YEZÎD b. DABBE - TDV İslâm Ansiklopedisi

YEZÎD b. DABBE

يزيد بن ضبّة
Müellif: KENAN DEMİRAYAK
YEZÎD b. DABBE
Müellif: KENAN DEMİRAYAK
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2013
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/yezid-b-dabbe
KENAN DEMİRAYAK, "YEZÎD b. DABBE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/yezid-b-dabbe (21.11.2024).
Kopyalama metni

Asıl adı Yezîd b. Miḳsem olup Dabbe annesinin adıdır. Torunu Abdülazîm b. Abdullah es-Sekafî’nin anlattığına göre (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, VII, 93) Yezîd’in babasının değil de annesinin adıyla tanınması ve Sekafî nisbesini almasının sebebi, kendisi küçük yaşlarda iken babası Miḳsem’in ölümü üzerine annesi Dabbe’nin Tâif’te Mugīre b. Şu‘be es-Sekafî’nin ve ondan sonra da oğlu Urve’nin çocuklarına bakarken Yezîd’i de burada büyütmüş olmasıdır. Kölelikten gelen Yezîd’in velâsı önce Sakīf’teki Benî Mâlik b. Hutayt’a, ardından Benî Âmir b. Yesâr’a ait olmuştur. Babası ya da annesi veya her ikisi muhtemelen Arap değildi. Yezîd b. Dabbe çocukluğunu geçirdiği Tâif’te bir müddet kaldıktan sonra Dımaşk’a göç etti, orada Emevîler’den Halife Yezîd b. Abdülmelik’in (II. Yezîd) oğlu Velîd b. Yezîd’e bağlandı. II. Yezîd’in halifeliği döneminde (720-724) onunla dostluğunu sürdürdü ve kendisinden hiç ayrılmadı. Arap ırkçılığını savunan Velîd ile Şuûbî olduğu ifade edilen Yezîd b. Dabbe’yi Maniheizm’e bağlılığın bir araya getirdiği söyleniyorsa da kaynaklarda bunların Maniheizm’i benimsediğine dair herhangi bir işaret yoktur (Ömer Ferruh, I, 707).

Emevî hilâfeti 105 (724) yılında Hişâm b. Abdülmelik’e geçince Yezîd b. Dabbe Hişâm’ın halifeliğini tebrik etmeye geldi ve onu metheden bir kaside okumak istedi. Ancak Hişâm bunu kabul etmedi, “Sana Velîd gerek, git onu methet, ona şiir oku” diyerek huzurundan çıkarılmasını emretti. Çünkü Halife Hişâm bir yandan İslâmî değerlere karşı saygısız davranan Velîd’e öfke duyuyor, diğer yandan kendisinden sonra hilâfete oğlu Mesleme’yi getirmek için Velîd’i ve onun yakınlarını kendisinden uzak tutuyordu. Bu hususu bilen Velîd, Halife Hişâm’ın Yezîd’i hapsettirmesi veya öldürtmesinden endişe ederek kendisine 500 dinar gönderdi ve Dımaşk’tan ayrılıp Tâif’te yaşamasını sağladı. Yezîd b. Dabbe’nin Hişâm’ın halifeliği boyunca (724-743) Tâif’te kaldığı anlaşılmaktadır. Hişâm’ın ölümü üzerine Velîd b. Yezîd (II. Velîd) halife olunca Yezîd b. Dabbe Tâif’ten Dımaşk’a döndü, Velîd onu çevresine alarak çeşitli ihsanlarda bulundu. Ancak hilâfet makamında kısa bir süre kalabilen (6 Şubat 743 - 16 Nisan 744) Velîd’in öldürülmesinden sonra kaynaklarda Yezîd’le ilgili herhangi bir kayda rastlanmamaktadır. Emevîler’in ilk halifelerini (Muâviye ve Abdülmelik) görecek kadar eski bir şair olan Yezîd’in 130 (748) yılı civarında vefat etmiş olması muhtemeldir (a.g.e., I, 708).

