https://islamansiklopedisi.org.tr/umeyye-b-halef
Kureyş’in önemli kollarından Benî Cumah’a mensuptur. İslâmiyet’in zuhuru sırasında kardeşi Übey b. Halef gibi Mekke’nin ileri gelenleri arasında bulunuyordu. Mekke müşriklerinin, “Ne olurdu bu Kur’an Ümeyye b. Halef, Mes‘ûd b. Amr, Kinâne b. Abdüyâlîl ya da Mes‘ûd b. Muttalib’e inseydi!” şeklindeki sözleri onun toplumdaki itibarlı konumuna işaret etmektedir (Belâzürî, I, 150-151). Ümeyye, Hz. Peygamber’i davasından vazgeçirmek amacıyla müşrik liderleri tarafından girişilen teşebbüslerin hepsinde kardeşiyle birlikte yer aldı. Nitekim farklı zamanlarda Resûl-i Ekrem’in amcası Ebû Tâlib’in yanına farklı zamanlarda giderek yeğenini bu davadan vazgeçirmesini isteyen Kureyş heyeti içerisinde de bulundu. Resûlullah’a Safâ tepesini altın yaparak bir mûcize gösterirse iman edeceklerini söyleyen müşrikler arasında o da vardı.
Bir gün Hz. Peygamber, Kâbe civarında namaz kılarken içlerinde Ümeyye b. Halef’in de olduğu müşrikler onunla alay etmeye başladılar. Ebû Cehil’in teşvikiyle Ukbe b. Ebû Muayt, yeni doğuran bir devenin etenesini (döl eşi, meşime) ve diğer artıklarını getirip secdeye vardığı sırada Resûlullah’ın üzerine attı. Buna karşılık Resûl-i Ekrem şöyle dedi: “Allahım! Bu Kureyşliler’in bana yaptıklarını sana arzediyorum. Ebû Cehil b. Hişâm’ı, Utbe b. Rebîa’yı, Şeybe b. Rebîa’yı, Ukbe b. Ebû Muayt’ı, Ümeyye b. Halef’i sana havale ediyorum” (Buhârî, “Cizye”, 21). Kâfirûn sûresinin Ümeyye b. Halef, Esved b. Muttalib, Velîd b. Mugīre ve Âs b. Vâil’in Kâbe’yi tavaf etmekte olan Resûlullah’a, “Ey Muhammed! Biz senin taptığına tapalım, sen de bizim taptığımıza tap, seninle ortaklık yapalım” demeleri üzerine indiği bildirilmektedir (İbn Kesîr, IV, 221). Hz. Peygamber’in müslüman olmalarını istediği Utbe b. Rebîa, Ebû Cehil, Abbas b. Abdülmuttalib ve Ümeyye ile konuştuğu bir sırada yanına gelen âmâ İbn Ümmü Mektûm ile ilgilenememesi üzerine Abese sûresinin nâzil olduğuna, Hümeze sûresinin de Resûl-i Ekrem’in ardından kaş göz işaretleriyle alay etmeleri yüzünden Cemîl b. Âmir, Ahnes b. Şerîk, Velîd b. Mugīre veya Ümeyye b. Halef hakkında indiğine dair rivayetler vardır. Yine Leyl sûresinin, müslüman köleleri satın alıp âzat etmek suretiyle servetini Allah yolunda harcayan Hz. Ebû Bekir ile cimrilik yaparak malını ihtiyaç sahiplerinden esirgeyen Ümeyye b. Halef hakkında nâzil olduğu bildirilmektedir. Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl-i Habeşî’yi İslâm’ı kabul ettiği için kızgın güneş altında yatırır, büyük bir kaya parçasını göğsünün üzerine koydurur, İslâmiyet’ten vazgeçerek Lât ve Uzzâ’ya tapmaya zorlardı. İşkence gören müslümanların simgesi haline gelen Bilâl acılar içinde kıvranırken, “Allah birdir, Allah birdir” demekten geri durmamıştır.
Hicretten hemen önce Hz. Peygamber’in öldürülmesine karar verilen Dârünnedve’deki toplantıya katılan ve hicret esnasında sığındığı Sevr mağarasının önüne kadar giden müşriklerin arasında bulunan Ümeyye, Resûl-i Ekrem’e ve müslümanlara karşı olan düşmanlığını hicretten sonra da sürdürdü. Resûlullah, Buvât Gazvesi’ni Ümeyye’nin emrindeki 100 kişilik bir muhafız birliğinin himayesinde 2500 deveden oluşan Kureyş kervanının geçişini engellemek için düzenlemişti (Rebîülevvel 2 / Eylül 623). Bedir Gazvesi’nde öldürülen Ümeyye b. Halef’in yaşlılığını ve şişmanlığını öne sürüp bu savaşa katılmak istemediği, ancak Ukbe b. Ebû Muayt’ın onu korkaklıkla itham ederek kadına benzetmesi üzerine katılmak zorunda kaldığı bildirilir. Hz. Peygamber’in kendisini öldüreceğine dair sözünü duyduğu ve onun sözlerinin hep doğru çıktığını bildiği için bu savaşta yer almaktan kaçındığı da nakledilmektedir (Buhârî, “Menâḳıb”, 25; Vâkıdî, s. 61). Ümeyye’nin Bedir Gazvesi’ne sebebiyet veren Kureyş kervanına 2000 miskal altınla iştirak ettiği ve savaş hazırlıkları sırasında önemli katkıda bulunduğu bilinmektedir. Nitekim müşrik ordusuna katılanlara yol boyunca ziyafetler verilirken Ümeyye de bu amaçla Usfân’da dokuz deve kestirdi (İbn Kesîr, V, 64). Savaşın müslümanların lehine geliştiğini gören Ümeyye, elinde birkaç zırhla gördüğü eski dostu Abdurrahman b. Avf’a kendisini ve yanındaki oğlu Ali’yi esir almasının elindeki zırhlardan daha iyi olacağını ima ederek âdeta kendini esir aldırmıştı. Ancak Bilâl-i Habeşî onu görünce, “İşte küfrün başı! Eğer o kurtulursa ben ölürüm” diyerek ona hücum etti. Bilâl’in bağırmasıyla Ümeyye’nin etrafını saran müslümanlar kendisini ve oğlunu öldürdüler. Oğlu Ali’yi Ammâr b. Yâsir’in katlettiği bildirilirken Ümeyye’yi kimin öldürdüğü hakkında farklı rivayetler vardır. Oğlu Safvân, Tâif Seferi dönüşü müslüman olmuştur. Safvân’ın oğlu Abdullah da Kureyş eşrafından olup cömertliği ve üstün zekâsıyla tanınan bir tâbiîdir.
BİBLİYOGRAFYA
Vâkıdî, el-Meġāzî, s. 56, 61, 91, 92, 111, 112.
İbn Hişâm, es-Sîre2, I-II, 631, 632, 638-639, 713; ayrıca bk. İndeks.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, II, 66, 72, 102, 112, 117, 120.
İbn Habîb, el-Muḥabber, 140, 160, 162, 174.
Belâzürî, Ensâb, I, 150-151, 308.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 337, 371, 437-438, 451-453, 456-457.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 221-226.
Zehebî, Târîḫu’l-İslâm: el-Meġāzî, s. 51, 59, 60, 62, 63, 73, 74, 105, 126, 330.
Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Kahire 1417/1997, II, 208; IV, 114, 216, 221-222, 259, 268; V, 60-64, 132-134.
Köksal, İslâm Tarihi (Mekke), IV, 44, 51, 96, 97, 125; V, 119, 120; VI, 142, 159.
Sa‘d Yûsuf Mahmûd Ebû Azîz, Ricâl ve nisâʾ mübeşşerûne bi’n-nâr enzelallāhü fîhim Ḳurʾân, Kahire, ts. (Mektebetü’t-Tevfîkıyye), s. 250-259.
M. Ali Kapar, Hz. Muhammed’in Müşriklerle Münasebetleri, Konya 1993, s. 118, 124, 181.
M. Muranyi, “Umayya b. K̲h̲alaf”, EI2 (İng.), X, 839-840.