YÛSUF b. HASAN - TDV İslâm Ansiklopedisi

YÛSUF b. HASAN

يوسف بن الحسن
Müellif: İSMAİL CERAN
YÛSUF b. HASAN
Müellif: İSMAİL CERAN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2013
Erişim Tarihi: 12.10.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/yusuf-b-hasan
İSMAİL CERAN, "YÛSUF b. HASAN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/yusuf-b-hasan (12.10.2024).
Kopyalama metni

Miknâs’ta doğdu. Mevlây I. Hasan’ın oğlu olup annesi Âmine Çerkez veya Türk asıllıdır. Sarayda özel hocaların gözetiminde yetişti. Ağır başlı, dindar, zeki ve kibar bir kişiliğe sahipti. Mevlây Abdülhafîz el-Alevî’nin (el-Filâlî) çok sayıdaki erkek kardeşinin en küçüğü olduğundan idarî ve siyasî alanda gerekli eğitimi almamış, bu sebeple saltanat beklentisi içine girmemiştir. Fransızlar ve İspanyollar karşısında çaresiz duruma düşen Sultan Abdülhafîz, 30 Mart 1912 tarihinde Fransa’nın ülkesi üzerindeki himaye antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştı. Bu antlaşmayla askerî, idarî, siyasî ve iktisadî bütün yetkiler Fransa genel valisi Hubert Lyautey tarafından temsil edilen himaye idaresine verilmişti. Genel vali, düzeni korumak ve ticaret güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli gördüğünde sultanı önceden bilgilendirerek Fas topraklarında askerî operasyonlar yapabilecekti. Sultanın yasama, yürütme ve yargı konusundaki yetkisi genel valinin hazırlattığı, “zahîr” adı verilen kararnâmeleri imzalamaktan ibaretti. Bu kararnâmeleri geri çevirme yetkisi bulunmadığı gibi memurların tayininde de görüşü alınmadan hazırlanan listeleri onaylıyordu. Bununla birlikte sultanın geleneksel saygınlığı ve dinî liderliği korundu, özellikle vakıflar gibi dinî kurumların yönetimi kendisine bırakıldı.

Sultan Abdülhafîz’in teslimiyetçi politikasına karşı çıkan askerlerin Fas şehrinde başlattıkları ayaklanmayı bastıran Fransızlar, kısa bir süre sonra işlerini zorlaştıran Abdülhafîz’i tahttan indirip kolayca kontrol altında tutabileceklerini düşündükleri kardeşi Mevlây Yûsuf’u sultan ilân ettiler (13 Ağustos 1912); ulemânın da ona biat etmesini sağladılar. Böylece Mevlây Yûsuf himaye idaresinin başa geçirdiği ilk Filâlî sultanı oldu. Yûsuf’un 1927 yılının sonlarına kadar devam eden saltanatı Fas’ın siyasal bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü kaybettiği bir dönem olarak tarihe geçti. Tahta çıkarılmasının hemen ardından 27 Eylül 1912’de Fransa ile İspanya arasında sultana danışılmadan imzalanan bir antlaşmayla İspanya’nın nüfuzundaki kuzey sahilleri İspanyol himaye bölgesi ilân edildi. Tanca şehri ve civarına da milletlerarası bir statü getirildi. Burada hükümet (mahzen) herhangi bir yetkisi bulunmayan tek bir görevli tarafından temsil ediliyordu.

Mevlây Yûsuf’a biat edilmesinden itibaren önceki direniş hareketleri devam ettiği gibi başta Sûs olmak üzere birçok bölgede merkezî yönetime karşı yeni direniş hareketleri ortaya çıktı. Dağlık bölgelerdeki bazı kabileler istiklâllerini ilân ettiler. Güney Fas’ta Sûs bölgesinde Tiznît’te ayaklanan dinî lider Ahmed Hibetullah (el-Hîbe) b. Mâülayneyn, Merakeş’i ele geçirdiyse de (18 Ağustos 1912) 6 Eylül’de Fransızlar’a yenilerek Tiznît’e geri çekilmek zorunda kaldı ve 1919’da ölünceye kadar direnişini burada sürdürdü, daha sonra da direniş kardeşleri tarafından devam ettirildi. Orta Atlaslar’da Hammû ez-Zeyyânî liderliğinde isyan eden Berberî kabileleri, Fas’ın kuzeyi ile güneyi arasındaki irtibatı sağlayan bölgeyi ele geçirip Fransız birliklerine ağır kayıplar verdirdiler. Orta Atlaslar’da Tesûl kabilelerinin direniş hareketleri ise 1914’te savaş uçaklarının kullanıldığı şiddetli çatışmalarla bastırılabildi. I. Dünya Savaşı’ndan önce özellikle Fas, Miknâs, Merakeş gibi şehirlerin civarındaki direniş hareketleri kontrol altına alındı. Dağlık kesimlerdeki direnişçiler ise mücadelelerini sürdürdü. Savaş sona erdiğinde Atlas dağlarının orta kesimlerinde Fransız himayesi dışında kalan birçok yer vardı. Fakat bu kabilelere karşı başlatılan mücadelede 1924 yılına kadar Rif bölgesi hariç ülkenin ekonomik ve stratejik yönden önem taşıyan hemen bütün kesimleri merkezî otoriteye bağlandı. İşgale karşı en büyük ayaklanmayı ise I. Dünya Savaşı sırasında İspanyollar’la silâhlı mücadeleye giren babasının yerine Uriyagel (Vuryâgel) kabilesinin şeyhi olan Muhammed Abdülkerîm el-Hattâbî gerçekleştirdi. Rif bölgesinde diğer kabilelerin katılmasıyla İspanyollar’a karşı cihad başlatan Hattâbî 22 Haziran 1921’de Annoual’da İspanyollar’ı büyük bir yenilgiye uğrattı ve İspanyol himayesindeki bölgenin önemli bir kısmını ele geçirerek bağımsızlığını ilân etti (19 Eylül 1921). Rif Cumhuriyeti adı verilen devletin hâkimiyetini pekiştirdi ve teşkilâtlanmasını sağladı. Ancak ona karşı güçlerini birleştiren Fransa ile İspanya beş yıl sonra Hattâbî’nin kuvvetlerini yendiler ve kendisini esir alıp devletine son verdiler (25 Mayıs 1926). Ertesi yıl Orta Atlaslar’da hâkimiyetini sürdüren Hammû da teslim olmak zorunda kaldı.

Yumuşak tabiatıyla himaye yönetimine engel çıkarmamaya gayret eden ve ıslahata yardımcı olmaya çalışan Mevlây Yûsuf zamanla sömürge rejimi üzerinde etkili olmaya başladı. Modernleşen ülkesinde örf, âdet ve geleneklerle birlikte devletinin dinî ve kültürel kimliğini korumaya çabaladığı için halkının sevgisini kazandı. İslâmî eğitimi teşvik ettiği gibi cami, medrese ve kamu binalarının yapım ve onarımında cömertçe davrandı. Dinî bayramlara ve diğer dinî merasimlere katıldı. Saltanatının son iki yılında Lyautey’in yerine tayin edilen Fransa genel valisiyle arasındaki ilişkiler bozulunca Mevlây Yûsuf, Fransa hükümetinden valinin değiştirilmesini istedi. Ancak o günlerde 17 Kasım 1927’de Fas şehrini ziyareti esnasında vefat etti ve Mevlây Abdullah b. İsmâil hazîresine defnedildi. Büyük oğlu Mevlây İdrîs ile Hasan’ı veliaht tayin etmesine rağmen yerine üç oğlunun en küçüğü olan Muhammed (V. Muhammed) sultan ilân edildi (1927-1953, 1955-1961).

