TÜRK İNŞAAT ve SANAT ESERLERİ MÜZESİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

TÜRK İNŞAAT ve SANAT ESERLERİ MÜZESİ

TÜRK İNŞAAT ve SANAT ESERLERİ MÜZESİ
Müellif: EMİNE TÜLAY SÜLÜNGÜR
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2012
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/turk-insaat-ve-sanat-eserleri-muzesi
EMİNE TÜLAY SÜLÜNGÜR, "TÜRK İNŞAAT ve SANAT ESERLERİ MÜZESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/turk-insaat-ve-sanat-eserleri-muzesi (21.11.2024).
Kopyalama metni

Amcazâde Hüseyin Paşa Külliyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1957-1958’de onarım programına alınmış, ancak restorasyonu 1966 yılında tamamlanmıştır. Sanat tarihçileri, mimarlar, restoratörler, tarihçiler ve epigraflara ışık tutması, gelecek kuşaklara bunların tanıtılması amacıyla eski eser restorasyonlarından elde edilen mimari eserlerle teberrükât depolarında toplanan malzemeler bu külliyeye getirilerek oluşturulan müze 13 Mayıs 1967’de hizmete açılmıştır. Sürekli gelen eserlerden dolayı mekân sıkıntısı çekilen müzede odaların küçük oluşu ve revakların bahçeye açılması yüzünden özellikle kış aylarında hizmet güçleşmektedir. Medrese odalarında yapılan sergilemede ziyaretçiyle objeler arasında uygun bir görüş ve izleme alanı bulunmamaktadır. Ayrıca büyük boyutlu eserlerin kapalı mekânlarda sergilenmesi imkânsızdır. Tarihî bir bina olması sebebiyle ısı, ışık ve nem problemleri bulunan yapıda çağdaş müzecilik anlayışı içinde yeterli hizmet verilememektedir.

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde taş eserler (kitâbeler, mezar taşları vb.), dekoratif inşa malzemeleri (çiniler, alçı kalıplar, şebekeler vb.), aydınlatma araçları (şamdanlar, cam aydınlatma araçları, alçı pencereler vb.), çeşitli dönemlere ve devletlere ait sikkeler bulunmaktadır. Bunlar revak altlarında ve bahçede teşhir edilmektedir. Kütüphane ile sıbyan mektebi arasındaki bahçede Fâtih Camii’nin 1894 depremi arkasından yapılan tamirinden kalan, fakat son tamirde sökülen barok üslûptaki taş minare külâhı yer almaktadır. Bunun yanında çeşme aynaları, yalakları da bu bölümde sergilenmektedir. Bahçenin diğer bölümlerinde I. Abdülhamid, III. Selim, II. Mahmud, Abdülmecid ve II. Abdülhamid’e ait tuğralar bulunmaktadır. Tuğralarla birlikte taş kubbe alemleri, küfeki, mermer, bronz pencere şebekeleri, sütun başlıkları, içerisinde balık kabartmaları işlenmiş bir mermer havuz, Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi’nin yazılı kasnak frizi, su hazneleri mevcuttur. Bunlardan başka Fâtih Sultan Mehmed dönemi yapısı olmasına rağmen 1957’de yıktırılan Mimar Ayas Mescidi’nin yanında Ayas Ağa Türbesi duvarındaki taş kitâbelerden biri, Yavuz Sultan Selim devrinin tanınmış şahsiyetlerinden, bir iftira sonucu başı vurulan Tâcîzâde Câfer Çelebi’ye ait olduğu sanılan bir mezar taşı, Râkım Efendi’nin hattının bulunduğu iki adet mezar taşı, İstanbul’un fethinde hizmetleri geçmiş sekbanların mezarlıklarından On Sekiz Sekbanlar Mezarlığı’nın mezarlık kitâbesi bahçedeki diğer önemli eserler arasındadır. Ayrıca Yenikapı Mevlevîhânesi, Galata Yenicami (Vâlide Camii), Üsküdar Afganîler Tekkesi, Süheyl Bey Camii ve Çeşmesi ile Keşfî Câfer Efendi Türbesi’nin kitâbeleri bahçede görülmeye değer eserlerdendir.

