YÂFİÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

YÂFİÎ

اليافعي
Müellif: DERYA BAŞ
YÂFİÎ
Müellif: DERYA BAŞ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2013
Erişim Tarihi: 09.10.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/yafii
DERYA BAŞ, "YÂFİÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/yafii (09.10.2024).
Kopyalama metni

Yemen’de doğdu. Yemenli Himyer kabilesinin Yâfiî koluna mensuptur. İmam Yâfiî olarak tanınır. Babası oğlunun üstün yeteneklerini farkederek tahsil için onu Aden’e gönderdi. Aden’de Bassâl diye meşhur Cemâleddin Muhammed b. Ahmed ez-Züheybî ve Aden Kadısı Şerefeddin Ahmed b. Ali el-Harrâzî’den ders aldı. Bassâl’in şeyhi Ömer İbnü’s-Saffâr ile görüştü. 712’de (1313) hacca gitti. Aden’e döndükten sonra dağlarda inzivâya çekildiği sırada aynı zamanda bir fakih olan Şeyh Mes‘ûd el-Câvî onu kendisine intisap etmeye davet etti. Ardından Şeyh Ali b. Abdullah el-Yemenî et-Tavâşî’nin çevresine dahil oldu. Bu dönemde ilim tahsiliyle riyâzet hayatı arasında tercih konusunda tereddütte kaldı. Ancak okuduğu bir şiir sayesinde ilme yöneldi. 718’de (1318) tekrar Mekke’ye gitti. Şeyh Radıyyüddin et-Taberî’den hadis ve tasavvuf, Mekke Kadısı Necmeddin et-Taberî’den fıkıh ve Kur’an ilimlerini öğrendi. Zeccâcî’nin Arap gramerine dair el-Cümelü’l-kübrâ’sını ezberledi. Dinî ilimlerin çeşitli sahalarında derin bilgi sahibi oldu. Daha sonra gönlünde inzivâ arzusu doğdu. Ailesini terkedip on-on iki yıl kadar uzlet hayatı yaşadı. 734’te (1334) Şam’a ve Kudüs’e seyahat etti. Üç ay kadar el-Halîl’de kaldı ve aynı yılın sonlarında Mısır’a geçti. Genellikle Karâfe’de Zünnûn el-Mısrî’nin türbesinde ikamet etti. Birçok sûfî ile görüştü, birçok şeyhten hırka giydi. Mısır’da şöhreti yayılınca Hicaz’a geçti. 738’de (1337) Yemen’e yaptığı ziyaretin ardından Medine’ye döndü, daha sonra Mekke’ye yerleşti. Bundan sonraki hayatı eser yazmak ve hadis okutmakla geçti. “Mekke’nin kutbu” olarak tanınan Yâfiî’nin mânevî rehberliğini talep edenler arasında Ni‘metullāhiyye tarikatının pîri Ni‘metullāh-ı Velî de bulunmaktaydı. 20 Cemâziyelâhir 768 (21 Şubat 1367) tarihinde Mekke’de vefat etti. Cenaze masrafları elbiseleri satılarak karşılandı ve Muallâ Mezarlığı’nda Fudayl b. İyâz’ın yakınına defnedildi. Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Selâme es-Sülemî, el-Meslekü’l-erşed fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ ʿAbdillâh b. Esʿad adıyla bir eser kaleme almıştır. Yâfiî’nin tarikat silsilesi Radıyyüddin et-Taberî ve Necmeddin Abdullah b. Muhammed el-İsfahânî, İzzeddin Ahmed el-Vâsıtî el-Fârisî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Cemâleddin Yûnus el-Kassâr vasıtasıyla Abdülkādir-i Geylânî’ye ulaşır. Pîri olduğu Yâfiiyye tarikatı Kādiriyye, Medyeniyye, Ekberiyye, Sühreverdiyye, Rifâiyye ve Şâzeliyye’nin bir terkibi olarak görülür (Harîrîzâde, III, vr. 263b-265a). Yâfiiyye günümüzde Yemen’de varlığını sürdürmektedir. Yâfiî’nin müridi olmasına rağmen Ni‘metullāh-ı Velî’ye nisbet edilen Ni‘metullāhiyye tarikatı Yâfiiyye’nin şubesi sayılmamıştır.

Hadis, fıkıh, tasavvuf, tarih, edebiyat, coğrafya ve astroloji gibi ilimlerle ilgilenen Yâfiî daha çok sûfî kişiliğiyle tanınır. İmam Gazzâlî’nin görüşlerine bağlılığı, Eş‘arîliği müdafaası ve İbn Teymiyye’ye muhalefetiyle Sünnî akîdenin gelişmesindeki katkısı dinî ilimler sahasında otoritesinin bir kanıtı sayılabilir. Yâfiî, İbnü’l-Arabî’nin velâyetini ve büyüklüğünü kabul etmek suretiyle tasavvufî düşüncede yeni yorumlara açık olduğunu göstermiştir. Onun tasavvuf anlayışı, zühd ve fakr gibi kavramların ötesinde bir tasavvuf tanımı geliştiren İbnü’l-Arabî sonrası tasavvufun olgunlaşmış bir ürünüdür. Bu anlayışa göre zâhid ve fakir kendi iradesiyle dünyevî hazları terkederken sûfî kendi iradesiyle değil Allah’ın iradesiyle eşyada kāim olur. Sûfî fakirlik sûreti ile zenginlik sûreti arasında bir üstünlük görmez; üstünlüğü hakka uygun şeyde görür. Bu açıdan Yâfiî tasavvufu üst bir makam ve varlık biçimi olarak değerlendirir. Ona göre mârifet ilimleri ancak olağanın ötesine (harku’l-âde) geçilerek elde edilebilir. Velîler de nebîler gibi kendilerine ait bir nitelikle değil Allah’ın bildirmesiyle bilirler. Mârifet ilimleri kesbî olmayıp vehbîdir. Kerameti mûcizeden ayırmaya özen gösteren yaygın anlayışı benimsemeyen Yâfiî’ye göre keramet mûcizede olduğu gibi meydan okuma dışında mûcizeyle aynı şeydir. Mûcize peygamberin peygamberliğinin doğruluğunu gösterdiği gibi keramet de velînin halinin doğruluğunu gösterir. Nübüvvet davasında bulunmamak kaydıyla velînin kerameti câizdir, ancak izharı câiz değildir. Yâfiî şeriatla hakikat ilimleri arasında ihtilâf görmez; şeriatı hakikat ilimleri içinde sayar. Şer‘î ilimler hakikat ilimlerinin kesbî olan kısmındadır. Bunlar amel ve azîmetlerdir. Hakikat ilimlerinin bir kısmı bunlara devam etmekle kazanılır. Şeriatla hakikat arasında rubûbiyyet sırlarının müşahedesinde farklar bulunsa da ubûdiyyet ahkâmının icrasında bir ihtilâf yoktur.

Eserleri. 1. ed-Dürrü’n-naẓîm fî ḫavâṣṣi’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm ve’l-âyât ve’ẕ-ẕikri’l-ḥakîm (Kahire 1282, 1315, 1322, 1349, 1390; Beyrut 1420/2000). Eserde Kur’an’ın ve Kur’an okumanın, besmelenin fazileti gibi konulardan sonra sırasıyla bütün sûrelerin havas ve faziletlerine dair bilgi verilmiştir. Kâtib Çelebi, Yâfiî’nin bu eseri İbnü’l-Haşşâb’ın (ö. 567/1172) ed-Dürrü’n-naẓîm fî feżâʾili’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm adlı kitabından özetlediğini ve her iki müellif de eserlerini Ebû Bekir el-Gassânî’nin Berḳu’l-lâmiʿ ile Gazzâlî’ye nisbet edilen Ḫavâṣṣü’l-Ḳurʾân’ı bir araya getirerek yazdıklarını söyler. Eser Hâmi Erin tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Kur’ân-ı Kerîm’in Havas ve Esrârı, İstanbul, ts.).