Yezîd b. Dabbe, İslâm fetihlerinin ardından Araplar’ın hâkimiyet kurduğu bölgelerdeki Fars, Türk, Rum, Kıptî, Süryânî gibi tebaaya bilhassa Emevîler döneminde uygulanan baskı siyasetine tepki olarak ortaya çıkan ve edebî yönleri bulunan, başlıca temsilcilerini İsmâil b. Yesâr, Beşşâr b. Bürd, Ebû Nüvâs gibi şairlerin teşkil ettiği Şuûbiyye hareketi mensuplarındandır (bk. ŞUÛBİYYE). Rivayete göre hâmisi Velîd, Selmâ bint Saîd b. Hâlid adında bir kıza âşık olmuş ve şiirlerinde onun güzelliğini methetmiş, Yezîd b. Dabbe de Velîd ile dost olmasına rağmen Araplar’ı kötüleyip onlara karşı övünmek istediği zaman Selmâ adını Araplar için sembol olarak kullanmıştır. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, onun Halife Hişâm’ın huzurundan kovulduktan sonra Şuûbî duygularını dile getirdiği uzun şiirini (Nûniyye) nakletmektedir (el-Eġānî, VII, 93-94). Yezîd bu şiirinde kavmî asabiyeti çerçevesinde Şuûbî fikirlerini dile getirmiş, Araplar’ı yermiş ve kendi kavmini övmüştür. Araplar’ın kendilerinden uzaklaşmalarına rağmen kendilerinin Araplar’a yaklaştığını, Araplar devleti perişan etmişken onu kendilerinin düzelttiğini, Araplar arasında çıkan kargaşalara, fitnelere kendilerinin son verdiğini, komşuyu himaye eden yiğit, zeki, sözünün eri, cömert ve asil kimseler olduklarını, asaletlerini de kılıçlarıyla koruduklarını ifade etmiştir.

Ebü’l-Ferec’in Yezîd b. Dabbe’nin müvelled şairler arasında yer aldığını söylemesi onun melez bir soydan geldiğini anlatma amacına yönelik olmalıdır. Ebü’l-Ferec ayrıca Asmaî’nin Yezîd b. Dabbe hakkında Sakīf’in bir mevlâsı olmakla birlikte fesahatini takdir ettiğini, onu Tâif’te gördüğünü, zor anlaşılır kafiyeleri ve garip lafızları tercih ettiğini söylediğini nakleder (a.g.e., VII, 103). Ömer Ferruh’a göre Yezîd’in tardiyyâta (avcılık şiirleri) dair şiirleri türün özelliğine bağlı şekilde garip lafızlar içerir; ancak medih ve gazel türü şiirlerinde anlaşılır bir üslûp kullanır (Târîḫu’l-edeb, I, 708). Ebü’l-Ferec de Velîd’in avını ve av atını tasvir ettiği bir kasidesini (Bâiyye) nakleder (el-Eġānî, VII, 97-99). Şairin günümüze ulaşan şiirlerinin bir özelliği de bestelenmeye uygun kısa vezinlerle nazmedilmiş olmasıdır. Nitekim Velîd, Yezîd’den bestelenip okunmak üzere bir kaside yazmasını istemiş, o da kısa vezinli gazel şiirini (Bâiyye) ona takdim etmiştir (a.g.e., VII, 99-100). Velîd halife olunca kendisini kutlamak üzere sunduğu elli beyitlik Râiyye’sinin her beyti için -örneği görülmedik biçimde- 1000 dirhemle ödüllendirmiştir (a.g.e., VII, 95-97). Yine Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin bir rivayetine göre (a.g.e., VII, 100) Yezîd 1000 kaside nazmetmiş, bazı Arap şairleri bu kasideleri kendi şiirleri arasına katmıştır. Yezîd’in günümüze intikal eden bir divanına rastlanmamıştır. Yezîd b. Dabbe mevlâsı sahâbî hanımlardan Meymûne bint Kerdem el-Yesâriyye’den rivayette bulunmuş (bk. , VI, 366; İbn Mâce, “Keffârât”, 18), kendisinden de oğlu Abdullah ve torunu Abdülazîm hadis nakletmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, VI, 366.

Muhammed b. Habîb, Kitâbü Men nüsibe ilâ ümmihî mine’ş-şuʿarâʾ (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn, Nevâdirü’l-maḫṭûṭât içinde), Kahire 1370/1951, I, 88-89.

, VIII, 358.

Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî (nşr. Abdullah Alâylî v.dğr.), Beyrut 1962, VII, 93-103.

, XXXII, 250-251.

, IV, 415.

a.mlf., , VI, 80; XI, 362.

, I, 349.

M. Nebîh Hicâb, Meẓâhirü’ş-şuʿûbiyye, Kahire 1961, s. 161.

, I, 707-712.

, II/3, s. 189.

Mustafa Kılıçlı, Arap Edebiyatında Şu‘ûbiyye, İstanbul 1992, s. 110-116.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 43. cildinde, 517-518 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER