mütenebbî, Dîvân (Ukberî, et-Tibyân fî şerḥi’d-Dîvân içinde, nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Beyrut 1397/1978, IV, 28.

Zemahşerî, Esâsü’l-belâġa, Beyrut 1385/1965, s. 232.

Fahreddin er-Râzî, Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-iʿcâz (nşr. Bekrî Şeyh Emîn), Beyrut 1985, s. 249.

Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî, Miftâḥu’l-ʿulûm (nşr. Naîm Zerzûr), Beyrut 1403/1983, s. 385.

İbn Ebü’l-İsba‘, Taḥrîrü’t-Taḥbîr (nşr. Hifnî M. Şeref), Kahire 1416/1995, s. 271-274.

İbn Hicce, Ḫizânetü’l-edeb, Sayda 1426/2006, I, 249; II, 297-298.

İbn Ma‘sûm, Envârü’r-rebîʿ fî envâʿi’l-bedîʿ (nşr. Şâkir Hâdî Şükr), Necef 1388/1968, VI, 163.

Abdülganî b. İsmâil en-Nablusî, Nefeḥâtü’l-ezhâr, Beyrut 1404/1984, s. 106-107.

Ahmed Matlûb, Muʿcemü’l-muṣṭalaḥâti’l-belâġıyye ve teṭavvürühâ, Bağdad 1406/1986, s. 132-134.

İn‘âm Fevvâl Akkâvî, el-Muʿcemü’l-mufaṣṣal fî ʿulûmi’l-belâġa, Beyrut 1413/1992, s. 305-306.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 516 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER