https://islamansiklopedisi.org.tr/tevilu-muhtelifil-hadis
Müşkilü’l-ḥadîs̱ adıyla da bilinen eser, Mu‘tezile gibi kelâm fırkalarıyla bazı fakih ve ediplerin hadisçilere yönelik eleştirilerini cevaplamak amacıyla kaleme alınmıştır. Eserin girişinde özetlenen bu eleştirilerde hadisçiler rivayet konusunda titiz davranmamak, râviler hakkında çelişkili hükümler vermek, uydurma rivayetleri nakledip müslümanların mezheplere bölünmelerine yol açmak, Kur’an ve Sünnet’e, akla ve tarihî gerçeklere aykırı rivayetleri kabul ederek İslâm’a zarar vermek ve dinî konularda bilgisiz olmakla suçlanmaktadır. İbn Kuteybe tenkitlere cevap verirken öncelikle bu eleştirileri yapanların kusurlarını saymakta ve aynı ithamların onlar için de geçerli sayıldığını belirtmektedir. Mu‘tezile’den Nazzâm, Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf, Sümâme b. Eşres, Câhiz, ehl-i re’yden Ebû Hanîfe ve İmâmiyye’den Hişâm b. Hakem gibi hadisçileri eleştiren kişilerin Kur’an tefsirinde yaptıkları hatalardan, İslâm’a uymayan görüşlerinden ve yanlış fetvalarından örnekler veren İbn Kuteybe, bunlardan bazılarının dinî kurallara ve ibadetlere riayet etmediğini, bazılarının sahâbeye dil uzattığını söylemektedir. Müslümanlar arasındaki ihtilâfların farklı rivayetlerden kaynaklandığını ileri süren bu kişilerin kendi aralarında da ihtilâfa düştüklerini, tevhid, sıfatlar, âhiret ahvâli gibi yalnız vahiyle bilinebilecek konularda bile anlaşamadıklarını söylemektedir. Hadisçilerin rivayetleri tesbit etmek ve sahih olanlarını zayıflarından ayırmak için gösterdikleri gayrete vurgu yapan İbn Kuteybe her insan gibi muhaddislerin de hata edebileceğini kaydetmektedir. Ona göre zındıklar İslâm’ı tahrif edip yanlış göstermek amacıyla birtakım akıl dışı rivayetleri hadislerin arasına sokmuşlardır. Vâizler ve kıssacılar halkın dikkatini çekme bahanesiyle münker, garîb ve mevzû hadisler rivayet etmişlerdir. öte yandan hadislere Câhiliye devrinden kalma masallar, hurafeler ve hikâyeler karışmıştır. İbn Kuteybe’ye göre bu tür rivayetleri, sahihlerinden ayırıp uydurma olduklarını ortaya koymak için nakleden hadisçileri suçlamak doğru değildir.
Eserin büyük bölümü Kur’an’a, Sünnet’e, akla, icmâa, gerçeğe ve tecrübeye aykırı, teşbih ve tecsîm ifade ettiği, birbiriyle çeliştiği ileri sürülen rivayetlerin yorumuna ayrılmıştır. İbn Kuteybe bu rivayetlerin te’vil ve telifi için nesih, râvilerden kaynaklanan hatalar, insan aklını zorlayan açıklamalardan söz etmekte, ayrıca şiir, lugat, gramer gibi edebî delillerden yararlanmakta, bazı rivayetleri savunurken Tevrat ve İncil’den delil getirmektedir. Müellif eserinde genellikle itikadî konulardaki hadisleri edebî ve savunmacı bir üslûpla ele almıştır. Bunları çoğu zaman muhteva açısından değerlendirmiş, nâdiren sened tenkidi yapmıştır. Ona göre icmâ râvilerin dalgınlığı, hata, ihmal, şüphe gibi kusurlarla nesih ve te’vil gibi ihtimallerden uzak olduğu için hakikatin tesbitinde rivayetlerden daha sağlıklı bir yoldur; bu sebeple icmâa ön planda, senede ikinci planda yer vermiştir.
İbn Kuteybe, hadislere uydurma rivayetlerin karıştığından şikâyet etmesine rağmen bazan uydurma haberlerle istidlâl etmiş, tartışmalı yöntemlere başvurup zorlama yorumlar yapmıştır. Meselâ Kur’an’a aykırı olduğu iddia edilen bazı rivayetleri açıklarken Sünnet’in Kur’an’a hükmedebileceğini, ancak Kur’an’ın hadise hükmedemeyeceğini, hadislerin de Kur’an gibi vahye dayandığını, bu sebeple Kur’an’ı neshedebileceğini ifade etmiştir. Akla aykırılığı ileri sürülen rivayetleri yorumlarken dinî konuların duyularla gözlemlenen olaylara kıyasla açıklanamayacağını söylemiştir. İbn Kuteybe’nin eseri bir yandan takdir görmüş, bir yandan eleştirilmiştir. İbnü’s-Salâh’a göre müellif bazı yorumlarında isabet etse de bazılarında yetersiz kalmış, bulunabilecek daha güzel ve sağlam örneklere yer vermemiştir. Nevevî, İbn Kuteybe’nin ihtilâflı hadislerin çoğunu değerlendirmekten kaçındığını, Süyûtî ise onun hadis yorumlayabilecek kapasiteye sahip bulunmadığını belirtmiştir. İbn Kuteybe ayrıca aşırı saldırgan bir üslûp kullanmak, bilmediği ve üstesinden gelemeyeceği konulara girmek, ayrıca Müşebbihe ve Kerrâmiyye’nin görüşlerine meyletmekle de suçlanmıştır (DİA, XXI, 569).
Yorumlarındaki başarısı bir yana Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱, yazıldığı döneme kadar hadise ve hadisçilere ne tür eleştirilerin yapıldığını göstermesi ve günümüzdeki hadis tartışmalarıyla mukayese imkânı vermesi bakımından ayrıca önemlidir. İbn Kuteybe’nin kendi zamanına kadar bu eleştirilere cevap verilmediğini söylemesi eserini daha da değerli kılmaktadır. Ondan önce Şâfiî özellikle fıkıh konularıyla ilgili rivayetler arasında görülen ihtilâfları ele almıştı. İbn Kuteybe’nin eseri ise rivayetlere yönelik genel anlamdaki eleştirileri cevaplayan, daha çok akîdeye ve kelâma dair rivayetlerde görülen ihtilâfları ele alan bir tür tartışma kitabıdır. Bu sebeple eserde karşı görüşü savunanlar hakkında söylenenlere ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Öte yandan İbn Kuteybe’nin eleştirdiği kişiler arasında hadisçiler tarafından güvenilir sayılan Basra Kadısı Ubeydullah b. Hasan ile Ebû Hanîfe’nin de bulunması, bu dönemde hadisçilerle fukaha ve kelâmcılar arasındaki gerginliğin ileri boyutlara ulaştığını göstermektedir. Eserdeki en sert eleştiriler Mu‘tezile’ye yöneliktir. Bundan dolayı Şâfiî’nin, hadisleri “ihtirassız ve nazikâne” bir şekilde tartışmasına karşılık İbn Kuteybe’nin sert bir üslûp kullanmasını kelâm ve hadis ilimlerinin Şâfiî döneminde henüz bir ekol haline gelmemiş olmasıyla açıklamak yerine (Lecomte, V/1 [1981], s. 26) mihne sonrasında yaşanan gerginliklere bağlamak daha doğrudur.
Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱, Muhammed b. Tâhir b. Muzaffer es-Sincârî tarafından el-Muġīs̱ min Muḫtelifi’l-ḥadîs̱ adıyla ihtisar edilmiştir (Kettânî, s. 336). Müşkilü’l-ḥadîs̱’inde eserden yararlanan İbn Fûrek, İbn Kuteybe’yi zaman zaman eleştirmiştir. M. Zâhid Kevserî’nin bu esere Refʿu’r-reybe ʿan teḫabbuṭâti İbn Ḳuteybe adıyla yazdığı basılmamış bir reddiyesi vardır (Maḳālât, s. 39). Kevserî, İbn Kuteybe’nin Tevrat ve İncil’den sahih olduğunu söyleyerek yaptığı nakilleri eleştirmekte, Ebû Hanîfe’ye yönelttiği ithamları reddetmektedir.
Eser birçok defa yayımlanmıştır (nşr. Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Kahire 1323; nşr. Mahmûd Şehbenderzâde, Kahire 1326, 1362; nşr. Seyyid Ahmed Sakr, Kahire 1378/1958, Beyrut 1393/1973; nşr. Muhammed Zührî en-Neccâr, Kahire 1386/1966, Beyrut 1393/1973, 1991; Beyrut 1405/1985; Mekke 1406/1986; nşr. M. Abdülkādir Ahmed Atâ, Beyrut 1408/1988; nşr. M. Muhyiddin Asfar, Beyrut 1989, 1999; nşr. M. Nâfi‘ Mustafa, Amman 2004; nşr. Saîd b. Muhammed Sinnârî, Kahire 2006; nşr. Ebû Üsâme Selîm b. Îd, Kahire 2006; Beyrut, ts.; Kahire, ts.). Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱, Gérard Lecomte tarafından Fransızca’ya (Le traité des divergences du hadit d’Ibn Qutayba, Dımaşk 1962) ve Mehmet Hayri Kırbaşoğlu tarafından Türkçe’ye (Hadis Müdafaası, İstanbul 1979) tercüme edilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Kuteybe, Teʾvîlü muḫtelifi’l-ḥadîs̱ (nşr. M. Zührî en-Neccâr), Kahire 1386/1966, s. 3-13, 15, 21, 93-94, 138, 147, 155, 195, 199, 206, 208, 213, 229, 261, 282, 291, 314.
İbn Fûrek, Müşkilü’l-ḥadîs̱ (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî), Halep 1402/1982, s. 20-21.
İbnü’s-Salâh, ʿUlûmü’l-ḥadîs̱, s. 285.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, III, 358.
Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî, s. 387.
Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 336.
M. Zâhid Kevserî, Maḳālât, Kahire, ts. (Matbaatü’l-envâr), Ahmed Hayrî’nin mukaddimesi, s. 39.
Ayhan Tekineş, Hadisleri Anlama Problemi, İstanbul 2002, s. 283-292.
M. Tayyib Okiç, “Dımaşk’taki Fransız Enstitüsünün Son İslâmî Neşriyatı”, AÜİFD, XIV (1966), s. 288-289.
Gérard Lecomte, “Şâfiî’nin ‘İhtilâfu’l-hadîs’inden İbn Kuteybe’nin ‘Muhtelifu’l-hadîs’ine” (trc. İbrahim Kâfi Dönmez), İslâm Medeniyeti, V/1, İstanbul 1981, s. 6, 17, 26.
Yusuf Şevki Yavuz, “el-İhtilâf fi’l-lafz”, DİA, XXI, 569.