https://islamansiklopedisi.org.tr/zal
Osmanlı alfabesinin on birinci harfidir ve ebced sisteminin yirmi beşinci harfi olarak sayı değeri 700’dür. Biçim bakımından benzediği dâl harfinden bir nokta ile ayırt edildiğinden “dâl-i (ẕâl-i) mu‘ceme” de denir. Fenike alfabesinin yirmi iki harfine eklenen ve revâdif adı verilen Arap diline özgü altı harften (ث، خ، ذ، ض، ظ، غ) biridir. H. Zimmern’e göre sızıcı, ıslıklı, fısıltılı ve yumuşak diş fonemlerinden (ث، ذ، ز، س، ش، ص، ظ) olan zâl Aramîce’de “d”, kadim Ârâmîce yazıtlarda “z”, İbrânîce, Akkadca ve Habeşçe’de “z” fonemiyle temsil edilmiştir (Vergleichende Grammatik, s. 50, 71). Halîl b. Ahmed’e göre Arapça’da ẕâl kelimesi “horoz ibiği” anlamına gelir (el-Ḥurûf, s. 29).
Sîbeveyhi ile kadim kıraat ve tecvid âlimlerine göre ẓı ve s̱â ile birlikte “zâl”in mahreci dil ucu ile (üst) ön diş uçları arasıdır. Halîl b. Ahmed’in bu üçünü diş eti harfleri (hurûf lis̱eviyye) saymasının sebebi mahreçlerinin diş eti noktasından başlamasıdır. “Zâl”in telaffuzunda dil ucunun iki üst ön diş uçlarından dışarıya taşmasında abartıya gidilmeyip hafif çıkış yeterli olurken “s̱â”nın telaffuzunda bu çıkış daha abartılıdır. Bu iki fonem de peltek, ince, sızıcı diş fonemidir ve aynı mahreç sahasını paylaşır; ancak zâl açık (cehr), s̱â ise boğuk (hems) bir ses özelliği gösterir. Yine mahreç sahası ve yumuşak, sızıcı, peltek ses özellikleriyle birbirine benzeyen zı (ظ) ile “zâl”i birbirinden ayıran nitelik isti‘lâ ve ıtbâk sıfatları gereği “zı”nın kalın bir sese sahip olmasıdır. Diğer bir ifadeyle zâl “zı”nın ince ünsüz halidir. Çağdaş fonetikçiler de bu görüşü benimser. Bunlar s̱, ẕ, ẓ ünsüzlerini diş fonemleri diye nitelerler. Bu üç ünsüzün fasih dildeki ses kalitesi Arap lehçelerinde değişime uğramıştır. Zâl ile benzer ses özelliğine sahip bazı harfler ve bunları içeren kelimeler arasındaki muhtemel karışıklığı gidermek için Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-İḳtiżâʾ li’l-farḳ beyne’ẕ-ẕâl ve’ḍ-ḍâd ve’ẓ-ẓâʾ (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb, Riyad 1407/1987) ve İbnü’s-Sîd el-Batalyevsî, Ẕikrü’l-farḳ beyne’l-aḥrufi’l-ḫamse ve hiye’ẓ-ẓâʾ ve’ḍ-ḍâd ve’ẕ-ẕâl ve’ṣ-ṣâd ve’s-sîn (nşr. Abdullah en-Nâsır, Dımaşk-Beyrut 1984) adlı eserleri kaleme almıştır.
Çıkış yeri veya ses niteliği bakımlarından benzer ve türdeş olan sesler arasında okuma ve telaffuz kolaylığı sağlama amacına yönelik olarak gerçekleşen ve özellikle Kur’an kıraatine uygulama alanı bulan idgam türü ses dönüşümlerinde zâl fonemi başta türdeş sesler olan s̱, ẕ, z, s, ş, ż, ẓ olmak üzere t, c, d fonemlerine dönüşebilir; bu durumda zâl söylenişte ortadan kalkar, bu harfler şeddelenerek iki defa telaffuz edilir: “İẕ teeẕẕene (İbrâhîm 14/7), iẕ teberrae (el-Bakara 2/166), itteḫaẕtüm (el-Bakara 2/51, 92), letteḫaẕte (el-Kehf 18/77), fenebeẕtühâ (Tâhâ 20/96), ʿuẕtü (el-Mü’min 40/27), iẕ câʾe (es-Sâffât 37/84), iẕ ceʿale (el-Feth 48/26), iẕ deḫalte (el-Kehf 18/39), iẕ ẕekere (iẕẕekere/iddekere) (Yûsuf 12/45), iẕ ẕehebe (el-Enbiyâ 21/87), iẕ zeyyene (el-Enfâl 8/48), iẕ zâġat (el-Ahzâb 33/10), iẕ semi‘tümûhu (en-Nûr 24/12), fetteḫaẕe sebîlehû (el-Kehf 18/61), iẕ ṣarafnâ (el-Ahkāf 46/29), me’tteḫaẕe ṣâḥıbeten (el-Cin 72/3), iẕ ẓalemû (en-Nisâ 4/64) gibi. t, s̱, d fonemlerinin “zâl”e dönüştüğü idgam şekilleri de vardır: es-seyyiâti ẕâlike (Hûd 11/114), fe’t-tâliyâti ẕikren (es-Sâffât 37/3), yelhes̱ ẕâlike (el-A‘râf 7/176), ve’l-ḥars̱i ẕâlike (Âl-i İmrân 3/14), veleḳad ẕera’nâ (el-A‘râf 7/179), min ba‘di ẕâlike (el-Mâide 5/43), ve’l-ḳalâide ẕâlike (el-Mâide 5/97) gibi.
İlk harfi ẕâl olan bir fiilin iftiâl kalıbına dönüştürülmesi durumunda sert te (ت) foneminin yumuşak “zâl”e veya “dâl”a dönüşmesi söyleniş hafifliği sağlamaya dayanan ses uyumu gereğidir: ذكر ⟵ اذتكر ⟵ اذّكر / ادّكر؛ ذخر ⟵ اذتخر ⟵ اذّخر ⟵ / ادّخر gibi. Zâl fonemi lugavî ibdâl gereği olarak b t s̱ ḥ d r z s ş ṣ ż ṭ ẓ ʿ f l m v sesleriyle değişime uğrayıp eşdeğer ve anlamdaş birçok kelimenin oluşumuna imkân verir: ẕ/s̱: feẕẕ/fes̱s̱ (dağıtmak); ciẕve/cis̱ve (çömelmek); ẕ/d: ẕebr/debr (yazmak); ceẕẕ/cedd (kesmek); ẕ/r: ceẕẕ/ceẕr (kesmek); ẕ/z: beẕẕ/bezz (yenmek, bozmak); ẕ/s: ẕerî‘/serî‘ (hızlı); ẕeḥḥ/seḥḥ (vurmak); ẕ/ş: ẕüyû‘/şuyû‘ (yayılmak); ẕ/ṣ: ḳaẕẕ/ḳaṣṣ (kesmek); ẕ/ż: nebẕ/nabż (damar atmak); ẕ/ṭ: vaḳẕ/vaḳṭ (vurmak); ẕ/ẓ: ġalîẕ/ġalîẓ (kalın); vaḳẕ/vaḳẓ (sürmek) gibi. Zâl fonemi sesindeki yumuşaklık, pelteklik ve sızma özellikleri sebebiyle dahil olduğu masdarların anlamında dişilik özellikleri olarak incelik, yumuşaklık, çekingenlik, titreme, deprenme, dağılma, yayılma şeklinde anlam etkilemesi yapar (Hasan Abbas, s. 65-67).
BİBLİYOGRAFYA
Halîl b. Ahmed, el-Ḥurûf ve’l-edevât (nşr. Hâdî Hasan Hammûdî), Maskat 1428/2007, s. 195-197.
a.mlf., el-Ḥurûf (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1398/1969, s. 29.
Sîbeveyhi, el-Kitâb (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1403/1983, IV, 433-436.
Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Kitâbü’l-İbdâl (nşr. İzzeddin et-Tenûhî), Dımaşk 1379-80/1960-61, I, 1-2, 112, 160-164, 284, 353-362; II, 4-28.
İbn Cinnî, Sırru ṣınâʿati’l-iʿrâb (nşr. Hasan Hindâvî), Dımaşk 1405/1985, I, 189-190.
İbn Sînâ, Meḫâricü’l-ḥurûf (nşr. Pervîz Nâtil Hânlerî), Tahran 1333, s. 18, 46.
H. Zimmern, Vergleichende Grammatik der Semitischen Sprachen, Berlin 1898, s. 50, 71.
Naim Hazım Onat, Arapçanın Türk Diliyle Kuruluşu, İstanbul 1944, I, 183-184, 204, 211-218, ayrıca bk. tür.yer.
Gānim Kaddûrî el-Hamed, ed-Dirâsâtü’ṣ-ṣavtiyye ʿinde ʿulemâʾi’t-tecvîd, Bağdad 1406/1986, s. 212-214, 414.
Abdüssabûr Şâhin, Es̱erü’l-ḳırâʾât fi’l-eṣvât ve’n-naḥvi’l-ʿArabî: Ebû ʿAmr b. el-ʿAlâʾ, Riyad 1408/1987, s. 137, 139, 145-146.
Hasan Abbas, Ḫaṣâʾiṣü’l-ḥurûfi’l-ʿArabiyye ve meʿânîhâ, Dımaşk 1998, s. 65-67.
İbrâhim Enîs, el-Eṣvâtü’l-luġaviyye, Kahire, ts. (Mektebetü nehdati Mısr), s. 49-50, 121-129.