Sultan Yûsuf döneminde himaye antlaşmasında öngörüldüğü gibi Fas hükümeti teşkilâtında önemli değişiklikler yapıldı; dış ilişkilerle savaş yetkisi sultanın elinden alınarak Fransız genel valisine, maliye işleri de maliye genel müdürlüğüne verildi. Birer bakanlık şeklinde teşkilâtlandırılan ziraat, maarif, haberleşme, sağlık müdürlüklerine Fransız memurlar tayin edildi. Biri devlet mülklerine, diğeri vakıf arazilerine bakmak üzere iki vezirlik kuruldu. Arazi sistemiyle ilgili yeni yasalar hazırlandı, kadastro işlemleri gerçekleştirildi. Himaye yönetimi lehine gerekli değişiklikler yapılarak yeni bir tertip vergisi alınmaya başlandı. Ayrıca kişi başına “darîbetü’l-üzün” (darîbetü’r-re’s) denilen bir vergi kondu. Ülkedeki Fransızlar’ın ekilebilir arazilerden tertip vergisinin yarısını ödemeleri kararlaştırıldı. Adlî ve askerî alanlarda reformlar yapıldı. Fransa’dakilere benzer mahkemeler kuruldu ve kadıların yetkileri dinî işlerle sınırlandırıldı.

8 Nisan 1917 tarihli bir “zahîr” ile şehirlerde belediyeler oluşturuldu. Lyautey ticaret odaları, sanayi odaları ve ziraat odaları açtı. Zengin fosfat yataklarına sahip olan ülkede 1921’den itibaren başlatılan fosfat üretimi hızla arttırıldı. Demir yolları şebekesi genişletildi ve 1500 km. karayolu yapıldı. Limanlar büyütülerek Fas toprakları Afrika ticareti için Batılı iş adamlarına uygun hale getirildi. 1916’da genel valilik kırsal kesimdeki arazilerin dağıtımında yetkili kılındı. 1927 yılı sonunda 2044 Avrupalı sömürgeci 650.000 hektarlık arazide tarım yapıyordu. 1911’de 11.000 olan Avrupalı sayısı 1926’da 104.700’e yükseldi. Avrupalılar kısa sürede büyüyen şehirlerde oturuyorlardı (Nouschi, III, 210). Fas’ın dış ticaretini gümrük avantajlarından yararlanan sömürgeci şirketler ellerine geçirmişti. Şehirler ekonomik etkinlik ve maden işletmelerinin bulunduğu merkezler civarında gelişme gösterdi ve çok sayıda Avrupalı tüccar buralara yerleşti.


BİBLİYOGRAFYA

A. P. G. Martin, Quatre siècles d’histoire marocaine, au Sahara de 1504 à 1902, au Maroc de 1894 à 1912, Paris 1923, s. 496-497, 546-555.

G. Drague [Spillmann], Esquisse d’histoire réligieuse du Maroc: confréries et zaouïas, Paris 1951, s. 100-102, 105-110, 156-160, 256-257.

H. Cambon, Histoire du Maroc, Paris 1952, s. 220-290.

R. Landau, Târîḫu’l-Maġrib fi’l-ḳarni’l-ʿişrîn (trc. N. Ziyâde), Beyrut 1963, s. 101-159.

Ch.-A. Julien, Le Maroc face aux impérialismes (1415-1956), Paris 1978, s. 37-126.

Salâh el-Akkād, el-Maġribü’l-ʿArabî, Kahire 1980, s. 259-270.

Celâl Yahyâ, el-Maġribü’l-kebîr, Beyrut 1981, IV, 95-206.

İbrâhim Harekât, el-Maġrib ʿabre’t-târîḫ, Dârülbeyzâ 1405/1985, III, 319-350.

Abdelatif Agnouche, Histoire politique du Maroc: Pouvoir, légitimités, et institutions, Casablanca 1987, s. 248-256.

André Nouschi, “Sömürgecilik Döneminde Kuzey Afrika” (trc. Yusuf Yazar), İslâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti, İstanbul 1989, III, 208-214.

J. Benoist-Méchin, Histoire des alaouites: 1268-1971, Paris 1994, s. 87-106, 112-113.

İsmail Yiğit, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi: Endülüs (Gırnata) Beni Ahmer Devleti ve Kuzey Afrika İslâm Devletleri, İstanbul 1995, s. 479-480.

B. Lugan, Histoire du Maroc, Paris 2000, s. 219-270, 336-343.

D. Rivet, Le Maghreb à l’époque de la colonisation, Paris 2002, s. 151-172, 219-220, 228-237, 246-250.

G. Yver, “al-Mag̲h̲rib”, , V, 1183-1184.

W. Rollman, “Yūsuf b. al-Ḥasan”, a.e. Suppl. (İng.), s. 839-840.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 11-12 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER