https://islamansiklopedisi.org.tr/yasir-b-amir
Yemen’de doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Mezhic kabilesinin Ans boyuna mensuptur. Meşhur sahâbî Ammâr b. Yâsir’in babasıdır.
Gençliğini Yemen’de geçiren Yâsir, İslâm’dan önce bilinmeyen bir tarihte kardeşleri Hâris ve Mâlik’le birlikte kayıp olan dördüncü kardeşlerini aramak üzere Mekke’ye geldi. Hâris ve Mâlik daha sonra Yemen’e döndüler, Yâsir Mekke’ye yerleşmeye karar verdi. O günün âdetleri gereğince Mekkeli bir ailenin himayesine girmek gerektiğinden, Mahzûmoğulları’ndan Ebû Huzeyfe b. Mugīre el-Mahzûmî ile himaye anlaşması yaptı (bk. HİLF). Ebû Huzeyfe bir müddet sonra onu câriyesi Sümeyye bint Hubbât ile evlendirdi. Bu evlilikten doğan Ammâr, dönemin yerleşik kurallarına göre annesine bağlı olduğundan köle statüsündeydi, ancak Ebû Huzeyfe onu âzat etti. Yâsir ve ailesi iyiliğini gördükleri Ebû Huzeyfe’nin yanından onun vefatına kadar ayrılmadı. Yâsir’in Câhiliye döneminde öldürülen Hureys adlı bir oğlu vardı, Ammâr’dan sonra Abdullah isimli bir oğlu daha oldu.
Yâsir ve ailesi içinde ilk müslüman olan Ammâr’dır. Yeni dinden haberdar olan Ammâr, bir gün Suheyb b. Sinân’la birlikte Dârülerkam’a gidip Hz. Peygamber’i dinledi ve müslüman oldu. Babası Yâsir, annesi Sümeyye ve kardeşi Abdullah onun yönlendirmesiyle İslâm’a girdiler. Müslüman olan ilk kırk kişi arasında yer alan Yâsir ailesi fakir ve korumasız olduklarından Mekkeli müşriklerin önce uyarılarına ve sözlü saldırılarına mâruz kaldılar. İslâm’dan vazgeçmeleri ve Hz. Peygamber’den uzak durmaları konusunda yapılan bu uyarıları korkutma ve yıldırma maksatlı fiilî müdahaleler izledi. Bundan da sonuç alamayan müşrikler, özellikle de Yâsir ailesinin Mekke’ye yerleşmesini sağlayan Ebû Huzeyfe’nin yakınları (Mahzûmoğulları) işkence yoluna başvurdular. Başta Ebû Cehil olmak üzere Mahzûmoğulları’ndan bazı kimseler Yâsir ve ailesini Mekke’nin dışındaki Ebtah ya da Bathâ denilen bir yere götürüyor, kızgın kumların ve kayaların üzerine yatırıp işkence ediyorlardı. Uzun bir süre devam eden bu işkencelerden Hz. Peygamber haberdar oluyordu. Ancak kendisi de müşrikler karşısında çaresiz kaldığı için bir şey yapamıyor, sadece yanlarına gidip onları teselli edebiliyordu. Hz. Peygamber bir gün Hz. Osman’la birlikte Ebtah’a gelince, kızgın kumlar üzerinde yatan Yâsir “Ey Allah’ın resulü bu hep böyle mi gidecek?” diye sordu. Resûl-i Ekrem “Sabret!” diyerek onu teselli etti ve “Allahım, Yâsir ailesini bağışla! Sen onları zaten bağışlamışsındır” diye dua etti (Müsned, I, 62). Bir başka gelişinde ise “Sabredin ey Yâsir ailesi, şüphesiz sizin buluşma yeriniz cennettir!” diyerek onları cennetle müjdeledi (İbn Sa‘d, IV, 137). Bazı âlimlere göre “İnsanlardan öylesi vardır ki sırf Allah’ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Şüphesiz Allah bu tür kullarına son derece merhametlidir” meâlindeki âyette (el-Bakara 2/207) kastedilenler arasında Yâsir ve ailesi de vardır (Süyûtî, II, 487).
Uğradıkları işkencelere rağmen inancından tâviz vermeyen Yâsir, muhtemelen milâdî 615 yılında, İslâm tarihinin ilk şehidi olan karısı Sümeyye’nin hemen ardından Ebû Cehil tarafından hunharca katledildi ve İslâm’ın ilk erkek şehidi olma şerefine ulaştı. Yâsir’in Sümeyye’den önce şehid edildiği de nakledilir (Belâzürî, I, 160). Çok erken bir dönemde vefat ettiği için Yâsir’den herhangi bir hadis rivayeti intikal etmemiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, I, 62.
İbn İshak, es-Sîre, s. 172.
İbn Hişâm, es-Sîre, I, 319-320.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, IV, 136-137.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 256.
Belâzürî, Ensâb, I, 156-160.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), IV, 1588-1589.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XLIII, 354, 356, 360, 368-370.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (nşr. Ali M. Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1415/1994, V, 433-434.
İbn Hacer, el-İṣâbe (Bicâvî), VI, 639.
Süyûtî, ed-Dürrü’l-mens̱ûr (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Kahire 1424/2003, II, 487.
Muhammed b. Ali b. Sâlih el-Gāmidî, Men büşşira bi’l-cenne min ġayri’l-ʿaşere, Küveyt 1431/2010, s. 79.