https://islamansiklopedisi.org.tr/yazgan-mehmet-hulusi
Osmanlı nesta‘lik (ta‘lik) hattının erişilmez üstatlarından Hocazâde Mehmet Hulûsi Efendi İstanbul Fatih’te doğdu. “Hulûsi” mahlasıdır. Babası Mimar Şücâ Camii imamı Koçhisarlı Hâfız Mustafa Efendi’dir; bu sebeple Hulûsi Efendi’nin eserlerinde bazan Hocazâde Mehmed Hulûsi imzasına rastlanır. Annesi Hayriye Hanım’dır. Sultan Selim Mektebi’ndeki ilk öğreniminden sonra babasından Arapça okudu. Babasının vefatı üzerine (1886) Fâtih dersiâmlarından İznikli Mustafa Efendi’nin derslerine devam ederek öğrenimini tamamladı. Arapça ve Farsça’yı iyi derecede öğrendi ve kendini yetiştirdi. 1898’de ilmiye icâzeti aldı. Sülüs ve nesih yazılarını ilk mektep yıllarında okuldaki hocası Osman Nûri Efendi’den meşkederek 1883’te icâzet almıştı. Ardından Muhsinzâde Abdullah’ın derslerine girdi, sülüs ve nesih yazılarını öğrenip yazısını geliştirdi. Ancak onun erişilmez sanat gücü nesta‘lik yazıda kendini gösterdi ve bu sahada meşhur oldu. Nesta‘lik yazıyı önce Medresetü’l-kudât nesta‘lik hattı hocası, Zeki Dede’nin talebelerinden Karinâbâdlı Hasan Hüsnü Efendi’den öğrendi ve icâzet aldı. Bu yazıda daha ileri bir seviyeye ulaşmak için Çarşambalı Ârif Bey’e devam ettiyse de meşklerini tamamlamadan hocası vefat edince onun vasiyeti üzerine Sâmi Efendi’nin talebesi oldu. Sülüs, nesih, celî ve nesta‘lik yazının bütün inceliklerini öğrendi, 1897’de Sâmi Efendi’den de nesta‘lik icâzeti aldı. Nesta‘lik ve celîsinde Sâmi Efendi’nin “hayrü’l-halef”i kabul edildi. Hocasının, kendisine yazı sipariş edildiğinde bazan vaktinin olmadığını ve yazının Hulûsi Efendi’ye yazdırılmasını söylediği nakledilir. Hatta Kemal Batanay’ın ifadesine göre yazıyı Hulûsi Efendi’ye yazdırır, Sâmi diye imza atardı. Necmeddin Okyay da nesta‘lik hattında hocası Sâmi Efendi’nin yanında Hulûsi Efendi’yi de anmış ve onun meşk ta‘likte ve hurde ta‘likte gerek Türk gerek Acem üslûbunda yalnız son devirde değil geçmiş asırlarda da benzerinin bulunmadığını söylemiştir.
Hulûsi Efendi, İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’nde mevcut dosyasındaki kayda göre ilk memuriyetine rûmî 1320’de (1904-1905) Fâtih Tabhâne Medresesi’nde hat ve imlâ hocası olarak başladı. Ücretsiz yürüttüğü bu görev için kendisine 14 Haziran 1911 tarihinde 100 kuruş maaş bağlandı. Ayrıca 29 Kasım 1914’te Dârüşşafaka yazı muallimliğine tayin edildi. Dershanelerin kaldırılmasından sonra açıkta kalınca 14 Ocak 1915’te 200 kuruş maaşla Medresetü’l-kudât sınıf-ı mahsûs ta‘lik hattı muallimliğine getirildi. 14 Eylül 1915’te 300 kuruş maaşla sınıf-ı aslîsine terfi etti. 1 Mayıs 1924 tarihine kadar bu görevini sürdürdü. Bunun yanında 14 Mayıs 1915’te Evkaf Nezâreti’ne bağlı Medresetü’l-hattâtîn’de 300 kuruş maaşla ilk tedris kadrosunda nesta‘lik hattı muallimliğine tayin edildi ve maaşı bir yıl sonra 600, iki yıl sonra 1300 kuruşa yükseltildi. 26 Mart 1921’de Evkaf Nezâreti tarafından 431 kuruş 30 para maaşla İstanbul Sultan Selim Camii üçüncü müezzinliğine getirildi. Hayatının sonuna kadar bu görevini sürdürdü. Evinde ve Sultan Selim Camii’nde meraklılarına nesta‘lik meşketti, pek çok talebe yetiştirdi. Harf inkılâbının ardından kendisine Halil Ethem Bey’in (Eldem) aracılığıyla türbeler bekçiliği görevi verildi. Mevlevî tarikatına intisap eden, aynı zamanda mesnevîhanlık yapan Hulûsi Efendi hayatının son on yılını geçim sıkıntısı içinde ve kısmî felçli olarak geçirdi. 8 Ocak 1940 tarihinde vefat etti ve Edirnekapı Mezarlığı’na defnedildi, ancak kabri kaybolmuştur. Hulûsi Efendi’nin Nâdire Hanım’la evliliğinden Hayri adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Son devrin hattatlarından Mustafa Halim Özyazıcı, Macit Ayral, Küçük Macit Bey, Hikmet Bey, Şeref Akdik, Kemal Batanay, Hamit Aytaç, Murtazâzâde Ârif Efendi ve Hüseyin Hüsnü, Hulûsi Efendi’nin önde gelen talebeleri arasında yer alır.
Mehmet Hulûsi’nin hat sanatında listesi verilemeyecek kadar çok eseri arasında Eski Büyük Millet Meclisi binasının toplantı salonunda, “Hâkimiyet milletindir” levhası, Vakıf Gureba Hastahanesi girişinde 1335’te (1917) yazdığı, “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” levhası, Sultan Ahmed Camii’nde “Keşefe’d-dücâ bi-cemâlih” levhası, Sultan Selim Camii’nde biri celî sülüs, diğeri celî nesta‘lik iki levhası, Abdülhak Hâmid’in Sultan Selim Türbesi’nde bulunan “Türbe-i Selîm-i Evveli Ziyâret” adlı manzumesinin nesta‘lik hatla yazılmış levhası, Yenikapı Mevlevîhânesi için 1327’de (1909) yazdığı dokuz beyitte celî ta‘lik “Semâ Gazeli”, Bakırköy’de Sultan Reşad’ın inşa ettirdiği, bugün Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahanesi olarak kullanılan kışlanın kitâbesi, Fâtih Camii hazîresinde Maliye Nâzırı Ahmed Nazif Paşa’nın 1323 (1905) tarihli celî ta‘lik kabir kitâbesi, Kahire’de Menyel Sarayı’nda Prens Mehmed Ali’nin yaptırdığı mescidin duvarında çini üzerine yazılmış celî nesta‘lik ezan metni, pek çok hilyesi arasında Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlı (Güzel Yazılar, nr. 885) 1335 (1917) tarihli, 117 × 75 cm. ebadında nesta‘lik hilyesi, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de kayıtlı (Nevâdirü’l-mahtûtât, Tal‘at, nr. 51) 24 × 41 cm. ebadında nesta‘lik hilyesi, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı Hat Koleksiyonu’nda bulunan 1340 (1922) tarihli nesta‘lik hilyesi sanatına örnek gösterilebilir. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonu’nda celî nesta‘lik levhaları sergilenmektedir (nr. 130-0087, 96, 97, 107, 124).
BİBLİYOGRAFYA
İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Dosya, nr. 2912.
İlmiyye Salnâmesi, s. 188.
İstanbul Beldesi İhsâiyât Mecmuası, İstanbul 1335, s. 14.
Mehmed İzzet v.dğr., Dârüşşafaka, Türkiye’de İlk Halk Mektebi, İstanbul 1927, s. 65, 66, 95.
İbnülemin, Son Hattatlar, s. 557.
Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2010, s. 376.
M. Uğur Derman, “Vefatının 40. Yıldönümü Dolayısıyla Hattat Hulûsî Efendi”, KAM, IX/1 (1980), s. 32-54.