2. Ravżü’r-reyâḥîn fî ḥikâyâti’ṣ-ṣâliḥîn (Kahire 1286, 1301, 1302, 1307, 1970; Beyrut 1421/2000). Bir adı da Nüzhetü’l-ʿuyûni’n-nevâẓır ve tuḥfetü’l-ḳulûbi’l-ḫavâṭır fî ḥikâyâti’ṣ-ṣâliḥîn ve’l-evliyâʾi’l-ekâbir olan eser Nasr el-Hûrînî tarafından Muḫtaṣaru min kitâbi Ravżi’r-reyâḥîn fî menâḳıbi’ṣ-ṣâliḥîn adıyla özetlenmiştir (Kahire 1281, 1310, 1315, 1321). Eseri Gelibolulu Mustafa Muslihuddin Sürûrî (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 850) ve Müezzinzâde Ahmed Çelebi (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4534) Türkçe’ye çevirmiş, Evliyalardan Dinî Hikayeler ismiyle yayımlanmıştır (İstanbul 2008). Ayrıca İtalyanca’ya da çevrilmiştir (Roma 1965). Kitabın sonunda Yâfiî’nin müstakil eserleri arasında sayılan “Mehîcetü’l-eşcân fî ẕikri’l-aḥbâb ve’l-evṭân” adlı kasidesi yer almaktadır.

3. Neşrü’l-meḥâsini’l-ġāliye fî fażli meşâyiḫi’ṣ-ṣûfiyye aṣḥâbi’l-maḳāmâti’l-âliye (Kifâyetü’l-muʿteḳıd ve nikâyetü’l-münteḳıd). Kitabın ilk bölümleri kerameti inkâr edenlere bir cevap teşkil eder. Eserde Ehl-i sünnet ulemâsının kerametin vukuu ve cevazına dair görüşleri yer alır. Eser Muhammed Zehrâ el-Gamrâvî (Kahire 1324), İbrâhim Atve İvaz (Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî’nin Câmiʿu kerâmâti’l-evliyâʾın hâmişinde, I-II, Kahire 1329; Beyrut 1960; Kahire 1961) ve Abdünnâsır Sa‘dî Ahmed Abdullah (I-II, Kahire 1424/2004) tarafından yayımlanmıştır.

4. el-İrşâd ve’t-taṭrîz fî fażli ẕikrillâh ve tilâveti kitâbihi’l-ʿazîz (ve fażli’l-evliyâʾi ve’n-nâsikîn ve’l-fuḳarâʾi ve’l-mesâkîn; nşr. Muhammed b. Halîl, Kahire 1378; nşr. Muhammed Edîb el-Câdir, Beyrut 1424/2003). Günün belli saatlerinde yapılan tesbih ve zikrin, salavatın ve duanın faziletini; İmam Gazzâlî, Ebû İshak eş-Şîrâzî, İmam Nevevî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi âlimlerin ilimde üstünlükleriyle sâlihlerin methini ihtiva eder. Kaynaklarda Yâfiî’nin müstakil eserleriymiş gibi kaydedilen bazı kasideleri de bu eserde yer almaktadır.

5. Merhemü’l-ʿileli’l-muʿḍıle fî defʿi’ş-şübhe ve’r-red ʿale’l-Muʿtezile (nşr. E. Denison Ross, Kalküta 1910-1911; nşr. Mahmûd Muhammed Mahmûd Hasan Nessâr, Merhemü’l-ʿileli’l-muʿḍıle fi’r-reddi ʿalâ eʾimmeti’l-Muʿtezile adıyla, Beyrut 1412/1992). Yâfiî eseri, hocalarından Necmeddin Abdurrahman b. Yûsuf el-İsfahânî’nin isteği üzerine kaleme aldığını söyler. Müellif Mu‘tezile’ye karşı Ehl-i sünnet akaidini genelde Gazzâlî’nin görüşleriyle savunur; yer yer kendi görüşlerini de ifade eder. Eserde Gazzâlî hakkındaki bir kasidesi de bulunmaktadır.

6. Mirʾâtü’l-cenân ve ʿibretü’l-yaḳẓân fî maʿrifeti ḥavâdis̱i’z-zamân (I-IV, Haydarâbâd 1337/1918-1919; Kahire 1386/1967; Beyrut 1390/1970; nşr. Abdullah el-Cübûrî, Beyrut 1405/1984). Târîḫu’l-Yâfiʿî olarak da bilinir. İbnü’l-Ehdel eseri Ġırbâlü’z-zamân adıyla ihtisar etmiştir (Köprülü Ktp., nr. 1144). Hicretin birinci yılından başlayıp 750 yılına kadar (622-1349) gelen eserde Hz. Peygamber’in siyerinden başlayarak ashap, tâbiîn ve ümmetin ileri gelenlerinin biyografileriyle Yemen’e dair bilgiler verilir. Müellif anlatımda eleştirici bir yöntem kullanmış, haberlerle ilgili şüpheleri ortaya koyduktan sonra kendi kanaatini açıklamış ve İbnü’l-Esîr, Zehebî, İbn Hallikân’ın eserlerinden faydalandığını belirtmiştir. Yâfiî’nin eserleri arasında zikredilen, Yemen’deki meşâyihi anlattığı “Bâhiyetü’l-maḥyâ fî medḥi şüyûḫi’l-Yemeni’l-aṣfiyâ” adlı kasidesi de Mirʾâtü’l-cenân’da yer almaktadır (IV, 339).

7. Ẕikrü meẕâhibi’l-fıraḳi’s̱neteyn ve sebʿîne’l-muḫâlefeti li’s-sünneti ve’l-mübtediʿîn. Aynı konuyla ilgili farklı müelliflere ait beş risâle ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Beyrut 1425/2004). Müellif ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağına dair hadisi esas alarak Hâricîler, Şîa, Mu‘tezile ve Mürcie gibi bid‘atçı fırkaların Ehl-i sünnet’e muhalif görüşlerini açıklamıştır.

8. Ḫulâṣatü’l-mefâḫir fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ ʿAbdilḳādir (nşr. Ahmed Ferîd el-Mezîdî, Sri Lanka 1427/2006). Eserin yazma nüshaları Eṭrâfü ʿacâʾibi’l-âyât ve’l-berâhîn, Ḫulâṣatü’l-mefâḫir fî aḫbâri’ş-Şeyḫ ʿAbdilḳādir, Esne’l-mefâḫir fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ ʿAbdilḳādir gibi isimlerle çeşitli kütüphanelerde mevcuttur (Mektebetü’l-evkāfi’l-âmme, nr. 9703/1, 10133/2, 18016; TSMK, III. Ahmed, nr. 1434; Mektebetü’l-bihâr [Kalküta], nr. 275). Kitap, müellifin Kādiriyye’nin Yâfiiyye şubesinin kurucusu olduğuna dair bir belge niteliğinde kabul edilmiştir.

9. et-Terġīb ve’t-terhîb. Faṣlü mine’l-eḥâdîs̱i’ṣ-ṣaḥîḥi’l-mütemmime li-ebvâbi’t-terġīb ve’t-terhîb adlı eserle birlikte neşredilmiştir (nşr. Ebû Abdurrahman el-Mısrî el-Eserî, Tanta 1414/1994).

10. ed-Duʿâʾ âdâbühû ve esbâbühû. Aynı muhtevada farklı müelliflere ait üç risâle ile birlikte yayımlanmıştır (nşr. Saîd Abdülhamîd Muhammed es-Sa‘dînî, Beyrut 1415/1995).

Yâfiî’nin bunların dışında Neşrü’l-meḥâsini’l-Yemâniyye fî ḫaṣâʾiṣi’l-Yemen ve nisebi’l-Ḳaḥṭâniyye, Ḳaṣîde fi’l-eşhüri’r-Rûmiyye (Ürcûze fî maʿrifeti şuhûri’r-Rûm), el-Vesîletü ilallāhi bi-esmâʾihi’l-ḥüsne’l-celîle (Dîvânü şiʿr), Hiẕbü (evrâdü)’l-bir, Menâḳıbü’l-İmâmi’ş-Şâfiʿî (Mirʾâtü’l-cenân’daki Menâḳıbü’ş-Şâfiʿî bölümü), Eşrefü’l-mefâḫiri’l-ʿaliyye fî menâḳıbi’l-eʿimmeti’l-Eşʿariyye (İbn Asâkir’in Tebyînü keẕibi’l-müfterî adlı kitabının özeti), Ḳaṣîdetü’r-râʾiyye, er-Risâletü’l-Mekkiyye fî ṭarîḳı’s-sâdâti’ṣ-ṣûfiyye, Cevâb ʿan suʾâl eṭ-ṭavâf ve’l-ʿumre eyyühümâ efḍal, el-Envârü’l-lâʾiḥa min esrâri’l-Fâtiḥa, Risâle müştemile ʿalâ nebze min aḳvali’l-meşâyiḫ ve âdâbihim, Edʿiyetü’ṣ-ṣabâḥ ve’l-mesâʾ, Nûrü’l-yaḳīn ve işârâtü ehli’t-temkîn adlı kitap ve risâleleri de bulunmaktadır. Müellifin kaynaklarda adı geçen Neşrü’r-reyḥân fî fażli’l-müteḥâbbîn fi’llâhi mine’l-iḫvân (Mirʾâtü’l-cenân, IV, 328), Bülbülü’l-eṭrâb ve ḥalâvetü’l-ḥilâb fî ẕikri’l-firâḳ ve’l-medḥi li’l-evliyâʾi’l-aḥbâb (a.g.e., IV, 339), Ravżü’l-beṣâʾir ve riyâżü’l-ebṣâr fî meʿâlimi’l-aḳṭâr ve’l-enhâri’l-kibâr, Eṭrâfü’t-tevârîḫ, Neşrü’r-ravżi’l-ʿıṭr fî ḥayâti seyyidinâ Ebi’l-ʿAbbâs el-Hıżr gibi eserleri günümüze ulaşmamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, IV, 308-366.

, VI, 103.

, II, 579-583.

İbn Râfi‘, el-Vefeyât (nşr. Sâlih Mehdî Abbas – Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1402/1982, II, 313-315.

, V, 104-115.

, II, 247-249.

İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, Kahire 1929, XI, 93-94.

Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî, Ṭabaḳātü’l-ḫavâṣ, Beyrut 1406/1986, s. 172-176.

, I, 217.

, I, 736.

, VIII, 362-363.

, I, 378.

, III, vr. 263b-265a.

Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum 1392, V, 142-145.

, II, 1952-1953.

, II, 227-228.

, I, 465-466.

, IV, 198.

, I, 305.

Abdülcebbâr Abdurrahman, Zeḫâʾirü’t-türâs̱i’l-ʿArabiyyi’l-İslâmî, [baskı yeri yok] 1403/1983, II, 909-910.

Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ʿUyûnü’l-müʾellefât (nşr. Mahmûd Fâhûrî), Halep 1413/1992, I, 91.

Şâkir Mustafa, et-Târîḫu’l-ʿArabî ve’l-müʾerriḫûn, Beyrut 1993, IV, 245.

M. Habîb el-Hîle, et-Târîḫ ve’l-müʾerriḫûn bi-Mekke, Mekke 1994, s. 66-70.

, V, 350-352.

E. S. Ohlander, “ʿAbd Allāh ibn Asʿad al-Yāfiʿī’s Defense of Saintly Marvels”, Tales of God’s Friends: Islamic Hagiography in Translation (ed. J. Renard), Berkeley 2009, s. 47-62.

F. Krenkow, “Yâfiî”, , XIII, 333-335.

E. Geoffroy, “al-Yāfiī”, , XI, 236.

Nihat Azamat, “Kādiriyye”, , XXIV, 131-135.

Mahmut Erol Kılıç, “Ni‘metullāh-ı Velî”, a.e., XXXIII, 133-135.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 43. cildinde, 175-177 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER