https://islamansiklopedisi.org.tr/celaleddin-huseyin-el-buhari
707’de (1308) Hindistan’ın Bahâvelpûr bölgesine bağlı Uç’ta doğdu. Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin halifelerinden Bahâeddin Zekeriyyâ’nın müridi olan dedesi Celâleddin Ahmer Hüseyin b. Ahmed (ö. 691/1292), Sühreverdiyye tarikatının Buhâriyye kolunun kurucusudur. Uç’ta Kadı Burhâneddin el-Uççî’den, Mültan’da Rükneddin Ebü’l-Feth el-Mültânî ve Mecdüddin el-Mültânî’den ilim tahsil eden Celâleddin tarikat hırkasını babasından giydi. Sühreverdiyye ve Çiştiyye tarikatlarından hilâfet aldı. Kaynaklarda bir bayram günü Şeyh Bahâeddin ve Şeyh Sadreddin adlı iki şeyhin türbelerini ziyaret ettiği sırada, “Allah âlemdeki her şeyi senin hizmetine vermiş; senin bayramın işte budur” şeklinde bir ses işittiği, bu olaydan sonra “âlemde var olan her şeyin kendisine hizmet ettiği kişi” anlamına gelen Mahdûm-i Cihâniyân unvanını aldığı belirtilir. Delhi’ye giderek “Çırâğ-ı Dehlî” (Delhi’nin kandili) lakabıyla tanınan meşhur Şeyh Nasîrüddîn-i Çiştî ile görüşen Celâleddin Hüseyin daha sonra bilgisini arttırmak amacıyla Hicaz’a gitti. Mirʾâtü’l-cenân müellifi Şeyh Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî ile birlikte çeşitli muhaddislerden Kütüb-i Sitte’yi, Medine’de iki yıl yanında kaldığı Afîfüddin Abdullah el-Matarî’den ʿAvârifü’l-maʿârif’i okudu. Hicaz’dan sonra Kâzerûn, Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Belh, Buhara ve Horasan’ı dolaştı. Bu sebeple kendisine “dünyayı dolaşan seyyah” anlamına gelen Cihângeşt lakabı verildi ve “Mahdûm-i Cihâniyân u Cihângeşt” unvanıyla anılmaya başlandı. Seyahatlerini ve hâtıralarını Sefernâme-i Cihâniyân (Lahor 1909) adlı seyahatnâmesinde menkıbe üslûbuyla anlatan Celâleddin el-Buhârî, Tuğluk hânedanının kurucusu Tuğluk’un oğlu Sultan II. Muhammed Şah tarafından şeyhülislâmlığa getirildiyse de görevine başlamadan hacca gitti. Dönüşünde Fîrûz Şah Tuğluk’un yakın ilgisini gördü; kırk hankahın denetimi kendisine verildi. Ancak o dedesinin Uç’ta bulunan dergâhında inzivaya çekilmeyi tercih etti. Dedesinin kurduğu Sünnî Buhâriyye tarikatının âdâb ve erkânından bir ölçüde uzaklaşarak Kalenderîler gibi yaşamaya başladı. Uç’ta 10 Zilhicce 785’te (3 Şubat 1384) vefat etti.
Celâleddin Hüseyin hakkında bazı menâkıbnâmeler kaleme alınmıştır. Bunlardan Câmiʿu’l-ʿulûm, müridlerinden Alâeddin Alâ b. Saîd tarafından 1380’de Celâleddin Hüseyin’in sağlığında derlenmiş menkıbelerden meydana gelir. Eser ed-Dürrü’l-manẓûm fî tercemeti teleffuẓâti’l-Maḫdûm (Delhi, ts.) adıyla Urduca’ya çevrilmiştir. Menâḳıb-ı Maḫdûm-i Cihâniyân adıyla tanınan Ḫizâne-i Celâlî, Sirâcü’l-hidâye ve Ḫizânetü’l-fevâʾidi’l-Celâliyye adlı eserler de müridleri tarafından derlenmiştir. Abdülhay el-Hasenî bu son eserden bazı alıntılar yapmıştır (Nüzhetü’l-ḫavâṭır, II, 2632).
BİBLİYOGRAFYA
Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâʾ, Leknev 1876, s. 116-117.
Zebîdî, ʿİḳd, s. 40-41.
Ma‘sûm Ali Şah, Ṭarâʾiḳ, II, 525.
Schimmel, Mystical Dimensions of Islam, s. 354.
a.mlf., Tasavvufun Boyutları, s. 303.
“Celâl Buharî”, İA, III, 47.
A. S. Bazmee Ansarī, “D̲j̲alāl al-Dīn Ḥusayn al-Buk̲h̲ārī”, EI2 (İng.), II, 392.