Müzenin kapalı bölümlerinde teşhir edilen eserler günümüzde teşhirden kaldırılarak sağlıklı bir şekilde korunması için depolanmıştır. Bunlar dekoratif inşa malzemeleri ve aydınlatma araçlarıdır. Dekoratif inşa malzemeleri çiniler, alçı kalıplar, ahşap eserler, madenî inşaat malzemelerinden oluşur. Bu grubun en önemli eserleri çinilerdir. Çiniler, XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu yapılarında kullanılanlardan başlayarak zamanımızda halen yapılmakta olan Kütahya çinilerine kadar çeşitli dönemlere ait değişik üslûplardaki örneklerdir. Kayseri Huand Hatun Hamamı ve Beyşehir Demirli Mescid’in Selçuklu çinileri müzedeki nâdide eserler arasında yer alır. Bursa Yeşiltürbe’ye ait bir adet çini alınlık, Bozüyük Kasım Paşa Hamamı kitâbesi, Edirne Şah Melek Camii’nin bordür çinileri İstanbul dışından diğer örneklerdir. Bilhassa Türk çini sanatında az sayıda örneği bulunan Kâbe tasvirli çinilerden bir tanesi de müzededir. Bu çini 1973’te Sünbül Efendi Türbesi’nden getirilmiştir. Ait olduğu türbede kapı üstünde kitâbeli bir çini ile yan yana iken düşüp kaybolma tehlikesi yüzünden restorasyon sırasında bu müzeye nakledilmiştir. XVI. yüzyıla ve sonraki döneme tarihlenen çinilerden müzede bulunan örnekler ise Topkapı Sarayı, Rüstem Paşa Camii, Takkeci İbrâhim Ağa Camii ve Sultan Ahmed Külliyesi’ndeki Arasta Sebili’ne aittir. Müzede mevcut değişik bir çini grubu da Kudüs’teki Kubbetü’s-sahre’nin çinilerinden oluşmaktadır. XX. yüzyılın başında Mimar Kemâleddin tarafından yapılan tamirat sırasında kullanılan mahallî özellikteki çinilerden artan birkaç parça örnek restorasyon sonrasında Vakıflar Genel Müdürlüğü depolarına götürülmüş, ardından müzeye intikal etmiştir. Alçı kalıp örnekleri ise XV. yüzyıl kûfî yazılı rûmî ve palmetle bezenmiş levhalar, XVI. ve daha sonraki yüzyıllara ait mukarnaslar, kemer ayakları, frizler, kabaralar ve kornişlerdir. Neo-klasik dönem özelliklerini aksettiren alçı kalıp ve kaplamalar da vardır.

Ahşap eserlerde Türk mimarisinin çeşitli dönemlerinde kullanılmış ağaç işleri görülmektedir. Bu grubun en önemli eserleri arasında Ankara Ahî Elvan Camii’nin dolap ve pencere kanatları dikkat çekicidir. Bunların üzeri oyma tekniğinde yapılmış kûfî ve sülüs yazılar, rûmî palmetlerin birbirine geçmesiyle oluşan bitkisel bezemelerle kaplanmıştır. Müzede Selçuklu devri geometrik geçmeli örneklerden başka XV. yüzyıla ait çeşitli ahşap oymalar, Yenicami Hünkâr Kasrı’nın Edirne işi tavan göbeği, sedef kakmalı kapı bingileri, daha geç devirlere ait rûmî palmet ve rozetler, eklektik üslûptaki mahfil parçaları bu grupta yer alan diğer eserlerdir. Madenî inşaat malzemeleri arasında XIV. yüzyıla kadar inen değişik ölçülerde çiviler, demir kenetler, zıvanalar ve lokmalar vardır. Ayrıca kubbe, minare ve sancak alemleri, kilitler, anahtarlarla çeşme muslukları, kurşun mühürler de bu bölümde mevcut eserlerdir.

Müzedeki aydınlatma araçlarını şamdanlar, kandillik, fenerler, cam kandillik ve fanuslar teşkil eder. Şamdanların içindeki en eski örnekler Selçuklu dönemine ait olup XIII. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu şamdanlar 1964 yılında vakıf teberrükât eşyaları tesbiti yapılırken Kartal’da Dolayoba Camii’nde görülmüş, daha sonra müze açılınca buraya getirilmiştir; üzerleri yazılı ve süslüdür. Özellikle bitkisel süslemenin yanı sıra oturan ve atla avlanan hareket halindeki figürler dikkat çekicidir. XV. yüzyıl Memlük şamdanı da bu grubun kıymetli eserlerindendir. Şamdanın üzeri madalyonlar, kıvrık dallar ve sülüs yazılarla bezenmiştir. Osmanlı dönemi klasik pirinç şamdanları müzede bol miktarda bulunmaktadır. Bu şamdanlar XVI-XVII. yüzyılın lâle ve stilize lâle formundadır. Daha sonraki dönemlere ait şamdanlar barok, rokoko dönemi süsleme üslûbunda bezenmiştir. İçlerinde Sultan Abdülmecid’in Ayasofya Camii’ne vakfettiği şamdan önem arzetmektedir. Bu grubun değişik bir örneği de Eyüp Sultan Camii’nden alınan, üzeri yazılı XVI. yüzyıl pirinç kandilliğidir. Kandille birlikte çeşitli boyutlarda ve değişik özelliklerde fenerler bir başka grubu teşkil eder. Cam kandillikler ve fanuslar da incelenebilecek güzel örneklerdir. Mimari eserleri aydınlatmakta kullanılan revzenler arasında Zal Mahmud Paşa Camii ve Yenicami hünkâr mahfiline ait örnekler dışında çeşitli yapılara ait klasik Osmanlı pencerelerinin alçı içlikleri bulunmaktadır.

Bir başka grup eser, şu ana kadar sadece tasnifi yapılmış olan çeşitli devletlere ve dönemlere ait madenî paralardır. Paralar henüz literatüre girmemiş ve sergilenmemiştir. Gümrük Müdürlüğü’nden emekli olan Ali Ertan adında bir memur tarafından toplanan bu eserleri adı geçen kişi Gureba Hastahanesi’nde vefatından az önce hastahanenin başhekimine teslim etmiştir. Daha sonra başhekim tarafından müzeye verilen madenî paraların çoğunluğu erken devir Emevîler, Abbâsîler, Eyyûbîler, Artuklular, İlhanlılar, Atabegler dönemi ve San‘a imamları devrine ait olan altın, gümüş, bronz ve bakır paralardır. Bizans imparatorları adına darbedilen diğer bir grup para da ilgi çekicidir. Daha geç döneme tarihlenen madenî paralar içinde çoğunluğu Osmanlılar devrinde basılan paralar yer almaktadır. Bunlar Kanûnî Sultan Süleyman döneminden başlayarak 1918 yılına kadar birçok padişah adına darbedilen bakır ve gümüş sikkelerden oluşmaktadır.

Müze 1967 yılında açıldıktan sonra bazı imkânsızlıklar sebebiyle 1976’da kapatılmıştır. Bu tarihten itibaren bakımsız duruma gelmiş, tamirlerden artan mimari malzemelerin sürekli buraya taşınmasıyla depo halini almıştır. 1983 yılının Mart ayından sonra başlayan çalışmalar neticesinde eserlerin bakımı ve külliyenin restorasyonu yapılarak bazı yeniliklerle birlikte 28 Ekim 1984 tarihinde müze tekrar hizmete açılmış, 1986’da çeşitli sebeplerle tekrar kapatılmıştır. Bugün müzenin Haseki Külliyesi’nde yeniden açılması için hazırlıklar devam etmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Şennur Aydın, “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi”, Vakıflar, İstanbul 1984, s. 66-69.

a.mlf., “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi”, Türkiyemiz, XVI/47, İstanbul 1985, s. 32-39.

a.mlf., “Amcazâde Hüseyin Paşa Külliyesi”, , III, 9-10.

Mehmet Önder, Türkiye Müzeleri, Ankara 1992, s. 143-144.

Erdem Yücel, “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi”, Vakıflar Bülteni, sy. 1, İstanbul 1970, s. 57-62.

a.mlf., “Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesinde Kurulmakta Bulunan Yeni Bir Müze”, , VI/1 (1967), s. 30-31.

a.mlf., “Tunç Bir Selçuklu Şamdanı”, a.e., VI/6 (1967), s. 27-29.

a.mlf., “İstanbul Vakıf Müzeleri”, Türkiyemiz, III/8, İstanbul 1972, s. 12-21.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 541-543 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER